Eğime bağlı olarak, belli bir yatak içinde akan su kütlelerine akarsular adı verilir. Akarsuların oluşturduğu
şekiller aşındırma ve biriktirme şekilleri olarak ikiye ayrılır.
1. Aşındırma
Şekilleri
Akarsuyun içerisinden geçtiği yatağı kazması ve kopardığı
parçacıkları taşıması olayına aşındırma denir. Ülkemizde görülen başlıca
aşındırma şekilleri şöyledir:
a. Vadiler
Akarsuların en yaygın olan aşındırma şekilleridir. Akarsuların
derine ve yana aşındırmaları sonucunda değişik tipte vadiler oluşmuştur.
Boğaz vadi: Yüksek dağ sıralarını enine
yarıp geçen akarsular bu tür vadiler oluştururlar. Bu vadilerin yamaçları dik
ve derindir. Türkiye’de Kızılırmak, Yeşilırmak, Fırat, Sakarya, Seyhan ve Göksu
nehirleri ile Zap suyu böyle vadilerden akar.
Boğaz vadiler, aynı zamanda geçit olduklarından ulaşım açısından
çok önemlidirler. Örneğin, Toroslar’da bulunan Gülek geçidi Çukurova’yı İç
Anadolu’ya bağlayan önemli bir boğazdır.
Kanyon vadi: yamaçlardaki farklı aşınma
sonucu, basamaklı bir biçimde oluşan vadi tipidir. Genellikle kolay aşınabilen
kalın kalker tabakaları içerisinde oluşurlar.
Taşeli platosunda kanyon vadiler oluşmuştur. Göksu ve Ihlara
vadileri kanyon vadilerin en güzel örnekleridir.
Çentik vadi: Genellikle akarsuların kaynağa
yakın kısımlarında, derine aşındırmanın fazla olduğu sert tabakalar içinde
oluşan vadilerdir. Bunlar dik yamaçlı tabansız vadilerdir.
Çentik vadiler ülkemizde en yaygın vadi tipleridir. Dağlık
alanlarda bu tür vadilere sıkça rastlanır.
Tabanlı vadi: Akarsuların eğimlerinin
azaldığı yerlerde, taşıdıkları alüvyonları yataklarının çevresine biriktirmesi
sonucunda oluşan vadilerdir.
Türkiye’de İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile Batı
Anadolu’da akan büyük akarsuların vadilerinin tabanları akarsularla dolmuş,
akarsu vadilerinin tabanları genişlemiş ve ova özelliği kazanmışlardır.
b. Peri
Bacaları
Volkanik arazilerde, selinti sularının aşınmaya karşı farklı
dirençteki tabakaları aşındırması sonucunda oluşan şekillerdir. Türkiye’de
Nevşehir, Ürgüp, Göreme çevresinde yaygın olarak oluşmuşlardır.
c. Kırgıbayır
(Badlans)
Kurak veya yarı kurak iklim bölgelerinde, şiddetli yağmurların
oluşturduğu selinti suları, bitki örtüsünün bulunmadığı ve kolay aşınabilen
arazileri aşındırır. Bunun sonucunda da birbirine girmiş çok sayıda kertikler
meydana gelir. Bu tür arazilere kırgıbayır adı verilir. Türkiye’de başta İç
Anadolu olmak üzere, bitki örtüsünün zayıf olduğu birçok yörede bu şekillere
rastlanır.
d. Çağlayan
ve Çavlan ( Şelale)
Akarsu yataklarında, bazen bazı tabakalar aşınmaya karşı farklı
direnç gösterirler. Bunun sonunda da basamaklar oluşur. Akarsuların bu
basamaklardan akan kısımlarına çağlayan denir. Eğer basamaklar yüksekçe ve
düşen su miktarı fazla ise, buna da çavlan veya şelale adı verilir. Türkiye’nin özellikle
dağlık kesimlerinde çağlayan ve çavlanlar sık görülür. En tanınmışları Manavgat
çavlanı ile Düden, Muradiye ve Gürlevik çağlayanlarıdır.
e. Dev
Kazanı
Çağlayan ve çavlanlardaki suların yüksekten düştüğü kısım aşınırsa
derin çukurluklar oluşur. Bu çukurlaradev kazanı denir. Türkiye’deki en güzel örnekleri
Murat nehri yatağında, Akdeniz’de Düden çağlayanı ile Manavgat çavlanının
döküldüğü yerlerde görülür.
f. Peneplen
(Yontukdüz)
Akarsuların ve diğer dış güçlerin yeryüzü aşındırması sonucunda,
deniz seviyesinde hafif dalgalı düzlükler oluşur. Bunlara yontukdüz adı verilir. Türkiye’deki yontukdüzler
oluşumunu tamamladıktan sonra, tektonik hareketler sonucunda yükseldiklerinden
genellikle iç bölgelerimizde yer alır.
2. Biriktirme
Şekilleri
Akarsuların biriktirme yapabilmesi için; eğimin, su miktarının ve
akarsu hızının azalması ile akarsu yükünün artması gereklidir. Bu etkenler
birarada olunca akarsuyun gücü azalır ve biriktirme başlar. Ülkemizde görülen
başlıca biriktirme şekilleri şunlardır:
a. Birikinti
Konisi ve Yelpazesi
Dağ yamaçlarından düzlüğe inen akarsular, taşıdıkları materyalleri
eğimin azaldığı yerlerde yarım koni şeklinde biriktirirler. Bunlara birikinti konisi adı verilir. Akarsuların taşıdıkları
maddeler ince ise, geniş bir alana yelpaze gibi yayılırlar. Bunlara da birikinti yelpazesi denir. Ülkemizde dağ eteklerinde bu
tip şekillere sıkça rastlanır.
b. Dağ
Eteği Ovası
Dağların eteğinde, eğimin azaldığı yerlerde meydana gelen
birikinti konilerinin ve yelpazelerinin zamanla yanlara doğru büyüyerek
birleşmeleri sonucu oluşan düzlüklerdir. Bursa ovasının güney kesimi Uludağ’ın
eteğinde oluşmuş bir dağ eteği ovasıdır.
c. Dağ
İçi Ovası
Dağ içlerinde, eğimin azaldığı yerlerde, akarsuların taşıdığı
malzemeleri biriktirmesi sonucu oluşan düzlüklerdir. Engebeli ve yüksek
ülkelerde daha çok meydana gelir. Malatya, Elazığ, Bolu, Erzincan, Muş ve Amik
ovaları bu tür ovalardandır.
d. Taban
Seviyesi Ovası
Akarsuların denize yaklaştıkları yerlerde taşıma gücü azdır. Böyle
yerlerde akarsular, taşıdıkları malzemeleri biriktirirler ve ova yüzeyini
alüvyal dolgu alanı haline getirirler.
e. Delta
Ovası
Akarsuların taşıdıkları materyalleri, deniz içerisinde
biriktirmesi sonucu üçgene benzeyen düzlükler meydana gelir. Bunlara delta ovası denir. Delta ovalarının oluşabilmesi
için; kıyı ovalarının olmaması, akarsu yükünün fazla olması, gelgit genliğinin
az olması, kıyının sığ olması, akarsuyun belli bir büyüklükte olması
gereklidir. Çukurova, Çarşamba, Bafra ve Silifke başlıca delta ovalarımızdır.
f. Kum
Adacıkları
Akarsu eğiminin azaldığı ve yatağın genişlediği yerlerde taşınan
alüvyonlar ve kumlar biriktirilir. Bunlara kum adacıkları denir.
Türkiye’de akarsuların oluşturduğu yer şekillerinden bazılarında,
hem aşındırma hem de biriktirme birlikte etkili olmuştur. Başlıcaları
şunlardır:
Menderes (Büklüm): Yatak eğiminin azaldığı
yerlerde, akarsuyun hızı azalarak kıvrımlar yapmaya başlar. Akarsu hızla
çarptığı yamacı aşındırır ve hızının az olduğu yamaçta biriktirerek vadisini
iyice genişletir. Akarsuyun yatağındaki bu büklümlere menderes denir.
Menderes ismi, Ege Bölgesi’ndeki Büyük Menderes ile Küçük Menderes
akarsularının yaptığı büklümlerden esinlenilerek verilmiştir.
Seki
(Taraça): Alüvyal tabanlı vadi üzerindeki akarsuların gücü
yeniden artabilir. Bu değişme iklim değişikliği, arazinin yükselmesi yada
denizin alçalmasıyla olur. Bu durumda akarsu, yatağını yeniden derinleştirir.
Bunun sonucunda da akarsu yatağının her iki tarafında seki (taraça) meydana gelir. Türkiye’de
çeşitli zamanlarda epirojenik hareketler (Kıt’a oluşumu) görüldüğü için, bazı
büyük akarsuların vadilerinde sekilere rastlanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder