(1743 -1794) Lavoisier yaşam döneminde oluşan iki devrimin paylaştığı
bir kişidir. Devrimlerden biri, yüzyıllar boyunca "simya" adı altında
sürdürülen çalışmaların, bugünkü anlamda, kimya bilimine dönüşmesidir.
Lavoisier bu devrimin kahramanıdır. İkinci devrim, "1789 Fransız
ihtilali" diye bilinir. Lavoisier bu devrimin getirdiği terörün
kurbanıdır.
Antoine-Laurent Lavoisier Parisli zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya
gelir. Daha küçük yaşında iken annesini yitiren Lavoisier babasının yakın ilgi
ve bakımıyla büyür; başlangıçta belki de onun etkisiyle hukukçu olmaya yönelir.
Ancak bu arada uyanan deneysel bilim merakı çok geçmeden bir tutkuya dönüşür.
Yirmibir yaşına yeni bastığında, Paris'in sokaklarını aydınlatma proje
yarışmasında birinciliği alır, Fransız Bilim Akademisi'nce altın madalya ile
ödüllendirilir. Yirmibeş yaşına geldiğinde, özellikle kimya alanındaki
çalışmaları göz önüne alınarak Akademi'ye üye seçilir.
Bu arada hükümetin özel bir komisyonunda görevlendirilen genç bilim adamı,
metrik sistemin oluşturulması, Fransa'nın jeolojik haritasının çıkarılması gibi
etkinliklerden tarımda verimin yükseltilmesine uzanan pek çok uygulamalı bilim
çalışmalarını düzenler. Ayrıca o sırada bir tür abluka altında olan ülkesinin
savunma ihtiyacı barutun üretim sorumluluğunu üstlenir.
Genç bilim adamı bu kadarla da yetinmez; ilerde yaşamını yitirmesine yol açan
bir işe, ülkenin bozuk vergi sistemini düzeltme işine el atar. Ama tüm bu
uğraşlarına karşın Lavoisier kendisini asıl ilgilendiren bilimden kopmamıştır;
her fırsatta özel laboratuvarına çekilip deneylerini sürdürmekten geri kalmaz.
Lavoisier bilim dünyasında en başta yanma olayına ilişkin geliştirdiği yeni
kuramıyla ün kazanır. Ne ki, kimya devrimini oluşturmada başka önemli
çalışmaları da vardır. Ayrıca, deneylerinde, özellikle ölçme işleminde
gösterdiği olağanüstü duyarlılık, kendisim izleyen yeni kuşak araştırmacılar
için özenilen bir örnek olmuştur. Kimya dil, mantıksal düzen ve kuramsal
açıklama yönlerinden bilimsel kimliğini Lavoisier'e borçludur. Tüm bu
çalışmalarında ona büyük desteği eşi sağlar: deney şekillerini çizer, yabancı
dillerden kaynak çeviriler yapar, makale ve kitaplarını yayıma hazırlar.
Lavoisier araştırmalarına başladığında, kimyada Antik Yunanlıların maddeye
ilişkin dört element (toprak, su, ateş ve hava) öğretisinin yanı sıra yanmaya
ilişkin flogiston kuramı geçerliydi. Bilindiği gibi, bir tahta ya da bez
parçası yandığında duman ve alev çıkar, yanan nesne bir miktar kül bırakarak
yok olur.
Yürürlükteki kurama göre, yanma, yanan nesnenin "flogiston" denen,
ama ne olduğu bilinmeyen, gizemli bir madde çıkarması demekti. Odun kömürü gibi
yandığında geriye en az kül bırakan nesneler flogiston bakımından en zengin
nesnelerdi. Bilim adamlarının çoğunluk doyurucu bulduğu bu kurama ters düşen
kimi gözlemler de yok değildi. Bunlardan biri yanma için havanın
gerekliliğiydi. Bir diğeri, kurşun gibi madenlerin, erime derecesinde
ısıtıldığında, yüzeylerinde oluşan "calx"ın, madenin eksilen
bölümünden daha ağır olmasıydı.
Aslında yanma olayını açıklamadaki güçlüğün bir nedeni gazlara ilişkin bilgi
eksikliğiydi. 1756'da İskoç kimyageri Joseph Black "sabit gaz" dediği
karbon dioksidi buluncaya dek bilinen tek gaz hava idi. İngiliz kimya bilgini Joseph
Priestley daha sonra deneysel olarak on kadar yeni gaz keşfeder. Bunlardan biri
onun "yetkin gaz" dediği, ilerde Lavoisier'in "oksijen"
adını verdiği gazdır.
Priestley, oksijeni bulmasına karşın flogiston kuramından kopamaz. Üstün bir
deneyci olan bu İngiliz bilim adamı, kuramsal yönden rakibi Lavoisier ile boy
ölçüşecek yeterlikte değildi.
Lavoisier yanma olayı ile 1770'lerin başında ilgilenmeye başlamıştı. Kapalı bir
kapta fosfor yakınca gazın ağırlığının değişmediğini, oysa kabı açtığında
havanın içeri girmesiyle birlikte gazın ağırlığının az da olsa arttığını
saptamıştı. Bu gözlemin yürürlükteki kurama uymadığı belliydi, ama daha
doyurucu bir açıklaması da yoktu.
Lavoisier aradığı açıklamanın ipucunu bir kaç yıl sonra Priestley'le Paris'te
buluştuğunda elde eder. Priestley cıva oksit üzerindeki deneylerinden söz
ederken bulduğu "yetkin gaz"ın özelliklerini belirtir. Lavoisier
yayınlarının hiç birinde Priestley'e hakkı olan önceliği tanımaz; sadece bir
kez, "Oksijeni Priestley'le hemen aynı zamanda keşfetmiştik," demekle
yetinir.
Doğrusu, oksijenin keşfinde öncelik Lavoisier'in değildi; ama bu gazın gerçek
önemim ilk kavrayan bilim adamı oydu. Priestley'in deneylerini kendine özgü
dikkat ve özenle tekrarlamaya koyulur. Belli miktarda havaya yer verilen bir
kapta cıva ısıtıldığında, cıvanın kırmızı cıva okside dönüşmesiyle ağırlık
kazandığı, havanın ise aynı ölçüde ağırlık yitirdiği görülür.
Lavoisier deneylerinde bir adım daha ileri gider: cıvadan ayırdığı cıva oksidi
(calx'ı) tarttıktan sonra daha fazla ısıtır; kora dönüşen kırmızı oksidin
giderek yok olmaya yüz tuttuğunu, geriye belli sayıda cıva taneciğiyle, solunum
ve yanma sürecinde atmosferik havadan daha etkili bir miktar "elastik
akıcı" kaldığını saptar. Elastik akıcı Priestley'in "yetkin gaz"
dediği şeydi.
Lavoisier üstelik bu artığın ağırlığı ile cıvanın ilk aşamadaki ısıtılmasından
azalan hava ağırlığının da eşit olduğunu belirler. Dahası, cıva oksidin ısı altında
cıvaya dönüşmesiyle kaybettiği ağırlık ile çıkan gazın ağırlığı denkti. Bunun
anlamı şuydu: yanma, yanan nesnenin flogiston salmasıyla değil, havanın etkili
bölümüyle (yani oksijenle) birleşmesiyle gerçekleşmektedir.
Başta önemsenmeyen bu kuram, suyun iki gazın birleşmesiyle oluştuğuna ilişkin
Cavendish deney sonuçlarını da açıklayınca, bilim çevrelerinin dikkatini
çekmede gecikmez. Cavendish deneylerinde, asitlerin metal üzerindeki etkisinden
"yanıcı" dediği bir gaz elde etmiş, bunu flogiston sanmıştı. Ancak
Priestley'in bir deneyi onu bu yanlış yorumdan kurtarır. Priestley, hidrojen ve
oksijen karışımı bir gazı elektrik kıvılcımıyla patlattığında bir miktar çiyin
oluştuğunu görmüştü. Aynı deneyi tekrarlayan Cavendish daha ileri giderek
patlamada "yanıcı" gazın tümünün, normal havanın ise beşte birinin
tüketildiğini, öylece oluşan çiyin ise an su olduğunu saptar.
Flogiston teorisi yıkılmıştı artık! Yeni teorinin benimsenmesi, kimi bağnaz
çevrelerin direnmesine karşın, uzun sürmez. Kimyada geciken atılım sonunda
gerçekleşmiş olur.
Lavoisier ulaştığı sonucu Bilim Akademisine bir bildiriyle sunar; ne var ki,
tek kelimeyle de olsa Priestley, Cavendish, vb. deneycilerin katkılarından söz
etmez.
Lavoisier'in aslında ne yeni kimyasal bir nesne, ne de yeni kimyasal bir olgu
keşfettiği söylenebilir. Onun yaptığı, başkalarının bulduğu nesne ve olguları
açıklayan, kimyasal bileşime açıklık getiren bir kuram oluşturmak, kimyasal
nesneleri adlandırmada yeni ve işler bir sistem kurmaktı. 1789'da yayımlanan Traite
Elementaire de Chimie adlı yapıtı, kendi alanında, Newton'un Principia'sı
sayılsa yeridir. Biri modern fiziğin, diğeri modern kimyanın temelini atmıştır.
Lavoisier'i unutulmaz yapan bir özelliği de nesnelerin kimyasal değişimlerini
ölçmede gösterdiği olağanüstü duyarlılıktı. Bu özelliği ona "Kütlenin
Korunumu Yasası" diye bilinen çok önemli bilimsel bir ilkeyi ortaya koyma
olanağı sağlar. Lavoisier kimi kez kendi adıyla da anılan bu ilkeyi şöyle dile
getirmişti:
Doğanın tüm işleyişlerinde hiç bir şeyin yoktan var edilmediği, tüm deneysel
dönüşümlerde maddenin miktar olarak aynı kaldığı, elementlerin tüm
bileşimlerinde nicel ve nitel özelliklerini koruduğu gerçeğini tartışılmaz bir
aksiyom olarak ortaya sürebiliriz.
1794'de solunum üzerinde deneylerini yapmakta olduğu bir sırada, Lavoisier
Devrim Mahkemesi önüne çağrılır. İki suçlamaya hedef olmuştur: (1) devrim
karşıtı olarak karalanan aristokrasiyle ilişkisi; (2) vergi toplamada yolsuzluk
(Lavoisier topladığı vergilerin küçük bir bölümünü laboratuvar deneyleri için
harcamıştı).
Lavoisier'i kurtarmak için dostları mahkemeye koşmuştu, ama tanık olarak bile
dinlenmemişlerdi. "Yurttaş Lavoisier'in çalışmalarıyla Fransa'ya onur
sağlayan büyük bir bilgin olduğunda hepimiz birleşiyor, bağışlanmasını diliyoruz,"
dilekçesiyle başvuran günün seçkin bilim adamlarına yargıcın verdiği yanıt
kesin ve çarpıcıdır: "Cumhuriyet'in bilginlere ihtiyacı yoktur!"
Galileo yaşamının son on yılını Engizisyon'un göz hapsinde geçirmişti.
Lavoisier'in sonu daha acıklı olur: elli bir yaşında iken "devrim"
adına kafası giyotinle uçurulur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
YATMA ZAMANI
GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...
-
Türk milletinin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devlet yönetiminin millet egemenliği esasına dayandırılma...
-
KARADENİZ BÖLGESİ A. BÖLGENİN GENEL COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ Türkiye’nin kuzeyinde yer alan bölge, ismini Karadeniz’den alır. Doğuda Gürc...
-
14. Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Avrupa’nın Genel Durumu 1243 yılında Kösedağ Savaşı’nı kaybeden Türkiye Selçuklularının merkezi otorites...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder