6 Şubat 2014 Perşembe

TIK, TIK, TIK...

Tık, tık, tık...

-Kim o?

-Hazırlan gidiyoruz.

-Sen kimsin? Nereye gidiyoruz?

-Sıran geldi. Gerçek evine gidiyoruz.

-Gerçek ev mi? Sen! Yoksa!

-Evet. Hadi gidelim.

-Dur bir dakika.. Bir sürü yarım işim var.

-İş yarım kalmaz. Birileri tamamlar. Oyalanma artık.

-Çocuklar, onlar daha çok küçük, bari vedalaşsaydım.

-Sen olmadan da büyürler, hadi bekliyorlar.

-Bekliyorlar mı? Onlar da kim?

-Gidince görürsün.

-Anladım. Anladım ama kalbini kırıp, gönlünü alamadıklarım, iyiliğini görüp, karşılık veremediklerim var. Anlayacağın borçlu gitmek istemiyorum. 

-Bunu zamanında düşünseydin!

-Zamanında mı? İyi de ben daha zamanım var sanıyordum.

-Hepiniz aynısınız… Zaman dediğin, içinde bulunduğun an.. Bunun  ötesi yok.


-Keşke, keşke....

-Devam etme. Bugünü yaşarken hep yarın var gibi davrandın. Üstündeki üniformanın sorumlulukları var.. Yerine getirmedin.. Bu sana bir uyarıydı. Şimdi gitmiyoruz... Ama her an gidebiliriz.. Bir daha geldiğimde önünde umut, arkanda  pişmanlık olmasın!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YATMA ZAMANI

GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...