OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN DAĞILMASI
1. Panslavizm Hareketleri
Slav asıllı toplulukları (Rus, Sırp, Leh, Çek, Hırvat, Slovak, Bulgar, Ukrayn,
Sloven, v.s.) siyasal ve kültürel bakımdan birleştirmek isteyen harekete
Panslavizm denilir. 19. yüzyılın ilk yarısında Doğu Avrupa’da başlayan bu
hareket küçük slav toplulukları güçlendirmeyi amaçlıyordu. Rusya, 1856 Paris
Antlaşması’nda amaçlarının engellenmesiyle Panslavizm politikasına yeni bir
boyut kazandırmış ve zamanla bu politikasını bütün Slavları Rusya’nın liderliği
altında birleştirme şekline dönüştürmüştür.
Rusya Panslavizm politikasıyla; Osmanlı Devleti’ni içişlerine karışarak
parçalamayı, Balkanlar üzerinden sıcak denizlere ulaşmayı amaçlamıştır.
1870 yılında İtalya’nın birliğini kurarak Avusturya ile, 1871 yılında
Almanya’nın Fransa ile savaşa başlaması, Avrupa’nın siyasal dengesini
bozmuştur. Rusya, Avrupa’daki gelişmelerden yararlanmak amacıyla Paris
Antlaşması’nın “Karadeniz’in tarafsızlığı” maddesini tanımadığını açıklamış,
Rusya’nın bu açıklamasından sonra İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Avusturya
ve İtalya’nın katılımıyla 1871 yılında bir konferans düzenlenerek;
- Paris Antlaşması’ndaki Karadeniz’in tarafsızlığını içeren madde
kaldırılmıştır.
- Boğazların savaş gemilerine kapalılığı ve Karadeniz’in bütün devletlerin
ticaretine açılması kabul edilmiştir.
2. 1877 – 1878 Osmanlı – Rus
Savaşı
İstanbul Konferansı’ndan sonra Rusya, konferans kararlarının uygulanmaya
konulması için girişimlerde bulundu. Avrupa devletleriyle işbirliği yapan Rusya
bir yandan da savaş hazırlıklarını sürdürüyordu. İngiltere, çıkabilecek yeni
bir savaşı önlemek için Londra’da bir konferans daha toplanmasını sağladı.
Avrupa devletleri Osmanlı Devleti’ne verilmek üzere Londra’da bir protokol
imzaladılar. Bu protokole göre Osmanlı Devleti’nden;
- Osmanlı topraklarından Bosna – Hersek ve Bulgaristan’da ıslahat yapılması ve
yapılacak ıslahatların İstanbul’daki elçiler tarafından kontrol edilmesi
- Türk ordularının bu yörelerden çekilmesi
- Osmanlı ordusunun bir kısmının terhis edilmesi
istenmiştir.
Avrupa devletleri yukarıdaki kararlarla, bahsedilen yörelerin yönetimde
özerklik kazanmasına ortam hazırlamaya çalışmışlardır. Osmanlı Devleti,
katılmadığı konferansta alınan kararları kabul etmedi. Rusya, Osmanlı
Devleti’ne savaş açtı ve bir süre sonra Romanya da Rusya’nın yanında yer aldı.
Bu gelişmeden sonra Balkanlarda isyanlar yeniden başladı.
Ruslar Osmanlı orduları karşısında büyük başarılar kazanmışlar ve Edirne’yi
alarak İstanbul yakınlarındaki Çatalca’ya kadar ilerlemişlerdir.
İstanbul’un Rusların eline geçmesinden çekinen Osmanlı Devleti barış istedi.
Barış görüşmeleri Ayastefanos’ta (Yeşilköy) yapıldı (Mart 1878). Rusya’nın çok
güçlenmesi menfaatlerine ters düşen İngiltere’yi harekete geçirdi. Avusturya,
Balkanlara yayılmayı amaçladığından antlaşmaya tepki gösterdi. Almanya da bu
devletlere katılınca Ayastefanos Antlaşması uygulanmamış, yerine Berlin
Antlaşması imzalanmıştır.
Bu antlaşmaya göre;
1. Bulgaristan üçe ayrılmıştır:
- Asıl Bulgaristan, Osmanlı Devleti’ne bağlı bir prenslik olacaktır.
- Doğu Rumeli’ye muhtariyet verilecektir.
- Makedonya, ıslahat yapılması şartıyla Osmanlı Devleti’ne bırakılacaktır.
2. Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olacaktır.
3. Kars, Ardahan ve Batum Rusya’ya, Doğu Beyazıt Osmanlı Devleti’ne
bırakılacaktır.
4. Girit’te Ermenilerin oturdukları yerlerde ıslahat yapılacaktır.
5. Bosna – Hersek, Osmanlı Devleti’nin topraklarından sayılacak, fakat geçici
olarak yönetimi Avusturya’ya bırakılacaktır.
BERLİN KONGRESİ’NDEN SONRAKİ
GELİŞMELER
1. Ermeni Sorunu
Uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında yaşayan Ermeniler,
Türk hoşgörüsüyle varlıklarını devam ettirmişler, bakanlık ve elçilik gibi
önemli görevlere getirilmişlerdir. Büyük şehirlerde yaşayan Ermeniler ticaret,
sanayi ve bankerlik gibi işlerle uğraşmışlardır.
19. yüzyılda ulusçuluk akımlarının yayılmasından sonra Osmanlı ülkesinde
yaşayan Ermeniler, Rusya ve İngiltere tarafından kışkırtılarak Osmanlı
yönetimine karşı isyan etmeleri sağlanmıştır. Rusya ve İngiltere Doğu
Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan Devleti’nin kurulmasını farklı amaçlarla
desteklemişlerdir.
Ermeni sorunu ilk defa 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı sırasında çıkmış ve
Berlin Kongresi’nde uluslararası politika konusu haline gelmiştir. Savaşın
sonucunda Berlin Antlaşması’nda Ermenilerin oturduğu yerlerde ıslahat
yapılmasına ilişkin hükümler, Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin
içişlerine karışmalarına ortam hazırlamıştır.
Ermeniler, Berlin Antlaşması’ndan sonra Rusya ve İngiltere’nin yardımıyla
örgütlendiler. Ermenilerin en önemli ihtilalci komiteleri, İsviçre’de kurulan
Hınçak (1887) ve Tiflis’te kurulan Taşnak (1890) komiteleridir. Daha sonra
birleşen bu komiteler;
- Terör hareketlerine başlayarak Erzurum, Van, Bitlis ve İstanbul’da
ayaklanmalar çıkarmıştır.
- Osmanlı padişahı II.Abdülhamit’e suikast düzenlemişler ve hükümete karşı
ayaklanmışlardır.
- I.Dünya Savaşı sırasında Türk halkına saldırılarını artırmışlardır.
2. Düyun-u Umumiye
İdaresi’nin Kurulması
1850 yılında Osmanlı Devleti’nin iç kaynakları tükenme noktasına gelmişti. Bu
durum yabancı devletlerden borç para alınmasını gündeme getirmiş ve Kırım
Savaşı da dış borçlanmayı hızlandırmıştır. Böylece Osmanlı Devleti, ilk defa
İngiltere ve Fransa’dan borç alarak dış borçlanma sürecini başlatmıştır (1854).
Sürekli savaşlar ve ekonomik bunalımlardan dolayı dış borçlanma süreci 1854 –
1877 yılları arasında artarak devam etmiştir. Borç veren ülkeler, borcun
faizini peşin olarak kesiyorlardı. Bu nedenle alınan borç paranın ancak yarıdan
biraz fazlası net gelir olarak hazineye giriyordu. 1875 yılında devlet bütçe
açıkları nedeniyle yeni borçlanmaya gidemeyeceğini ve borçların taksitlerinin
yarısını ödeyebileceğini ilan etti. 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı’nın ağır
mali yük getirmesi üzerine Osmanlı Devleti, Muharrem Kararnamesi ile,
borçlarını ve faizlerini nasıl ödeyeceğini alacaklı devletlerin temsilcileriyle
anlaşarak belirledi (20 Aralık 1881). Aynı tarihte borçların ödenmesi için
Düyun- u Umumiye (Genel Borçlar) İdaresi kuruldu. Yabancı devletlerin
üyelerinden oluşan Düyun-u Umumiye; tütün, ispirto, pul, tuz ve orman gibi
sağlam gelir kaynaklarına el koydu. Düyun- u Umumiye İdaresi bu vergilerden
elde edilen geliri alacaklı devletlerin hesabına aktarmıştır.
Düyun- u Umumiye’nin kurulmasıyla Osmanlı Devleti ekonomik yönden Avrupalı
devletlerin denetimine girmiştir. Ekonomik bağımlılık dışa karşı siyasal yönden
güçlü olunmasını engellemiştir. Dış borçlar sorunu Lozan Antlaşması’yla
çözümlenmiştir.
3. Kıbrıs’ın Kaybedilmesi
İngiltere, Berlin Kongresi’nin toplanması ve kongrede Osmanlı Devleti’nin
yanında yer alma karşılığında Kıbrıs’ın kendisine üs olarak verilmesi talebinde
bulundu. Kıbrıs’ı üs yapmakla Rusların Akdeniz’e inmesini engellemeyi, Doğu
Akdeniz ve Süveyş kanalını kontrol etmeyi amaçlıyordu. Yapılan antlaşma ile
Kıbrıs üs olarak İngiltere’ye bırakıldı (4 Haziran 1878).
Kıbrıs geçici olarak verildiği halde İngiltere, Osmanlı Devleti’nin I.Dünya
Savaşı’na girmesi üzerine adayı topraklarına kattığını açıklamıştır.
DAĞILMAYI ÖNLEME ÇABALARI
19. yüzyılda;
- Ulusçuluk isyanlarının yaygınlaşması
- Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin topraklarına sahip olmak istemeleri
- Büyük devletlerin Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışarak azınlıkları
kışkırtmaları
- Osmanlı Devleti’nin zayıflaması ve topraklarını kendi gücüyle koruyamayacak
duruma gelmesi
gibi etkenler Osmanlı Devleti’nin siyasal varlığını devam ettirmesini tehlikeye
düşürmüştür. Osmanlı Devleti’nin dağılmasını önlemek ve siyasal varlığını
sürdürmek amacıyla bazı düşünce akımları ortaya çıkmıştır.
1. Osmanlıcılık
Osmanlıcılık fikri Tanzimat Dönemi’nin sonlarına doğru ilk defa Genç Osmanlılar
adı verilen aydınlar tarafından ortaya atılmıştır. Osmanlıcılık fikrini savunan
Genç Osmanlılar, devletin sınırları içerisinde yaşayan bireylerin dil, ırk ve
din bakımından hiçbir ayrım gözetmeksizin aynı haklara sahip oldukları kabul
edilirse, Osmanlı toplumu içinde bir kaynaşma ve dayanışma sağlanacağı
düşüncesindeydiler.
Genç Osmanlılar, Osmanlı ülkesinde yaşayanların bu fikir etrafında
birleştirilerek ulusçuluk isyanlarının çıkmasını ve devletin dağılmasını
önlemeyi amaçlamışlardır. Bu amaca ulaşabilmek için I.Meşrutiyet ilan edilerek
azınlıklar yönetime ortak edilmiştir. Ancak; azınlıkların ısrarla bağımsız
olmak istemeleri ve ulusçuluk akımının yaygınlaşması, Avrupalı devletlerin
azınlıkları kışkırtmaları ve korumaları, Balkanlarda isyanların çıkması ve
Anadolu’da Ermeni olayları Osmanlıcılık düşüncesinin gerçekleşmesinin mümkün
olmadığını göstermiştir. Berlin Antlaşması’yla Sırbistan, Karadağ ve
Romanya’nın Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsız devletler kurmaları bu durumun
birer kanıtıdır.
2. İslamcılık
19. yüzyılda Hristiyan ulusların Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılmaları üzerine
devletin sosyal ve siyasal bütünlüğünü korumak amacıyla İslamcılık fikri ileri
sürülmüştür. Bu görüş I.Meşrutiyet döneminin sonlarına doğru güçlenmiştir.
İslamcılık düşüncesiyle; imparatorluk içindeki Müslüman unsurlar arasında
birlik ve beraberliği sağlamak ve imparatorluk dışındaki Müslümanları halifelik
kurumunun dini gücü etrafında birleştirerek beraber hareket ettirmek
amaçlanmıştır.
II.Abdülhamit, “İslamcılık” düşüncesini, resmi bir politika olarak
benimsemiştir. II.Abdülhamit, İngiltere ve Rusya’nın egemenliği altında yaşayan
Müslümanları bu devletlere karşı kullanmaya çalışmış, fakat bu düşünce devleti
dağılmaktan kurtaramamıştır. I.Dünya Savaşı’nda Arapların İngilizlerle birlikte
hareket ederek Türk askerlerine saldırmaları, İslamcılık görüşünün Osmanlı
Devleti’nin bütünlüğünü korumada başarılı olamadığını göstermiştir.
3. Türk Birliği (Turancılık)
Türkçülük akımı, bir kültür hareketi olarak başlamış, ancak daha sonra siyasal
bir karakter kazanmıştır. Turancılık düşüncesinin amacı, Türkleri bir ülkede,
bir yönetim ve bayrak altında toplamaktı. Bu görüşü savunanlara göre;
Turancılık devlete milli bir karakter kazandıracak ve bütünlüğünü koruyarak her
alanda güçlenmesini sağlayacaktı. Ancak, Osmanlı Devleti’nin niteliğinde,
yönetim sisteminde ve hanedanın haklarında bir değişme olmayacaktı.
Turancılık, İttihat ve Terakki Partisi’nin programında yer almış, devlet
yönetimine yansıtılmıştır. Türk birliği (Turancılık) düşüncesi Türkiye, Rusya,
İran, Afganistan ve Çin’deki Türkçe konuşan Türklerin biraraya gelerek “Turan
Devleti” kurma amacını taşıyordu. Bu düşüncenin önünde tek engel Rusya
görülüyordu. Osmanlı Devleti’nin I.Dünya Savaşı’nda yenilmesi, Turancılık
hareketini zayıflatmış ve Türkiye Türklüğü önem kazanmıştır.
4. Türkçülük
Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları’nın olumsuz sonuçları nedeniyle kendisini
yıkan ögelerden birinin milliyet ve millet kavramı olduğunu anlamıştı.
Osmanlıcılık ve İslamcılık anlayışının terkedilmesiyle ülkede, Türkçülük akımı
ön plana çıkarıldı. Bu akımın öncülerinden Ziya Gökalp, çalışmalarıyla
Türkçülük akımına toplumsal bir içerik kazandırmıştır. Meşrutiyet dönemi
Türkçülük düşüncesinin temsilcileri yaptıkları çalışmalarla, Cumhuriyet dönemi
Türkçülüğünü hazırlamışlardır.
5. Batıcılık
Batıcılık, II.Meşrutiyet döneminde bir düşünce akımı haline geldi. Bu görüş,
devletin Batılılaşmasıyla kurtulabileceğini ve bunun için çeşitli alanlarda
ıslahatlar yapılması gerektiğini savunmuştur. Öncülüğünü Abdullah Cevdet, Celal
Nuri ve Süleyman Nazif’in yaptığı Batıcılar; tek kadınla evliliği, kadın
özgürlüğünü, medeni kanunun kabulünü, laik mahkemelerin kurulmasını, Latin
harflerinin kabulünü, tekke ve zaviyelerin kapatılmasını, modern giysiler
giyilmesini istiyorlardı. Türkçülerin “Turan” ideallerine karşılık, Batıcılar
“İrfan” idealini savunmuşlardır.
6. Adem-i Merkeziyetçilik
Bu akıma göre, merkezi hükümetin yetkilerinin azaltılması ve imparatorluk
içindeki çeşitli unsurların yönetime katılmasının artırılması ileri
sürülüyordu. Bu akımın savunucusu Prens Sabahattin’di. Bu akım ile liberal bir
ekonomi önerilmiştir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
YATMA ZAMANI
GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...
-
Türk milletinin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devlet yönetiminin millet egemenliği esasına dayandırılma...
-
KARADENİZ BÖLGESİ A. BÖLGENİN GENEL COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ Türkiye’nin kuzeyinde yer alan bölge, ismini Karadeniz’den alır. Doğuda Gürc...
-
14. Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Avrupa’nın Genel Durumu 1243 yılında Kösedağ Savaşı’nı kaybeden Türkiye Selçuklularının merkezi otorites...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder