22 Ocak 2014 Çarşamba

COĞRAFİ BÖLGE, BÖLÜM VE YÖRE KAVRAMLARI

Coğrafi Bölge
Doğal, beşeri ve ekonomik özellikler bakımından benzerlik gösteren ve bu özellikler bakımından da çevresinden ayrılan alanlara coğrafi bölge denir. Akdeniz Bölgesi, Marmara Bölgesi gibi. Bunun dışında tarım bölgeleri, nüfus bölgeleri, kutup bölgeleri, çöl bölgeleri gibi bölgeler oluşturulabilir.
Bölüm
Genel özellikler bakımından bölgeye benzeyen, ancak bazı doğal, beşeri ve ekonomik özellikler bakımından bölgeden ayrılan alanlara bölüm denir. Adana Bölümü, Çatalca – Kocaeli Bölümü gibi.
Yöre
Genel özellikler bakımından bölüme benzeyen, fakat bazı coğrafi koşullar bakımından farklılık gösteren küçük alanlara yöre denir. Teke Yöresi, Menteşe Yöresi gibi.
COĞRAFİ BÖLGELERİ OLUŞTURAN FAKTÖRLER
Coğrafi bölgelerin sınırlarının belirlenmesinde bazı özellikler dikkate alınır. Bu özellikler şunlardır:
1.   Doğal Özellikler
Herhangi bir yerin doğal özelliklerinin başında coğrafi konum gelir. Coğrafi bölgelerin oluşturulmasında daha çok özel konum özellikleri dikkate alınır. Örneğin İç Anadolu Bölgesi’nin dağlarla çevrili olması nedeniyle deniz etkisine kapalı olması, Karadeniz Bölgesi’nin Karadeniz’e komşu olması, Doğu Anadolu Bölgesi’nin yüksek olması gibi coğrafi özellikler dikkate alınır.
Coğrafi bölgelerin belirlenmesinde dikkate alınan en önemli faktörlerden biri de yeryüzü şekilleridir. Herhangi bir yerin dağ, vadi, plato veya ova olması insanların ekonomik faaliyetlerini, yerleşim şekillerini etkiler. Yeryüzü şekillerinin yükseltisi, eğimi, uzantısı ve dağılışları gibi özelliklerin de ayrı ayrı etkileri vardır. Örneğin İç Anadolu Bölgesi, orta yükseklikteki plato ve ovalardan oluşur. Bölge sınırları kabaca ova ve platoları çevreleyen dağ sınırlarının bölgeye bakan eteklerinden geçmektedir.
Coğrafi bölgelerin oluşmasında etkili olan diğer bir doğal özellik iklimdir. İklim, bölgenin bitki örtüsü, toprak özellikleri, akarsuları, gölleri ve yeryüzü şekillerinin oluşumu üzerinde doğrudan etkilidir.
Örneğin Akdeniz Bölgesi’nde Akdeniz ikliminin etkili olduğu alanlar bölge sınırlarının tespit edilmesinde dikkate alınmıştır.
2.   Beşeri ve Ekonomik Özellikler
Nüfus, yerleşme, tarım, sanayi, ulaşım ve ticaret bölgelerin sınırlarının belirlenmesinde etkili olan beşeri ve ekonomik faktörlerdir. Nüfusun dağılışı, yoğunluğu ve miktarı, ekonomik faaliyetlerin çeşitliliği ve dağılışı bölgelerin fiziki özelliklerinden etkilenir. Örneğin İç Anadolu Bölgesi’ndeki iklim özellikleri tahıl tarımına uygundur. Karadeniz Bölgesi’nde nüfus kıyı şeridinde toplanmıştır ve daha çok dağınık yerleşmeler görülür.
6 – 21 Haziran 1941 tarihinde yapılan Birinci Türk Coğrafya Kongresi’nde Türkiye yedi coğrafi bölgeye, yirmi bir bölüme ayrılmıştır. Bu bölgelere; Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgeleri adı verilmiştir.
Alan bakımından en büyük olan bölgemiz Doğu Anadolu, en küçük olan bölgemiz Güneydoğu Anadolu’dur. Nüfusun ve nüfus yoğunluğunun en çok olduğu bölge Marmara iken, nüfusun ve nüfus yoğunluğunun en az olduğu bölge Doğu Anadolu’dur.
TÜRKİYE’NİN İDARİ BÖLÜMLERİ
Türkiye, coğrafi bölgelerin dışında idari bölümlere de ayrılmıştır. İdari bölümler; ekonomik koşullar, ulaşım yolları, kamu hizmetleri, nüfus miktarı, siyasi ve stratejik durum gibi özellikler dikkate alınarak oluşturulmuştur. Buna göre ülkemiz illere, iller ilçelere, ilçeler ise köylere ayrılmıştır. Bunlara mülki idare bölümleri denilmektedir. İl, ülkemizdeki en büyük mülki idare birimidir. İl merkezi, ilçe merkezleri ve ilçelere bağlı bütün köyler bir ili oluşturur. Günümüzde Türkiye 81 ile ayrılmıştır. Bununla birlikte gelişmiş bir çok ilçe, il olmayı beklemektedir. Halen Türkiye’de 850 ilçe ve 36 000’den fazla köy vardır.
İdari bölümler oluşturulurken coğrafi bölgeleri oluşturan koşullar bütünüyle göz önünde bulundurulmamıştır. Büyük merkezlere yakınlık, nüfus miktarı ve ulaşım kolaylığı daha çok dikkate alınır. Bundan dolayı bazı illerimizin toprakları birden fazla coğrafi bölge sınırları içinde olabilir. Örneğin Eskişehir ilinin dört bölgede toprakları bulunmaktadır.
İllerimiz genellikle ilin merkezi olan şehrin adını taşır. Örneğin Adana ilinin merkezi Adana kenti, Ankara ilinin merkezi Ankara kentidir. Ancak, az sayıdaki ilin adı, il merkezinin adından farklıdır. Örneğin Kocaeli ilinin merkezi İzmit, İçel ilinin merkezi Mersin, Hatay ilinin merkezi Antakya, Sakarya ilinin merkezi Adapazarı’dır.
İllerimizin yüzölçümü de birbirinden farklıdır. Yüzölçümü en büyük il Konya iken, yüzölçümü en küçük il Yalova’dır. İllerimizin nüfus ve nüfus yoğunlukları da aynı değildir. Nüfusun ve nüfus yoğunluğunun en çok olduğu il İstanbul, en az olduğu il Tunceli’dir. İlleri yönetme görevini valiler yapmaktadır.
Ülkemizde ilden daha küçük idari birimlere ilçe denir. İlçelerin sayısı illerin büyüklüğüne göre değişir. Örneğin Sivas ilinin on altı, Hakkari ilinin üç ilçesi vardır. İlçeleri kaymakamlar yönetir. Ülkemizde en küçük idari birim ise köylerdir. Yönetim açısından ilçe merkezine bağlı olan köyler, muhtarlar tarafından yönetilir. Ülkemizde bucak uygulamasının sona erdirilmesinden sonra, bazı büyük köylerimizde veya birkaç köyün birleştirilmesi ile belde adı verilen birimler de oluşturulmuştur. Bu beldelerde belediyeler kurulmuştur.
Ülkemizde halkın ihtiyaç duyduğu hizmetlerin hepsinin yürütülebilmesi için, idari yönetimin dışında yerel yönetimlere (belediyelere) ihtiyaç duyulmuştur. Yasalarımıza göre nüfusu 2000’i aşan yerleşme birimlerinde belediye teşkilatı kurulması zorunludur. Belediyeler vali ve kaymakamın denetimi altındadır. Yerel hizmetlerin daha iyi yürütülmesi için bazı büyük kentlerimize büyük şehir (ana kent) statüsü verilmiştir. Halen İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Mersin, Kayseri, Konya, Gazi Antep, Antalya, Diyarbakır, Samsun, Eskişehir ve Erzurum illerinde büyük şehir yapısı vardır. Bu illerde şehrin adını taşıyan bir ana kent belediyesi ile ilçelerin adlarını taşıyan ilçe belediyeleri bulunmaktadır.

TÜRKİYE’NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ ve ÖNEMİ

Herhangi bir ülkenin Dünya üzerinde bulunduğu yer ile bu ülkenin diğer ülkelere, denizlere, önemli ticaret yollarına göre durumuna coğrafi konum denir. Bir ülkenin coğrafi konumu o ülkenin tabii, beşeri ve ekonomik özelliklerini çok yönlü etkiler. Coğrafi konum, matematik ve özel konum olarak ikiye ayrılır.
1.   Türkiye’nin Matematik Konumu
Herhangi bir yerin ekvatora ve Greenwich’e olan uzaklığının açı cinsinden değerine matematik konum denir. Buna göre Türkiye, 36˚ - 42˚ kuzey enlemleri ile 26˚ - 45˚ doğu boylamları arasında yer alır.
Diğer bir ifadeyle, Türkiye ekvatorun kuzeyinde ve Greenwich’in doğusunda yer alan bir ülkedir. Türkiye’nin matematik konumunun başlıca sonuçları şunlardır:
-         En doğusu ile en batısı arasında 19˚ boylam farkı vardır. Bu durum 76 dakikalık yerel saat farkına (19 x 4 =  76) yol açar.
-         Doğu batı yönündeki genişliği aynı anda birden çok ortak saat kullanmayı gerektirmez.
-         Geri saat uygulamasına geçilen kış döneminde 30˚ doğu meridyeninin yerel saati ulusal saat olarak kullanılır. Bu dönemde Türkiye 2. saat diliminde yer alır. Yaz döneminde 45˚ doğu meridyeninin yerel saati esas alınarak ileri saat uygulamasına geçilir. Bu durumda Türkiye 3. saat diliminde yer alır.
-         Güneş ışınları hiçbir zaman yatay düzleme dik açıyla gelmez.
-         Orta kuşakta yer alan bir ülkedir. Buna bağlı olarak, mevsimler belirgin olarak görülür ve kışın cephe yağışları fazla olur.
-         Güneyden kuzeye gidildikçe;
1.      Güneş ışınlarının geliş açısı küçülür.
2.      Cisimlerin gölge boyu uzar.
3.      Gece ve gündüz süreleri arasındaki fark artar.
-         Bir cismin öğle vakti gölgesi daima kuzeydedir.
-         Buzul aşındırmasıyla meydana gelen kıyılar görülmez.
-         Kuzeyden esen rüzgarlar sıcaklığı düşürürken güneyden esen rüzgarlar sıcaklığı yükseltir.
-         Dağların güney yamaçları daha sıcaktır. Buna bağlı olarak güney yamaçlarda yerleşmeler fazladır.
2.   Türkiye’nin Özel Konumu
Herhangi bir yerin okyanuslara, denizlere, boğazlara, ulaşım yollarına, sanayi bölgelerine, çeşitli yeryüzü şekillerine, komşu ülkelere, v.s. uzaklığına özel konum denir. Buna göre Türkiye, özel konum olarak, Dünya’nın çok önemli yerlerinden birinde bulunmaktadır.
Türkiye’nin özel konumu ile başlıca sonuçları şunlardır:
-         Asya, Avrupa ve Afrika kıt’alarının birbirine en çok yaklaştığı yerde bulunur.
Bunun sonucunda;
- Üç kıt’a arasında doğal köprü durumundadır. Bu nedenle Asya ile Avrupa arasındaki göçler Anadolu üzerinden gerçekleşmiştir.
- İpek ve Baharat yolu gibi, önemli ticaret yollarına geçitlik yapmıştır.
-    Doğal güzellikler bakımından zengindir.
-    Dünya’da en fazla petrol çıkaran Irak, İran, Azerbaycan gibi ülkelere komşudur.
-    Üç tarafı denizlerle çevrilidir ve yeryüzü şekilleri çeşitlidir.
Bunun sonucunda;
- Çeşitli iklimler görülmektedir.
- Yetiştirilen ürün çeşidi artmıştır.
- Turizm faaliyetleri yaygındır.
-    Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan İstanbul ve Çanakkale boğazlarına sahiptir. Bu durum;
- Türkiye’nin stratejik önemini artırmıştır.
- Boğazlardan geçiş ücreti alınarak ekonomik gelir elde edilmiştir.
-    Türkiye Avrupa’da Yunanistan ve Bulgaristan, Asya’da Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, İran, Irak ve Suriye ile komşudur.
-    En uzun kara sınırı Suriye ile en kısa kara sınırı Azerbaycan iledir.
-    Ortalama yükseltisi fazla olan bir ülkedir. (Yaklaşık 1132 metre)
-    Yükselti batıdan doğuya gidildikçe artmaktadır.
-    Gerçek alanı 814 578 km² iken, iz düşüm alanı 779 452 km² dir. Aradaki 35 126 km² lik fark Türkiye’nin engebeli ve yüksek olmasından kaynaklanır.
-    Türkiye, özel konumu sayesinde birçok uluslar arası kuruluşa üyedir. NATO, Avrupa Konseyi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve İslam Konferansı Birliği bu kuruluşların başlıcalarıdır. Ayrıca Avrupa Birliği (AB)’ne tam üyelik başvurusu yapılmıştır.

TÜRKİYE’DE TURİZM

İnsanların gezmek, görmek, eğlenmek ve dinlenmek amacıyla yaptığı gezilere turizm, bu geziyi yapan kişilere de turist denir. Vatandaşların kendi ülkeleri içinde yaptıkları gezilere iç turizm, bir ülkeden başka ülkelere yapılan gezilere de dış turizm denir.
1.   Türkiye’de Turizmi Etkileyen Faktörler
a.   Doğal Faktörler
Türkiye’de turizmi etkileyen en önemli doğal faktör iklimdir. Ülkemizdeki turizm faaliyetlerinin önemli bir kısmı yaz turizmidir. Özellikle Akdeniz ve Ege kıyılarında yazlar uzun ve sıcak geçer. Bu kıyılarımız Avrupa’dan gelen turistler için ilgi çekicidir. Karadeniz kıyılarında ise, yazların yağışlı olması ve deniz suyu sıcaklığının düşük olması kıyı turizminin gelişmesini engellemiştir. Yer şekilleri, turizmi etkileyen diğer bir faktördür. Ülkemizde çok çeşitli yer şekillerinin varlığı turizmi olumlu yönde etkilemektedir. Dağlar, yaylalar, vadiler, akarsular, mağaralar, ilginç yer şekilleri olan travertenler ve peri bacaları oldukça fazla turist çekmektedir. Ülkemizde çok çeşitli olan bitki ve hayvan varlığı da turizmi etkileyen doğal faktörlerdendir.
b.   Beşeri Faktörler
Turizmi etkileyen beşeri faktörlerin başında tarihi miras gelmektedir. Tarihi mirasları çok olan ülkeler, turizmde gelişme göstermişlerdir. Turizmi etkileyen diğer bir beşeri faktör de insan davranışlarıdır. Turistler güler yüz, dostça davranış ve iyi hizmet beklerler. Mal ve hizmetlerin ucuz olması, ulaşım ağının niteliği, trafik durumu, vs faktörler turizmi etkileyen diğer beşeri olaylardır. Türkiye’de turizm faaliyetleri Turizm Bakanlığı tarafından organize edilmektedir.
2.   Türkiye’nin Turistik Değerleri
a.   Doğal Güzellikler
Deniz Turizmi
Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olması, plaj ve kumsalların yaygın olması, deniz suyu sıcaklığının yüksek olması deniz turizmi için ideal bir ortam oluşturmuştur. Akdeniz kıyılarında altı ay, Ege kıyılarında beş ay boyunca denize girilebilmektedir. Turizmimizin temelini deniz turizmi oluşturur. Bodrum, Marmaris, Kuşadası, Çeşme, Alanya, Edremit, Anamur, Didim, Foça, Kemer, Erdemli, Akçakoca, Erdek gibi merkezler ülkemizde deniz turizminin en yoğun yapıldığı yerlerdir.
Yayla Turizmi
Ülkemizde son yıllarda yayla turizmi yaygınlık göstermeye başlamıştır. Doğu Karadeniz Bölümü yayla turizmi açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Yaylalarda konaklama tesisleri, yayla evleri ve kamping alanları kurulmaya başlanmıştır. Ülkemizde Rize, Giresun, Trabzon, Artvin, Ordu, Sinop, Antalya, Mersin ve Hatay’daki yaylalarda turizm faaliyetleri gelişme yolundadır.
Sağlık Turizmi
Türkiye’de kırıklı yapıların çok olması, kaplıca ve içmeceler ile maden suyu yataklarının fazla olmasını sağlamıştır. Bu nedenle ülkemizde sağlık turizmi de yaygındır. Bursa, Balıkesir, Afyon, İzmir, Denizli, Ankara, Sivas, Diyarbakır ve Yalova gibi illerde de sağlık turizmi yapılmaktadır.
Dağcılık ve Kış Turizmi
Türkiye dağların geniş yer kapladığı bir ülkedir. Uludağ, Kartalkaya, Elmadağ, Erciyes dağı, Ilgaz dağı, Sarıkamış ve Palandöken’de kayak tesisleri vardır. Uludağ’da çim kayağı pisti yapılmıştır. Dağlarda doğa yürüyüşü yapılmaktadır. Ağrı, Erciyes, Süphan, Nemrut, Kaçkar ve Buzul dağları gibi bir çok dağımıza da zirve tırmanışları yapılmaktadır.
Akarsu ve Mağara Turizmi
Bazı akarsularımız akarsu sporu (rafting) için elverişlidir. Çoruh, Fırat, Dicle, Manavgat, Göksu, Seyhan, Eşençay, Köprüçay, Dalaman, Kızılırmak gibi akarsularımız sporlar için uygundur. Özellikle Akdeniz Bölgesi’nde yer alan Damlataş, Dim, Zindan, İnsuyu, Karain gibi karstik mağaralar da turistlerin ilgisini çekmektedir.
b.   Tarihi Değerler
Anadolu’da yüzyıllardır çok çeşitli medeniyetler kurulmuştur. Bu nedenle Türkiye çok zengin bir tarihi mirasa sahiptir. Hititler, Urartular, Firigler, Lidyalılar, İyonlar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminden kalma sayısız tarihi eser vardır. Ülkemizde tarihi eser olarak; şehir kalıntıları, tapınaklar, tiyatrolar, saraylar, camiler, köprüler, kervansaraylar, kaleler ve hanlar bulunmaktadır.
3.   Türkiye’de Turizmin Gelişmesi
Turizm faaliyetleri, esas itibariyle Avrupa’da gelişme göstermiştir. İspanya, İtalya, Fransa ve Yunanistan gibi ülkeler turizm sayesinde, büyük gelişmeler göstermiştir.
Türkiye’de ise, turizmdeki gelişme Cumhuriyet’in kurulması ile başlamıştır. Turizm alanındaki ilk kuruluş Atatürk’ün emriyle kurulan Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’dur. Bu kurumun görevi eski eserleri onararak turizmin hizmetine sunmaktır. 1957 yılında Turizm Bakanlığı’nın kurulmasıyla turizmde hızlı ilerleme süreci başlamıştır. Turizme yönelik yatırımları arttırılması amacıyla turizm teşvik kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunun çıkarılmasından sonra turizm tesisleri ve yatak kapasitelerinde önemli artışlar sağlanmıştır. Nitekim 1983’te 66bin civarında olan yatak sayısı 1993’te 230bine yükselmiştir. Turizm Bankası ile Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nin kurulması ülkemiz turizminin gelişimini hızlandırmıştır.
1980 – 1992 yılları arasında Dünya turizmi %4 kadar artış gösterirken, Türkiye turizmi %18 kadar artmıştır. 1983 yılında ülkemize gelen turist sayısı bir milyonun biraz üzerinde iken, 1992 yılında yedi milyona yaklaşmıştır. 1997 yılında ise ülkemize gelen turist sayısı dokuz milyonu geçmiştir. Bütün bunlar ülkemiz turizminin geliştiğinin göstergesidir.
Türkiye’ye en çok turist gönderen ülkeler; Almanya, Fransa, İngiltere, ABD, İtalya, Avusturya, Japonya, Hollanda ve Romanya gibi ülkelerdir. Son yıllarda Orta Asya ülkeleri ile Rusya Federasyonu’ndan gelen turist sayılarında artma olmuştur. Bununla birlikte Türkiye’den de yurt dışına turist gitmektedir. Halkımız seyahat için daha çok ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya ve Orta Asya ülkelerini tercih etmektedir.
Türkiye’de turizm gelirlerinin en yüksek olduğu bölge Marmara Bölgesi’dir. Bunda, İstanbul ve Bursa gibi tarihi şehirlere ve doğal güzelliklere sahip olmasının büyük etkisi vardır. Ayrıca, bu bölgemizde turizmin bütün yıl boyunca devam etmesi geliri artırmada önemlidir.
Diğer bölgelerimizde genelde turizm mevsimlik yapıldığından,  Marmara Bölgesi kadar gelir elde edemezler. Marmara’dan sonra sırasıyla Ege, Akdeniz ve İç Anadolu en çok turizm geliri elde eden bölgelerdir.

TÜRKİYE’DE TİCARET

Ticaret, kar elde etmek amacıyla üretilen her türlü mal ve hizmetin alınıp satılmasıdır. Ticaret ya perakende ya da toptan yapılır. Perakende ticarette mallar küçük miktarlarda, toptan ticarette büyük miktarlar halinde satılır.
1.   İç Ticaret
Ülke sınırları içinde yapılan ticarettir. Türkiye’de çok canlı bir ticaret vardır. Türkiye’de sanayi kuruluşlarının dengesiz dağılması, iç kısımlarla kıyı bölgeleri arasındaki tarım ürünlerinin farklı olması gibi nedenler iç ticaretin gelişmesini sağlamıştır.
Ülkemizdeki bazı il merkezleri ticaret şehirleri özelliği kazanmıştır. Bunlar; İstanbul, Bursa, İzmir, Denizli, İzmit, Adana, Gazi Antep, Diyarbakır, Ankara, Konya, Kayseri, Samsun, Trabzon, Erzurum, Mersin, Antalya ve Malatya gibi illerdir. Bu merkezlerdeki ticaretin gelişmesinde ulaşım yolları üzerinde olmalarının büyük etkisi olmuştur.
2.   Dış Ticaret
Bir ülkenin başka ülkelerle yaptığı ticarettir. Dış ticaretin para karşılığına ise dış ticaret hacmi denir. Dış ticaret hacmi ülkelerin gelişmişliği ile doğru orantılıdır. Dış ticareti ürün miktarı, ürünün kalitesi ve fiyatı, iç tüketim, ulaşım koşulları gibi hususlar etkiler.
Bir ülkenin başka ülkelere yaptığı satışlara ihracat (dış satım), bir ülkenin başka ülkelerden mal almasına da ithalat (dış alım) denir. Aldıkları sattıklarından fazla olan ülkeler dış ticaret açığı verirler. Bu ülkeler gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerdir. Gelişmiş ülkelerin ise sattıkları aldıklarından fazladır. Bu ülkelerde dış ticaret fazlası vardır.
Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk yıllarında çok az olan dış ticaret hacmi, artan nüfus ve canlanan ekonomiye bağlı olarak artış göstermiştir. Özellikle 1980’li yıllardan sonra ihracatta sanayi ürünlerinin payı % 80’e çıkmıştır. Buna rağmen ülkemiz devamlı dış ticaret açığı vermektedir.
Başlıca ihraç ürünlerimiz; tarım ürünleri, dokuma ve tekstil ürünleri, hayvansal ürünler, bitkisel yağlar, dayanıklı tüketim malları, mobilya, çimento, cam ve seramik ürünleri ile madenlerdir.
Başlıca ithal ürünlerimiz; fabrika kurmaya yarayan aletler, ham petrol, ilaç ve kimyasal maddeler, elektronik araçlar, motorlu araçlar, silah, optik araçlar ve tropikal ürünleridir. Almanya, İtalya, A.B.D., İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika, Japonya, İran, Suudi Arabistan ve son yıllarda Rusya Federasyonu, Gürcistan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri en çok ticaret yaptığımız ülkelerdir.
Türkiye’de son yıllarda uygulanmak istenen diğer bir ticaret şekli de serbest ticarettir. Serbest ticarette ülkeler ürettikleri çeşitli malları, belli yerlerde kurulacak pazarlarda gümrük vergisi ödemeden pazarlamaktadır. İstanbul, Mersin, İzmir, Antalya, Trabzon ve İskenderun’da serbest ticaret bölgeleri kurulmuştur.
3.   Transit Ticaret
Bilindiği gibi ülkemiz, Asya ile Avrupa kıt’aları arasında yer alır. Bu iki kıt’ada bulunan ülkeler arasındaki bağlantıyı sağlayan yollar Türkiye’den geçer. Bu nedenle, transit ticaret ülkemiz ekonomisi için önemlidir. Anadolu, eski çağlardan beri transit ticaret merkezi konumundadır. Sanayisi gelişmiş Avrupa ülkeleriyle, petrolü çok olan Orta Doğu ülkeleri arasındaki ticaret Türkiye üzerinden yapılmaktadır. Türkiye, Avrupa’nın sayılı tır filosuna sahip ülkelerindendir. Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olması, kara yolu ve deniz yolunun birlikte hareket ederek transit ticaretin gelişmesine olanak sağlamıştır. Transit ticarette İstanbul, İzmir, Mersin, İskenderun ve Trabzon limanları etkili olmaktadır. Kapıkule, Gürbulak ve Cilvegözü sınır kapıları da kara yolu ile yapılan transit ticarette önemlidir.

TÜRKİYE’DE ULAŞIM

Ulaşım insanların ürettikleri çeşitli ham ve işlenmiş maddelerin, haberlerin bir yerden başka bir yere nakledilmesidir. Ulaşımda modern araçlar ve ulaşılan hız sonucunda sanayi, ticareti turizm ve sosyal faaliyetler hızla gelişmiştir.
1.   Türkiye’de Ulaşımı Etkileyen Doğal ve Beşeri Faktörler
Ulaşımı etkileyen en önemli doğal faktör yer şekilleridir. Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde dağların kıyıya paralel uzanması ve ortalama yükseltinin fazla olmasından dolayı ulaşım yolu açmak çok zor olmaktadır. Bunun yanında köprü ve tünel yapımı maliyeti artırmaktadır. Ayrıca dağları yaran derin akarsu vadileri ulaşımı zorlaştırmaktadır.
İklim koşulları da ulaşımı önemli ölçüde etkiler. Don olayı, kar, sis ve seller ulaşımı engeller veya zorlaştırır. Özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nde kar yağışı ve don olayları, Karadeniz Bölgesi’nde de heyelanlar ulaşımı olumsuz olarak etkilemektedir.
Yol yapım masraflarının, çalışmaların planlanması ve bunları yürütecek idari ve teknik kadroların bulunması zorunluluğu ulaşımı etkileyen beşeri faktörlerdir. Özellikle gelişmiş otoyol ağının kurulması için büyük sermayeler gerekmektedir. Turizm ve sanayi faaliyetlerinin çok olduğu yerler ile nüfusun sık olduğu yerlerde ulaşım ağı canlıdır.
2.   Türkiye’de Kara Ulaşımı
a.   Kara Yolları
Türkiye’de en yaygın ulaşım kara yollarından sağlanır. Yük taşımacılığının % 70’i, yolcu taşımacılığının da % 90’ı kara yolu ile yapılmaktadır. Ülkemizde kara yolları, özellikle 1950 yılından sonra artmaya başlamıştır. Çünkü bu yılda Kara Yolları Genel Müdürlüğü kurulmuş, yolların yapım ve bakım işlerini üstlenmiştir. Türkiye’deki en işlek kara yolları Edirne, İstanbul, Ankara, Adana ile İstanbul, Bursa, İzmir arası İzmir, Aydın, Denizli arasıdır. Son yıllarda ülkemizdeki kara yolu yapımı yeni bir boyut kazanmıştır. Ankara – İstanbul ve İstanbul – Edirne arasında olduğu gibi, Avrupa ölçüsünde otoyol yapımına başlanmıştır.
b.   Demir Yolları
Türkiye’de ilk demir yolu hattı 1866 yılında İzmir – Aydın arasında kurulmuştur. Daha sonra bu yollar zamanla doğuya doğru uzatılmıştır. Günümüzde demir yollarımızın toplam uzunluğu 8200 km’yi bulmuştur. Ancak ülkemizin yüzölçümüyle kıyaslandığında bu miktar oldukça yetersizdir. Sözgelimi Almanya’da 43 bin, Fransa’da 34 bin, İtalya’da 29 bin km’lik demir yolu ağı vardır. Ülkemizde demir yolu yapım ve bakım işlemleri Devlet Demir Yolları İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nce yürütülmektedir.
Ülkemizde yer şekillerinin çok yüksek ve engebeli olmasından dolayı, demir yolu yapımı kara yolu yapımına göre çok zor olmaktadır. Doğu Karadeniz, Antalya ve Hakkari bölümleri ile Menteşe yöresinde demir yolu ağı henüz yoktur. Yük ve yolcu taşımacılığında demir yolunun payı henüz % 15-20 dolayındadır.
3.   Türkiye’de Deniz Ulaşımı
Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olması ve iki önemli boğaza sahip olması, denizcilik alanında gelişmesi bakımından çok önemlidir. Dünya ticaretinde en çok kullanılan yol deniz yoludur. Bu nedenle, ülkemizde deniz yolunun ve limanların artırılması gerekir. Dünya deniz ticaret filosundaki payımız % 1’e bile ulaşmamıştır. Fakat son yıllarda sanayi ve ticaretin gelişmesiyle, limanlarımızda indirilen – bindirilen yükte 8 – 10 katlık artışlar olmuştur.
Türkiye kıyılarındaki limanların sayısı 80 civarındadır. Bunların bir kısmı sadece gemi uğrak yeri iken, bir kısmı da büyük ticaret limanlarıdır. İstanbul limanı ülkemizde en işlek limandır. Hem ihracatta, hem de ithalatta en çok yükleme ve boşaltma yapılan limanımızdır. İzmit, Bandırma, Tekirdağ ve Çanakkale limanları Marmara kıyılarında yer alan diğer önemli limanlardır. Karadeniz kıyılarında başlıca; Hopa, Trabzon, Giresun, Samsun, Ordu, Sinop, Zonguldak ve Ereğli limanları vardır. Ege denizi kıyılarındaki en önemli liman İzmir limanıdır. Bu liman ülkenin önemli ihracat limanlarındandır. Antalya, Mersin ve İskenderun limanları da Akdeniz kıyılarında yer alan önemli limanlardır.
Bir limanın iç bölgelerle olan ulaşım bağlantısı özelliğine hinterlant (art bölge) denilmektedir. Hinterlandı geniş limanlar gelişmeye elverişlidir. Örneğin Sinop limanı doğal liman olduğu halde, hinterlandı geniş olmadığı için, suni bir liman olan Samsun limanı kadar gelişememiştir. Akdeniz ve Karadeniz’de boyuna kıyılar yaygın olduğundan doğal limanlar fazla değildir. Buna karşın enine kıyılar Ege’de yaygın olduğundan doğal limanlar daha fazladır. Türkiye’deki denizcilik işleri, Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Gemi Sanayii A.Ş. ile özel şirketler tarafından yürütülmektedir.
4.   Türkiye’de Hava Ulaşımı ve Hava Limanlarımız
Türkiye’nin ulaşımında en az payı olan sektör hava yollarıdır. Çünkü hava yolu ile ulaşım yüksek sermaye ve teknoloji gerektirmektedir. Türkiye’de hava ulaşımı için Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı ile Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Son yıllarda özel hava yolu taşımacılığında da önemli artışlar meydana gelmiştir.
Ülkemizdeki hava alanları büyüklük bakımından birbirlerinden farklıdır. Pist uzunluğu 2100 metreden daha fazla olan hava alanlarına hava limanı denilmektedir. Atatürk (İstanbul), Esenboğa (Ankara), Adnan Menderes (İzmir) en işlek hava limanlarımızdır. İstanbul’un Anadolu yakasında Kurtköy’de kurulan Sabiha Gökçen hava limanı da uluslar arası standartlardadır. Adana, Antalya, Dalaman, Bodrum, kayseri, Diyarbakır, Erzurum, Malatya, Elazığ, Van, Samsun, Trabzon gibi merkezlerimizde de hava alanları bulunmaktadır.

TÜRKİYE’DE SANAYİ

Sanayi (endüstri), işlenmemiş ya da yarı işlenmiş maddelerin, makinelerle işlenerek kullanılabilir ve tüketilebilir hale getirilmesi faaliyetleridir. Sanayi etkinlikleri ağır sanayi, orta ölçekli sanayi ya da küçük sanayi gibi gruplara ayrılmaktadır. Ağır sanayi, fabrika ve makinelerle büyük miktarda sermaye yatırımını gerektirir. Demir çelik, motorlu araç, rafineri, çimento sanayileri ağır sanayi örnekleridir. orta ve küçük sanayi ise, çok dayanıklı tüketim malları üreten sanayilerle, gıda, dokumacılık, tekstil, vb. sanayi kollarından oluşmaktadır.
1.   Sanayinin Kurulması İçin Gerekli Şartlar
Bir ülke veya yörede sanayinin kurulması ve gelişmesi bazı faktörlere bağlıdır. Ana para (sermaye), enerji, yetişmiş insan gücü, ham madde, ulaşım, pazar ve işletme bu faktörlerin başlıcalarıdır. Şimdi sırayla bunları inceleyelim:
a.   Ana Para (Sermaye)
Sanayinin kuruluş aşamasındaki en önemli etken, ana paradır. Çünkü sanayi tesislerinin kurulması için gerekli araç - gereç, makine ve işlenecek ham maddenin alınması, taşınması, vb. giderleri karşılamak için paraya gereksinme vardır.
b.   Enerji
Sanayileşmek için gerekli ikinci önemli etken enerjidir. Ham maddenin mamul haline getirilmesi ve işlenebilmesi için enerji gereklidir. Petrol, elektrik, kömür, nükleer ve jeotermal kaynaklar başlıca enerji kaynaklarıdır.
c.   Yetişmiş İnsan Gücü
Sanayi tesislerinin çalışması ve üretimin artması yönünden insan gücüne ihtiyaç vardır. Bu nedenle, sanayinin kurulmasında insan gücü önemli bir etkendir.
d.   Ham Madde
Sanayide üretim yapılabilmesi için ham maddenin olması gerekmektedir. Makinelerin işlediği, işlenmemiş ya da yarı işlenmiş maddelerin hepsine birden ham madde adı verilir. Sanayide tarımsal ve madensel ham maddeler kullanılır.
e.   Ulaşım
Sanayinin ihtiyacı olan ham maddeler ile mamul maddenin taşınması faaliyetlerine ulaşım denir. Ham maddenin fabrikalara getirilmesi ve işlendikten sonra pazarlara taşınması yaygın ulaşım ağıyla mümkündür. Ulaşımın hızlı olmasının yanı sıra, ucuz olması da gerekir. Bu nedenle sanayi kuruluşları ulaşım yollarının çevresindeki alanlarda yoğunluk kazanmıştır.
f.    Pazar
Her türlü üretimin amacı elde edilen ürünü satmaktır. Bu nedenle, sanayi yolu ile üretilen malların iç ve dış pazarlara düzenli ve sürekli olarak sunulması gerekir. Bunun sonucunda tüketim sağlanır ve tekrar üretim yapılabilir. Başka bir ifade ile, üretimin devamlılığı açısından pazarlama şarttır.
g.   İşletme
Bir kuruluşu verimli bir duruma getirip kazanç sağlama yöntemine işletme adı verilir. Sanayideki üretimi düzenlemek, kar elde etmek, mamul maddeleri pazarlamak, vs. iyi bir işletme ile mümkündür.
2.   Türkiye’de Sanayi Kolları
a.   Besin Sanayii
Ham maddesi tarımsal ve hayvansal ürünlerden oluşan sanayi dalıdır. Besin sanayii, Türkiye’de en çok gelişen sanayi kollarından biridir.
Yağ Fabrikaları: Yağ üretimi besin sanayiinin en önemli faaliyetlerindendir. Zeytin yağı fabrikaları, Kıyı Ege ve Güney Marmara’da yoğun olarak görülür. Özellikle Edremit, Ayvalık, İzmir, Aydın, Muğla, Burhaniye, Gazi Antep, Adana, Nizip, Kilis ve Antakya gibi merkezlerde yoğunlaşmıştır. Ayçiçek yağı fabrikaları Trakya’da yoğun olmakla birlikte, İç Anadolu, Ege ve Güneydoğu Anadolu’da görülür. Soya, pamuk ve mısırdan yağ elde etme ise Akdeniz Bölgesi’nde yaygındır. Margarin üretimi; Adana, İzmir ve İstanbul gibi büyük kentlerde gerçekleştirilmektedir.
Süt Ürünleri Fabrikaları ve Et Kombinaları: Bu tür fabrikalar daha çok; Kars, Erzurum, Trabzon, Bursa, Edirne, Diyarbakır, Şanlı Urfa, Mardin gibi hayvancılığın geliştiği yerler ile büyük kentlerin çevrelerinde yoğunlaşmıştır.
Meyve Suyu, Konserve ve Salça Fabrikaları: Bursa ve Kayseri’de meyve suyu fabrikaları vardır. Toplumun ekonomik ve kültürel yönden gelişimine bağlı olarak konserve tüketimi artmıştır. İstanbul, İzmir, Bursa ve Balıkesir gibi illerimizde konserve, reçel ve salça fabrikaları kurulmuştur. İstanbul, Çanakkale, İzmir, Ordu, Trabzon ve Balıkesir’de de balık konserve fabrikaları vardır.
Şeker Fabrikaları: Türkiye’nin kıyı kesimleri hariç hemen her tarafına dağılmıştır. Şeker pancarı, hemen işlenmesi gerektiğinden fabrikaları üretim alanları yakınına kurulmuştur. Günümüzde şeker fabrikalarının sayısı 40’a yaklaşmıştır.
Makarna, Bisküvi ve Un Fabrikaları: İç Anadolu Bölgesi’nde yoğunlaşmıştır.
Çay Fabrikaları: Doğu Karadeniz Bölümü’nde bulunmaktadır.
b.   Tütün ve İspirtolu İçkiler Sanayii
Türkiye’de üretilen tütünün bir kısmı sigara fabrikalarında işlenirken bir kısmı da ihraç edilmektedir. Samsun, Tokat, Adana, İzmir, Malatya ve İstanbul’da Tekel’e ait sigara fabrikaları vardır. Bitlis’te ise, özel sektöre ait sigara fabrikası üretime başlamıştır. Rakı, bira ve şarap fabrikaları da İstanbul, Yozgat, Diyarbakır, Tekirdağ, İzmir, Ankara, Kırşehir, Gazi Antep, Elazığ gibi merkezlerde bulunur.
c.   Dokuma, Deri ve Giyim Sanayii
Dokuma, deri ve giyim, Türkiye’de en gelişmiş ve üretimin önemli kısmının ihraç edildiği bir sanayi koludur. Bu sanayi kolunda, iş yeri sayısı ve işçi sayısı oldukça fazladır.
Pamuklu Dokuma Fabrikaları: İstanbul, Adana, Antalya, Tarsus, İzmir, Denizli, Nazilli, Aydın, Manisa, Kayseri, Karaman, Konya Ereğlisi, Malatya, Erzincan ve Adıyaman’da pamuklu dokuma üreten büyük fabrikalar kurulmuştur. İstanbul, Bursa, Gemlik ve Adana’da ise sentetik iplik üreten fabrikalar vardır.
Yünlü Dokumacılık: İstanbul, Bursa, Hereke, İzmir, Uşak ve Kayseri’de gelişmiştir.
İpek Dokumacılığı: Gemlik, Bursa ve İstanbul’da ipek dokumacılığı yapılmaktadır.
Halıcılık ve Kilimcilik: Uşak, Gördes, Milas, Kula, Bergama, Karaman, Karapınar, Hereke, Kayseri, Ladik, Bünyan, Isparta ve Sivas’ta gelişme göstermiştir.
Hazır Giyim Eşyası Yapımı: İstanbul, Bursa, İzmir, Denizli, Ankara ve Adana’da yoğunluk kazanmıştır.
Deri ve Kösele İşleme ile Kürk Yapımı: Bu faaliyet kolu İstanbul’da yoğunlaşmıştır. Bolu, Gerede, Uşak ve İzmir’de de deri işleme tesisleri bulunmaktadır.
d.   Maden Sanayii
Maden işleme sanayii (metalurji) metallerin cevherlerinden ayrılması ve arıtılarak kullanılabilir duruma getirilmesiyle uğraşır. Kırıkkale, Karabük, Ereğli ve İskenderun’da demir – çelik fabrikaları bulunmaktadır. Ergani, Murgul ve Samsun’da bakır, Seydişehir’de alüminyum, Kayseri’de çinko –kurşun, Kütahya’da gümüş, Antalya ve Elazığ’da ferro krom üretim tesisleri vardır.
e.   Makine Sanayii
Makine sanayiinin temelini otomotiv üretimi oluşturur. Türkiye’deki otomotiv sanayii kuruluşları; Bursa, İstanbul, Ankara, İzmit, Eskişehir, Aksaray, Gazi Antep ve İzmit’te yoğunlaşmıştır. Ayrıca Eskişehir ve Adapazarı’nda lokomotif ve vagon fabrikaları, Ankara Mürted’de uçak fabrikası, Tuzla, Pendik, Gölcük ve İzmir’de gemi tersaneleri bulunmaktadır.
f.    Kimya Sanayii
İlaç Fabrikaları: İstanbul, İzmir, Ankara ve Adapazarı çevresinde yoğunlaşmıştır.
Boya Fabrikaları: İstanbul, İzmir ve Mersin’de bulunmaktadır.
Gübre Fabrikaları: İzmit, Bandırma, Tekirdağ, Kütahya, Elazığ, Mersin, İskenderun ve Antakya’da bulunmaktadır.
Petro – Kimya Tesisleri: İzmit, Mersin, İzmir, Kırıkkale ve Batman’da kurulmuştur.
Sabun Fabrikaları: Gazi Antep, İstanbul, İzmir ve Balıkesir’de yoğundur.
Deterjan Fabrikaları: İstanbul, İzmit, İzmir ve Ankara’da deterjan üreten kuruluşlar vardır.
g.   Orman Ürünleri Sanayii
Kereste Fabrikaları: Düzce, Bartın, Ayancık, Rize, Ordu, Ardeşen, Burdur, Antalya ve Isparta’da bulunur.
Mobilya Fabrikaları: Adapazarı, Ankara, İnegöl, İstanbul, İzmir ve Kayseri’dedir.
Kağıt Fabrikaları: İzmit, Balıkesir, Giresun, Zonguldak, Taşucu, Dalaman, Bolvadin, Bartın ve Denizli’de bulunur. Türkiye’de bu fabrikalarda üretilen kağıt ihtiyacımızı karşılamaz. Bu yüzden dışarıdan kağıt ithal edilir.
h.   Çimento, Cam ve Seramik Sanayii
Çimento Fabrikaları: İstanbul, İzmit, Adana, İzmir, Elazığ, Mersin, Yozgat, Denizli, Adıyaman, Ordu gibi merkezlerde kurulmuştur.
Cam Fabrikaları: İstanbul, Denizli, Mersin, Kırıkkale ve Sinop’ta bulunmaktadır. Türkiye cam ürünleri üretiminde ve ihracatında Dünya’nın sayılı ülkelerindendir.
Seramik Fabrikaları: İstanbul, Çanakkale, Bilecik, İzmir, Kocaeli ve Kütahya’da bulunmaktadır. Bu illerden Kütahya eskiden beri porselen ve çinileriyle ün yapmıştır. Seramik üretiminin bir kısmı yurt dışına ihraç edilir.

TÜRKİYE’DE MADENLER VE ENERJİ KAYNAKLARI

1.   Madenler
Madenler, yer kabuğunun farklı derinliklerinden çıkarılan ve ekonomik değer taşıyan mineraller ile elementlerdir. Doğada saf halde maden bulmak çok zordur. Madenler, yer altından filiz adı verilen taş ve toprakla karışık olarak çıkarılır. Filizler saf metal haline getirildikten sonra kullanıma sunulur. Maden filizleri, yer altında damarlar ya da yataklar halinde bulunur. Bu damar ve yatakların işletmeye açılabilmesi için belli koşullar gereklidir. Öncelikle maden cevheri içindeki metal oranının yüksek olması aranır. Bu metal oranına tenör adı verilir. Madenlerin yedeğinin (rezervinin) az olmaması da önemlidir. Ayrıca madenin çıkarılacağı bölgenin ulaşımının kolay olması gereklidir. Bu koşulların sağlanamaması durumunda madenin işletilmesi ekonomik olmayacaktır. Bu yüzden, Türkiye’de bazı madenler işletmeye açılmamaktadır.
Türkiye, maden çeşitliliği açısından Dünya’da ilk sıralarda yer almaktadır. Bunun başlıca nedeni, Türkiye’nin dağ oluşumu ve volkanizma hareketlerine yaygın olarak uğramasıdır. Demir, krom, çinko, bakır, kurşun gibi madenlerin oluşumu bu tür yer hareketleriyle ilgilidir.
Ülkemizde çıkarılan madenlerin bir kısmı, kendi sanayi kollarımızda kullanılmakla birlikte, önemli bir kısmı ham ya da yarı işlenmiş olarak dışarıya satılmaktadır. Madenlerin dışarıya ham olarak satılması, o ülkenin tam sanayileşmediğini gösterir. Genelde gelişmiş ülkeler, dışarıdan ham madde ve işlenmemiş maden alırlar. Gelişmemiş ya da az gelişmiş ülkeler de, madenlerini ham olarak dışarıya satarlar.
Madenlerin yer altından çıkarılması ve işlenmesi aşamalarını kapsayan sanayi dalına maden sanayi denilmektedir. Türkiye’de madencilik faaliyetleri 1935 yılında kurulan Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (M.T.A.) ile özel sektör tarafından yürütülmektedir. Türkiye’de bulunan ve işletilen başlıca madenler şunlardır:
a.   Demir
İnsanların tanıdığı ve kullandığı en eski madenlerdendir. Demir ağır sanayinin ana maddesidir. Sanayi kuruluşlarını çalıştıran makinelerin yapılmasında, çelik elde edilmesinde demirden faydalanılır. Çok geniş bir kullanım alanı vardır. Bu durum demire büyük bir önem kazandırmıştır. Türkiye’deki demir üretimi ihtiyacımızı karşılamaz. Bu nedenle bazı yıllarda demir ithalatı yapılır.
Türkiye’deki en zengin demir yatakları Divriği (Sivas), Hekimhan ve Hasançelebi (Malatya), Edremit (Balıkesir), Dikili ve Torbalı (İzmir), Simav (Kütahya), Feke ve Saimbeyli (Adana), Mersin ve Payas (Hatay)’da bulunmaktadır.
Türkiye’de Ereğli, Karabük ve İskenderun’da demir – çelik fabrikaları bulunmaktadır.
b.   Bakır
Bakır, kolay işlenebilen ve iletkenliği yüksek olan bir madendir. Elektrik ve elektronik sanayilerinde yaygın olarak kullanılır. Türkiye, bakır üretiminde, Dünya’nın önde gelen ülkelerindendir.
Bakır yatakları çoğu kez kurşun ve çinko yatakları ile karışık halde bulunur. Türkiye’de işletilen en önemli bakır yatakları Murgul (Artvin) ve Küre (Kastamonu)’dedir. Bunların dışında Madenköy (Rize), Köprübaşı, Lahanos, Asarcık Giresun), Kutlular ve Alacadağ (Trabzon), Koyulhisar (Sivas) ile Madenköy (Siirt) yatakları bulunmaktadır. Maden (Elazığ)’deki bakır yatakları, çok eskiden beri işletildiği için, ekonomik değerini kaybederek kapatılmıştır.
c.   Boksit
Alüminyumun ham maddesi olan boksit, çok hafif olduğundan uçak sanayinde, otomobil, ev eşyası ve elektrik malzemesi yapımında kullanılır. Başlıca boksit yatakları Seydişehir (Konya), İslahiye (Gazi Antep), Akseki (Antalya) ve Milas (Muğla)’tadır. Bu yörelerde çıkarılan boksit Seydişehir Alüminyum Fabrikası’nda işlenmektedir.
d.   Krom
Krom, paslanmayan ve çok sert bir maden olduğundan; madeni eşya yapımında, çeliğin sertleştirilmesinde ve çelik eşyaların kaplamasında kullanılır. Türkiye’de en çok üretilen madenlerden biridir. Ancak ülkemizde ferro krom tesislerinin yetersizliği nedeniyle, üretilen kromun önemli bir kısmı ham olarak ihraç edilmektedir.
Türkiye’nin birçok yöresinde krom yatakları bulunmaktadır. Guleman, Fethiye, Köyceğiz, Denizli, Bursa, Eskişehir, Kop dağı (Doğu Karadeniz), İskenderun, İslahiye, Kahraman Maraş, Mersin, Adana ve Kayseri’de krom yatakları bulunmaktadır.
e.   Bor Mineralleri
Türkiye, bor rezervi bakımından Dünya’nın en zengin yataklarına sahiptir. Bu nedenle çıkarılan bor madenlerinin çoğu ihraç edilmektedir. Bor minerallerinden elde edilen boraks ve asitborik nükleer alanda, jet ve roket yakıtında katkı maddesi olarak, sabun, deterjan, lehim, fotoğrafçılık, tekstil boyaları, cam, kağıt sanayi, v.b. alanlarda kullanılmaktadır. Bor mineralleri Kütahya, Eskişehir ve Balıkesir’de çıkarılmakta, Bandırma ve Kırka’daki tesislerde işlenmektedir.
f.    Kükürt
Gübre, kimya, lastik ve boya sanayiinde kullanılır. Bağcılıkta da önemli bir yeri vardır. Asmaların yapraklarında üreyen bakteriler kükürt ile yok edilir. Türkiye’deki en önemli kükürt yatağı Keçiborlu (Isparta)’dadır. Ancak son yıllarda, ekonomik olmadığı gerekçesiyle buradaki üretim durdurulmuştur. Karacasu (Aydın), Diyadin (Ağrı), Burdur, Sarayköy, Van, Hakkari, Nevşehir ve Balıkesir’de de kükürt yatakları bulunmaktadır. Türkiye, dış ülkelerden kükürt ithal etmektedir.
g.   Zımpara Taşı
Zımpara kağıdı, özel çimento, çeşitli kesici ve törpüleyici aletlerin yapımında kullanılır. Tire (İzmir), Akçaalan (Manisa), Söke, Karacasu (Aydın), Yatağan, Milas (Muğla) ve Tavas, Buldan (Denizli)’da zımpara taşı yatakları vardır.
h.   Barit
Boya, deri, kimya, şeker, cam, kauçuk sanayilerinde ve ilaç yapımında kullanılır. Türkiye, barit rezervlerinin zenginliği bakımından Dünya’da ilk sıralardadır. Üretim Alanya ve Gazi Paşa (Antalya), Köprübaşı ve Dereli (Giresun) ile Beyşehir (Konya)’deki yataklardan sağlanmaktadır.
i.    Tuz
Günlük ihtiyaçların yanısıra, dericilik, zeytincilik, konservecilik ile kimya ve tekstil sanayilerinde tuzdan faydalanılır. Türkiye’nin tuz ihtiyacı, denizlerden, göllerden ve kaya tuzlarından karşılanmaktadır. Türkiye’deki deniz tuzlalarının en önemlisi İzmir’deki Çamaltı Tuzlası’dır. Türkiye’deki yıllık tuz üretiminin % 25’ten fazlası buradan sağlanmaktadır. Ülkemizdeki en büyük göl tuzlası Tuz gölünde bulunmaktadır. Türkiye, kaya tuzu yatakları bakımından da zengindir. Kaya tuzu yataklarının başlıcaları, Çankırı, Kars, Iğdır, Nevşehir, Yozgat ve Erzurum illerindedir.
j.    Diğer Madenler
Türkiye’de yukarıda açıklanan madenler dışında, manganez, antimon, cıva, volfram, asbest, nikel, flüorit, fosfat, manyezit, kurşun ve çinko gibi bir çok maden çıkarılmaktadır.
Kurşun ve çinko yatakları, Akdağmadeni (Yozgat), Çamardı (Niğde), Koyulhisar (Sivas), Yenice (Çanakkale) ve Köprübaşı (Trabzon)’nda bulunur. Kurşun ve çinko yatakları genelde bakır yatakları ile birlikte bulunur.
Antimon, gümüş parlaklığında bir madendir. Niğde, Tokat ve Ödemiş’te antimon yatakları bulunur.
Cıva, tek sıvı madendir. Eczacılıkta ve elektrik araçlarının yapımında kullanılır. Konya, Uşak, İzmir, Balıkesir ve Niğde civarında çıkarılır.
Volfram (Tungsten), çok sert olması nedeniyle özel sanayi çeliği olarak kullanılır. Elektrik ve elektronik sanayilerinde kullanılan çok önemli bir madendir. Uludağ en önemli rezervlerin bulunduğu alandır. Son yıllarda buradaki üretim durmuştur.
Asbest, lif halindedir. Yüksek sıcaklığa dayanıklıdır. Isıya dayanıklı araç ve gereç yapımında kullanılır. Erzincan ve Hatay’da zengin asbest yatakları bulunur.
Manganez, çeliğe sertlik kazandırmak ve direncini artırmak için kullanılır. Uşak, Afyon, Muğla, Adana, Erzincan, Artvin ve Trabzon çevresinde manganez yatakları bulunur.
Türkiye’de, yukarıda anlatılan madenlerin dışında, metalik olmayan maden yatakları da vardır. Bunların başlıcaları; mermer, kil, kireç taşı, lüle taşı, kaolin ve oltu taşıdır.
2.   Enerji Kaynakları
İnsanlar, ihtiyaçları olan maddeleri üretebilmek ve ulaştırmayı sağlayabilmek için sürekli enerji kullanırlar. Bu enerjinin bir kısmı süreklidir. Güneş, su ve rüzgar enerjileri bunlardandır. Ancak, insanların kullandığı enerjilerin çoğu tükenebilir özelliktedir. Kömür, petrol ve doğal gazdan elde edilen enerji bunlardandır.
Ülkemizde bulunan ve kullanılan başlıca enerji kaynakları ile özellikleri şunlardır:
a.   Taş Kömürü
Birinci jeolojik devirde oluşmuş organik tortul kayaçlardandır. Türkiye’nin yeryüzü şekilleri, genelde üçüncü jeolojik devirde oluştuğundan, taş kömürü yatakları azdır. Türkiye’de Zonguldak, Amasra, Ereğli arasındaki sahada çıkarılır. Türkiye’de çıkarılan taş kömürü ihtiyacı karşılamaz. Bu nedenle ithal edilir.
Taş kömürü, demir çelik sanayiinde enerji kaynağı olarak tüketildiğinden, Karabük ve Ereğli demir çelik fabrikaları bu yörelere kurulmuştur.
b.   Linyit
Türkiye’de en çok bulunan enerji kaynaklarındandır. Türkiye’nin hemen her tarafında linyit yatakları bulunmaktadır. En önemli linyit yatakları, Beypazarı (Ankara), Tunçbilek (Kütahya), Soma (Manisa), Elbistan (Kahraman Maraş), Menteşler (Bolu), Çeltek (Amasya)’tedir.
Ülkemizde bir çok yerde, linyitten elektrik enerjisi temin eden termik santraller kurulmuştur.
Bunların başlıcaları Soma, Tunçbilek, Seyitömer, Çayırhan, Afşin-Elbistan, Yatağan ve Orhaneli termik santralleridir.
c.   Petrol
Çağımızın en önemli enerji kaynağıdır. Türkiye’deki petrol yatakları azdır. Ülkemizdeki petrol üretimi ihtiyacın 1/7’sini ancak karşılar. Bu nedenle dışarıdan petrol ithal edilir. Petrol yataklarımızın % 98’i Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunur. Raman, Garzan, Kurtalan, Adıyaman ve Mardin çevresinde petrol çıkarılmaktadır. Ülkemizde çıkarılan ve ithal edilen petrol, Orta Anadolu (Kırıkkale), Aliağa (İzmir), Ataş (Mersin), İpraş (İzmit) ve Batman rafinerilerinde işlenmektedir.
d.   Doğal Gaz
Türkiye doğal gaz yatakları bakımından fazla zengin değildir. Şu anda yalnızca Trakya’da Hamitabat ve Güneydoğu Anadolu’da Çamurlu (Mardin) sahasında üretim yapılmaktadır. Hamitabat’tan çıkarılan doğal gazdan aynı yerde elektrik enerjisi üretilmektedir. En çok doğal gaz ithal ettiğimiz ülke Rusya Federasyonu’dur.
e.   Su Gücü (Hidroelektrik Enerjisi)
Barajlardaki suyun, elektrik üreten santralleri çalıştırması ile oluşan enerjiye hidroelektrik enerjisi denir. Türkiye yer şekillerinin oluşumu bakımından genç bir ülkedir. Bu nedenle, akarsularımızda yatak eğimi fazla, akış hızı yüksektir. Bu da hidroelektrik enerjisi açısından son derece elverişli bir durumdur. Atatürk, Karakaya, Keban, Hirfanlı, Sarıyar, Seyhan, Aslantaş, Berke, Kemer, Demirköprü, Altınkaya, Gökçekaya, Oymapınar, Hasan Polatkan yapımı tamamlanmış büyük barajlardandır.
Türkiye’de dışarıya akıntısı olan bazı göller doğal baraj özelliğindedir. Bunlardan elektrik üretilir. Hazar, Çıldır, Tortum ve Kovada gölleri bunların başlıcalarıdır.
f.    Rüzgar Gücü
Türkiye’de eskiden yel değirmenlerinde ve yelkenli gemilerde rüzgar gücünden faydalanılmıştır. Fakat petrol ve su gücünün devreye girmesiyle kullanım alanı çok azalmıştır.
g.   Jeotermal Kaynaklar
Jeotermal enerji, yer altındaki sıcak su ya da su buharından elde edilir. Ege Bölgesi’ndeki Germencik (Aydın), Balçova (İzmir), Sandıklı (Afyon) ve Sarayköy (Denizli)’de elektrik enerjisi üreten jeotermal kaynak bulunmaktadır.
h.   Radyoaktif Mineraller
Radyoaktif mineraller nükleer enerji üretiminde kullanılır. Uranyum ve toryum gibi radyoaktif maddelerin parçalanmasıyla enerji elde edilir. Türkiye’de Aydın, Uşak, Manisa, Çanakkale ve Yozgat yörelerinde uranyum, Eskişehir çevresinde toryum yatakları tespit edilmiştir.
i.    Güneş Enerjisi
Türkiye ve özellikle güney bölgelerimiz güneş enerjisinden iyi yararlanabilecek bir konuma sahiptir. Bu enerjiden en çok su ısıtmada faydalanılır. Ayrıca sera ısıtmasında, su pompası çalıştırılmasında, bazı elektronik aletlerin çalıştırılmasında, vs. güneş enerjisi kullanılmaktadır.

YATMA ZAMANI

GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...