Sınırları belli alanda yaşayan insan sayısına nüfus denir. Nüfus konusu; toplumsal
kalkınma, ekonomik kaynakların planlanması ve doğal dengenin korunması
açısından günümüzde büyük önem kazanmıştır.
A. TÜRKİYE’DE
NÜFUS VE NÜFUS SAYIMLARI
Nüfus sayımı, belirli bir günde ülke insanlarının sayılması
demektir. Nüfus sayımında, yalnızca bir ülkedeki insanların sayısı belirlenmez.
Bunun yanında, ülkede yaşayan nüfusun eğitim durumu, yaş ve cinsiyet durumu,
ekonomik ve sosyal nitelikler, nüfus artış hızı gibi özellikler de belirlenir.
Türkiye’de ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapılmıştır. Bu sayımda
nüfusumuzun 13.648.200 olduğu tespit edilmiştir. İkinci sayım 1935 yılında
yapılmış, daha sonra 1990 yılına kadar her beş yılda bir düzenli olarak nüfus
sayımı gerçekleştirilmiştir. 1990 yılında nüfus sayımlarının 10 yılda bir
yapılacağı kararlaştırılmıştır. Ancak, 30 Kasım 1997’de ortaya çıkan ihtiyaç
nedeniyle bir nüfus sayımı daha yapılmış, bu sayımda nüfusumuz 62.865.574
olarak tespit edilmiştir. Türkiye’de en son nüfus sayımı ise 22 Ekim 2000
tarihinde yapılmıştır. Bu sayımda da nüfusumuz 67.803.927 olarak açıklanmıştır.
Ülkemizde nüfus sayımları ile görevli olan kurum Devlet İstatistik Enstitüsü’dür.
B. NÜFUS
ARTIŞI VE SONUÇLARI
1. Nüfus
Artışı
Sınırları belli bir alanda, belirli bir süre içinde meydan gelen
insan sayısındaki çoğalmaya nüfus
artışı denir.
Bir yerdeki nüfus artışı doğumlara,
ölümlere ve göçlere bağlıdır. Bir yerde doğum oranı ölüm
oranından fazla ise orada nüfus artışı var demektir. Nüfusun bu şekilde
çoğalmasına doğal artış denir. Genel olarak nüfus artışı
doğumlarla ölümler arasındaki farktan kaynaklanan doğal artış biçimindedir.
Türkiye’de de durum bu şekildedir. Türkiye’ye zaman zaman dış ülkelerden göçler
olsa da nüfus artışında göçlerin etkisi çok sınırlıdır. Nüfus artışında
iktisadi, siyasi ve sosyal koşullar, savaşlar ve doğal afetler, sağlık
hizmetleri, beslenme koşulları, gelenek ve görenek ile dini inanışlar, eğitim,
sanayileşme, kadının iş hayatına girmesi, ölümler, nüfus planlama çalışmaları
gibi faktörler etkilidir.
- 1927’de yapılan ilk nüfus sayımında
nüfusumuz 13,6 milyon olarak saptanmıştır. 1997’de yapılan nüfus sayımında
nüfusumuzun 62,8 milyon olduğu tespit edilmiştir. 2000 yılındaki son sayımda
nüfusumuz 67,8 milyon olarak açıklanmıştır. Buna göre geçen 73 yıllık sürede
nüfusumuz yaklaşık 5 kat artış göstermiştir. Bu oldukça hızlı bir artışı ifade
eder. Bununla birlikte nüfusumuzdaki artış sabit bir hızda olamamıştır.
- Nüfus artış hızının zaman içindeki
değişimi incelendiğinde, 1940 ile 1945 yılları arasında nüfus artış hızının
Cumhuriyet dönemi boyunca en düşük düzeye indiği görülür. Bu azalmada, İkinci
Dünya Savaşı tehlikesi, asker nüfusunun artması, sağlık sorunlarının artması
gibi nedenler etkili olmuştur. 1990 ile 2000 yılları arasında ikinci önemli
düşüş görülmüştür. Bu azalmada da halkın eğitim seviyesinin yükselmesi, kent
nüfusunun artması ve halkın bilinçlenmesi gibi faktörlerin etkili olduğu
söylenebilir.
- 1945 ile 1950 yılları arasında nüfus
artış hızımız yeniden yükselerek bir önceki dönemin iki katına çıkmıştır. Savaş
sonrasında sağlık koşullarının düzelmesi ve hayat seviyesinin yükselmesi
1950’den sonra da nüfus artış hızının yükselmesini sağlamıştır. Türkiye’nin
nüfus artış hızı en çok 1955 ile 1960 yılları arasındaki dönemde
gerçekleşmiştir.
2. Nüfus
Artışının Sonuçları
Nüfus artışının ekonomik, toplumsal ve siyasi sonuçları vardır.
Bir ülkenin nüfus artış hızı ile kalkınma hızı arasında bir ilişki
bulunmaktadır. Nüfus artış hızı kalkınma hızından yüksek ise ülkenin gelişimi
azalır. Buna göre hızlı nüfus artışı ülkemizin kalkınmasını güçleştirmektedir.
Hızlı nüfus artışının ortaya çıkardığı başlıca sorunlar şunlardır:
- İşsizliğin artması
- Kalkınma hızının düşmesi
- Tasarrufların azalması
- Kişi başına düşen milli gelirin
azalması
- İç ve dış göçlerin artması
- İhracatın azalması
- Demografik (nüfusa bağlı) yatırımların
artması
- Çevre kirlenmesinin artması
- Belediye hizmetlerinin zorlaşması
- Konut yetersizliğinin ortaya çıkması
- İnsanların temel ihtiyaçlarının
karşılanmasının zorlaşması
Nüfus artış hızının düşürülebilmesi için, ülkemizde aile
planlaması çalışmaları yapılmaktadır. Aile planlamasında temel ilke, herkesin
bakabileceği kadar çocuk sahibi olmasıdır. Böylece, mevcut nüfus daha sağlıklı
yaşatılır ve daha iyi eğitilirken, nüfusa yeni katılan bireylere de daha iyi
olanaklar sağlanabilir.
C. TÜRKİYE’DE
NÜFUSUN COĞRAFİ DAĞILIŞI VE BU DAĞILIŞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
1. Türkiye’de
Nüfusun Coğrafi Dağılışı
Ülkemiz nüfusunun hızla artmasının sonucu olarak, nüfus yoğunluğu
da sürekli olarak artmaktadır. 1927’de yapılan ilk sayımda kilometre kareye
16,8 kişi düşerken, 1997’deki nüfus sayımında kilometre kareye 77 kişi, 2000
yılındaki sayımda kilometre kareye 83,3 kişi düşmüştür.
Demek ki 1927 yılları arasında Türkiye’nin nüfus yoğunluğu
yaklaşık 5 kat artma göstermiştir. Ancak ülkemizdeki coğrafi bölgeler, bölümler
ve yöreler arasında nüfus yoğunluğu ve miktarı yönünden önemli farklar
bulunmaktadır.
Türkiye’de nüfusun ve nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölge
Marmara’dır. Nüfusun ve nüfus yoğunluğunun en az olduğu bölge ise Doğu
Anadolu’dur. Marmara, Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nin nüfus yoğunlukları
Türkiye ortalamasının üzerindeyken Karadeniz, Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu
Anadolu Bölgeleri’nin nüfus yoğunlukları Türkiye ortalamasının altındadır.
Türkiye’de en sık nüfuslu il, İstanbul’dur.
İstanbul’da Türkiye nüfusunun yaklaşık % 15’i yaşamaktadır. 1997 yılında İstanbul’un
nüfusu 9.061.096’dır. 2000 yılındaki sayımda ise 10.018.735 olarak
açıklanmıştır. İzmir, Ankara, Adana, Mersin, Bursa, Kayseri, Gaziantep, Samsun,
İzmit, Adapazarı, Aydın ve Diyarbakır sık nüfuslanan diğer illerdir.
Türkiye’de en seyrek nüfuslu il ise Tunceli’dir. 2000 yılına göre
Tunceli’nin nüfusu 93.584’tür. Artvin, Gümüşhane, Kastamonu, Sinop, Kırklareli,
Kütahya, Muğla, Burdur, Bingöl, Bitlis, Ardahan, Iğdır, Şırnak ve Hakkari
seyrek nüfuslu diğer illerdir.
2. Türkiye’de
Nüfusun Dağılışını Etkileyen Faktörler
Nüfusun dağılışını etkileyen faktörler, fiziki ve beşeri olmak üzere iki grup altında
incelebilir.
a. Fiziki
Faktörler
İklim Özellikleri
Ülkemizde nüfusun yoğun olduğu yerlerin, genelde kıyı bölgeler
olmasında ılıman iklimin büyük etkisi vardır. Kurak ve kışları aşırı soğuk
geçen yerlerde nüfus fazla yoğun değildir.
Yer Şekilleri
Ülkemizdeki yüksek ve engebeli yerlerde nüfus azdır. Doğu Anadolu
Bölgesi, Taşeli Platosu, Menteşe Yöresi gibi yerler bunlara örnek olarak
verilebilir.
Toprak Özellikleri
Verimli toprakların bulunduğu alanlar (Çukurova, Gediz, Büyük
Menderes) nüfusça kalabalık iken, Tuz gölü çevresi gibi yerlerde verimsiz
topraklar bulunduğundan nüfus çok azdır.
b. Beşeri
Faktörler
Sanayileşme
Bütün Dünya’da olduğu gibi, Türkiye’de de sanayileşmenin arttığı
yerlerde nüfus yoğunluğu artmıştır. İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, Adana ve
İzmir buna örnektir.
Tarım
Tarımın geliştiği yerler yoğun nüfusludur. Çukurova, Gediz, Bafra
ve Çarşamba ovaları çevresi gibi.
Yer Altı Kaynaklarının İşletilmesi
Madenlerin veya enerji kaynaklarının işletilmesinde yoğun nüfusa
ihtiyaç olduğundan, bu alanlarda da nüfus fazladır. Zonguldak, Soma, Elbistan
buna örnektir.
Turizm
Ülkemizde, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki merkezlerde turizmden
dolayı nüfus yoğunlaşmıştır.
Ulaşım
Ulaşım yolları kavşağında bulunan illerimizin nüfusu artmıştır.
Ankara, Kayseri, İstanbul gibi illerin gelişmesinde, ulaşım yolları üzerinde
bulunmaları da etkili olmuştur.
Bir ülkenin nüfus dağılımında fiziki faktörler fazla etkiliyse, o
ülke sanayileşmemiştir ve daha çok tarım ve hayvancılıkla geçimini temin
etmektedir. Nüfus dağılımında beşeri faktörler daha çok etkiliyse, o ülke
sanayileşmiş ve gelişmiş ülke demektir.
D. NÜFUS
YOĞUNLUĞU
Nüfus yoğunluğu geniş anlamlı ve genel bir kavramdır. Birim alanda
yaşayan insan sayısını ifade eder. Nüfus yoğunluğu üç farklı şekilde
hesaplanır.
1. Aritmetik
Yoğunluk
Belli bir alanda yaşayan nüfusun, o yerin alanına bölünmesiyle
bulunan sayı, aritmetik yoğunluktur.
Türkiye’nin aritmetik nüfus yoğunluğu 2000 yılında; gerçek alana
göre hesaplandığında km kareye 83,3 kişi, iz düşüm alanına göre hesaplandığında
km kareye 87,5 kişidir. Ancak bu yoğunluk, çok kaba olarak nüfusun dağılışını
gösterir. Oysa il ve ilçelerin nüfusları ve yüzölçümleri dikkate alınarak
yapılan aritmetik yoğunluk gerçeğe daha yakın rakamlar verir.
Bir yerde nüfus ne kadar fazla ve yüz ölçüm ne kadar küçükse,
aritmetik yoğunluk o nisbette artar.
2. Tarımsal
Yoğunluk
Belirli bir yerde, tarımla geçinen nüfusun tarımsal alana
bölünmesiyle elde edilen yoğunluktur.
Türkiye’nin 1950 yılında km kareye 102 kişi olan tarımsal nüfus
yoğunluğu, 1980’de 91 kişiye, 1990’da 83 kişiye düşmüştür.
Türkiye’de tarımsal nüfus yoğunluğu bölge ve iller arasında
farklılık gösterir. Rize, Artvin ve Hakkari gibi kır nüfusunun fazla, buna
karşılık tarım topraklarının az olduğu sahalarda, tarımsal nüfus yoğunluğu
artmaktadır. Konya, Şanlıurfa ve Edirne gibi geniş tarım alanlarının bulunduğu
illerde ise tarımsal nüfus yoğunluğu azalmaktadır.
3. Fizyolojik
Yoğunluk
Belirli bir yerde, toplam nüfusun tarımsal alanlara bölünmesiyle
elde edilen yoğunluktur.
Türkiye’nin 1950 yılında km kareye 136 kişi olan fizyolojik nüfus
yoğunluğu, sürekli artarak 1990 yılında km kareye 202 kişiye yükselmiştir.
Türkiye’de fizyolojik nüfus yoğunluğu ilden ile farklılık
gösterir. Bu farklılıkta il arazisinin büyüklüğü, tarıma uygunluk derecesi ve
illerin toplam nüfus büyüklükleri etkili olur.
Örneğin İstanbul, toplam nüfusun çok olması ve ekili-dikili
alanların az olması nedeniyle, fizyolojik yoğunluğun en çok olduğu ildir. Buna
karşılık tarım arazileri fazla olan ve nüfusları az olan Edirne, Tekirdağ gibi
illerde fizyolojik yoğunluk çok azdır.
E. TÜRKİYE
NÜFUSUNUN ÖZELLİKLERİ
Bir ülke nüfusunun yaş grupları ve cinsiyetlere göre dağılımı,
aktif nüfus, çalışan nüfusun ekonomik faaliyet kollarına dağılımı, nüfusun
eğitim durumu, kırsal ve kentsel nüfus gibi özellikleri vardır.
1. Nüfusun
Yaş Gruplarına ve Cinsiyete Göre Dağılımı
a. Nüfusun
Yaş Gruplarına Göre Dağılımı
Nüfus, yaş gruplarına göre genç, olgun ve yaşlı olmak üzere üç
kısma ayrılır. Bir ülkede 0 – 14 yaş arasındakiler genç nüfus, 15 – 64 yaş
arasındakiler yetişkin nüfus,
65 ve üzerindeki yaşlarda bulunanlaryaşlı nüfus olarak adlandırılır.
Nüfusumuzun yaklaşık 1/3’ünden azı genç nüfus yapısındadır.
Türkiye’de 0 – 14 yaş grubundakilerin fazla olması beslenme, giyinme, eğitim,
v.s. ihtiyaçlarının göz önüne alınmasını gerektirmektedir. Bu alanda yapılan
yatırımlara demografik
yatırımlar denir.
Gelişmiş ülkelerde genç nüfusun azlığı nedeni ile bu yatırımlar,
toplam yatırımların % 12,5’ini oluşturmaktadır. Bu oran az gelişmiş ülkelerde %
42’ye kadar çıkmakta, bu da gelişme hızlarını azaltmaktadır.
Çalışan nüfusun bakımına muhtaç olduğu için, 0 – 14 ile 65 ve üzeri
yaş gruplarına bağımlı nüfusdenilmektedir.
Bağımlı nüfus oranı gelişmiş ülkelerde az iken, gelişmemiş ve az gelişmiş
ülkelerde fazladır.
b. Nüfusun
Cinsiyete Göre Dağılımı
Nüfusun cinsiyete göre dağılımı, bir ülke nüfusunun önemli
özelliklerinden biridir. Hemen hiçbir ülkede kadın ve erkek nüfus oranı eşit
değildir. Savaşlar, göçler, doğumlar, ölümler, ekonomik yapı kadın ve erkek
nüfus oranını etkilemektedir. 1945 yılındaki sayıma kadar, ülkemizde kadın
nüfusun erkek nüfustan fazla olduğu görülür. 1945’ten sonra erkek nüfus kadın
nüfusunu geçmiştir. Günümüzde de erkek nüfus fazlalık göstermektedir.
1927 yılında yapılan nüfus sayımında 100 kadına 93 erkek nüfus
düşerken, 1990 yılında yapılan sayımda 100 kadın nüfusa 103 erkek nüfus
düşmüştür.
Ülkemizde dışarıdan göç alan İstanbul, İzmir, Ankara gibi illerde
erkek nüfus kadın nüfustan fazladır. Buna karşılık, dışarıya göç veren Trabzon,
Tokat, Yozgat gibi illerde erkek nüfus kadın nüfustan azdır.
2. Aktif
Nüfus
Aktif nüfus, çalışan nüfus veya faal nüfus olarak da bilinir. 15 –
64 yaş arasındaki nüfusa çalışma
çağındaki nüfus denilmektedir.
Çalışabilecek yaştaki nüfus içinde, çalışan nüfus oranı ne kadar çoksa işsizlik
oranı o kadar azdır. Genellikle, sanayileşmiş ve gelişmiş ülkelerde işsizlik az
iken, az gelişmiş ülkelerde işsizlik fazladır. Türkiye’de nüfusun % 40’ını
çocuk, genç ve yaşlı nüfus oluşturduğundan, aktif nüfus oranı gelişmiş ülkelere
oranla daha az ve işsizlik oranı daha fazladır.
3. Çalışan
Nüfusun Ekonomik Faaliyet Kollarına Dağılımı
Bir ülkedeki ekonomik faaliyet üç gruba ayrılır.
- Tarım (Tarla ve bahçe kültürleri,
hayvancılık, ormancılık, v.s.)
- Sanayi (İmalat, madencilik, v.s.)
- Hizmet (İnşaat, ticaret, turizm, v.s.)
Türkiye’de 1927’de nüfusun % 89,6’sı tarım sektöründe çalışırken %
10,4’ü sanayi ve hizmet sektöründe çalışmıştır. Daha sonraki yıllarda tarım
sektöründe çalışanların oranı azalırken, sanayi ve hizmet sektöründe
çalışanların oranı artmıştır. Ülkemizde sanayileşme hızının artmasıyla birlikte
tarımda çalışanların oranı iyice azalmıştır. 1990 yılında tarım sektöründe
çalışanların oranı % 50,5 iken, sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışanların
oranı % 49, 5 olarak gerçekleşmiştir. Günümüzde tarım sektöründe çalışanların
oranı % 50’nin altına düşmüştür.
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika gibi gelişmiş ülkelerde
sanayi ve hizmet sektöründe çalışanların oranı tarıma göre oldukça fazladır.
Yunanistan, Türkiye, Portekiz gibi gelişmekte olan ülkelerde ise sanayi ve
hizmet sektöründe çalışan nüfus, gelişmiş ülkelere göre daha azdır.
4. Nüfusun
Eğitim Durumu
Eğitim durumu, nüfusun önemli özelliklerinden biridir. Nüfusun
eğitim durumu; okuma yazma öğrenenlerden başlayarak en üst eğitim kurumlarına
kadar, bu alandaki dağılışını ve bu dağılışın özelliklerini ifade eder.
Ülkemizdeki okur yazar oranı 1927 yılından günümüze gelinceye kadar sürekli
artmıştır.
1990 yılına göre, nüfusumuzun % 46’sı ilkokul mezunu iken ancak %
3,2’si yüksek okul mezunudur. Ayrıca % 19,7 oranında okur yazar olmayan nüfus
vardır. Günümüzde ise okur yazar olmayan nüfus artık çok azdır. Yüksek okul
mezunlarının sayısı hızla artmaktadır. 2000 yılında okur yazar oranı erkeklerde
% 93,9 kadınlarda % 80, 6 olarak gerçekleşmiştir.
5. Kırsal
– Kentsel Nüfus
Türkiye’de nüfusu 10 000’den az olan yerleşmeler kır yerleşmesi
olarak kabul edilir. Bu yerleşmelerin nüfusu kırsal
nüfustur. Nüfusu 10 000 ve daha fazla olan yerleşmelere ise kent (şehir),
bunların nüfusuna da kentsel
nüfus adı verilir.
Türkiye’de 1927 yılındaki sayımda nüfusun % 75,8’i kırsal kesimde,
%24,2’si kentlerde yaşamaktadır. Fakat 1950’den sonra, kırsal kesimden kentlere
göçlerin artması sonucunda bu oranda büyük değişiklikler gözlenmiştir.
1997 yılındaki sayımda kent nüfusu % 64,69’a yükselirken, kırsal
nüfus % 35,31’e düşmüştür. 2000 yılında ise kent nüfusu % 65,01 iken, kır
nüfusu % 34,99 olarak tespit edilmiştir. Bu sonuç, ülkemizde sanayi ve hizmet
sektöründe çalışan nüfusun arttığını göstermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder