14 Ocak 2014 Salı

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN DAĞILMASI ve DAĞILMAYI ÖNLEME ÇABALARI

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN DAĞILMASI
1. Panslavizm Hareketleri
Slav asıllı toplulukları (Rus, Sırp, Leh, Çek, Hırvat, Slovak, Bulgar, Ukrayn, Sloven, v.s.) siyasal ve kültürel bakımdan birleştirmek isteyen harekete Panslavizm denilir. 19. yüzyılın ilk yarısında Doğu Avrupa’da başlayan bu hareket küçük slav toplulukları güçlendirmeyi amaçlıyordu. Rusya, 1856 Paris Antlaşması’nda amaçlarının engellenmesiyle Panslavizm politikasına yeni bir boyut kazandırmış ve zamanla bu politikasını bütün Slavları Rusya’nın liderliği altında birleştirme şekline dönüştürmüştür.
Rusya Panslavizm politikasıyla; Osmanlı Devleti’ni içişlerine karışarak parçalamayı, Balkanlar üzerinden sıcak denizlere ulaşmayı amaçlamıştır.
1870 yılında İtalya’nın birliğini kurarak Avusturya ile, 1871 yılında Almanya’nın Fransa ile savaşa başlaması, Avrupa’nın siyasal dengesini bozmuştur. Rusya, Avrupa’daki gelişmelerden yararlanmak amacıyla Paris Antlaşması’nın “Karadeniz’in tarafsızlığı” maddesini tanımadığını açıklamış, Rusya’nın bu açıklamasından sonra İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Avusturya ve İtalya’nın katılımıyla 1871 yılında bir konferans düzenlenerek;
- Paris Antlaşması’ndaki Karadeniz’in tarafsızlığını içeren madde kaldırılmıştır.
- Boğazların savaş gemilerine kapalılığı ve Karadeniz’in bütün devletlerin ticaretine açılması kabul edilmiştir.
2. 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı
İstanbul Konferansı’ndan sonra Rusya, konferans kararlarının uygulanmaya konulması için girişimlerde bulundu. Avrupa devletleriyle işbirliği yapan Rusya bir yandan da savaş hazırlıklarını sürdürüyordu. İngiltere, çıkabilecek yeni bir savaşı önlemek için Londra’da bir konferans daha toplanmasını sağladı. Avrupa devletleri Osmanlı Devleti’ne verilmek üzere Londra’da bir protokol imzaladılar. Bu protokole göre Osmanlı Devleti’nden;
- Osmanlı topraklarından Bosna – Hersek ve Bulgaristan’da ıslahat yapılması ve yapılacak ıslahatların İstanbul’daki elçiler tarafından kontrol edilmesi
- Türk ordularının bu yörelerden çekilmesi
- Osmanlı ordusunun bir kısmının terhis edilmesi
istenmiştir.
Avrupa devletleri yukarıdaki kararlarla, bahsedilen yörelerin yönetimde özerklik kazanmasına ortam hazırlamaya çalışmışlardır. Osmanlı Devleti, katılmadığı konferansta alınan kararları kabul etmedi. Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş açtı ve bir süre sonra Romanya da Rusya’nın yanında yer aldı. Bu gelişmeden sonra Balkanlarda isyanlar yeniden başladı.
Ruslar Osmanlı orduları karşısında büyük başarılar kazanmışlar ve Edirne’yi alarak İstanbul yakınlarındaki Çatalca’ya kadar ilerlemişlerdir.
İstanbul’un Rusların eline geçmesinden çekinen Osmanlı Devleti barış istedi. Barış görüşmeleri Ayastefanos’ta (Yeşilköy) yapıldı (Mart 1878). Rusya’nın çok güçlenmesi menfaatlerine ters düşen İngiltere’yi harekete geçirdi. Avusturya, Balkanlara yayılmayı amaçladığından antlaşmaya tepki gösterdi. Almanya da bu devletlere katılınca Ayastefanos Antlaşması uygulanmamış, yerine Berlin Antlaşması imzalanmıştır.
Bu antlaşmaya göre;
1. Bulgaristan üçe ayrılmıştır:
- Asıl Bulgaristan, Osmanlı Devleti’ne bağlı bir prenslik olacaktır.
- Doğu Rumeli’ye muhtariyet verilecektir.
- Makedonya, ıslahat yapılması şartıyla Osmanlı Devleti’ne bırakılacaktır.
2. Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olacaktır.
3. Kars, Ardahan ve Batum Rusya’ya, Doğu Beyazıt Osmanlı Devleti’ne bırakılacaktır.
4. Girit’te Ermenilerin oturdukları yerlerde ıslahat yapılacaktır.
5. Bosna – Hersek, Osmanlı Devleti’nin topraklarından sayılacak, fakat geçici olarak yönetimi Avusturya’ya bırakılacaktır.
BERLİN KONGRESİ’NDEN SONRAKİ GELİŞMELER
1. Ermeni Sorunu
Uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında yaşayan Ermeniler, Türk hoşgörüsüyle varlıklarını devam ettirmişler, bakanlık ve elçilik gibi önemli görevlere getirilmişlerdir. Büyük şehirlerde yaşayan Ermeniler ticaret, sanayi ve bankerlik gibi işlerle uğraşmışlardır.
19. yüzyılda ulusçuluk akımlarının yayılmasından sonra Osmanlı ülkesinde yaşayan Ermeniler, Rusya ve İngiltere tarafından kışkırtılarak Osmanlı yönetimine karşı isyan etmeleri sağlanmıştır. Rusya ve İngiltere Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan Devleti’nin kurulmasını farklı amaçlarla desteklemişlerdir.
Ermeni sorunu ilk defa 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı sırasında çıkmış ve Berlin Kongresi’nde uluslararası politika konusu haline gelmiştir. Savaşın sonucunda Berlin Antlaşması’nda Ermenilerin oturduğu yerlerde ıslahat yapılmasına ilişkin hükümler, Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmalarına ortam hazırlamıştır.
Ermeniler, Berlin Antlaşması’ndan sonra Rusya ve İngiltere’nin yardımıyla örgütlendiler. Ermenilerin en önemli ihtilalci komiteleri, İsviçre’de kurulan Hınçak (1887) ve Tiflis’te kurulan Taşnak (1890) komiteleridir. Daha sonra birleşen bu komiteler;
- Terör hareketlerine başlayarak Erzurum, Van, Bitlis ve İstanbul’da ayaklanmalar çıkarmıştır.
- Osmanlı padişahı II.Abdülhamit’e suikast düzenlemişler ve hükümete karşı ayaklanmışlardır.
- I.Dünya Savaşı sırasında Türk halkına saldırılarını artırmışlardır.
2. Düyun-u Umumiye İdaresi’nin Kurulması
1850 yılında Osmanlı Devleti’nin iç kaynakları tükenme noktasına gelmişti. Bu durum yabancı devletlerden borç para alınmasını gündeme getirmiş ve Kırım Savaşı da dış borçlanmayı hızlandırmıştır. Böylece Osmanlı Devleti, ilk defa İngiltere ve Fransa’dan borç alarak dış borçlanma sürecini başlatmıştır (1854). Sürekli savaşlar ve ekonomik bunalımlardan dolayı dış borçlanma süreci 1854 – 1877 yılları arasında artarak devam etmiştir. Borç veren ülkeler, borcun faizini peşin olarak kesiyorlardı. Bu nedenle alınan borç paranın ancak yarıdan biraz fazlası net gelir olarak hazineye giriyordu. 1875 yılında devlet bütçe açıkları nedeniyle yeni borçlanmaya gidemeyeceğini ve borçların taksitlerinin yarısını ödeyebileceğini ilan etti. 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı’nın ağır mali yük getirmesi üzerine Osmanlı Devleti, Muharrem Kararnamesi ile, borçlarını ve faizlerini nasıl ödeyeceğini alacaklı devletlerin temsilcileriyle anlaşarak belirledi (20 Aralık 1881). Aynı tarihte borçların ödenmesi için Düyun- u Umumiye (Genel Borçlar) İdaresi kuruldu. Yabancı devletlerin üyelerinden oluşan Düyun-u Umumiye; tütün, ispirto, pul, tuz ve orman gibi sağlam gelir kaynaklarına el koydu. Düyun- u Umumiye İdaresi bu vergilerden elde edilen geliri alacaklı devletlerin hesabına aktarmıştır.
Düyun- u Umumiye’nin kurulmasıyla Osmanlı Devleti ekonomik yönden Avrupalı devletlerin denetimine girmiştir. Ekonomik bağımlılık dışa karşı siyasal yönden güçlü olunmasını engellemiştir. Dış borçlar sorunu Lozan Antlaşması’yla çözümlenmiştir.
3. Kıbrıs’ın Kaybedilmesi
İngiltere, Berlin Kongresi’nin toplanması ve kongrede Osmanlı Devleti’nin yanında yer alma karşılığında Kıbrıs’ın kendisine üs olarak verilmesi talebinde bulundu. Kıbrıs’ı üs yapmakla Rusların Akdeniz’e inmesini engellemeyi, Doğu Akdeniz ve Süveyş kanalını kontrol etmeyi amaçlıyordu. Yapılan antlaşma ile Kıbrıs üs olarak İngiltere’ye bırakıldı (4 Haziran 1878).
Kıbrıs geçici olarak verildiği halde İngiltere, Osmanlı Devleti’nin I.Dünya Savaşı’na girmesi üzerine adayı topraklarına kattığını açıklamıştır.
DAĞILMAYI ÖNLEME ÇABALARI
19. yüzyılda;
- Ulusçuluk isyanlarının yaygınlaşması
- Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin topraklarına sahip olmak istemeleri
- Büyük devletlerin Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışarak azınlıkları kışkırtmaları
- Osmanlı Devleti’nin zayıflaması ve topraklarını kendi gücüyle koruyamayacak duruma gelmesi
gibi etkenler Osmanlı Devleti’nin siyasal varlığını devam ettirmesini tehlikeye düşürmüştür. Osmanlı Devleti’nin dağılmasını önlemek ve siyasal varlığını sürdürmek amacıyla bazı düşünce akımları ortaya çıkmıştır.
1. Osmanlıcılık
Osmanlıcılık fikri Tanzimat Dönemi’nin sonlarına doğru ilk defa Genç Osmanlılar adı verilen aydınlar tarafından ortaya atılmıştır. Osmanlıcılık fikrini savunan Genç Osmanlılar, devletin sınırları içerisinde yaşayan bireylerin dil, ırk ve din bakımından hiçbir ayrım gözetmeksizin aynı haklara sahip oldukları kabul edilirse, Osmanlı toplumu içinde bir kaynaşma ve dayanışma sağlanacağı düşüncesindeydiler.
Genç Osmanlılar, Osmanlı ülkesinde yaşayanların bu fikir etrafında birleştirilerek ulusçuluk isyanlarının çıkmasını ve devletin dağılmasını önlemeyi amaçlamışlardır. Bu amaca ulaşabilmek için I.Meşrutiyet ilan edilerek azınlıklar yönetime ortak edilmiştir. Ancak; azınlıkların ısrarla bağımsız olmak istemeleri ve ulusçuluk akımının yaygınlaşması, Avrupalı devletlerin azınlıkları kışkırtmaları ve korumaları, Balkanlarda isyanların çıkması ve Anadolu’da Ermeni olayları Osmanlıcılık düşüncesinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını göstermiştir. Berlin Antlaşması’yla Sırbistan, Karadağ ve Romanya’nın Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsız devletler kurmaları bu durumun birer kanıtıdır.
2. İslamcılık
19. yüzyılda Hristiyan ulusların Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılmaları üzerine devletin sosyal ve siyasal bütünlüğünü korumak amacıyla İslamcılık fikri ileri sürülmüştür. Bu görüş I.Meşrutiyet döneminin sonlarına doğru güçlenmiştir. İslamcılık düşüncesiyle; imparatorluk içindeki Müslüman unsurlar arasında birlik ve beraberliği sağlamak ve imparatorluk dışındaki Müslümanları halifelik kurumunun dini gücü etrafında birleştirerek beraber hareket ettirmek amaçlanmıştır.
II.Abdülhamit, “İslamcılık” düşüncesini, resmi bir politika olarak benimsemiştir. II.Abdülhamit, İngiltere ve Rusya’nın egemenliği altında yaşayan Müslümanları bu devletlere karşı kullanmaya çalışmış, fakat bu düşünce devleti dağılmaktan kurtaramamıştır. I.Dünya Savaşı’nda Arapların İngilizlerle birlikte hareket ederek Türk askerlerine saldırmaları, İslamcılık görüşünün Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü korumada başarılı olamadığını göstermiştir.
3. Türk Birliği (Turancılık)
Türkçülük akımı, bir kültür hareketi olarak başlamış, ancak daha sonra siyasal bir karakter kazanmıştır. Turancılık düşüncesinin amacı, Türkleri bir ülkede, bir yönetim ve bayrak altında toplamaktı. Bu görüşü savunanlara göre; Turancılık devlete milli bir karakter kazandıracak ve bütünlüğünü koruyarak her alanda güçlenmesini sağlayacaktı. Ancak, Osmanlı Devleti’nin niteliğinde, yönetim sisteminde ve hanedanın haklarında bir değişme olmayacaktı.
Turancılık, İttihat ve Terakki Partisi’nin programında yer almış, devlet yönetimine yansıtılmıştır. Türk birliği (Turancılık) düşüncesi Türkiye, Rusya, İran, Afganistan ve Çin’deki Türkçe konuşan Türklerin biraraya gelerek “Turan Devleti” kurma amacını taşıyordu. Bu düşüncenin önünde tek engel Rusya görülüyordu. Osmanlı Devleti’nin I.Dünya Savaşı’nda yenilmesi, Turancılık hareketini zayıflatmış ve Türkiye Türklüğü önem kazanmıştır.
4. Türkçülük
Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları’nın olumsuz sonuçları nedeniyle kendisini yıkan ögelerden birinin milliyet ve millet kavramı olduğunu anlamıştı. Osmanlıcılık ve İslamcılık anlayışının terkedilmesiyle ülkede, Türkçülük akımı ön plana çıkarıldı. Bu akımın öncülerinden Ziya Gökalp, çalışmalarıyla Türkçülük akımına toplumsal bir içerik kazandırmıştır. Meşrutiyet dönemi Türkçülük düşüncesinin temsilcileri yaptıkları çalışmalarla, Cumhuriyet dönemi Türkçülüğünü hazırlamışlardır.
5. Batıcılık
Batıcılık, II.Meşrutiyet döneminde bir düşünce akımı haline geldi. Bu görüş, devletin Batılılaşmasıyla kurtulabileceğini ve bunun için çeşitli alanlarda ıslahatlar yapılması gerektiğini savunmuştur. Öncülüğünü Abdullah Cevdet, Celal Nuri ve Süleyman Nazif’in yaptığı Batıcılar; tek kadınla evliliği, kadın özgürlüğünü, medeni kanunun kabulünü, laik mahkemelerin kurulmasını, Latin harflerinin kabulünü, tekke ve zaviyelerin kapatılmasını, modern giysiler giyilmesini istiyorlardı. Türkçülerin “Turan” ideallerine karşılık, Batıcılar “İrfan” idealini savunmuşlardır.
6. Adem-i Merkeziyetçilik
Bu akıma göre, merkezi hükümetin yetkilerinin azaltılması ve imparatorluk içindeki çeşitli unsurların yönetime katılmasının artırılması ileri sürülüyordu. Bu akımın savunucusu Prens Sabahattin’di. Bu akım ile liberal bir ekonomi önerilmiştir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YATMA ZAMANI

GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...