20 Ocak 2014 Pazartesi

BİRİNCİ TBMM DÖNEMİ, 1921 ANAYASASI, TBMM’YE KARŞI AYAKLANMALAR

BİRİNCİ TBMM DÖNEMİ

TBMM’NİN AÇILMASI
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’un işgali üzerine 19 Mart 1920’de illere ve kolordu komutanlıklarına gönderdiği genelgeyle Ankara’da olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin toplanacağını duyurmuş ve her ilden 5 milletvekilinin seçilmesini istemiştir. Mebuslar Meclisi’nden Anadolu’ya kaçabilen milletvekillerinin haklarının saklı tutulduğunu ve açılacak yeni meclise onların da katılabileceğini bildirmiştir.
TBMM, 23 Nisan 1920’de törenlerle açılmış, böylece her türlü yetkisini Türk ulusundan alan ve üstünde milletten başka bir güç tanımayan yeni Türk parlamentosu kurulmuştur. Meclisin 23 Nisan 1920 günü yapılan toplantısında, Mustafa Kemal Paşa Meclis başkanlığına seçilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, meclisin yetkileri ve hükümetin kurulması konusundaki görüşlerini bir önerge şeklinde TBMM’ye sundu. Bu önerge 24 Nisan 1920’de milletvekilleri tarafından kabul edildi. Önergede şu kararlar bulunuyordu:
1. Hükümet kurmak gereklidir.
Bu madde ile; yeni bir hükümetin teşkili adı altında yeni bir devletin kurulmasının ana esasları öngörülmüştür. Dolayısıyla, TBMM’nin açılmasıyla yeni bir devlet kurulmuştur.
2. Geçici kaydıyla bir hükümet reisi tanımak veya padişah kaymakamı atamak doğru değildir.
Bu maddeyle; meclisin kararlarında bağımsız olduğu ve meclisin sürekli olacağı belirtilmiştir.
3. Mecliste toplanmış olan milli iradeyi vatanın kaderine hakim kılmak temel ilkedir. TBMM’nin üstünde güç yoktur.
Bu maddeyle; saltanat idaresine karşı çıkılmış ve TBMM üstünde güç olmadığı belirtilerek Osmanlı yönetimi yok sayılmıştır.
4. TBMM yasama ve yürütme yetkisine sahiptir. Meclisten ayrılacak bir heyet meclise vekil olarak hükümet işlerini görür. Meclis reisi hükümetin de reisidir.
Bu maddeyle;
- İlk TBMM’de “güçler birliği ilkesi” ve “Meclis Hükümeti sistemi” kabul edilmiştir. Demokrasiye ters düşmesine rağmen Milli Mücadelenin olağanüstü şartlarından dolayı güçler birliği ilkesi benimsenmiştir.
- Meclis, gerekli gördüğü hallerde İstiklal Mahkemelerini kurarak yargı gücünü de kullanmıştır.
5. Padişah ve halifenin durumu bulunduğu baskıdan kurtulduktan sonra meclis tarafından belirlenecektir.
Bu maddeyle;
- Mustafa Kemal Paşa, saltanat ve hilafet makamlarının millet nazarındaki birleştirici etkisini biliyordu. TBMM vatanın kurtuluşuna öncelik verdiği için ayrılık çıkaracak tavırlardan kaçınmıştır.
- Meclis, ülkenin ve padişahın geleceğini belirleme hakkını kendisinde görmekle kurucu bir iktidar kimliği kazanmıştır.
İlk mecliste çok farklı görüşte kişiler bulunmaktaydı. Çoğunluğu padişah ve halifeye bağlı olan bu insanları birleştiren temel amaç “Türk ulusunun bağımsızlığının sağlanması ve Misak-ı Milli’nin gerçekleşmesi” idi. Mustafa Kemal Paşa inkılapları sonraya bırakarak öncelikle vatanın kurtarılmasını amaçlamış, böylece milli birliğin korunması sağlanmıştır.
30 Nisan’da Mustafa Kemal Paşa Avrupa devletlerinin dışişleri bakanlarına TBMM’nin kurulduğunu, yabancı hükümetlerin İstanbul Hükümeti ile yaptıkları ve yapacakları antlaşmaların Türk milletinin gerçek temsilcisi olan TBMM tarafından tanınmayacağını bildirmiştir.
İlk TBMM’nin;
- İstanbul Hükümeti’nin yaptığı ve yapacağı işleri yok sayması
- Vatana ihanet edenler için yasa çıkarması
- Yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplaması
- Kurtuluş Savaşı’nı kazanması
- Saltanatı kaldırması
- Vergi oranlarını artırması
otoritesinin güçlendiğini göstermektedir.
1921 ANAYASASI
Cephelerde Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği günlerde, TBMM yeni bir anayasa hazırlığı içindeydi. 23 Nisan 1920’de ulus egemenliğine dayanan yeni bir devletin temelleri atılmıştı. Ancak bu yeni devletin henüz bir anayasası yoktu. Anayasa hazırlamada gecikilmesinde Kanun-i Esasi’nin yürürlükte olması ve ulusal bütünlüğün korunmak istenmesi etkili olmuştur. O günün şartları içinde yeni bir anayasanın yapılabilmesi için TBMM’nin önemli bir başarı kazanması gerekiyordu. I.İnönü Zaferi’nin kazanılması yeni anayasanın ilan edilmesini kolaylaştırmıştır. 20 Ocak 1921 tarihinde “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” adıyla yeni Türk Devleti’nin ilk anayasası kabul edilmiştir. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun temel maddeleri şunlardır:
1. Egemenlik kayıtsız ve şartsız ulusundur. Yönetim usulü halkın kendi kendisini yönetmesidir.
Bu maddeyle; millet, devlet yönetiminde söz ve karar sahibi olmuştur. Saltanatın yerine millet egemenliğine dayanan yönetimin kurulacağı belirtilmiştir. Ancak o günün şartları içerisinde parçalanmaya neden olacağından Cumhuriyet yönetiminin adı söylenmemiştir.
2. Yasama yetkisi, yürütme gücü ulusun tek ve gerçek temsilcisi olan TBMM’de belirir ve toplanır.
Bu maddeyle;
- Ulusal egemenliğin tekliğine dayanarak İstiklal Mahkemeleri meclis içindeki üyelerden kurulmuştur. Böylece TBMM yargı gücünü de kullanmıştır.
- 1921 Anayasası güçler birliği ilkesini kabul ettiği için meclis üstünlüğüne dayanan bir anayasadır. TBMM kanunları yapan, uygulayan ve kendi içinden seçtiği milletvekillerine verdiği yargılama yetkisiyle vatana ihanet edenleri yargılayan bir güçtür.
3. Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi’nce yönetilir ve hükümet “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti” adını alır.
Bu maddeyle; Meclis hükümeti sistemi kabul edilmiştir. Meclis hükümeti sistemi daha sonraları yürütmenin yavaşlamasına ve devlet işlerinin aksamasına neden olmuştur.
4. TBMM üyelerinin her biri yalnız kendisini seçen ilin milletvekili olmayıp, bütün milletin vekilidir.
Bu maddeyle; ulusal birlik ve beraberliğin sağlanması ve ulus egemenliğinin pekiştirilmesi amaçlanmıştır.
5. Din buyruklarının yerine getirilmesi; bütün yasaların konulması, değiştirilmesi, kaldırılması, anlaşma ve barış yapılması ve savaş kararı verilmesi gibi temel haklar Büyük Millet Meclisi’nindir. Yasalar ve tüzükler düzenlenirken halkın işine en uygun ve zamanın gereklerine en elverişli din ve hukuk hükümleriyle töreler ve önceki işlemler temel olarak alınır. Bakanlar Kurulu’nun görev ve sorumluluğu özel yasayla belirtilir.
- Din buyruklarının yerine getirilmesini meclisin üstlenmesi 1921 Anayasası’nın laik olmadığını göstermektedir.
- İç ve dış politikanın belirlenmesi ve yürütülmesi görevi TBMM’ye verilmiştir.
6. Kanun-i Esasi’nin iş bu maddelerle çelişmeyen hükümleri eskiden olduğu gibi yürürlüktedir.
Kanun-i Esasi’nin Teşkilat-ı Esasiye ile çelişmeyen maddeleri kabul edilerek saltanat taraftarlarının küstürülmesi engellenmiştir. Zaten olağanüstü şartlar içinde yapılan 1921 Anayasası toplumun bütün ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte değildi. Bu nedenle kanun çıkarılmayan alanlarda Kanun-i Esasi’yi uygulama olanağı doğmuştur.
1921 Anayasası yeni Türk Devleti’nin kuruluşunun hukuki ve siyasal belgesidir. TBMM’nin yaptığı anayasa “Kurucu Meclis” olduğunu göstermektedir. Olağanüstü bir dönemde yapılan anayasada kişi hak ve özgürlükleri yer almamıştır. Ancak günün ihtiyaçlarına göre yapılan bu anayasa, Milli Mücadelenin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamış ve 1924 Anayasası’nın ilanına kadar yürürlükte kalmıştır. 1921 Anayasası milli egemenlik, tek meclis, güçler birliği ve meclisin üstünlüğü gibi temel ilkelere dayandırılmıştır.
1921 Anayasası’nda en önemli değişiklikler 29 Ekim 1923 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu tarihte Cumhuriyet ilan edilerek devletin yönetim şekli belirlenmiş, “Meclis hükümeti” sistemi yerine de “Kabine” sistemine geçilmiştir.
Meclis hükümeti sisteminde milletvekillerinin hükümete (Bakanlar Kurulu) üye seçmesi uygulaması vardır. Bu durum yeni hükümetlerin kurulmasını güçleştirmiş ve yürütmenin aksamasına neden olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra bu uygulamadan vazgeçilerek devlet başkanı tarafından atanan bir başbakanın hazırlayacağı bakanlar kurulunun devlet başkanı tarafından onaylanmasından sonra meclisin güvenoyuna sunulmasına (Kabine sistemine) geçilmiştir. Böylece hükümetin kurulması kolaylaşmıştır.
TBMM’YE KARŞI AYAKLANMALAR
Ulusal Mücadele hareketine karşı isyanların çıkmasında;
- Anadolu halkı üzerindeki otoritesini yitirmek istemeyen İstanbul Hükümeti’nin kışkırtmaları
- Anlaşma Devletleri’nin (özellikle İngilizlerin) Milli Mücadelenin padişah ve halifeye karşı yapıldığı şeklinde propagandaları
- İngilizlerin Boğazların her iki yakasında tampon bölge oluşturmak istemeleri
- Asker kaçaklarının Anadolu’daki otorite boşluğundan yararlanmak istemeleri
- Kuvay-ı Milliye birliklerinin disiplinsiz hareketleri
- İşgallerden yararlanmak isteyen azınlıkların kendi başlarına devlet kurmayı amaçlamaları
- Türk ulusunun gücünü ve hürriyetine düşkünlüğünü değerlendiremeyen bazı kişilerin manda ve himaye fikrini savunmaları
- Bazı Kuvay-ı Milliye birliklerinin düzenli orduya katılmak istememeleri
gibi nedenler etkili olmuştur. TBMM’ye karşı çıkarılan isyanlar 4 gruba ayrılabilir.
İstanbul Hükümeti ve İşgal Güçlerinin Kışkırtmalarıyla Çıkan Ayaklanmalar
Bu tür ayaklanmalar Kurtuluş Savaşı boyunca çok yaygın olarak ortaya çıkan ayaklanmalardır. Anlaşma Devletleri, İstanbul Hükümeti’ni de kullanarak ayaklanma çıkarmışlardır. Ayaklanmaların en önemlileri;
- Anzavur isyanı
- Kuvay-i İnzibatiye isyanı
- Bolu - Düzce, Hendek ve Adapazarı isyanları
- Yozgat ayaklanması
- Afyon ayaklanması
- Konya ayaklanması
- Urfa ve dolaylarında Milli Aşireti ayaklanması
Bunlardan başka Midyat ve Nusaybin civarında Ali Batı, Bayburt’ta Şeyh Eşref, Koçhisar, Zara ve Erzincan’da Koçkiri, Garzan ve çevresinde Cemil Çeto ayaklanmaları görülmüştür.
Azınlıkların Çıkardığı Ayaklanmalar
Ermeni ve Rum azınlıklar, devlet parçalanınca ve Anadolu işgal edilince bağımsız olmak için ayaklandılar. İtilaf devletleri işgalleri kolaylaştırmak ve çıkarlarını koruyabilmek için azınlık isyanlarını desteklemişlerdir.
Güneyde Fransızların desteğiyle Adana’ya giren Ermeni İntikam Alayı bölgede birçok Müslüman halkı öldürmüştür (10 Temmuz 1920). Ayrıca Ermeniler, Doğu illerimize sahip olabilmek için saldırmışlar ve bölgedeki Ermenileri kışkırtmışlardır. Doğu Anadolu’daki Ermeni isyanlarını 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir bastımıştır.
Doğu Karadeniz’deki Rumlar, Anadolu’daki otorite boşluğundan ve İtilaf Devletleri’nin yardımından yararlanarak Pontus Devleti’ni kurmak amacıyla ayaklandılar (Aralık 1920). İngilizlerin desteği ile başlayan isyan Doğu Karadeniz bölgesinin tamamına yayıldı. Yeni Türk Devleti’ni en uzun süre uğraştıran Rumların isyanı, düzenli ordunun gayretleriyle bastırılabildi (6 Şubat 1923).
Kuvay-ı Milliyecilerin Ayaklananları
Yunanlılara karşı başarıyla mücadele eden ve ayaklanmaların bastırılmasında büyük emekleri olan Kuvay-i Milliye birlikleri kendi başlarına buyruk hareket ediyorlardı. Belli bir otoriteye uyma alışkanlıkları yoktu. Bu disiplinsiz hareketleri bazen ayaklanmaların çıkmasında da etkili oluyordu. Düzenli ordunun kurulma çalışmaları başlayınca bazı Kuvay-i Milliyeciler bu otoriteyi kabul etmek istemediler. Bunlardan Demirci Mehmet Efe ve Çerkez Ethem ayaklanmaları önemlidir.
TBMM ayaklanmalara karşı;
- Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nu çıkarmıştır (29 Nisan 1920). Bu kanunla; TBMM’ye karşı ayaklananlar, varlığını inkar edenler vatan haini sayılacak ve gerekirse ölümle cezalandırılacaktı.
- Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun çabuk ve etkili olarak işlemesini sağlamak amacıyla “İstiklal Mahkemeleri”ni kurmuştur (11 Eylül 1920).
- Kuvay-i Milliye birliklerini kaldırarak düzenli orduyu kurmuştur.
- İstanbul Hükümeti’nin Milli Mücadele aleyhindeki fetvasına karşı Anadolu’da Rıfat Börekçi ve arkadaşlarına fetva yayınlatmıştır.
- İstanbul Hükümeti ile resmi haberleşmeleri kesmiş ve İstanbul Hükümeti’nin yaptığı her türlü işlemi yok saymıştır.
Ayaklanmaların sonucunda;
- TBMM’nin isyanları bastırması, gücünün artmasını ve Anadolu’ya hakim olmasını sağlamıştır.
- Anadolu’daki işgallerin uzun sürmesine neden olmuştur.
- Yunanlılar Anadolu’nun içlerine kadar yayılma fırsatı bulmuştur.
- Milli kaynak kaybı meydana gelmiştir.
İstiklal Mahkemeleri
Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun uygulanabilmesi; suçluların cezalandırılması ve asayişin sağlanması için 11 Eylül 1920’de İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur. Bununla yedi mahkeme kurulmuş ve bu mahkemelere TBMM içinden ve tarafından 21 üye seçilmiştir. Bu örnek, TBMM’nin yargı yetkisini de kendisinde gördüğünün kanıtıdır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın devam ettiği günlerde Batı Anadolu’da Kuvay-i Milliye birliklerine bir emir gönderilerek suçlu görülen yurttaşların cezalandırılmaması, bu yurttaşların İstiklal Mahkemelerine verilmesi istenmiştir.
17 Şubat 1921’de İstiklal Mahkemelerinin çalışmalarına son verildi. Ancak asayişsizliğin ve istenmeyen durumların artması üzerine 30 Temmuz 1921’de İstiklal Mahkemeleri yeniden kurulmuştur. Olağanüstü mahkeme özelliği taşıyan bu mahkemelerin kararlarında temyiz hakkı yoktu.
İstiklal Mahkemeleri’nin kurulmasıyla;
- Milli Mücadelenin kazanılmasında önemli bir faktör olan iç güvenlik sorunu çözümlenmiştir.
- TBMM’nin Anadolu’da otorite kurması sağlanmıştır.
- Asker kaçakları orduya kazandırılmıştır.
- Devlet organlarının işlemesi, vergi ve askere alma işlerinin düzenlenmesinde önemli faydalar sağlanmıştır.
- Ayaklanmaların bastırılması sağlanmıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YATMA ZAMANI

GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...