14 Ocak 2014 Salı

17. YÜZYILDA OSMANLI İMPARATORLUĞU, İÇ İSYANLAR VE SONUÇLARI

17. YÜZYILDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN DURAKLAMA NEDENLERİ
Osmanlı tarihinde 16. yüzyılın sonlarından 17. yüzyılın sonlarına kadar geçen döneme, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Duraklama Devri” denilmiştir (1579 – 1699). Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama nedenleri şunlardır:
Merkezi Yönetimin Bozulması
Osmanlı merkezi yönetiminin bozulmasında;
- 17. yüzyıldan itibaren tahta çıkan padişahların devlet işlerine ilgisiz kalmaları ve ordunun başında seferlere çıkmamaları
- Şehzadelerin sancaklara gönderilmemesinden dolayı, yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadan devletin başına geçmeleri
- Padişahların tecrübesizliğinden yararlanan saray kadınlarının ve ağalarının devlet yönetiminde etkili olmaları
- Önemli makamların liyakata bakılmaksızın rüşvet ve iltimas yoluyla dağıtılması
gibi nedenler etkili olmuştur.
Ekonominin Bozulması
16. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı ekonomisinin bozulmasında;
- Coğrafi Keşiflerin etkisiyle ticaret yollarının yön değiştirmesi ve gümrük gelirlerinin büyük ölçüde azalması
- İhracatın azalması, ithalatın artması ve kapitülasyonların giderek Avrupalı devletlerin sömürü aracı haline gelmesi
- Vergilerin yükseltilmesi üzerine köylerde yaşayan insanların vergilerini ödeyemeyerek tarımsal üretimi bırakmaları
- Saray masraflarının artması
gibi nedenler etkili olmuştur.
Askeri Sistemin Bozulması
- III.Murat döneminden itibaren kapıkulu ocaklarına kanunlara aykırı asker alınarak sayılarının artırılması
- Yeniçerilerin geçim sıkıntısı çektiklerini ileri sürerek askerlik dışında işlerle uğraşmaları
- İltizam sisteminin yaygınlaşması üzerine tımar sisteminin önemini kaybetmesi ve eyaletlerde asker yetiştirilmemesi
- Denizcilikle ilgisi olmayan kişilerin donanmanın başına getirilmesi
- Avrupa’da meydana gelen harp teknolojisindeki gelişmelerin takip edilmemesi
gibi etkenler Osmanlı askeri sisteminin bozulmasına neden olmuştur.
Eğitim Sisteminin Bozulması
- Osmanlı eğitim sisteminin temelini oluşturan medreselerin çağın gerisinde kalması ve Avrupa’da eğitim alanında meydana gelen yeniliklerin takip edilememesi
- Pozitif bilimlerin medreselerin müfredatından çıkarılması
- Medrese öğrenimi görmemiş pek çok kişiye ilmi rütbeler verilmesi
- Yeni doğmuş çocuklara müderrislik ünvanının verilmesi ve beşik uleması diye adlandırılan bir sınıfın ortaya çıkması
eğitim sisteminde dolayısıyla hukuk, yönetim...bütün alanlarda bozulmalara neden olmuştur.
Avrupa’daki gelişmeler de Osmanlı Devleti’nin duraklamasında etkili olmuştur.
UYARI: Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki teknolojik ve bilimsel gelişmelere ayak uyduramaması duraklamasında etkili olmuştur.
17. YÜZYILDAKİ SİYASAL GELİŞMELER
1. Osmanlı – İran İlişkileri
Osmanlı Devleti’nin 17. yüzyılda doğu siyasetini İran ile ilişkiler oluşturmuştur. III.Murat döneminde Osmanlı – İran savaşları yeniden başlamış (1577 – 1590) ve Ferhat Paşa Antlaşması’yla sona ermiştir. 17. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin; Batıda Avusturya ile savaşmasından ve Anadolu’da Celali isyanlarıyla uğraşmasından yararlanarak daha önceden kaybettiği toprakları geri almak isteyen İran Şahı, Osmanlı topraklarına saldırdı (1603). Osmanlı Devleti’nin Avusturya ile barış yapması ve Celali isyanlarını bastırarak İran sorununa eğilmesi sonucunda taraflar arasında Nasuh Paşa Antlaşması imzalanmıştır (1611). Osmanlı Devleti bu antlaşmayla; Ferhat Paşa Antlaşması’yla aldığı toprakları geri vermiştir.
Osmanlı ülkesindeki iç isyanlardan yararlanan Safevilerin önemli şehirlerden birisi olan Bağdat’ı işgal etmeleri üzerine iki devlet arasında savaşlar yeniden başlamıştır (1624).
IV.Murat, merkezde ve ülke genelinde yönetimi tamamen ele geçirdikten sonra İran üzerine iki sefer düzenledi. IV.Murat’ın birinci seferinde Revan (1635), ikinci seferinde ise, Bağdat alınmıştır (1638). İran’ın isteği üzerine taraflar arasında Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalanmıştır (1639). Bu antlaşma ile,
- 17. yüzyıldaki Osmanlı – İran savaşları sona ermiştir.
- Bağdat Osmanlılarda, Azerbaycan ve Revan İranlılarda kalmıştır.
- Bugünkü Türkiye – İran sınırı yaklaşık olarak çizilmiştir.
Osmanlı – Venedik İlişkileri
17. yüzyılda Girit adası Osmanlı Devleti’yle Venedikliler arasında savaşa neden olmuştur. Bu savaşın çıkmasında;
- Girit adasını elinde bulunduran Venediklilerin Osmanlıların Doğu Akdeniz’deki egemenliğine gölge düşürmesi
- İki devlet arasında Akdeniz’de ekonomik ve askeri üstünlük kurma yarışı
- Osmanlı Devleti’nin stratejik öneme sahip olan Girit adasını alarak Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika’ya giden yolların güvenliğini sağlamak istemesi
etkili olmuştur.
Osmanlı deniz ticaretine zarar veren Akdeniz’deki korsanların Venedikliler tarafından korunması Osmanlı – Venedik Savaşı’nı başlatmıştır (1645). Ancak;
- Osmanlı donanmasının Venedik donanmasından daha zayıf olması
- Venediklilerin Çanakkale Boğazı’nı kapatarak Osmanlıların Girit’e yardım göndermesini engellemesi
- Papa’nın önderliğinde İspanya ve Fransa kuvvetlerinden oluşan Haçlı donanmasının Venediklilere yardım etmesi
- Osmanlı Devleti’nin mali durumunun zayıf olması
- Osmanlı Devleti’nde iç isyanların çıkması
gibi nedenlerden dolayı savaş uzamıştır.
Girit adası, Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın sadrazamlığı döneminde fethedilmiştir. Venediklilerin isteğiyle barış yapılmış ve Girit adası Osmanlı Devleti’ne bırakılmıştır (1669).
3. Osmanlı – Avusturya İlişkileri
Osmanlı – Avusturya savaşları;
- Her iki devletin de Macaristan’a hakim olmak istemesi
- Taraflar arasında sınır ihlallerinin yaşanması
- Avusturya’nın egemenliği altında yaşayan Macarların Osmanlı Devleti’nden yardım istemesi
- Avusturya’nın Osmanlı Devleti’ne karşı Avrupa’da çıkan isyanları desteklemesi
gibi nedenlerden dolayı çıkmış ve aralıklarla 17. yüzyıl boyunca devam etmiştir.
1593 – 1606 Osmanlı – Avusturya Savaşları
Sokollu Mehmet Paşa döneminde imzalanan antlaşma tarafların karşılıklı saldırılarıyla bozulmuş ve iki devlet arasında savaşlar başlamıştır. III.Murat döneminde Osmanlı orduları başarılı olamamış, ancak III.Mehmet’in padişah olduktan sonra ordunun başında sefere çıkması başarıyı getirmiştir. İki devlet arasındaki Zitvatorok Antlaşması imzalanarak sona erdirilmiştir (1606). Zitvatorok Antlaşması ile Osmanlı Devleti;
- Avrupa’daki üstünlüğünü kaybetmiştir.
- Avusturya kralı Osmanlı padişahına denk hale gelmiştir. Böylece, Osmanlı Devleti’nin Avrupa devletleriyle hukuki eşitlik dönemi başlamıştır.
- Osmanlı – Avusturya savaşlarının uzun sürmesinde; Anadolu’da çıkan Celali isyanlarının artması, Osmanlı – İran savaşlarının devam etmesi ve Avusturyalıların hafif ateşli silahlar kullanmaları etkili olmuştur.
II. Viyana Kuşatması
Avusturya, Orta Avrupa’da gücünü artırmak için Macaristan’a egemen olma politikası izlemiştir. Avusturya Protestan Hristiyanlara baskı yapmış ve isyan eden Protestanlar da Osmanlı Devleti’nden yardım istemişlerdi. Macarlara yardım etmeyi kabul eden Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sefere çıkarak Viyana’yı ikinci defa kuşatmıştır (1683). Osmanlı orduları Viyana önlerinde bozguna uğrayarak geri çekilmiştir.
Türklerin Viyana önlerinde bozguna uğraması, Avrupalılara büyük bir sevinç yaşatmış ve Papa’nın gayretleriyle Türkleri Avrupa’dan atmak amacıyla Kutsal İttifak kurulmuştur (1684). Bu ittifaka; Avusturya, Lehistan, Venedik, Malta şövalyeleri ve sonradan Rusya katılmıştır. Avusturya Macaristan ve Erdel’e, Venedik Mora Yarımadası’na, Lehistan Podolya ve Boğdan’a, Rusya ise Azak kalesine saldırmıştır. Osmanlı Devleti ile Kutsal İttifak devletleri arasındaki savaşlar 16 yıl devam etmiştir. Osmanlı ordusu zayıflamış ve maliyesi bozulmuştur. Hollanda ve İngiltere’nin arabuluculuğu sonucunda Kutsal İttifak devletleriyle Osmanlı Devleti arasında Karlofça Antlaşması imzalanmıştır (1699). Karlofça Antlaşması’yla;
- Osmanlı Devleti Batıda ilk kez toprak kaybetmiştir.
- Osmanlı Devleti Orta Avrupa’daki egemenliğini kaybetmiştir.
- Avrupa devletleri savunmadan saldırıya geçmiş ve askeri bakımdan üstünlükleri ortaya çıkmıştır.
- Türklerin Avrupa’dan geri çekilmesi Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasına kadar devam etmiştir.
- Osmanlı Devleti Gerileme Devri’ne girmiştir.
Karlofça Antlaşması’ndan sonra Rusya ile Osmanlı Devleti arasında İstanbul Antlaşması imzalanmıştır (1700). Bu antlaşmaya göre;
- Azak kalesi ve çevresi Rusya’ya verilmiştir.
- Rusya, İstanbul’da elçi bulundurma hakkını elde etmiştir.
- Rusya İstanbul Antlaşması’yla Karadeniz’e ulaşmıştır.

İÇ İSYANLAR VE SONUÇLARI
1. İstanbul İsyanları
İstanbul isyanları kapıkulu askerleri tarafından çıkarılmıştır. Bu isyanlara bazen ilmiye sınıfının, medrese öğrencilerinin ve halkın da katıldığı görülmüştür.
İstanbul isyanlarının çıkmasında;
- Devlet yönetimindeki otorite boşluğundan yararlanan yeniçeri ağaları ve saray kadınlarının yönetimi olumsuz yönde etkilemeleri
- Kapıkulu sisteminin değişmesi ve ocağa askerlikle ilgisi olmayan kişilerin alınması
- Kapıkulu askerlerinin maaşlarının zamanında ödenememesi veya ayarı düşük paralarla ödenmesi
- Yeniçerilerin cülus bahşişi almak için sık sık padişah değiştirmek istemeleri
- Devlet yönetiminde etkin olmak isteyen devlet adamlarının yeniçerileri kışkırtması
- Yeniçeri ve sipahilerin, çıkarları doğrultusunda hareket etmeyen padişah ve devlet adamlarını görevden uzaklaştırmak istemeleri
- Kapıkulu askerlerinin disiplin altında tutulamaması
gibi nedenler etkili olmuştur.
UYARI: Devlet merkezinde yönetici sınıf arasındaki anlaşmazlıklar ve iç mücadeleler isyanların perde arkasındaki nedenlerdir. İstanbul isyanları devlet düzenini değiştirmeye yönelik olmayıp, yönetimdeki şahıslara karşı yapılmıştır.
İstanbul isyanları sonucunda;
- İsyancılar, daima isteklerini yaptırmayı başarmışlar ve Osmanlı merkezi idaresi üzerinde kapıkulu (özellikle yeniçeriler) askerlerinin etkisi artmıştır.
- İsyancılar, padişah ve devlet adamlarını görevden almışlar, hatta öldürmüşlerdir.
- İstanbul’da asayiş bozulmuş, halk zor durumda kalmış ve yağmalamalar yapılmıştır.
2. Celali İsyanları
17. yüzyılda Anadolu’da çıkan isyanlara “Celali İsyanları” denilmiştir. Bu isyanlara Celali denilmesi Yavuz Sultan Selim döneminde Yozgat’ta (Bozok) Celal isimli bir kişinin çıkardığı isyanın daha sonraki dönemlerde terim olarak yerleşmesinden ileri gelmektedir. Celali isyanlarının çıkmasında;
- Eyaletlerde devlet yönetiminin bozulması ve vergi toplamada adaletsiz davranılması
- Dirlik sisteminin bozulması ve dirliklerin dağıtımında haksızlıkların yapılması
- 17. yüzyılda savaşların uzun sürmesi ve yenilgiyle sonuçlanmasından dolayı askerden kaçanların Anadolu’da eşkiyalığa başlaması
- Merkezi otoritenin zayıflaması
- Kadı ve sancak beylerinin kanunlara aykırı davranarak halkı zor duruma düşürmeleri
- Osmanlı – İran ve Osmanlı – Avusturya savaşları
gibi nedenler etkili olmuştur.
Anadolu’daki sancakbeyi ve tımarlı sipahilerin savaşta olmaları, Osmanlı – Avusturya ve Osmanlı – İran savaşları isyanların çıkmasını ve yaygınlaşmasını kolaylaştırmıştır. Osmanlı devlet adamları isyanların gerçek nedenlerini araştırmadan, kuvvet ve şiddet kullanarak sorunları çözmeye çalıştılar. Ancak isyanların nedenleri ortadan kaldırılmadığı için her fırsatta yeni isyanlar çıkmıştır.
Celali isyanlarının sonucunda;
- Anadolu’da devlet otoritesi sarsılmıştır.
- Anadolu’da huzur ve güvenlik bozulmuş, birçok şehir ve kasaba harap olmuştur.
- Üretim faaliyetleri azalmış, ekonomi bozulmuştur.
- Vergiler toplanamamış ve devletin gelirleri azalmıştır.
3. Eyalet İsyanları
17. yüzyılda;
- Osmanlı merkezi otoritesinin bozulması
- Osmanlı Devleti’yle mücadele halindeki büyük devletlerin eyalet yöneticilerini korumaları ve isyana teşvik etmeleri
gibi nedenlerden dolayı Eflak, Erdel, Boğdan, Halep, Yemen, Bağdat, Mısır ve Trablusgarp eyaletlerinde isyanlar çıkmıştır. Eyalet isyanlarının sonucunda bazı eyaletler yarı bağımsız duruma gelmiştir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YATMA ZAMANI

GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...