22 Ocak 2014 Çarşamba

TÜRKİYE’DE ORMANLAR VE ORMAN İŞLETMECİLİĞİ

1.   Türkiye Ormanlarının Coğrafi Dağılışı
Ormanlar, bir ülkedeki doğal bitki örtülerindendir. Ormanların dağılışları iklim koşullarına bağlıdır. Türkiye, sıcaklık ve yağış koşulları bakımından ormanların yetişmesine elverişlidir. İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki bazı alanlar dışında, Türkiye’nin yaklaşık % 70’lik kısmının orman olması gerekir. Ancak günümüzde bu oran % 26 civarındadır. Bu durum, ormanlarımızın büyük bir kısmının tahrip edildiğini göstermektedir.
Türkiye’de, günümüzde orman dağılışındaki en önemli etken nemlilik ve yağıştır. Yağış miktarı ile orman dağılışı arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Örneğin, Doğu Karadeniz kıyı kesiminde yağışların fazla olmasından dolayı ormanlar çok iken, Güneydoğu Anadolu’da aşırı kuraklıktan dolayı ormanlar azdır. Orman alanlarının dağılımında tarla açmak için kesilmesi de etkili olmuştur. İç bölgelerimizdeki ormanlar büyük ölçüde tarla açmak için yok edilmiştir. Türkiye’deki ormanların % 79’u kıyı bölgelerde, % 21’i iç bölgelerde toplanmıştır.
Karadeniz Bölgesi’nde; nemli iklim koşullarında yetişen ladin, göknar, karaçam, kayın, gürgen, kestane ve ıhlamur gibi ormanlar yaygındır. Bu bölgemizde, dağların iç bölgelere bakan kısımlarında ormanlar seyrekleşir ve türlerinde de değişmeler olur. Akdeniz Bölgesi, Güney Marmara ve Kıyı Ege’de alt kesimlerde makiler ve 1000 metreye kadar iğne yapraklı kızılçam ormanları yaygındır. Daha yukarılarda ise karaçam ormanları yer alır. İç bölgelerimizdeki ormanlar, genelde kuraklığa ve düşük sıcaklığa dayanıklı ağaçlardan oluşur.
2.   Ormanlardan Yararlanma ve Orman Ürünleri
Ormanların insanlara çok sayıda faydaları vardır. Ormanlardan elde edilen odun, yüzyıllardır ısınmada yakacak olarak kullanılır. Kağıt sanayinin ham maddesi de odundur. İnşaat sanayinde ve mobilyacılıkta kereste yaygın olarak kullanılır. Ayrıca telefon direkleri ile demiryollarındaki rayların yapımında keresteden faydalanılır. Ormanlardan elde edilen yan ürünler de insanlara fayda sağlar. Reçine ve sığla yağı başta olmak üzere keçi boynuzu, çam kozalağı, sumak yaprağı, ıhlamur, meşe palamudu, defne yaprağı, melengiç, ada çayı, v.b. ormanlardan elde edilen ürünlerin başlıcalarıdır. Bu ürünler ilaç, boya, gıda, kozmetik gibi sanayilerde değerlendirilmektedir. Orman yan ürünlerinin bir kısmı da ihraç edilmektedir. Ayrıca ormanlar av hayvanlarını da barındırarak, hayvansal ürünlerin elde edilmesine yardımcı olurlar. Ormanların yararlarına yalnızca ekonomik anlamda bakmamak gerekir. Halkın dinlenme alanlarını oluşturur. Erozyonun önlenmesinde etkilidir. Taşkın, sel ve çığ tehlikesini önleyerek yağış sularının düzenli olarak akmasını, baraj ve kaynakların beslenmesini de sağlamaktadır.
3.   Ormancılığın Türkiye Ekonomisindeki Yeri ve Önemi
Ormancılık faaliyetleri, ülkemiz ekonomisi için önemlidir. Ormanlardan elde edilen ürünler mobilya, kağıt, gıda, ilaç sanayii gibi birçok sanayi kolunun ham maddesidir. Kerestecilik ile parke ve sunta yapımı gibi işler ormanların sayesinde vardır. Birçok insan ham maddesi orman ürünleri olan sanayi dallarında çalışır. Ormanların bakımı, korunması, kesilen ağaçların taşınması, depolanması ve pazarlanması birçok ailenin bu sektörden geçinmesini sağlar. Ayrıca, ormancılık ve orman ürünleri ticaretin canlanmasını da sağlamaktadır. Orman ürünleri ihracatı ile ülkemize önemli miktarlarda döviz girmektedir. Bütün bunlar, ormancılığın ülkemiz ekonomisi için önemli olduğunun göstergesidir.

TÜRKİYE’DE HAYVANCILIK

Evcil hayvanların; güçlerinden ve ürünlerinden faydalanmak amacıyla üretilmesi, beslenmesi ve pazarlanması gibi işlere hayvancılık denir.
1.   Hayvancılığı Etkileyen Faktörler
Türkiye’de hayvancılığın gelişmesi için gerekli olan başlıca faktörler şöyle sıralanabilir:
-         Hayvan soyları ıslah edilmelidir.
-         Otlaklar ıslah edilmelidir.
-         Yem üretimi artırılmalıdır.
-         Hayvanların bakım, beslenme ve yetişme koşulları iyileştirilmelidir.
-         Hayvansal ürünlerin en iyi şekilde pazarlanması sağlanmalıdır.
-         Üreticiler teşvik edilmeli ve kredilerle desteklenmelidir.
Şimdi bu faktörlerin bazılarını açıklayalım:
a.   Hayvan Soylarının Islahı
Türkiye’de hayvan sayısının çokluğuna rağmen, hayvansal besin üretiminde verim düşüktür. Çünkü yerli hayvanlar, yüksek süt ve et verimi sağlayan ırklar değildir. Bu nedenle, kaliteli ve yüksek verimli hayvanlara sahip olmak gereklidir. Ülkemizde devlet üretme çiftliklerinde yerli hayvan ırklarının ıslahı çalışmaları yapılmaktadır. Yerli hayvanların, yüksek verimli ırklara dönüştürülmesinde en etkili yol sun’i tohumlamadır. Bu yöntemde, et ve süt verimi yüksek olan damızlıklardan alınan spermlerle yerli ırklar döllenmektedir. Hayvan yetiştirme tekniğindeki gelişmeyle birlikte de ülkemiz koşullarına uygun, yüksek verimli hayvan sayısı çoğalmaktadır. Ayrıca, sadece küçükbaş ve büyükbaş hayvancılıkta değil, diğer hayvancılık kollarında da iyileştirme çalışmaları yapılmaktadır.
b.   Otlakların Islahı
Ülkemizde otlakların büyük önemi vardır. Çünkü, Türkiye’de hayvancılık büyük ölçüde mera hayvancılığı şeklinde yapılır. Hayvanlar, yılın büyük bir bölümünde sürüler halinde otlaklarda veya ürünü alınmış olan tarım alanlarında beslenir. Türkiye’de en fazla çayır ve otlak arazisi Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunur. Ülkemizde mera hayvancılığı yaygın olduğuna göre, çayır ve otlak alanlarının korunması ve ıslah edilmesi gerekir.
Bunun için yapılacak başlıca çalışmalar şunlardır:
-         Otlaklar aşırı otlatılmamalıdır.
-         Otlak alanları tarlaya dönüştürülmemelidir.
-         Otlak alanları gübrelenmelidir. Sulama yapılabilen alanlar da sulanmalıdır.
-         Otlar yeterli büyüklüğe erişmeden otlaklara hayvan sokulmamalıdır.
c.   Besicilik ve Ahır Hayvancılığı
Türkiye’de, beslenme şekline göre; mera (otlak) hayvancılığı ile besicilik ve ahır hayvancılığı olmak üzere iki türlü hayvancılık faaliyeti vardır. Mera hayvancılığında, hayvanlar sürüler halinde doğal otlaklarda beslenirler. Kış mevsiminin çok soğuk dönemlerinde koyun ve keçiler ağıllarda, sığırlar ise ahırlarda beslenirler. Bu hayvancılık türünde, hayvanlara kışın kuru ot, saman, yonca, küspe ve kepek verilir. Et, süt verimi besicilik ve ahır hayvancılığına göre düşüktür. Yağışın fazla olduğu yıllarda, otlakların gürleşmesine bağlı olarak et ve süt verimi artar.
Besicilik ve ahır hayvancılığı ise; ıslah edilmiş iyi cins hayvanlarla, ahır denilen ve sağlık koşulları uygun modern barınaklarda yapılan hayvancılıktır. Hayvanların beslenmesinde doğal yemlerin yanı sıra, sun’i yemler de kullanılır. Bu hayvancılık türü, modern usullerle yapıldığı için et ve süt verimi daha fazladır. Türkiye’de otlakların azalmasından sonra, besicilik ve ahır hayvancılığının önemi artmıştır. Marmara ve Ege bölgeleri ile diğer bölgelerdeki büyük merkezlerin çevresinde besicilik ve ahır hayvancılığı önem kazanmıştır. Şeker fabrikası bulunan yörelerde de bu tür hayvancılık gelişmiştir. Bu durum, şeker pancarı küspesinin hayvan yemi olarak kullanılmasına bağlıdır. Hayvanlardan süt, yoğurt, peynir ve tereyağı gibi ürünler elde eden işletmelere de mandıra denilmektedir. Mandıralar büyük kentlerin çevresinde yoğunlaşmıştır.
2.   Türkiye’de Hayvan Varlığı ve Coğrafi Dağılışı
a.   Küçükbaş Hayvancılık
Koyun ve keçi gibi hayvanlara küçükbaş hayvan denilmektedir. Türkiye’de yer şekilleri ve yarı kurak iklim özelliklerinden dolayı küçükbaş hayvancılık yaygındır. Türkiye genelinde yazlar sıcak ve kurak geçtiğinden çayır ve ot örtüsü canlılığını kaybederek cılızlaşır, sararır. Bu da büyükbaş hayvanları beslemeye yeterli olmadığından, geniş bozkır alanlarında küçükbaş hayvancılık yapılmaktadır. Türkiye’deki et üretiminin yaklaşık üçte biri küçükbaş hayvanlardan sağlanır.
Koyun: Kısa boylu otların yaygın olduğu bozkırlara uyum sağlamış bir hayvandır. Türkiye’de en çok beslenen küçükbaş hayvandır. İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki koyun sayısı ülke genelinin yarısına yakındır. Karadeniz ve Akdeniz kıyı kesiminde koyun yetiştiriciliği azdır. Türkiye’de kıvırcık, dağlıç, karaman, merinos ve sakız gibi çeşitli ırklara ait koyunlar bulunur. Kıvırcık, Güney Marmara ve Trakya’da yaygın olarak beslenir. Dağlıç, Ege Bölgesi ve İç Anadolu’da yaygındır. Sakız, Sakız adasından getirilmiş olup, Ege’de daha çok bulunur. İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da beslenen koyunların büyük bölümü Karaman’dır. Eti lezzetli olan ve daha çok yünü için beslenen merinos koyunları da Güney Marmara’da yaygındır. Türkiye, şu andaki koyun varlığıyla Dünya’nın sayılı üreticileri arasındadır. Avrupa’da ise ilk sırada yer almaktadır.
Tiftik Keçisi: Tüyleri ince, uzun ve parlaktır. Ankara keçisi olarak da bilinir. Kıl keçisine göre ekonomik değeri daha yüksektir. Anavatanı İç Anadolu Bölgesi olduğu halde, Avustralya ve ABD tiftik keçisi sayısında Türkiye’yi geçmiştir. Tiftik yünü bazı ülkelere ihraç edilmektedir. İç Anadolu’dan başka Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde de beslenmektedir.
Kıl Keçisi: Doğal koşullara daha dayanıklı ve daha kolay beslenebilen küçükbaş hayvandır. Doğu Anadolu, Güney Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’da yaygındır. Daha çok eti ve sütü için beslenir. Ağaçların sürgünlerini yediği için, ormanlık alanlarda beslenmesi yasaklanmış ve bu nedenle sayısı giderek azalmıştır.
b.   Büyükbaş Hayvancılık
Türkiye’nin doğal koşulları genellikle büyükbaş hayvan yetiştiriciliğine uygun değildir. Bu nedenle büyükbaş hayvancılık belli yörelerde yaygındır. Sığır, manda, at, katır, eşek, deve gibi hayvanlara büyükbaş hayvan denilmektedir. Bunlar içerisinde en yaygın olarak beslenen hayvan sığırdır. Yağışlı bölgeler, uzun boylu otların yetişmesini sağladığından, daha çok yağışı fazla olan yörelerde büyükbaş hayvancılık yapılır. Türkiye’de Erzurum – Kars Bölümü’ndeki yaz yağışlarıyla yeşeren gür otlaklar, burada büyükbaş hayvancılığın yoğunlaşmasının temel nedenidir.
Sığır: Türkiye’de sığır yetiştiriciliği en fazla, Erzurum – Kars Bölümü ile Doğu Karadeniz Bölümü’nde yaygındır. Bu yörelerde yazlar serin ve yağışlı geçtiğinden gür otlaklar yetişir. Bunun sonucunda da sığır yetiştiriciliği kolaylaşır.
Manda: Bol sulu ve bataklık yörelerde beslenir. Sütü çok yağlı olduğundan kaymak ve yoğurt yapımında kullanılır. Türkiye’de daha çok Karadeniz Bölgesi’nde beslenir.
c.   Kümes Hayvancılığı
Küçükbaş ve büyükbaş hayvancılıktan sonra hayvancılığımızın en önemli uğraş alanıdır. Özellikle son yıllarda kent nüfusunun artması ve sağlığa daha yararlı olmasından dolayı beyaz et tüketimi artmış, kümes hayvancılığında çok büyük gelişmeler olmuştur. Ayrıca son yıllarda ihracat da artmıştır. Kümes hayvancılığı en çok Marmara Bölgesi’nde yapılır. Ege ve İç Anadolu bölgelerinde de oldukça yaygındır.
d.   İpek Böcekçiliği
İpek böceği yetiştirme ve ondan koza elde etme işine ipek böcekçiliği denir. Kozalardan ipek denilen dokuma ham maddesi elde edilir. İpek böceği tırtılları dut yaprağıyla beslendiklerinden, ipek böcekçiliği dut ağaçlarının bulunduğu yerlerde yapılmaktadır. Bilecik, Bursa, Sakarya, Balıkesir, Eskişehir, Diyarbakır, Antalya ve Ankara gibi illerde yaş koza üretimi yapılır. İpek böcekçiliği Marmara Bölgesi’nde daha yaygındır.
e.   Arıcılık
Türkiye, iklim ve bitki çeşitliliğinin fazla olmasından dolayı arıcılığa son derece elverişlidir. Türkiye’deki arıcılık, bal üretimine yönelik olarak yapılır. Az da olsa arı sütü, polen ve bal mumu üretilir. Arıcılık Türkiye’nin her yerinde yapılmakla birlikte, bu alanda ilk sırayı Karadeniz Bölgesi alır. Bu bölgeyi Ege Bölgesi izler. Türkiye’de üretilen balın önemli bir bölümü içeride tüketilir. Az bir bölümü de ihraç edilir.
Bazı illerimiz balları ile ünlüdür. Muğla, Aydın, Manisa, Ordu, Rize, Erzurum, Erzincan, Hakkari, Elazığ, Kars, Artvin bu illerin başlıcalarıdır.
3.   Su Ürünleri
Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili, sayısız göl ve akarsuyu bulunan su ürünleri potansiyeli yüksek bir ülkedir. Buna rağmen, ülkemizde tutulan balık ve kişi başına üretilen miktar, denize kıyısı olan ülkelere göre çok azdır. Bu olumsuz durum, balıkçılığımızın yeterince gelişmesini engelleyen bazı etkenlerden kaynaklanır. Balıkçılığın gelişmesi için yapılacak başlıca çalışmalar şunlardır:
-         Açık deniz balıkçılığı yapılmalıdır.
-         Tatlı su balıkçılığı teşvik edilmelidir.
-         Zararlı balık avlama yöntemleri önlenmelidir.
-         Kıyı kirlenmesi önlenmelidir.
-         Modern balıkçılık yöntemleri uygulanmalıdır.
-         Soğutuculu araçlarla taşıma olanakları artırılmalıdır.
-         Kültür balıkçılığı geliştirilmelidir.
-         Balıkların yumurtlama döneminde avlanması engellenmelidir.
-         Balıkçılara yeterli destek ve krediler verilmelidir.
a.   Deniz Balıkçılığı
Türkiye’deki su ürünlerinin büyük bir kısmı denizlerden elde edilmektedir. 1996 yılına göre, denizlerden elde edilen balık üretiminin % 67’sini Karadeniz, % 13’ünü Ege denizi, % 11’ini Marmara denizi ve % 9’unu Akdeniz karşılar. Türkiye’de avlanan deniz balıklarının önemli bir bölümü iç piyasada tüketilir. Bir miktar da ihraç edilir. Balıklardan elde edilen başlıca ürünler balık unu ve balık yağıdır.
b.   Tatlı Su Balıkçılığı
Bu balıkçılık akarsularda, tatlı su göllerinde ve barajlarda yapılır. Akarsu ve göllerimizde avlanan balık bakımından Van, Bursa, Isparta, Kırşehir illeri önde gelmektedir. Çünkü bu illerimizde, balık avlamada akarsuların yanı sıra göllerden de yararlanılır. Son yıllarda Keban, Karakaya, Seyhan, Hirfanlı, Atatürk gibi baraj göllerinde de balık üretim çalışmaları yapılmaktadır.
c.   Kültür Balıkçılığı
Ülkemizde iç sulardaki balıkların yeterince çoğalmaması ve bunun sonucunda ihtiyacı karşılayamaması insanları kültür balıkçılığına yöneltmiştir. Ülkemizde özellikle son yıllarda, temiz akarsu boylarında özel yapılmış havuzlarda kültür balıkçılığı yapılmaktadır. Kültür balıkçılığında daha çok alabalık ve sazan üretilmektedir.
d.   Diğer Su Ürünleri
Türkiye’deki su ürünlerinin büyük bir kısmını çeşitli türdeki balıklar oluşturur. Diğer önemli su ürünleri midye, istiridye, kalamar, ahtapot, v.s. dir. Bunlar dışında ekonomik değeri yüksek olan sünger çıkarılmaktadır. Bodrum ve Marmaris açıklarında sünger avcılığı yapılmaktadır.

TÜRKİYE’DE TARIM

Gerekli ve yararlı bitkileri yetiştirmek amacıyla toprak üzerinde yapılan çalışmaların bütününe tarım adı verilir. Geniş anlamı ile tarım; ekim ve dikim işleri, hayvancılık, ormancılık ve balıkçılık gibi etkinliklerin bütününü kapsar.
Türkiye Topraklarından Yararlanma
Topraklardan yararlanma, yer şekilleri ve iklim özellikleriyle çok yakından ilgilidir. Türkiye’nin büyük bir bölümünün dağlık ve platoluk arazilerden oluşması, ayrıca eğimi fazla arazilerin çokluğundan dolayı, topraklardan yararlanma olanakları azalmaktadır. Ayrıca bazı alanlarda, iklimin çok kurak ve soğuk olması da topraklardan yararlanma olasılığını azaltmaktadır. Ancak yine de var olan topraklardan, ülkemiz verimli bir şekilde yararlanabilirse, topraklarımız şu anda yeterli gelebildiği gibi, nüfus artışı olsa bile, gelecek yıllarda çok rahat yeterli olabilir.
Ekili ve dikili alan olarak adlandırılan sebze bahçeleri, bağlar, meyvelikler, zeytinlikler ile nadas alanları topraklarımızın % 36’lık bölümünü kaplamaktadır. Topraklarımızın her yıl belli bir bölümü nadasa bırakılmaktadır. Ancak son yıllarda sulama ve gübreleme olanaklarının gelişmesiyle, nadasa bırakılan alanlar giderek azalmaktadır.
Çayır ve otlaklar olarak bilinen meralar, Türkiye topraklarının % 32’sini kaplar. Bu kesimler, hayvanların doğal beslenme alanlarıdır. Çayır ve otlakların kapladığı alan, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da daha geniştir.
Orman alanları, topraklarımızın % 26’sını oluşturmaktadır. Ormanlar daha çok, sıcaklığın ve yağışın yeterli olduğu kıyı bölgelerinde toplanmıştır.
Türkiye topraklarının % 6’lık kısmı da elverişsiz arazidir. Bu yerler arasında; yüksek ve sarp kayalık alanlar, aşırı eğimli yamaçlar, dağ zirveleri, çalılıklar, bataklıklar ve kumsallar bulunur.
Türkiye’de tarım yapılan toprakların dağılışında; bölgeler arası farklılıklar vardır. Marmara, bölge yüzölçümüne göre, ekim dikim alanının en yüksek olduğu bölgedir. Marmara’yı sırası ile İç Anadolu, Ege, Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgeleri izler.
TÜRKİYE’DE TARIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Bir ülkede, toprakların dağılış biçimi, tarım yapılan toprakların genişliği tarımı etkileyen başlıca faktörlerdir. Ancak birim alandan alınan verimin fazla olup olmaması daha önemlidir. Türkiye’de tarım etkinliklerini ve tarımda verimliliği etkileyen faktörler şunlardır:
a.   Toprak ve Bakımı
Toprağın niteliği, tarım faaliyetlerini birinci derecede etkiler. Tarım topraklarında devamlı üretim yapılabilmesi, toprağın mineralce zengin olmasına bağlıdır. Sürekli olarak üzerinde tarım yapılan toprağın, çeşitli şekillerde bakımının yapılması gereklidir.
Topraklar, ülkemizde başta erozyona karşı korunmalıdır. Erozyon önlenmedikçe veya şiddeti azaltılmadıkça tarımsal verim, istenen düzeye ulaşamaz. Yamaçların ve akarsu yataklarının basamaklandırılması, ağaçlandırma, nöbetleşe ekim, toprağın eğim doğrultusunda sürülmemesi, eğimli yerlerin bağ ve meyvelik haline getirilmesi, v.s. erozyonu azaltan başlıca önlemlerdir.
Tarım arazilerinin suya aşırı doyması veya suyun toprağın üzerinde birikmesi tarım toprakları için önemli bir sorundur. Topraktaki fazla su, akaçlama (drenaj) çalışmalarıyla akıtılmalıdır.
Tarım topraklarımızın önemli bir sorunu da çoraklaşmadır. Çoraklaşma, toprakta fazla tuz birikmesiyle toprağın bitki yetişmesine imkan vermeyecek duruma gelmesidir. Çoraklaşmayı önlemek için, toprakların uygun bir biçimde sürülmesi, sulama ve gübreleme yapılması gereklidir.
Toprak bakımı sonucunda, hem topraklarımızın bozulması, hem de erozyonla taşınıp götürülmesi engellenir.
b.   Sulama
Türkiye’de tarımsal verimi etkileyen en önemli faktör sulamadır. Ülkemizin büyük bir bölümü kurak ve yarı kurak iklimin etkisindedir. Çoğu yerde tarımsal faaliyetin yoğunlaştığı yaz döneminde, kuraklık hüküm sürmektedir. Bu durum tarımdaki su ihtiyacını artırmaktadır. Ayrıca yağışların düzensizliği özellikle tahıl tarımının yaygın olduğu sahalarda, her yıl üretimde dalgalanmalara neden olmaktadır. Sulama olanaklarının geliştiği yerlerde;
-         Tarım iklime bağlı olmaktan genel olarak kurtulur.
-         Yılda birden fazla ürün alınabilir.
-         Toprak her yıl kullanılabilir.
-         Üretimde süreklilik sağlanır.
-         Nadas tarımı azalır veya sona erer.
-         Üretimde dalgalanmalar önlenir.
-         Ürün artışı meydana gelir.
-         Özellikle sebze tarımı yaygınlaşır.
-         Tarımın milli gelir içindeki ve ihracatındaki payı artar.
Türkiye’de sulamaya en az Karadeniz Bölgesi’nin kıyı kesimlerinde, en çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durum yağış ve buharlaşma koşullarıyla ilgilidir.
c.   Gübreleme
Sulamadan sonra verimi artıran en önemli faktör gübrelemedir. Toprağın devamlı kullanılması, minerallerin azalmasına neden olmakta ve verimi azaltmaktadır. Gübreleme ve mineral takviyesi yapılarak toprağın verimi artırılmaya çalışılır.
Türkiye’de sulamanın yaygınlaşmasıyla birlikte, özellikle 1960’lardan itibaren gübre kullanımı artmaya başlamıştır. Bugün topraklarımızın önemli bir kısmında doğal ve suni gübre kullanımı yaygınlaşmıştır. Ancak hektar başına düşen gübre kullanım miktarı, henüz arzu edilen düzeyin altındadır.
Türkiye’de gübre fabrikalarındaki üretim, ihtiyaca cevap veremediğinden gübre dış alımı yapılmaktadır. İthal edilen gübre, çiftçiye ucuza mal olması için sübvanse edilir. Yani, alındığı fiyatın altında satılır.
d.   Tohum Islahı
Tarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilgilidir. Günümüzde gen çalışmaları yoluyla, yüksek verim kapasitesine sahip tohumlar elde edilmektedir. Türkiye’de bu amaçla Devlet Üretme Çiftlikleri ve Tohum Islah İstasyonları kurulmuştur. Yapılan araştırmalar, kaliteli tohum kullanımının tarımsal verimi en az % 10 oranında artırdığını ortaya koymuştur.
e.   Makineleşme
İnsan emeği yada hayvan gücünün yerine yaygın bir biçimde makine kullanımına makineleşme denir. Makineleşme yoluyla hem verim yükselir, hem de üretim artar.
Türkiye’de1950’den sonra, tarımda makineleşme sürekli gelişme göstermiştir. Bunun sonucunda mera ve otlak alanları tarım alanlarına çevrilerek tarımsal üretimde önemli artışlar sağlanmıştır.
Türkiye’de bazı alanlarda, makineli tarıma tam geçilememiştir. Bunun nedenleri şunlardır:
-         Makine kullanımına elverişli olmayan arazilerin varlığı (Doğu Karadeniz Bölümü gibi)
-         Makine fiyatlarının çiftçinin alım gücünün üzerinde olması
-         Bazı bölgelerde iş gücünün daha ucuz olması
-         Makine kullanımının ekonomik olmayacağı küçük işletmelerin bulunması
Türkiye’de makineli tarımla birlikte tarım alanlarında artış olmuş, tarım ürünlerinin işlenmesi ve hasadında kolaylıklar sağlanmış, bu da üretim artışına neden olmuştur. Ayrıca makineli tarımla birlikte mera alanlarının azalması hayvancılığı olumsuz etkilemiş, iş gücü ihtiyacının azalması işsizliğe ve göçlere yol açmıştır.
f.    Zirai Mücadele
Tarladaki ürünün hastalık ve zararlılara karşı korunması, tarım hayatının önemli sorunlarındandır. Türkiye’de çok sayıda bitki hastalığı ve bitki zararlıları görülmektedir. Bunlar, birçok üründe önemli zararlara yol açabilmektedir. Bu yolla kaliteli tohumlar da hastalıklı duruma gelmektedir. Hem kaliteli tohumların, hem de kaliteli ürünlerin zarar görmemesi için hastalık ve zararlılarla etkili biçimde mücadele edilmelidir.
g.   Pazarlama
Türkiye’de tarım ürünlerindeki üretimin artması, pazarlamanın öneminin anlaşılmasını sağlamıştır. Tarım ürünlerinin pazarlanması, devlet ve özel kuruluşlar tarafından yapılmaktadır.
Devlet, tarım ürünlerinin alımına, kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla katılmaktadır. Bu kuruluşlar, destekleme alımı ve taban fiyat politikasını yürütmek için kurulmuşlardır.
Destekleme alımı ve taban fiyat uygulaması; fındık, tütün, şeker pancarı, buğday, çay, pamuk gibi dayanıklı ve sanayiye yönelik ürünlerde uygulanır.
h.   Tarımı Destekleyen Kuruluşlar
Türkiye’de tarıma destek sağlayan çeşitli kuruluşlar bulunmaktadır. Bu kuruluşların başlıcaları ve yaptıkları faaliyetler şunlardır:
Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK): Üreticilerin her türlü tarım araç gereçlerini üretip satmakta, üreticilere fide, hayvan, gübre ve tohumluk temin etmektedir.
Devlet Su İşleri (DSİ): Kurduğu bent, gölet, baraj ve sulama şebekesiyle tarımın sulama ihtiyacını karşılamaktadır.
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM): Türkiye’de bitki ve hayvan üretimini artırmaya, ürünleri çeşitlendirmeye ve ürün kalitesini yükseltmeye çalışmaktadır.
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO): Üreticilerin ürünlerini satın alarak depolamakta ve daha sonra bu ürünleri iç piyasaya vermekte yada ihraç etmektedir.
Ziraat Bankası: Çiftçilere tarımsal kredi vermektedir.
Tarım Kredi Kooperatifleri: Çiftçinin tarımsal alet, ekipman, gübre, tohum ve ilaç teminini sağlar. Aynı zamanda sermaye ihtiyacını karşılar.
Yukarıdaki kuruluşlardan başka; Çaykur, Çukobirlik, Tariş, Fiskobirlik, Devlet Üretme Çiftlikleri, Toprak Su ve Zirai Mücadele Teşkilatı gibi tarımı destekleyen birçok kuruluş vardır.
TARIM İŞLETME METOTLARI
Aynı fiziki koşullara sahip olan tarım alanlarından farklı verim alınması, uygulanan tarım metotlarından da kaynaklanmaktadır. Başlıca tarım işletme metotları şunlardır:
a.   İntansif (Yoğun) Tarım
Modern tarım yöntemi olarak da bilinir. Nüfus yoğunluğunun fazla, tarım alanlarının sınırlı olduğu ülkelerde ve bölgelerde gelişmişlik derecelerine göre uygulanır. Hollanda, Belçika, Almanya, İsrail, Japonya intansif tarımın en yoğun uygulandığı ülkelerdir.
Bu metotta, birim alandan en yüksek verim elde etme amaçlanır. Bunun için sulama, gübreleme, tohum ıslahı ve makine kullanımı gibi verimi artıran tüm yöntemler uygulanır. Üretimde yıllar arasında çok farklılıklar olmaz. Elde edilen verim ve gelir fazla olur. Ülkemizde Marmara, Ege ve Akdeniz ovalarında intansif tarım metodu yaygındır.
b.   Ekstansif (Yaygın) Tarım
Tarım alanlarının geniş, nüfus yoğunluğunun fazla olmadığı ülkeler ile gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Bu tarım yöntemi Arjantin, Brezilya, Hindistan gibi ülkelerde yaygındır. Bu metotta toprak yoğun bir şekilde işlenmez. İklim koşullarına göre verimde değişiklik olabilir. Ülkemizde İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde ekstansif tarım yaygındır.
c.   Nadaslı (Kuru) Tarım
Bu tarıma, ilkel tarım metodu da denir. Yağışların yetersiz olduğu ve sulama yapılamayan sahalarda uygulanır. Topraklardan iki yılda bir ürün alınır. Ürün ekilemeyen yıllarda toprak sürülerek havalandırılır. Böylece su depolanması ve mineral zenginleşmesi sağlanır. Ülkemizde en fazla İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde uygulanır. Karadeniz kıyılarında ise yağışlı iklimden dolayı nadas tarımına ihtiyaç yoktur.
d.   Sera Tarımı
Türkiye’de kışların ılık geçtiği, güneşli gün sayısının fazla olduğu Akdeniz ve Ege kıyılarında yaygın olarak kullanılan tarım yöntemidir. Bu yöntemde şeffaf örtülerle kapatılan alanlarda, daha çok kış ve ilkbahar mevsimlerinde vaktinden önce sebze meyve üretimi yapılır. Bu sayede ülkemizde her mevsim taze sebze ve meyve bulunabilir.
e.   Münavebeli Tarım
Tarım alanlarında her yıl aynı ürünün ekilmesi yerine, dönüşümlü olarak bir yıl buğday, diğer yıl tütün, pamuk gibi değişik ürünlerin ekilme yöntemidir. Başka bir ifade ile ürünlerin nöbetleşe ekilmesidir. Bu tarım yöntemiyle, toprağın mineral durumu dengelenir ve verimde büyük düşmeler engellenir.
TARLA VE BAHÇE KÜLTÜRLERİ
Ekim, dikim, sulama, gübreleme gibi işlemler sonucunda topraktan elde edilen ürünler tarla ve bahçe kültürleri adı altında toplanır. Tahıllar, baklagiller, sanayi bitkileri, yağ bitkileri, yem bitkileri, sebze, meyve, zeytin, bağcılık ve çay üretimi tarla ve bahçe kültürleri olarak bilinir. Şimdi sırayla bunları inceleyelim:
a.   Tahıllar
Buğday: Orta kuşakta yarı kurak iklim bölgelerinde yetişen ve ülkemizde en yaygın üretilen tarım ürünüdür. İlkbahar döneminde filizlenmek ve büyümek için yağış, yaz döneminde ise olgunlaşmak için kurak ve sıcak bir ortam ister. Bu özelliği nedeni ile Türkiye’nin yaz yağışları alan Karadeniz Bölgesi kıyı kuşağı ile Kuzeydoğu Anadolu dışında kalan hemen her yerinde buğday yetiştirilmektedir.
Buğday tarımı ülkemizde, daha çok kuru tarım yöntemi ile yapıldığından, üretimde yıllar arasında dalgalanmalar görülmektedir. Türkiye’de en fazla buğday üretimi İç Anadolu Bölgesi’nde yapılır. Daha sonraki sıraları ise Marmara ve Akdeniz bölgeleri alır. Konya, Ankara ve Adana ise il olarak ilk üç sırayı paylaşır. Türkiye buğday üretiminde, Dünya’da ilk sıralarda yer alır. Ancak, ürettiğine yakın bir miktarı tükettiği için, buğday dış ticarette önemli bir yer tutmaz.
Arpa: Türkiye’de buğdaydan sonra en çok üretilen tahıl ürünüdür. Arpanın ekim alanı, buğday ile paralellik gösterir. Ancak, arpa düşük sıcaklığa dayanabildiğinden ve kısa sürede gelişip olgunlaştığından, buğdayın iyi yetişmediği birçok yerde de yaygınlık kazanmıştır. Arpa, daha çok yem olarak kullanılır. Bira sanayiinin de temel ham maddesidir. Türkiye arpa üretiminin yarısına yakınını İç Anadolu Bölgesi gerçekleştirir. Bunu Güneydoğu Anadolu ile Ege bölgeleri takip eder. İklim bakımından arpa üretimine en az elverişli yer, Doğu Karadeniz Bölümü’dür.
Mısır: Yaz döneminde yağış alan veya sulama yapılan sahalarda yetiştirilir. Mısır, Türkiye’nin Karadeniz kıyı kesiminde doğal yetişme olanağı bulmuştur. Buna bağlı olarak, mısır üretiminde uzun yıllar boyunca, Karadeniz Bölgesi ilk sırayı almıştır. Son yıllarda, mısırdan yemeklik yağ üretilmeye başlayınca, bu bitki, sanayi bitkileri arasına girmiş ve özellikle Çukurova’daki üretimi yaygınlaşmıştır. Bunun sonucunda da, Akdeniz Bölgesi mısır üretiminde Karadeniz Bölgesi’ni geçmiştir. Akdeniz Bölgesi Türkiye üretiminin yaklaşık % 41’ini karşılar. Daha sonra Karadeniz, Marmara ve Ege bölgeleri gelir. Türkiye’nin iç kesimlerinde mısır üretimi oldukça azdır.
Pirinç (Çeltik): Pirinç, çeltik bitkisinin tohumlarının kabuklarından ayrılmasıyla elde edilir. Bu nedenle yetiştirilen bitkiye çeltik, işlenerek elde edilen ürüne pirinç denir.
Çeltik bitkisinin, yetişme süresi boyunca yüksek nem ve sıcaklık isteği vardır. Su içinde yetişmekle birlikte, başaklarının olgunlaşıp hasat işleminin bitinceye kadar kurak bir dönem gereklidir. Çeltik tarımında makine kullanımı çok azdır. Tarım daha çok insan emeğine dayanır.
Türkiye’deki pirinç üretiminin yarısından fazlasını Marmara Bölgesi gerçekleştirir. Bu bölgemizi Karadeniz Bölgesi izler. Daha sonra Akdeniz Bölgesi gelir. Marmara Bölgesi’ndeki başlıca üretici il olan Edirne, Türkiye pirinç üretiminin üçte birine yakınını sağlar. Diğer üretici iller; Çorum, Samsun, Sinop, Kastamonu, Adana ve Diyarbakır’dır. Türkiye’de üretilen pirinç ihtiyacımızı karşılamaz. Bu nedenle her yıl önemli miktarlarda pirinç ithalatı yapılır.
Pirinç tarlaları su ile dolu olduğundan sivrisinek üremesine neden olur ve sıtma hastalığı için zemin hazırlar. Bundan dolayı devlet ekim alanlarını sınırlandırmıştır.
Diğer Tahıllar: Yukarıda anlatılan tahıllardan başka, Türkiye’de çavdar, yulaf ve kuş yemi gibi tahılların da üretimi yapılır. Bu tahıl ürünleri, verimi düşük topraklarda yetişebildikleri ve kuraklığa dayanıklı oldukları için, diğer tahılların yetiştirilemediği yerlerde yetiştirilir. Bu tahıllar daha çok hayvan yemi olarak kullanılır. Ayrıca çavdardan alkol, yulaftan bisküvi sanayilerinde faydalanılır.
b.   Baklagiller
Mercimek: Türkiye’nin az çok her tarafında yetişebilen mercimek, tarım ürünleri arasında nem ihtiyacı en az olan bitkilerdendir. Olgunlaşma döneminde sıcak ve kurak bir iklim ister. Her türlü toprak koşullarına dayanıklıdır. Türkiye’deki mercimek üretiminin üçte ikisinden çoğu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden elde edilir. Daha sonra İç Anadolu Bölgesi gelir. Güneydoğu Anadolu’da kırmızı mercimek, İç Anadolu’da ise yeşil mercimek üretimi yaygındır.
Nohut: Yarı kurak iklim koşullarında yetişebilen nohut, en çok İç Anadolu Bölgesi’nde üretilir. Üretimin yaklaşık üçte birini bu bölge karşılar. Baklagiller içerisinde en fazla üretim miktarına sahiptir.
Fasulye: Yüksekliği 200 metreyi aşmayan ve yaz döneminde sulanabilen yerlerde yetiştirilebilir. En önemli yetişme alanları, kıyı bölgelerindeki ovalardır. Özellikle, Çukurova ve Antalya ovaları ile Güney Marmara Bölümü’ndeki ovalarda fasulye tarımı yaygın olarak yapılır. İç bölgelerde ise akarsu boylarındaki tarlalarda yetiştirilir.
Bakla: Türkiye’de bakla, taze iken sebze olarak kullanılır. Ancak çoğunlukla kuru taneleri yem olarak kullanılır. Seracılığın gelişmesine bağlı olarak taze bakla üretimi Akdeniz ve Ege bölgelerinde yaygınlaşmıştır. Kuru bakla üretiminde ise Marmara Bölgesi başta gelir. Marmara Bölgesi’ndeki Balıkesir ve Çanakkale illeri en çok kuru bakla üretilen illerdir.
c.   Sanayi Bitkileri
Tütün: Tütün bir sıcak iklim bitkisidir. Yamaç arazilerdeki kıraç topraklarda iyi yetişir. Nemli havayı sevmekle birlikte, taban suyunun yüksek olmaması gerekir. Olgunlaşma ve hasat döneminde kurak iklim koşulları ister. Her türlü toprakta tütün tarımı yapılabilir. Tütün, Türkiye’nin önde gelen gelir kaynaklarındandır. Türkiye’de tütün tarımı devlet denetiminde ve belirli bölgeler ile yörelerde yapılır. Bunun nedenleri kaliteyi korumak ve pazarlama sorununun ortaya çıkmasını engellemektir.
Türkiye’deki tütün üretiminin yarısını Ege Bölgesi gerçekleştirir. Daha sonra Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz bölgeleri gelir. Türkiye Dünya’da, tütünlerinin yüksek kalitesiyle tanınmıştır.
Pamuk: Bir sıcak iklim bitkisi olan pamuk, yetişme döneminde sıcak ve kurak iklim ister. Pamuk yetiştirilecek toprağın suyu tutmaması, geçirimli olması gerekir. Bu nedenle pamuk tarımında alüvyal topraklar tercih edilir. Pamuk bitkisi ürün verdiği dönemlerde tabandan sulanmalıdır.
Pamuk üretiminde Güneydoğu Anadolu Bölgesi başta gelir. Türkiye üretiminin % 48’ini bu bölgemiz gerçekleştirir. İkinci sırayı Ege Bölgesi, üçüncü sırayı Akdeniz Bölgesi alır. Pamuk, dokuma ve tekstil sanayisinin hammaddesidir. Pamuk bitkisinin tohumu (çiğit) yemeklik yağ sanayisinde de hammadde olarak kullanılır. Dünya’da sayılı pamuk üreticileri arasında yer alan Türkiye, pamuk ihracatında ilk sıralarda bulunmaktadır.
Şeker Pancarı: Türkiye’deki şeker pancarı üretimi, 1926 yılında Uşak ve Alpulu (Kırklareli) şeker fabrikalarının yapılmasıyla başlamıştır. Şeker pancarı hasadından hemen sonra işlenmesi gerektiğinden, önce fabrikası kurulmuş sonra onun çevresinde üretilmeye başlanmıştır.
Şeker pancarının fazla sıcaklık isteği yoktur. Ancak yetişme ve ürün verme döneminde tabandan sulanması gerekir. Bu nedenle şeker pancarı tarımı yapılan alanlarda sulama olanakları gelişmiştir.
Türkiye’deki şeker pancarı üretiminin yarısına yakınını İç Anadolu Bölgesi gerçekleştirir. Bu bölgemizi Karadeniz ve Marmara bölgeleri izler. Şeker pancarından şeker elde edildikten sonra, geriye kalan küspesi iyi bir hayvan yemidir. Bu nedenle besi ve ahır hayvancılığı daha çok şeker fabrikaları çevresinde yoğunluk kazanmıştır.
Keten ve Kenevir: Keten ve kenevir tropikal bölge bitkilerindendir. Keten liflerinden keten kumaş, kot bezi, iç çamaşırı, yazlık elbise, v.s. yapılır. Tohumlarından da bezir yağı elde edilir. Kenevirin liflerinden halat, urgan ve çuval yapılır. Kenevirden uyuşturucu da elde edildiği için, üretimi devlet kontrolündedir. Kastamonu, Şanlı Urfa, Samsun, Çorum, Yozgat ve İzmir illerinde kenevir üretimi yapılır. Keten üretiminin tamamına yakını ise Kocaeli ilinden sağlanır.
Anason: Baharatlı tohumları için yetiştirilir. Hamur işlerinde ve yemeklerde kullanılır. Anason çayı, yatıştırıcı olarak içilir. Türkiye’de üretilen anason daha çok rakı üretiminde kullanılmaktadır. Üretiminin yarıdan fazlasını Burdur ili karşılar. Antalya, Denizli ve Muğla anason üretiminin yapıldığı diğer illerdir.
d.   Yağ Bitkileri
Ayçiçeği: Bir yaz bitkisidir. Yetişme döneminde yağış ve sulama, olgunlaşma döneminde kuraklık ister. Buna bağlı olarak, Doğu Karadeniz kıyı kesimi ile Erzurum – Kars yöresinde tarımı yapılamaz.
Ayçiçeği tarımı başta Trakya olmak üzere, Marmara Bölgesi’nde oldukça yaygındır. Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve Balıkesir illerinde üretim yoğun olarak  yapılır. Marmara Bölgesi’nden sonra İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde ayçiçeği üretimi önem kazanmıştır. Ayçiçeği tarımının en çok Marmara Bölgesi’nde yapılmasının nedeni, Balkan ülkelerinden gelen göçmen Türk nüfusu yolu ile ilk kez bu ürünün tarımının Trakya’dan yurdumuza girmesidir.
Türkiye’de tüketilen bitkisel yağların yaklaşık yarısı ayçiçeğinden elde edilir. Türkiye, ayçiçeği yağı üretiminde Dünya’da ilk sıralarda bulunmaktadır.
Haşhaş: Uyuşturucu yapımında kullanılmasından dolayı devletin denetimi altında, sınırlı alanlarda ve az miktarlarda yetiştirilen bir bitkidir. Doğal koşullara karşı çok hassas olduğu için, don olayları ve yağmurdan büyük zarar görür. Özellikle kapsüllerinin toplandığı dönemde yağmur yağması, haşhaşın değerini düşürür. Haşhaş bitkisinin sakızından tıpta çok kullanılan ilaç ve uyuşturucu elde edilmektedir. Ayrıca tohumundan yemeklik yağ elde edilmekte ve tohumların küspesi de hayvan yemi olarak kullanılmaktadır.
Türkiye’de haşhaş üretiminin üçte ikisini Ege Bölgesi karşılar. Bu bölgedeki üretim Afyon, Kütahya, Uşak, Denizli illerinden sağlanır. Geri kalan kısım İç Anadolu Bölgesi’nde üretilir. İç Anadolu’da üretimin tamamına yakını Konya iline aittir. Diğer bölgelerde de yetişebildiği halde, devlet ekimine izin vermediğinden üretilmemektedir.
Soya Fasulyesi: Yağı insan beslenmesinde, unu ise yem olarak kullanılır. En çok Akdeniz Bölgesi’nde ve Orta Karadeniz Bölümü’nde üretilir. Türkiye soya üretiminin %90’dan fazlasını Akdeniz Bölgesi karşılar. Yetişme devresi kısa olduğundan ikinci ürün olarak ekilir.
Susam: Ilıman iklim bitkisidir. Tohumlarından yağ elde edilir. Tahin helvası yapımında ve pastacılıkta kullanılır. Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde susam tarımı yapılmaktadır.
Yer Fıstığı: Sıcak ve nemli iklim koşulları ile gevşek topraklarda tarımı yapılır. Yer fıstığı çerez olarak kullanıldığı gibi, sabunculukta ve sıvı yağ elde etmede de kullanılır. Türkiye üretiminin büyük kısmını Akdeniz Bölgesi karşılar. Ayrıca Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin batı kesimlerinde de üretilmektedir.
Kolza ve Aspir: Bu ürünlerden de yağ çıkarımında faydalanılır. Küspeleri, hayvan yemi olarak kullanılır. Kolza en çok Trakya’da, aspir ise Bursa, Balıkesir, Eskişehir ve Kütahya’da üretilmektedir.
e.   Yem Bitkileri
Yem bitkilerinden yonca, Türkiye’nin her tarafında yetiştirilir. Yonca, kolay yetiştirilebilen ve yılda birden fazla biçilebilen bir bitkidir. Ot verimi ve kalitesi yüksektir. Korunga, yoncanın yetiştirilmediği verimsiz topraklarda yetiştirilir. Genelde kuru ot olarak tüketilir. Çekirdeklerinin bal özü taşıması nedeniyle arıcılık bakımından da önemlidir. Burçak, daha çok koyun yemi olarak tercih edilir. Türkiye’de yaygın olarak üretilir. Fiğ ise yeşil ya da kuru ot olarak hayvan beslenmesinde kullanılır.
f.    Sebzecilik
Türkiye’de hemen her türlü sebze yetiştirilmektedir. Sebzeler, tahıllardan farklı olarak sulama isteyen ve yoğun emek harcanarak üretilen ürünlerdir. Ayrıca kış aylarındaki seracılık sayesinde, üretimi devam ettirilerek kesintiye uğramaz.
Sebze üretiminde ilk sırayı Akdeniz Bölgesi alır. Bu bölgede kış mevsimi ılık olduğundan, seralarda kışın sebze üretilmektedir. Ayrıca tarla sebzeleri de, ilk önce Akdeniz Bölgesi’nde üretilir. Ege Bölgesi, Akdeniz’den sonra en çok sebze üretilen bölgedir. Özellikle Kıyı Ege ovalarında yaygın olarak sebze tarımı yapılmaktadır. Marmara Bölgesi’nde daha çok Bursa, Balıkesir ve Çanakkale illerinde sebze üretimi yaygındır. Karadeniz kıyı kesiminde, fazla yağıştan dolayı sebzecilik pek gelişmemiştir. Ancak Orta Karadeniz Bölümü’ndeki Çarşamba ve Bafra ovalarında sebze tarımı yoğun olarak yapılır. İç Anadolu Bölgesi’nde Niğde ve Nevşehir çevresinde patates tarımı çok yaygındır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde GAP ile birlikte, sulanan alanların genişlemesine bağlı olarak sebzecilik gittikçe gelişmektedir. Doğu Anadolu’da ise Elazığ, Malatya, Muş gibi ovalarda kısa yaz devresinde az da olsa sebze tarımı yapılmaktadır.
g.   Meyvecilik
Türkiye’de değişik iklim özellikleri ve toprak türlerine bağlı olarak çok çeşitli meyve yetiştirilmektedir. Türkiye’deki dikili alanların yaklaşık % 40’ı meyvelere ayrılmıştır. Bu yüzden meyvecilik tarım hayatında önemlidir. Ülkemizdeki meyve üretim miktarları oldukça yüksektir. Çoğu yaş olarak tüketilen meyvelerin bir kısmı kurutularak önemli ölçüde ihraç edilir. İç ve dış ticaretimizde önemli yeri olan meyveler; fındık, turunçgil, incir, elma ve antep fıstığıdır.
Fındık: Ilıman ve serin iklim bölgelerinin bitkisidir. Don olayı ve yaz kuraklığı verimi düşürür. Türkiye’deki fındık üretiminin yaklaşık % 76’sını Karadeniz Bölgesi sağlar. Ordu, Giresun, Trabzon, Samsun, Bolu, Düzce (Akçakoca çevresi) ve Zonguldak üretimin yoğun olduğu illerdir. Fındık üretiminin geri kalan bölümü Marmara Bölgesi’nden sağlanır. Adapazarı ve İzmit bölgedeki başlıca üretici illerdir.
Türkiye, hem üretim bakımından, hem de üretilen fındığın kalitesi bakımından Dünya’da ilk sırada gelmektedir. ABD, İsviçre, Almanya ve Belçika başlıca fındık ihraç edilen ülkelerdir.
Turunçgiller: Narenciye adı da verilen bu ürünler, portakal, limon, mandalina, greyfurt ve turunçtan oluşur. Anavatanı Güneydoğu Asya’dır. Humusça zengin alüvyal topraklarda iyi yetişen turunçgiller, yüksek sıcaklık ve bol yağış ister. Yağışın yeterli olmadığı yaz aylarında sulanması gerekir. Don olayları meyveye ve ağaca zarar verir. 0 ºC’nin hemen altında meyveleri, -2 ºC’de dalları ve -7 ºC’de ağacın kendisi donmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı, turunçgil tarımı deniz kenarlarında yaygınlaşmıştır. Akdeniz Bölgesi’nin kıyı kesimi üretimin % 91’ini sağlar. Geri kalanı ise, Ege kıyılarındaki Muğla, İzmir, Aydın illerinden karşılanır. Kışları ılık geçtiğinden, bir miktar da Rize kıyılarında yetiştirilir.
İncir: Yetişebilmesi ve meyve verebilmesi için yüksek sıcaklık ister. Soğuğa ve don olaylarına karşı duyarlıdır. Meyve döneminin yağışsız geçmesi gerekir. Alüvyal topraklarda daha iyi yetişir. İncir, aradığı iklim ve toprak koşullarını, en iyi olarak Ege Bölgesi’nin kıyı kesiminde bulmuştur. Bunun sonucu olarak Ege Bölgesi üretimde ilk sırayı alır. Aydın ve İzmir yoğun olarak incir tarımının yapıldığı illerdir. Akdeniz ve Karadeniz kıyı kesimi ile Güney Marmara ve Güneydoğu Anadolu’da da bir miktar incir yetiştirilir. Türkiye incir üretiminde Dünya’da ilk sıradadır.
Elma: Türkiye’de üzüm ile birlikte en çok yetiştirilen ve üretim alanı en geniş olan meyve elmadır. Her türlü iklime uyum sağlamıştır. Az kireçli ve derin topraklarda yüksek verim sağlar. Elma üretiminde İç Anadolu Bölgesi ilk sırayı, Akdeniz Bölgesi ikinci sırayı alır. Niğde, Konya, Karaman, Amasya ve Isparta elma üretiminin yoğun olarak yapıldığı illerdir.
Antep Fıstığı: Dünya’nın oldukça sınırlı bölgelerinde yetişen ve meyvesi kuru yemiş olarak kullanılan bir bitkidir. Volkanik topraklarda daha iyi yetişmektedir. Fazla nem ve yağış istemez. Yaz kuraklığına ve sıcaklığına dayanıklıdır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi üretimin çoğunu karşılar. Gazi Antep, Şanlı Urfa, Adıyaman ve Siirt başlıca üretici illerdir. Bu illerin dışında Bitlis, Hatay, Mersin (Gülnar) ve İzmir illerinde de az miktarda üretilir. Antep fıstığı bir yıl çok, diğer yıl az ürün veren bir bitkidir.
Türkiye dışında, İran ve ABD ile Lübnan dağlarının belirli kesimlerinde sınırlı da olsa antep fıstığı üretimi yapılmaktadır.
Diğer Meyveler: Yukarıda anlatılan meyve çeşitlerinden başka, Türkiye’de daha birçok meyve yetiştirilmektedir. Bunların çoğunluğu iç tüketime yöneliktir. Muz, şeftali, kayısı, ceviz, badem, erik, vişne ve kiraz bunların başlıcalarıdır. Bunlardan muz, yalnızca Akdeniz Bölgesi’nde üretilmekte ve üretim yetmediğinden ithalatı yapılmaktadır. Buna karşın en çok Doğu Anadolu Bölgesi’nde üretilen kayısının ihracatı yapılmaktadır. Son yıllarda kivi ve avokado da Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinin kıyı kesiminde yetiştirilmeye başlanmıştır.
h.   Zeytincilik
Yeryüzündeki yetişme alanı en dar olan bitki zeytindir. Kışın yüksek sıcaklık ister ve yaz kuraklığına dayanıklıdır. Zeytin, antep fıstığı ve badem gibi bir yıl çok, izleyen yıl az ürün veren bir bitkidir.
Türkiye’deki en uygun yetişme koşullarını Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinin kıyı kesimlerinde bulmuştur. Ülkemizdeki en geniş zeytinlikler, Ege Bölgesi’nde ve Edremit Körfezi çevresinde toplanmıştır. Ege Bölgesi üretimde ilk sırayı alır. Daha sonra Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri gelir.
Zeytin, yeryüzünün sınırlı bölgelerinde üretilir. İnsan sağlığı açısından son derece faydalı bir tarım ürünüdür. Sofralık olarak tüketildiği gibi yağı çıkarılarak da kullanılır.
ı.    Bağcılık
Bağlarda üzüm üretimi yapılır. Üzüm asmasının ve üzüm çubuğunun dikili olduğu arazilere bağ adı verilir. Üzüm bitkisi kışın -40 ºC sıcaklığa kadar dayanıklıdır. Olgunlaşma ve hasat döneminde kurak bir devre gereklidir. Humusça zengin kuvvetli topraklarda iyi yetişir. Yazların yağışlı geçmesinden dolayı, Doğu Karadeniz kıyı kesiminde ve Doğu Anadolu’nun sıcaklığı yetersiz yüksek yerlerinde bağcılık yapılmaz.
Ege Bölgesi, bağcılığın en yaygın olduğu ve en çok üzüm üretilen bölgedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi ikinci sırayı alır. Türkiye bağcılık alanlarının genişliği ve üzüm üretimi ile Dünya’da ilk sıralarda yer alır. Kuru üzüm üretiminde Türkiye birinci sıradadır.
j.    Çay
Tropikal iklim bölgelerinin tarım ürünüdür. Nemli sıcak veya nemli ılıman iklim koşullarında tarımı yapılabilir. Kireçsiz ve kalınlığı çok olan topraklarda iyi yetişir. Türkiye’de yalnızca Doğu Karadeniz Bölümü kıyı kesiminin iklim ve toprak koşullarına uyum sağlamıştır. Türkiye’deki çay üretiminin dörtte üçü Rize ilinden sağlanır. Trabzon, Artvin, Giresun ve Ordu diğer üretici illerdir.
Bahçelerden toplanan yaş çay yapraklarının, aynı gün içinde atölye ve fabrikalarda işlenmeye başlanması gerekir. Günlük çay yaprakları, birtakım işlemlerden geçerek kuru çay elde edilir. Türkiye’de kuru çay üretimi devlet ve özel sektör tarafından gerçekleştirilir. Üretim, tüketimden fazladır. Bu nedenle üretilen çayın bir kısmı ihraç edilir.
k.   Seracılık
Seracılık, kış sıcaklıklarının belirli bir sıcaklığın altına inmediği yerlerde yapılır. Kış sıcaklıklarının düşük olduğu yerlerde seracılık ekonomik olmaktan çıkar. Türkiye’deki seraların ısıtılmasında daha çok Güneş’ten yararlanılmaktadır. Ancak son yıllarda kaplıca suları ile ısıtılan seralar yaygınlaşmaktadır.
Ülkemizde Hatay’dan İzmir’e kadar uzanan kıyı şeridinde seracılık önemli bir tarım faaliyeti haline gelmiştir. En yoğun olarak yapıldığı bölge Akdeniz Bölgesi’dir. Türkiye’deki seraların hemen hemen yarısı Antalya’dadır. İkinci sırayı Mersin ili almaktadır. Son yıllarda seralarda çiçek üretimi de birçok yerde önem kazanmıştır. İzmir, Yalova ve Antalya çiçek seracılığında önem kazanan illerdir.
Turfanda sebzecilik ise, bir mevsim başı üretim faaliyetidir. Bazı sebze ve meyvelerin, açık hava koşullarında erkenden yetiştirilip pazarlanması esasına dayanır. İlkbaharın erken başladığı yörelerimizde, sebze ve meyveler erken olgunlaşırlar ve 30 – 40 gün önceden pazarlara sunulurlar. Bu üretim faaliyetine turfanda sebzecilik, bu sebzelere de turfanda sebze denir. Turfanda sebze ve meyvecilikte Adana, Antalya ve Mersin illeri ilk üç sırayı paylaşırlar.

YATMA ZAMANI

GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...