İngiltere'deki kömür madenlerinde durum gittikçe daha tehlikeli bir hal
alıyordu. Sürekli artan kömür talebi, kuyuların daha çok derinleştirilmesini
gerektiriyor, dolan suları boşaltmak gittikçe güçleşiyordu. Britanya
ekonomisinin en önemli sorunu durumuna gelen suları boşaltma işi için bütün
mühendisler seferber olmuşlardı.
XVII. yüzyılın sonlarında bu mühendislerden biri, Thomas Savery (1650-1715),
bilim yayınlarına göz gezdirirken Hook'un, Papin'in makinesinden söz eden bir
yazısına rastladı. Savery, Hook'un eleştirmelerine rağmen, icadın işe yarar
olabileceğini tahmin etti. Bunun için de, ne gibi yenilikler getirilmesi
gerektiğini tasarlayarak hemen işe koyuldu.
Savery, pratik bir buhar makinesinin ihtira beratını, (patent) 1698'de aldıktan
sonra makineyi önce kralın, ertesi yıl da Royal Society önünde denedi. Papin'in
makinesine, musluğa bağlı boruyla, istenildiği anda eksilen suyun
yenilenebileceği büyük bir kazan eklemişti. Burada kaynatılan su, ani bir soğuk
su akımıyla sıvılaştırılıyor, böylece borunun içinde boşluk meydana geliyor,
sonra dışarı atılacak su bu boşluğa doğru akıyordu. Bundan sonra kazan yeniden
ısıtılıyor ve işlem tekrarlanıyordu.
Papin'in makinesindeki gibi piston yoktu ve mekanizması da daha sadeydi. Ağır
işlemekle birlikte (dakikada dört darbe), hiç değilse düzgün çalışıyordu.
Ancak, iki büyük sakıncası vardı. Önce çok masraflıydı (75 lire suyu bir metre
kaldırmak için 16 kilo kömür yakmak gerekiyordu), sonra, tulumba ne kadar
yüksekse, buhar basıncının da o oranda yüksek olması gerekiyordu. Oysa basınç
8-10 atmosferi bulduğunda ısı öylesine yükseliyordu ki, lehimler eriyor,
yarattığı gücün etkisiyle kazan patlıyordu.
Savery, patlamayı güven altına almak ve kazandaki basıncı kontrol edebilmek
için Denis Papin'in 17 yıl önce Londra'dayken icat ettiği aygıtı kullanmayı
düşünememişti. Fransız bilgini 1681'de, en sert etleri bile kısa zamanda
pişirmeye yarayacak bir tencere icat etmişti. Bu, aslında, bugün kullandığımız
"düdüklü tencere"nin ta kendisiydi. İçindeki basıncı bilmek için bir
supap yerleştirmiş, basıncı bir ağırlıkla dengelemişti. Bu gerçek bir
"güvenlik supabı"ydı ve kapsamı tencerenin yararını çok aşıyordu.
Burada Papin ve Savery'nin amaçlarının ayrı olduğuna işaret etmemiz yerinde
olur. Savery bir teknisyendi ve maden ocaklarındaki suların boşaltılması gibi
somut bir soruna eğilmişti. Bunu çözümleyince, daha öteye gitmek aklından
geçmiyordu. Papin, onun tersine, bir bilgindi. Huygens'in kendisine aktardığı
pratik sorun, (Seine'in sularını Versay sarayının parklarına kadar yükseltmek)
onun için bir hareket noktası olmuş, dehası gittikçe genişleyen bir alanda
icatlara yönelmişti. Kısacası, Savery ile Papin arasında, yarar gözeten bir
uygulamacıyla bir anda dünyayı sarsabilecek bir bilim adamının bütün
özellikleri vardı.
1707'de altmışına varmış, hayal kırıklığına uğramış, bezgin ve kırgın bir insan
olan Denis Papin, eski sorunu, Savery'nin eserinin ışığında çözümlemeye
koyuldu. O sırada Savery'nin makinesi madenlerdeki suları boşaltmakta
kullanılıyordu; ama suyu dışarı atacağına hidrolik bir çarkın kanatlarının
üstüne akıtıyordu. Papin'in meydana getirdiği gülünç makine karmaşık ruhunun
bir aynasıydı sanki Bir tek güç kullanacağına (sözgelişi bir buhar), buhar,
hava basıncı ve ağırlıktan yararlanıyordu.
Bilgin, yine de bunu bir gemiye monte edip küreklerini çektirmeyi başardı.
Gemi, Fulda üzerinde Cassel'de gerçekten işledi, ama bir defaya mahsus,
göstermelikti bu. Papin, kararsız kişiliğine kapılıp Londra'ya yerleşmek üzere
Almanya'dan ayrıldı. Weser'deki takacılar, kendi kendine giden bu gemiyi
öfkelerinden paramparça ettiler. Parasız kalan zavallı Fransız da yoksulluk ve
unutmuşluk içinde yaşlanmaya boyun eğmek zorunda kaldı. Ne zaman öldüğü bile
tam olarak bilinmeyecek kadar unutuldu...
Savery'nin makinesi suyu 17.50 metre yüksekliğe çıkardığı ve son derece
ekonomik işlediği halde, maden işletmecileri tarafından beğenilmemişti. Çünkü
madenler çok derin kazıldığından her 17.50 metreye bir makine yerleştirmek
gerekiyordu. Ayrıca bunların işletilmesi göze alınamayacak kadar büyük
masraflara yol açacaktı.
Dartmouth'da (Devonshire) işleyen bu tür bir makine Thomas Newcomen (1663-1729)
adlı bir çilingirin dikkatini çekti. Tasarılarını kendisine yakınlık gösteren
büyük fizikçi Robert Hook'a açarak ondan kendisine öğüt vermesini diledi.
Günümüzde, basit bir çilingirin ünlü fizikçilerden birine baş vurması ve onun
tarafından da ciddiye alınması pek olağan değildir. O zamanlarda böyle şeylere
hiç kimse şaşmazdı. Bir icadın, bilginden çok, usta ve zeki bir işçinin eseri
olabileceği akla yakın görülüyordu. Bilim ve tekniğin işbirliği yeni yeni
kurulmaktaydı ve Kolomb'un yumurtası hikâyesi her gün tekrarlanıp duruyordu.
Öte yandan, bilim adamları da kendilerine fazlaca güvenen bilgiçler olmasa
gerekti; hatta tarihçilerin, kişiliğini alabildiğine kötüledikleri Hook bile...
Böylece Newcomen, Newton'un eşiti büyük bilgine danışmaktan çekinmedi. Sonra da
arkadaşı camcı John Cawley ile birlikte, Savery'nin ateşli tulumbasının neden
bunca güçsüz ve masraflı işlediği konusunda kafa patlatmaya başladılar. İlk
kusuru, buhar basıncının yetersiz olmasındandı. Basıncı artırmak için ısıyı
yükseltmek, kazanın patlamasını önlemek için de daha kalın imal etmek
gerekiyordu. Ancak, bu kalın kazan daha geç soğuyacak, yani tulumba daha ağır
işleyecek dolayısıyla verim düşecekti. Makine de bu yüzden masraflıydı zaten.
Isıtmak için bir yığın kömür yaktıktan sonra soğutmak için çırpınmak, olur iş
değildi doğrusu.
Newcomen, Papin'in ve Savery'nin makinelerini inceledikten sonra, ikisi
ortasını buldu. İkincinin kazanını, .birincinin de pistonlu silindirini aldı.
Hem kazan, hem de tulumba gövdesi olarak tek bir kap kullanacağına, iki ayrı
kaptan yararlanmayı düşündü. Böylece, soğutmaya ihtiyaç kalmayacağından kazanı
gereğince kalın imal edilebilecek; doğrudan doğruya ısıtılmayacağına göre
silindirin de soğutulması kolay olacaktı.
Newcomen'in projesi 1705'te gün ışığına çıktı. Makine şöyle işliyordu: Kazanda
oluşan buhar, bir silindire giderek pistonu kaldırıyor; piston dibine kadar
iyice itildikten sonra soğuk su veriliyor; buhar sıvılaşınca silindirde hava
boşluğu elde ediliyor; o zaman hava basıncı bütün gücüyle etki yaparak pistonu
aşağıya itiyordu. Sonra silindire yeniden buhar gönderiliyor işlem böylece
sürüp gidiyordu. Piston sürekli olarak inip kalkacağından, bunu bir çubukla,
işletilecek tulumbaya bağlamak yeterliydi.
Savery gibi Newcomen de makinesini yalnız tulumbalarda kullanmayı düşünmekte,
bunun suyu yükseğe çıkarmaktan başka bir şeye elverişli olabileceğini aklının
ucundan geçirmemekteydi. Her ikisinin de tek kaygısı, suyu 10.33 metreden
yukarıya çıkarmaktı. Newcomen'in makinesi, tam anlamıyla bir buhar makinesi
değildi. Çünkü bunda itici güç buhar değil, hava basıncıydı. Ancak bu nokta
kullananları ilgilendirmiyordu. Bu makine Savery'ninkinden daha güçlü, daha az
masraflıydı ya, onlar için de önemli olan buydu. Önceleri dakikada altı
iniş-çıkış yaparken sonra bu on ikiye yükseltildi ve gücü de 100 beygiri buldu.
Makinenin ilk alıcısı Wolferhamptonlu bir kömür madeninin sahibiydi. Makine
büyük bir başarıyla görevinin üstesinden gelince, öteki maden şirketleri de art
arda satiri almaya başladılar. Geliştirilmeye son derece elverişli oluşu
makinenin satışını artırıyordu.
Gerçekten, 1713'te 'prototipi' son derece ilkel olmakla birlikte hızla gelişti;
yüzyılın ortalarına doğru enikonu mükemmel bir araç haline geldi. Bu
gelişmelerden ilki musluklarda oldu. Üç musluktan biri silindire buhar
yolluyor, ikincisi soğuk su akıtıyor, üçüncüsü de suları boşaltıyordu.
Muslukların elle işlemesi bir sakıncaydı elbet, çünkü bir işçinin yalnız bu
işle sürekli uğraşması gerekiyordu. Ancak otomatikleştirme işini Newcomen mi,
yoksa, Potter adlı bir işçi mi gerçekleştirdi, bilemiyoruz. 1713'te bu
musluklar bir sicimle makinenin düzgün hareketini sağlayacak 'denge
düzenleyicisi'ne (balansiye) bağlanarak işletilmeye başlandı. 1718'de Beighton
adlı bir teknisyen bu ipi söküp yerine, ince bir çubuk yerleştirdi. Böylece
makine kendi kendine işler duruma geldi.
Bundan sonra, kazanın geliştirilmesi işi ele alındı. Alman Jacob Leupold
(1674-1727), basıncı artırmayı (1725) ve İngiliz James Brindley de (1716-1772),
kazanın beslenmesini düzenli hale sokmayı başardılar/İngiliz John Smeaton
(1724-1792), buharın kaybolmasını önlemek için silindirin ve pistonun daha iyi
perdahlanmasını sağladı. Kısacası, yaratılmasından bu yana yarım yüzyıl
geçmeden Newcomen'in makinesi bütün Avrupa'yı fethetti. Fransa'da ilk olarak
1732'de maden ocaklarındaki suların boşaltılmasında kullanıldı. Hollanda'da
denizden kazanılan yerlerde aynı amaca hizmet etti. Bazı ülkelerde de şehirlere
su verme ya da toprakları sulama işine yarıyordu, İngiltere'de yüzlercesi
işlemekteydi. Bunlar, koca bir bina büyüklüğünde dev makinelerdi. Ağır ağır
gidip gelen hantal sarkacın çevresine bir yığın seyirci toplanıyordu.
Newcomen'in makinesi son 1934'te hizmetten çekildi. 1787'de yapılmış olan bu
saygıdeğer kalıntı halen Barnsley (Yorkshire) adlı İngiliz köyünde
bulunmaktadır. Sarkacı 7, silindiri de 3.30 metre yüksekliğindedir.
1951'de, Büyük Britanya festivalinde işletilmesi kolay olmadı. Piston bazen
inadı tutup yükselmiyor, bazen inmeyi unutuyor, bazen de yorgunluktan poflaya
tıslaya duruveriyordu. Bunu da 147 yıllık hizmetten sonra hoş görmek gerekir.
En iyi işlediği günlerde, makine, her iniş-çıkışında 227 'litre suyu 40 metre
yükseğe çıkartmaktaydı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
YATMA ZAMANI
GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...
-
Türk milletinin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devlet yönetiminin millet egemenliği esasına dayandırılma...
-
KARADENİZ BÖLGESİ A. BÖLGENİN GENEL COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ Türkiye’nin kuzeyinde yer alan bölge, ismini Karadeniz’den alır. Doğuda Gürc...
-
14. Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Avrupa’nın Genel Durumu 1243 yılında Kösedağ Savaşı’nı kaybeden Türkiye Selçuklularının merkezi otorites...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder