13 Şubat 2014 Perşembe

GENÇLİK ÇAĞININ RUHSAL ÖZELLİKLERİ

ERGENLİK DÖNEMİNİN ZORLUKLARIYLA BAŞA ÇIKABİLMEK İÇİN ANNE-BABALAR OLARAK BİLMEMİZ GEREKENLER

Sizlerle paylaşmak istediğim bu yazıyı Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nun “Çocuk Ruh Sağlığı” adlı kitabından aldım. Ergenlik dönemi oldukça zor geçen bir dönemdir. Zorluklarla başa çıkabilmek için bir takım şeyleri bilmemiz gerekir. Bunun için de en başta bu çağın genel özelliklerini bilmek gerekiyor. Hangimiz bunlara benzer duygular yaşamadık sevgili anne babalar. Bu dönemde çocuğunuzun size ve anlayışınıza onun size söylediğinin aksine çok fazla ihtiyacı var.  Faydalı olması dileğiyle…


GENÇLİK ÇAĞININ RUHSAL ÖZELLİKLERİ

Çocuklukla erişkinlik arasında, gençlik yada delikanlılık adı verilen uzun bir dönem yer alır. 12 yaşından 21 yaşına dek uzanan bu çağ, ruhsal alanda önemli değişikliklerin belirdiği, hızlı bir büyüme ve olgunlaşma çağıdır. Batı dillerinde “Adolescence” diye bilinen bu dönemin söz anlamı da büyümedir.

Ortaokul (ilköğretimin ikinci kademesi) yıllarına denk düşen ilk gençlik yada yeni yetmelik yaşlarında, cinsel uyanışla birlikte yeni ruhsal özellikler ve davranışlar kendini gösterir. Dengeli ve uyumlu ilkokul çocuğu gider, yerine oldukça tedirgin, güç beğenen ve çabuk tepki gösteren bir genç gelir. duyguları hızlı inişler ve çıkışlar gösterir. Çabuk sevinir, çabuk üzülür. Çabuk sinirlenir, olur olmaz şeyi sorun yapar. Tepkileri önceden kestirilemez olur. Derslere ilgisi azalmış, çalışma düzeni bozulmuştur. İstekleri artmıştır. Kendisine tanınan hakları yetersiz bulur. Evdeki kuralların çokluğundan ve sıkılığından yakınır. Anababanın kurallarına birden tepki gösterir, ters yanıtlar verir. Sürekli bir gidiş geliş içindedir. Evde pek durmak istemez, dönüş saatine aldırmaz, yemeğe geç kalır. Dağınık ve savruk olur. Sık sık bir şey devirip kırar (Sayın Yörükoğlu bu dönemde fiziksel gelişime bağlı olarak yaşanan “sakarlık”tan bahsediyor). Oburlaşır, girip çıkıp bir şeyler atıştırır.

İlgileri artmış, gelgeç hevesleri çoğalmıştır. Gürültülü müziğe bayılır. Süse ve giyime düşkünlük gösterir. Genç kız, ayna karşısında saatler geçirir. Bir sivilceyle gün boyu uğraşır, kaygılanır. Genç erkek, boyasız ayakkabısına bakmaz ama saçını uzatır, günün modasına göre kestirmekte direnir. Zayıflık, şişmanlık, uzun boy, kısa boy, yüz çizgilerinin düzgün olup olmayışı sorun olmaya başlar. Gizliliğe önem verir. Genç odasına kapanır, kapısını kilitli tutmak ister. Duvarlara renkli resimler ve film oyuncularının resimlerini asar. Arkadaşları ile gizli konuşmaları ve fısıldaşmaları olur. Kardeşlerini yanına sokmaz, tersleyip uzaklaştırır. Uzun uzun düşler kurar. Günce tutmaya başlar. Şiir, öykü yazmaya özenir. Kendinden habersiz, mektuplarının ve yazdıklarının okunmasına büyük tepki gösterir.

Toplumsal olaylara ve politikaya ilgi artar. Kulaktan dolma yada ödünç alınmış görüşler savunur, büyüklerle tartışmaya girişir. Bunu yaparken anababasına aykırı gelen düşünceler ileri sürer. Anababasını eleştirmek fırsatını kaçırmaz. Öğütleriyle davranışları arasındaki aykırılığı yüzlerine vurur. Anababaya ters gelen davranışları sürdürmekten özel bir tat alır gibidir. Onların seçtiklerini giymez. Aykırı renkler seçer. “Okuyup da ne olacak?” der. Genç, istemekle yıldız futbolcu olunamayacağını bilir, ama anababasının tepkisini sınamaktan da kendini alamaz. Başka bir deyişle,  karşı çıkmış olmak için karşı çıkar. Bunun en belirgin örneğini şu öyküde bulabiliriz: Gencin biri bir gömlekçiye gider ve kendine bir gömlek seçer. Parasını öder. Tam çıkarken satıcıya sorar: “Annem babam beğenirse geri getirebilir miyim?”

Kısacası ilk gençlik ve gençlik çağı çok fırtınalı bir dönemdir. Bu dönemde genç kendi kendisiyle ve çevresiyle sürekli bir savaş içinde görünür. Ruhbilim açısından, bu çelişkili duyuş ve davranış özellikleri bu dönem için olağan sayılır. Ancak kimi gençte bu dönem daha gürültülü geçer. Kimi gençte de az bir çalkantı ile atlatılır. Gençlerdeki bu coşkuyu, tedirginliği ve tutarsız davranışı en iyi tanımlayan terimi Türkçe’de buluyoruz: Delikanlılık. Anadolu’da yalnız erkekler için değil, kızlar için de “Delikanlı kız” deyimi kullanılır.
Şimdiye dek sayılan belirtiler, bu çağdaki gencin bocalamalar, çelişkiler ve bunalımlar içinde olduğunu göstermeye yeter sanırız. Gencin içine düştüğü bu ruhsal çalkantının bir nedeni, bir anlamı vardır. Hızlı beden gelişmesiyle birlikte gelen cinsel uyanış, genci hazırlıksız yakalamakta ve bunaltmaktadır. Genç birden bastıran bunca değişikliğe kendini uyduracak gücü kendinde bulamamaktadır. Çünkü, doğanın bir oyunuyla, bedensel büyüme hızlanmakta, ruhsal olgunlaşma ise geri kalmaktadır. Dengesi bozulan genç bu yeni duruma alışmaya çabalamaktadır. Tepkilerindeki iniş çıkışlar, davranışlarındaki tutarsızlıklar, duygulardaki değişkenlik hep bu uyum çabasıyla açıklanabilir. Başka bir deyişle, genç, içten gelen saldırganlık ve cinsel dürtülerin baskısı altında bunalmakta, kendisi için yeni ve yabancı olan bu duyguları bir düzene sokmaya çalışmaktadır. Tıpkı toy bir sürücü gibi arabasını doğru yolda tutmaya çabalamakta ama sağa sola yalpa yapmadan yol alamamaktadır.

Genç, bir yandan büyümek için sabırsızlanmakta, öte yandan çocuksu davranışlardan sıyrılamamaktadır. Ergenlik belirtilerini yaşıtlarından çok önce gösteren gençlerde bu bocalama daha da belirgindir: Yetişkin boyutlarına ulaşmış bir gövdede çocuk kişiliği vardır. Dün seksek oynayan bir kız çocuğu, ilk aybaşını gördü diye kendini bir günde yetişkin gibi davranmaya zorlayamaz. Bu çelişkiyi kendi içinde duyan genç, anababasının çelişkili tutumlarıyla büsbütün bocalar. Anne kızını sokakta oynatmak istemez, “Artık genç kız oldun!” der. Kardeşine sataşan ağabeye, baba: “Utanmıyor musun, koskoca adam oldun!” der. Öte yandan, “Daha o kadar büyümedin” diye tek başına veya arkadaşlarıyla maça göndermez.

Bu çağ gencin yeni arayışlar içinde olduğu bir çağdır. Genç her şeyden önce kendini aramaktadır. “Ben kimim? Neyim? Ne olacağım? Toplumdaki yerim neresi?” sorularını bilinçli ve bilinçsiz olarak kendi kendine sorar. Kendi kişiliğine çeki düzen vermeye çalışır. Sanki bütün çocukluk dönemlerini yeniden yaşar bu dönemde. Kendi kimliğine kavuşabilmesi için, genç, önce anababa etkisinden sıyrılmaya çalışır. Onun gözünde artık anababası hiç yanılmaz, hep haklı kişiler değillerdir. Onları eleştirici bir gözle yeniden değerlendirmeye girişir. Dolaylı ve açık olarak eleştirir. Beğenileriyle alay eder. Düşüncelerini eskimiş bulur. İnançlarını kuşkuyla karşılar. Sanki anababadan öğrenecek bir şeyi kalmamıştır. Öğütleri batar, uyarıları onu kızdırır. Bunları yaparken, genç hiç kuşkusuz çok aşırıya gider. Kişiliği olduğuna kendini inandırmak için işe yadsımakla başlar. Bu gerçeği gülmece yazarı Mark Twain çok iyi dile getirmiş: “On beş yaşındayken babamı çok bilgisiz sanırdım. Yirmi beşime geldiğimde babamın geçen on yılda ne çok şey öğrendiğini görerek şaştım.” Kuşkusuz babası tüm bildiklerini on yıl içinde öğrenmedi. Ama genç olgunlaştı, duruldu. Babasını daha gerçekçi olarak değerlendirmeye başladı. Altı yaşındayken çocuk, babayı en güçlü, en çok bilen, hiç yanılmaz kişi olarak tanır. Neredeyse Tanrı’laştırır. On altı yaşında onu tahtından indirir, “Bizim ihtiyar” diye küçümser. Yirmi altı yaşında da M. Twain’in gördüğü gibi görmeye başlar.

Gençlik çağı bağımsızlık çağıdır. Topluma karışma çağıdır. Genç evden kopar, çevreye yönelir. Gerçekten bu çağda evde oturmak, gence işkence gibi gelir. spora ilgi artar. Gelişen kaslarını çalıştırmak, içte biriken ve taşan gücünü boşaltmak için en uygun uğraştır spor. Sporun bir alanında kazanacağı başarı kendine güvenini artırır. Daha da önemlisi toplu sporlar, gence, yaşıtlarıyla kaynaşma ortamı sağlar. Kendisini arkadaşlarıyla karşılaştırır. Onların da bağımsızlık çabasında oluşları, başkaldırışları, sorunlarının benzer oluşu, kümeleşmeye yol açar. Anababasından değişik olma eğilimi onu bir bakıma boşlukta bırakmıştır. Bu boşluğu yeni yakınlıklar ve ilişkiler kurarak doldurmak ister. Yaşıtlarının davranış, giyim kuşam beğenilerini benimser. Onlar gibi argo konuşur. Kendine sırdaş ve dert ortağı seçer. Arkadaş kümesi içinde bağlılığa dayanışmaya önem verir. Genç kümede kalmak için kendini arkadaşlarının etkisine bırakır. Onlardan ayrı düşmeye korkar gibidir. Kendini benimsetmek için, arada, kendine aykırı gelen davranışlara bile katılır. Örneğin topluca meyve çalmak gibi, tanımadığı gençlerle kavgaya tutuşmak gibi. Evde arkadaşlarının eleştirilmesini tepkiyle karşılar. Onlara söz söyletmez. Anababa ise gencin kötü arkadaşlara uyup baştan çıkacağından korkar. Sıkı denetleme ve kimi arkadaşlıklarını yasaklama yoluna giderler. Bu ise genci daha çok sokağa iter.

Evde ana ve babasıyla çatışması çok olan bir gencin, arkadaşlara kendini tümden kaptırması olasılığı daha yüksektir. Kendini bulma çabasında olan güvensiz ve yetersiz bir genç, daha atılgan ve becerikli yaşıtlarının egemenliği altına girebilir. Bu nedenle gencin yoldan sapması kötü arkadaşa uyma sonucu ortaya çıkmaz. Tersine, ana babasından yeterli destek bulamayan genç, olumsuz arkadaşlıklara yönelir. Ancak anababanın denetlemesi ve uyarısı gereklidir. En sağlıklı gençler bile ara sıra yoldan çıkma eğilimi gösterebilir. Ana ve babasıyla ilişkileri sağlıklı gelişen bir genç, kendini bir süre kaptırsa bile, geri dönüş yapmasını bilir.

Gençlik dönemi hayranlıkların ve tutkunlukların bol olduğu bir dönemdir. Gençler bir yandan anababa etkisinden sıyrılırken, öte yandan kendilerine yeni örnekler seçerler. Bir öğretmen, bir sporcu, bir şarkıcı, genç bir siyasal önder, onların benzemek istedikleri kişiler olur. Genç hayran olduğu bu kişilere her yönden benzemek ister. Yeteneklerinden kusurlarına değin her şeyini körü körüne beğenir. Bir süre sonra kendine yeni bir örnek seçer, onunla özdeşim kurar. Sürekli değişen hayranlıklar gencin ilerde ne olmak istediğiyle ilgilidir. Bir kişilik, bir amaç, bir ülkü geliştirirken, yoluna çıkan başarılı ve örnek insanlardan kendi benliğine bir şeyler katmaktadır. Bu denemeleri yapan genç, kendine uyacak giysiyi buluncaya dek giysi değiştiren bir insana benzetilebilir.


Kuşkusuz, gençlik çağında ortaya çıkan değişikliklerin tümü olumsuz değildir. Ruhsal alanda yaşanan çalkantı yanında, gençte pek çok olumlu gelişme gözlenir. Bir kez, gencin düşünme  yeteneğinde önemli bir sıçrama olur. Soyut kavramları daha iyi anlar ve kullanır. İlgi alanı genişler ve çeşitlilik kazanır. İlerde seçeceği meslekle ilgili konulara eğilir. Bir şeyler yapmak, başarılı olmak eğilimi çok güçlenmiştir. Eski yeteneklerinden kimisi sivrilir ve öne geçer. Toplumsal olaylara ilgi duyar. Politika ve ülke yönetimi konularında görüşler ileri sürer. Başlangıçta derme çatma olan görüşleri, okuyup tartıştıkça oluşup gelişir. Kendini ve başkalarını gözlem yeteneği güçlenmiştir. Hiçbir şeyi beğenmez tutumu, giderek yerinde eleştirilere ve yorumlara dönüşür. Coşkuludur. Duygu ve düşüncelerini inançla savunur. Haksızlıklara karşı acımasız bir tutum takınır. Yaşanan gerçeklere pek aldırmadan, toplum düzeni birden değişsin, eşitsizlikler birden ortadan kalksın ister. Genç, sağ yada sol bir siyasal akımın etkisinde kalsa da bu amacı değişmez. Hakça bir düzenden, doğruluktan yanadır. Gençlerde bu eğilim o denli güçlüdür ki, bu amaca ulaşmak için kolay çözümlere bel bağlar, yalancı önderlerin ardından gidebilirler. Amaç uğruna, kendilerine de başkalarına da kötülüğü dokunan eylemlere araç olabilirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YATMA ZAMANI

GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...