coğrafya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
coğrafya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ocak 2014 Çarşamba

TÜRKİYE’DE TARIM

Gerekli ve yararlı bitkileri yetiştirmek amacıyla toprak üzerinde yapılan çalışmaların bütününe tarım adı verilir. Geniş anlamı ile tarım; ekim ve dikim işleri, hayvancılık, ormancılık ve balıkçılık gibi etkinliklerin bütününü kapsar.
Türkiye Topraklarından Yararlanma
Topraklardan yararlanma, yer şekilleri ve iklim özellikleriyle çok yakından ilgilidir. Türkiye’nin büyük bir bölümünün dağlık ve platoluk arazilerden oluşması, ayrıca eğimi fazla arazilerin çokluğundan dolayı, topraklardan yararlanma olanakları azalmaktadır. Ayrıca bazı alanlarda, iklimin çok kurak ve soğuk olması da topraklardan yararlanma olasılığını azaltmaktadır. Ancak yine de var olan topraklardan, ülkemiz verimli bir şekilde yararlanabilirse, topraklarımız şu anda yeterli gelebildiği gibi, nüfus artışı olsa bile, gelecek yıllarda çok rahat yeterli olabilir.
Ekili ve dikili alan olarak adlandırılan sebze bahçeleri, bağlar, meyvelikler, zeytinlikler ile nadas alanları topraklarımızın % 36’lık bölümünü kaplamaktadır. Topraklarımızın her yıl belli bir bölümü nadasa bırakılmaktadır. Ancak son yıllarda sulama ve gübreleme olanaklarının gelişmesiyle, nadasa bırakılan alanlar giderek azalmaktadır.
Çayır ve otlaklar olarak bilinen meralar, Türkiye topraklarının % 32’sini kaplar. Bu kesimler, hayvanların doğal beslenme alanlarıdır. Çayır ve otlakların kapladığı alan, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da daha geniştir.
Orman alanları, topraklarımızın % 26’sını oluşturmaktadır. Ormanlar daha çok, sıcaklığın ve yağışın yeterli olduğu kıyı bölgelerinde toplanmıştır.
Türkiye topraklarının % 6’lık kısmı da elverişsiz arazidir. Bu yerler arasında; yüksek ve sarp kayalık alanlar, aşırı eğimli yamaçlar, dağ zirveleri, çalılıklar, bataklıklar ve kumsallar bulunur.
Türkiye’de tarım yapılan toprakların dağılışında; bölgeler arası farklılıklar vardır. Marmara, bölge yüzölçümüne göre, ekim dikim alanının en yüksek olduğu bölgedir. Marmara’yı sırası ile İç Anadolu, Ege, Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgeleri izler.
TÜRKİYE’DE TARIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Bir ülkede, toprakların dağılış biçimi, tarım yapılan toprakların genişliği tarımı etkileyen başlıca faktörlerdir. Ancak birim alandan alınan verimin fazla olup olmaması daha önemlidir. Türkiye’de tarım etkinliklerini ve tarımda verimliliği etkileyen faktörler şunlardır:
a.   Toprak ve Bakımı
Toprağın niteliği, tarım faaliyetlerini birinci derecede etkiler. Tarım topraklarında devamlı üretim yapılabilmesi, toprağın mineralce zengin olmasına bağlıdır. Sürekli olarak üzerinde tarım yapılan toprağın, çeşitli şekillerde bakımının yapılması gereklidir.
Topraklar, ülkemizde başta erozyona karşı korunmalıdır. Erozyon önlenmedikçe veya şiddeti azaltılmadıkça tarımsal verim, istenen düzeye ulaşamaz. Yamaçların ve akarsu yataklarının basamaklandırılması, ağaçlandırma, nöbetleşe ekim, toprağın eğim doğrultusunda sürülmemesi, eğimli yerlerin bağ ve meyvelik haline getirilmesi, v.s. erozyonu azaltan başlıca önlemlerdir.
Tarım arazilerinin suya aşırı doyması veya suyun toprağın üzerinde birikmesi tarım toprakları için önemli bir sorundur. Topraktaki fazla su, akaçlama (drenaj) çalışmalarıyla akıtılmalıdır.
Tarım topraklarımızın önemli bir sorunu da çoraklaşmadır. Çoraklaşma, toprakta fazla tuz birikmesiyle toprağın bitki yetişmesine imkan vermeyecek duruma gelmesidir. Çoraklaşmayı önlemek için, toprakların uygun bir biçimde sürülmesi, sulama ve gübreleme yapılması gereklidir.
Toprak bakımı sonucunda, hem topraklarımızın bozulması, hem de erozyonla taşınıp götürülmesi engellenir.
b.   Sulama
Türkiye’de tarımsal verimi etkileyen en önemli faktör sulamadır. Ülkemizin büyük bir bölümü kurak ve yarı kurak iklimin etkisindedir. Çoğu yerde tarımsal faaliyetin yoğunlaştığı yaz döneminde, kuraklık hüküm sürmektedir. Bu durum tarımdaki su ihtiyacını artırmaktadır. Ayrıca yağışların düzensizliği özellikle tahıl tarımının yaygın olduğu sahalarda, her yıl üretimde dalgalanmalara neden olmaktadır. Sulama olanaklarının geliştiği yerlerde;
-         Tarım iklime bağlı olmaktan genel olarak kurtulur.
-         Yılda birden fazla ürün alınabilir.
-         Toprak her yıl kullanılabilir.
-         Üretimde süreklilik sağlanır.
-         Nadas tarımı azalır veya sona erer.
-         Üretimde dalgalanmalar önlenir.
-         Ürün artışı meydana gelir.
-         Özellikle sebze tarımı yaygınlaşır.
-         Tarımın milli gelir içindeki ve ihracatındaki payı artar.
Türkiye’de sulamaya en az Karadeniz Bölgesi’nin kıyı kesimlerinde, en çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durum yağış ve buharlaşma koşullarıyla ilgilidir.
c.   Gübreleme
Sulamadan sonra verimi artıran en önemli faktör gübrelemedir. Toprağın devamlı kullanılması, minerallerin azalmasına neden olmakta ve verimi azaltmaktadır. Gübreleme ve mineral takviyesi yapılarak toprağın verimi artırılmaya çalışılır.
Türkiye’de sulamanın yaygınlaşmasıyla birlikte, özellikle 1960’lardan itibaren gübre kullanımı artmaya başlamıştır. Bugün topraklarımızın önemli bir kısmında doğal ve suni gübre kullanımı yaygınlaşmıştır. Ancak hektar başına düşen gübre kullanım miktarı, henüz arzu edilen düzeyin altındadır.
Türkiye’de gübre fabrikalarındaki üretim, ihtiyaca cevap veremediğinden gübre dış alımı yapılmaktadır. İthal edilen gübre, çiftçiye ucuza mal olması için sübvanse edilir. Yani, alındığı fiyatın altında satılır.
d.   Tohum Islahı
Tarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilgilidir. Günümüzde gen çalışmaları yoluyla, yüksek verim kapasitesine sahip tohumlar elde edilmektedir. Türkiye’de bu amaçla Devlet Üretme Çiftlikleri ve Tohum Islah İstasyonları kurulmuştur. Yapılan araştırmalar, kaliteli tohum kullanımının tarımsal verimi en az % 10 oranında artırdığını ortaya koymuştur.
e.   Makineleşme
İnsan emeği yada hayvan gücünün yerine yaygın bir biçimde makine kullanımına makineleşme denir. Makineleşme yoluyla hem verim yükselir, hem de üretim artar.
Türkiye’de1950’den sonra, tarımda makineleşme sürekli gelişme göstermiştir. Bunun sonucunda mera ve otlak alanları tarım alanlarına çevrilerek tarımsal üretimde önemli artışlar sağlanmıştır.
Türkiye’de bazı alanlarda, makineli tarıma tam geçilememiştir. Bunun nedenleri şunlardır:
-         Makine kullanımına elverişli olmayan arazilerin varlığı (Doğu Karadeniz Bölümü gibi)
-         Makine fiyatlarının çiftçinin alım gücünün üzerinde olması
-         Bazı bölgelerde iş gücünün daha ucuz olması
-         Makine kullanımının ekonomik olmayacağı küçük işletmelerin bulunması
Türkiye’de makineli tarımla birlikte tarım alanlarında artış olmuş, tarım ürünlerinin işlenmesi ve hasadında kolaylıklar sağlanmış, bu da üretim artışına neden olmuştur. Ayrıca makineli tarımla birlikte mera alanlarının azalması hayvancılığı olumsuz etkilemiş, iş gücü ihtiyacının azalması işsizliğe ve göçlere yol açmıştır.
f.    Zirai Mücadele
Tarladaki ürünün hastalık ve zararlılara karşı korunması, tarım hayatının önemli sorunlarındandır. Türkiye’de çok sayıda bitki hastalığı ve bitki zararlıları görülmektedir. Bunlar, birçok üründe önemli zararlara yol açabilmektedir. Bu yolla kaliteli tohumlar da hastalıklı duruma gelmektedir. Hem kaliteli tohumların, hem de kaliteli ürünlerin zarar görmemesi için hastalık ve zararlılarla etkili biçimde mücadele edilmelidir.
g.   Pazarlama
Türkiye’de tarım ürünlerindeki üretimin artması, pazarlamanın öneminin anlaşılmasını sağlamıştır. Tarım ürünlerinin pazarlanması, devlet ve özel kuruluşlar tarafından yapılmaktadır.
Devlet, tarım ürünlerinin alımına, kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla katılmaktadır. Bu kuruluşlar, destekleme alımı ve taban fiyat politikasını yürütmek için kurulmuşlardır.
Destekleme alımı ve taban fiyat uygulaması; fındık, tütün, şeker pancarı, buğday, çay, pamuk gibi dayanıklı ve sanayiye yönelik ürünlerde uygulanır.
h.   Tarımı Destekleyen Kuruluşlar
Türkiye’de tarıma destek sağlayan çeşitli kuruluşlar bulunmaktadır. Bu kuruluşların başlıcaları ve yaptıkları faaliyetler şunlardır:
Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK): Üreticilerin her türlü tarım araç gereçlerini üretip satmakta, üreticilere fide, hayvan, gübre ve tohumluk temin etmektedir.
Devlet Su İşleri (DSİ): Kurduğu bent, gölet, baraj ve sulama şebekesiyle tarımın sulama ihtiyacını karşılamaktadır.
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM): Türkiye’de bitki ve hayvan üretimini artırmaya, ürünleri çeşitlendirmeye ve ürün kalitesini yükseltmeye çalışmaktadır.
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO): Üreticilerin ürünlerini satın alarak depolamakta ve daha sonra bu ürünleri iç piyasaya vermekte yada ihraç etmektedir.
Ziraat Bankası: Çiftçilere tarımsal kredi vermektedir.
Tarım Kredi Kooperatifleri: Çiftçinin tarımsal alet, ekipman, gübre, tohum ve ilaç teminini sağlar. Aynı zamanda sermaye ihtiyacını karşılar.
Yukarıdaki kuruluşlardan başka; Çaykur, Çukobirlik, Tariş, Fiskobirlik, Devlet Üretme Çiftlikleri, Toprak Su ve Zirai Mücadele Teşkilatı gibi tarımı destekleyen birçok kuruluş vardır.
TARIM İŞLETME METOTLARI
Aynı fiziki koşullara sahip olan tarım alanlarından farklı verim alınması, uygulanan tarım metotlarından da kaynaklanmaktadır. Başlıca tarım işletme metotları şunlardır:
a.   İntansif (Yoğun) Tarım
Modern tarım yöntemi olarak da bilinir. Nüfus yoğunluğunun fazla, tarım alanlarının sınırlı olduğu ülkelerde ve bölgelerde gelişmişlik derecelerine göre uygulanır. Hollanda, Belçika, Almanya, İsrail, Japonya intansif tarımın en yoğun uygulandığı ülkelerdir.
Bu metotta, birim alandan en yüksek verim elde etme amaçlanır. Bunun için sulama, gübreleme, tohum ıslahı ve makine kullanımı gibi verimi artıran tüm yöntemler uygulanır. Üretimde yıllar arasında çok farklılıklar olmaz. Elde edilen verim ve gelir fazla olur. Ülkemizde Marmara, Ege ve Akdeniz ovalarında intansif tarım metodu yaygındır.
b.   Ekstansif (Yaygın) Tarım
Tarım alanlarının geniş, nüfus yoğunluğunun fazla olmadığı ülkeler ile gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Bu tarım yöntemi Arjantin, Brezilya, Hindistan gibi ülkelerde yaygındır. Bu metotta toprak yoğun bir şekilde işlenmez. İklim koşullarına göre verimde değişiklik olabilir. Ülkemizde İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde ekstansif tarım yaygındır.
c.   Nadaslı (Kuru) Tarım
Bu tarıma, ilkel tarım metodu da denir. Yağışların yetersiz olduğu ve sulama yapılamayan sahalarda uygulanır. Topraklardan iki yılda bir ürün alınır. Ürün ekilemeyen yıllarda toprak sürülerek havalandırılır. Böylece su depolanması ve mineral zenginleşmesi sağlanır. Ülkemizde en fazla İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde uygulanır. Karadeniz kıyılarında ise yağışlı iklimden dolayı nadas tarımına ihtiyaç yoktur.
d.   Sera Tarımı
Türkiye’de kışların ılık geçtiği, güneşli gün sayısının fazla olduğu Akdeniz ve Ege kıyılarında yaygın olarak kullanılan tarım yöntemidir. Bu yöntemde şeffaf örtülerle kapatılan alanlarda, daha çok kış ve ilkbahar mevsimlerinde vaktinden önce sebze meyve üretimi yapılır. Bu sayede ülkemizde her mevsim taze sebze ve meyve bulunabilir.
e.   Münavebeli Tarım
Tarım alanlarında her yıl aynı ürünün ekilmesi yerine, dönüşümlü olarak bir yıl buğday, diğer yıl tütün, pamuk gibi değişik ürünlerin ekilme yöntemidir. Başka bir ifade ile ürünlerin nöbetleşe ekilmesidir. Bu tarım yöntemiyle, toprağın mineral durumu dengelenir ve verimde büyük düşmeler engellenir.
TARLA VE BAHÇE KÜLTÜRLERİ
Ekim, dikim, sulama, gübreleme gibi işlemler sonucunda topraktan elde edilen ürünler tarla ve bahçe kültürleri adı altında toplanır. Tahıllar, baklagiller, sanayi bitkileri, yağ bitkileri, yem bitkileri, sebze, meyve, zeytin, bağcılık ve çay üretimi tarla ve bahçe kültürleri olarak bilinir. Şimdi sırayla bunları inceleyelim:
a.   Tahıllar
Buğday: Orta kuşakta yarı kurak iklim bölgelerinde yetişen ve ülkemizde en yaygın üretilen tarım ürünüdür. İlkbahar döneminde filizlenmek ve büyümek için yağış, yaz döneminde ise olgunlaşmak için kurak ve sıcak bir ortam ister. Bu özelliği nedeni ile Türkiye’nin yaz yağışları alan Karadeniz Bölgesi kıyı kuşağı ile Kuzeydoğu Anadolu dışında kalan hemen her yerinde buğday yetiştirilmektedir.
Buğday tarımı ülkemizde, daha çok kuru tarım yöntemi ile yapıldığından, üretimde yıllar arasında dalgalanmalar görülmektedir. Türkiye’de en fazla buğday üretimi İç Anadolu Bölgesi’nde yapılır. Daha sonraki sıraları ise Marmara ve Akdeniz bölgeleri alır. Konya, Ankara ve Adana ise il olarak ilk üç sırayı paylaşır. Türkiye buğday üretiminde, Dünya’da ilk sıralarda yer alır. Ancak, ürettiğine yakın bir miktarı tükettiği için, buğday dış ticarette önemli bir yer tutmaz.
Arpa: Türkiye’de buğdaydan sonra en çok üretilen tahıl ürünüdür. Arpanın ekim alanı, buğday ile paralellik gösterir. Ancak, arpa düşük sıcaklığa dayanabildiğinden ve kısa sürede gelişip olgunlaştığından, buğdayın iyi yetişmediği birçok yerde de yaygınlık kazanmıştır. Arpa, daha çok yem olarak kullanılır. Bira sanayiinin de temel ham maddesidir. Türkiye arpa üretiminin yarısına yakınını İç Anadolu Bölgesi gerçekleştirir. Bunu Güneydoğu Anadolu ile Ege bölgeleri takip eder. İklim bakımından arpa üretimine en az elverişli yer, Doğu Karadeniz Bölümü’dür.
Mısır: Yaz döneminde yağış alan veya sulama yapılan sahalarda yetiştirilir. Mısır, Türkiye’nin Karadeniz kıyı kesiminde doğal yetişme olanağı bulmuştur. Buna bağlı olarak, mısır üretiminde uzun yıllar boyunca, Karadeniz Bölgesi ilk sırayı almıştır. Son yıllarda, mısırdan yemeklik yağ üretilmeye başlayınca, bu bitki, sanayi bitkileri arasına girmiş ve özellikle Çukurova’daki üretimi yaygınlaşmıştır. Bunun sonucunda da, Akdeniz Bölgesi mısır üretiminde Karadeniz Bölgesi’ni geçmiştir. Akdeniz Bölgesi Türkiye üretiminin yaklaşık % 41’ini karşılar. Daha sonra Karadeniz, Marmara ve Ege bölgeleri gelir. Türkiye’nin iç kesimlerinde mısır üretimi oldukça azdır.
Pirinç (Çeltik): Pirinç, çeltik bitkisinin tohumlarının kabuklarından ayrılmasıyla elde edilir. Bu nedenle yetiştirilen bitkiye çeltik, işlenerek elde edilen ürüne pirinç denir.
Çeltik bitkisinin, yetişme süresi boyunca yüksek nem ve sıcaklık isteği vardır. Su içinde yetişmekle birlikte, başaklarının olgunlaşıp hasat işleminin bitinceye kadar kurak bir dönem gereklidir. Çeltik tarımında makine kullanımı çok azdır. Tarım daha çok insan emeğine dayanır.
Türkiye’deki pirinç üretiminin yarısından fazlasını Marmara Bölgesi gerçekleştirir. Bu bölgemizi Karadeniz Bölgesi izler. Daha sonra Akdeniz Bölgesi gelir. Marmara Bölgesi’ndeki başlıca üretici il olan Edirne, Türkiye pirinç üretiminin üçte birine yakınını sağlar. Diğer üretici iller; Çorum, Samsun, Sinop, Kastamonu, Adana ve Diyarbakır’dır. Türkiye’de üretilen pirinç ihtiyacımızı karşılamaz. Bu nedenle her yıl önemli miktarlarda pirinç ithalatı yapılır.
Pirinç tarlaları su ile dolu olduğundan sivrisinek üremesine neden olur ve sıtma hastalığı için zemin hazırlar. Bundan dolayı devlet ekim alanlarını sınırlandırmıştır.
Diğer Tahıllar: Yukarıda anlatılan tahıllardan başka, Türkiye’de çavdar, yulaf ve kuş yemi gibi tahılların da üretimi yapılır. Bu tahıl ürünleri, verimi düşük topraklarda yetişebildikleri ve kuraklığa dayanıklı oldukları için, diğer tahılların yetiştirilemediği yerlerde yetiştirilir. Bu tahıllar daha çok hayvan yemi olarak kullanılır. Ayrıca çavdardan alkol, yulaftan bisküvi sanayilerinde faydalanılır.
b.   Baklagiller
Mercimek: Türkiye’nin az çok her tarafında yetişebilen mercimek, tarım ürünleri arasında nem ihtiyacı en az olan bitkilerdendir. Olgunlaşma döneminde sıcak ve kurak bir iklim ister. Her türlü toprak koşullarına dayanıklıdır. Türkiye’deki mercimek üretiminin üçte ikisinden çoğu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden elde edilir. Daha sonra İç Anadolu Bölgesi gelir. Güneydoğu Anadolu’da kırmızı mercimek, İç Anadolu’da ise yeşil mercimek üretimi yaygındır.
Nohut: Yarı kurak iklim koşullarında yetişebilen nohut, en çok İç Anadolu Bölgesi’nde üretilir. Üretimin yaklaşık üçte birini bu bölge karşılar. Baklagiller içerisinde en fazla üretim miktarına sahiptir.
Fasulye: Yüksekliği 200 metreyi aşmayan ve yaz döneminde sulanabilen yerlerde yetiştirilebilir. En önemli yetişme alanları, kıyı bölgelerindeki ovalardır. Özellikle, Çukurova ve Antalya ovaları ile Güney Marmara Bölümü’ndeki ovalarda fasulye tarımı yaygın olarak yapılır. İç bölgelerde ise akarsu boylarındaki tarlalarda yetiştirilir.
Bakla: Türkiye’de bakla, taze iken sebze olarak kullanılır. Ancak çoğunlukla kuru taneleri yem olarak kullanılır. Seracılığın gelişmesine bağlı olarak taze bakla üretimi Akdeniz ve Ege bölgelerinde yaygınlaşmıştır. Kuru bakla üretiminde ise Marmara Bölgesi başta gelir. Marmara Bölgesi’ndeki Balıkesir ve Çanakkale illeri en çok kuru bakla üretilen illerdir.
c.   Sanayi Bitkileri
Tütün: Tütün bir sıcak iklim bitkisidir. Yamaç arazilerdeki kıraç topraklarda iyi yetişir. Nemli havayı sevmekle birlikte, taban suyunun yüksek olmaması gerekir. Olgunlaşma ve hasat döneminde kurak iklim koşulları ister. Her türlü toprakta tütün tarımı yapılabilir. Tütün, Türkiye’nin önde gelen gelir kaynaklarındandır. Türkiye’de tütün tarımı devlet denetiminde ve belirli bölgeler ile yörelerde yapılır. Bunun nedenleri kaliteyi korumak ve pazarlama sorununun ortaya çıkmasını engellemektir.
Türkiye’deki tütün üretiminin yarısını Ege Bölgesi gerçekleştirir. Daha sonra Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz bölgeleri gelir. Türkiye Dünya’da, tütünlerinin yüksek kalitesiyle tanınmıştır.
Pamuk: Bir sıcak iklim bitkisi olan pamuk, yetişme döneminde sıcak ve kurak iklim ister. Pamuk yetiştirilecek toprağın suyu tutmaması, geçirimli olması gerekir. Bu nedenle pamuk tarımında alüvyal topraklar tercih edilir. Pamuk bitkisi ürün verdiği dönemlerde tabandan sulanmalıdır.
Pamuk üretiminde Güneydoğu Anadolu Bölgesi başta gelir. Türkiye üretiminin % 48’ini bu bölgemiz gerçekleştirir. İkinci sırayı Ege Bölgesi, üçüncü sırayı Akdeniz Bölgesi alır. Pamuk, dokuma ve tekstil sanayisinin hammaddesidir. Pamuk bitkisinin tohumu (çiğit) yemeklik yağ sanayisinde de hammadde olarak kullanılır. Dünya’da sayılı pamuk üreticileri arasında yer alan Türkiye, pamuk ihracatında ilk sıralarda bulunmaktadır.
Şeker Pancarı: Türkiye’deki şeker pancarı üretimi, 1926 yılında Uşak ve Alpulu (Kırklareli) şeker fabrikalarının yapılmasıyla başlamıştır. Şeker pancarı hasadından hemen sonra işlenmesi gerektiğinden, önce fabrikası kurulmuş sonra onun çevresinde üretilmeye başlanmıştır.
Şeker pancarının fazla sıcaklık isteği yoktur. Ancak yetişme ve ürün verme döneminde tabandan sulanması gerekir. Bu nedenle şeker pancarı tarımı yapılan alanlarda sulama olanakları gelişmiştir.
Türkiye’deki şeker pancarı üretiminin yarısına yakınını İç Anadolu Bölgesi gerçekleştirir. Bu bölgemizi Karadeniz ve Marmara bölgeleri izler. Şeker pancarından şeker elde edildikten sonra, geriye kalan küspesi iyi bir hayvan yemidir. Bu nedenle besi ve ahır hayvancılığı daha çok şeker fabrikaları çevresinde yoğunluk kazanmıştır.
Keten ve Kenevir: Keten ve kenevir tropikal bölge bitkilerindendir. Keten liflerinden keten kumaş, kot bezi, iç çamaşırı, yazlık elbise, v.s. yapılır. Tohumlarından da bezir yağı elde edilir. Kenevirin liflerinden halat, urgan ve çuval yapılır. Kenevirden uyuşturucu da elde edildiği için, üretimi devlet kontrolündedir. Kastamonu, Şanlı Urfa, Samsun, Çorum, Yozgat ve İzmir illerinde kenevir üretimi yapılır. Keten üretiminin tamamına yakını ise Kocaeli ilinden sağlanır.
Anason: Baharatlı tohumları için yetiştirilir. Hamur işlerinde ve yemeklerde kullanılır. Anason çayı, yatıştırıcı olarak içilir. Türkiye’de üretilen anason daha çok rakı üretiminde kullanılmaktadır. Üretiminin yarıdan fazlasını Burdur ili karşılar. Antalya, Denizli ve Muğla anason üretiminin yapıldığı diğer illerdir.
d.   Yağ Bitkileri
Ayçiçeği: Bir yaz bitkisidir. Yetişme döneminde yağış ve sulama, olgunlaşma döneminde kuraklık ister. Buna bağlı olarak, Doğu Karadeniz kıyı kesimi ile Erzurum – Kars yöresinde tarımı yapılamaz.
Ayçiçeği tarımı başta Trakya olmak üzere, Marmara Bölgesi’nde oldukça yaygındır. Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve Balıkesir illerinde üretim yoğun olarak  yapılır. Marmara Bölgesi’nden sonra İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde ayçiçeği üretimi önem kazanmıştır. Ayçiçeği tarımının en çok Marmara Bölgesi’nde yapılmasının nedeni, Balkan ülkelerinden gelen göçmen Türk nüfusu yolu ile ilk kez bu ürünün tarımının Trakya’dan yurdumuza girmesidir.
Türkiye’de tüketilen bitkisel yağların yaklaşık yarısı ayçiçeğinden elde edilir. Türkiye, ayçiçeği yağı üretiminde Dünya’da ilk sıralarda bulunmaktadır.
Haşhaş: Uyuşturucu yapımında kullanılmasından dolayı devletin denetimi altında, sınırlı alanlarda ve az miktarlarda yetiştirilen bir bitkidir. Doğal koşullara karşı çok hassas olduğu için, don olayları ve yağmurdan büyük zarar görür. Özellikle kapsüllerinin toplandığı dönemde yağmur yağması, haşhaşın değerini düşürür. Haşhaş bitkisinin sakızından tıpta çok kullanılan ilaç ve uyuşturucu elde edilmektedir. Ayrıca tohumundan yemeklik yağ elde edilmekte ve tohumların küspesi de hayvan yemi olarak kullanılmaktadır.
Türkiye’de haşhaş üretiminin üçte ikisini Ege Bölgesi karşılar. Bu bölgedeki üretim Afyon, Kütahya, Uşak, Denizli illerinden sağlanır. Geri kalan kısım İç Anadolu Bölgesi’nde üretilir. İç Anadolu’da üretimin tamamına yakını Konya iline aittir. Diğer bölgelerde de yetişebildiği halde, devlet ekimine izin vermediğinden üretilmemektedir.
Soya Fasulyesi: Yağı insan beslenmesinde, unu ise yem olarak kullanılır. En çok Akdeniz Bölgesi’nde ve Orta Karadeniz Bölümü’nde üretilir. Türkiye soya üretiminin %90’dan fazlasını Akdeniz Bölgesi karşılar. Yetişme devresi kısa olduğundan ikinci ürün olarak ekilir.
Susam: Ilıman iklim bitkisidir. Tohumlarından yağ elde edilir. Tahin helvası yapımında ve pastacılıkta kullanılır. Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde susam tarımı yapılmaktadır.
Yer Fıstığı: Sıcak ve nemli iklim koşulları ile gevşek topraklarda tarımı yapılır. Yer fıstığı çerez olarak kullanıldığı gibi, sabunculukta ve sıvı yağ elde etmede de kullanılır. Türkiye üretiminin büyük kısmını Akdeniz Bölgesi karşılar. Ayrıca Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin batı kesimlerinde de üretilmektedir.
Kolza ve Aspir: Bu ürünlerden de yağ çıkarımında faydalanılır. Küspeleri, hayvan yemi olarak kullanılır. Kolza en çok Trakya’da, aspir ise Bursa, Balıkesir, Eskişehir ve Kütahya’da üretilmektedir.
e.   Yem Bitkileri
Yem bitkilerinden yonca, Türkiye’nin her tarafında yetiştirilir. Yonca, kolay yetiştirilebilen ve yılda birden fazla biçilebilen bir bitkidir. Ot verimi ve kalitesi yüksektir. Korunga, yoncanın yetiştirilmediği verimsiz topraklarda yetiştirilir. Genelde kuru ot olarak tüketilir. Çekirdeklerinin bal özü taşıması nedeniyle arıcılık bakımından da önemlidir. Burçak, daha çok koyun yemi olarak tercih edilir. Türkiye’de yaygın olarak üretilir. Fiğ ise yeşil ya da kuru ot olarak hayvan beslenmesinde kullanılır.
f.    Sebzecilik
Türkiye’de hemen her türlü sebze yetiştirilmektedir. Sebzeler, tahıllardan farklı olarak sulama isteyen ve yoğun emek harcanarak üretilen ürünlerdir. Ayrıca kış aylarındaki seracılık sayesinde, üretimi devam ettirilerek kesintiye uğramaz.
Sebze üretiminde ilk sırayı Akdeniz Bölgesi alır. Bu bölgede kış mevsimi ılık olduğundan, seralarda kışın sebze üretilmektedir. Ayrıca tarla sebzeleri de, ilk önce Akdeniz Bölgesi’nde üretilir. Ege Bölgesi, Akdeniz’den sonra en çok sebze üretilen bölgedir. Özellikle Kıyı Ege ovalarında yaygın olarak sebze tarımı yapılmaktadır. Marmara Bölgesi’nde daha çok Bursa, Balıkesir ve Çanakkale illerinde sebze üretimi yaygındır. Karadeniz kıyı kesiminde, fazla yağıştan dolayı sebzecilik pek gelişmemiştir. Ancak Orta Karadeniz Bölümü’ndeki Çarşamba ve Bafra ovalarında sebze tarımı yoğun olarak yapılır. İç Anadolu Bölgesi’nde Niğde ve Nevşehir çevresinde patates tarımı çok yaygındır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde GAP ile birlikte, sulanan alanların genişlemesine bağlı olarak sebzecilik gittikçe gelişmektedir. Doğu Anadolu’da ise Elazığ, Malatya, Muş gibi ovalarda kısa yaz devresinde az da olsa sebze tarımı yapılmaktadır.
g.   Meyvecilik
Türkiye’de değişik iklim özellikleri ve toprak türlerine bağlı olarak çok çeşitli meyve yetiştirilmektedir. Türkiye’deki dikili alanların yaklaşık % 40’ı meyvelere ayrılmıştır. Bu yüzden meyvecilik tarım hayatında önemlidir. Ülkemizdeki meyve üretim miktarları oldukça yüksektir. Çoğu yaş olarak tüketilen meyvelerin bir kısmı kurutularak önemli ölçüde ihraç edilir. İç ve dış ticaretimizde önemli yeri olan meyveler; fındık, turunçgil, incir, elma ve antep fıstığıdır.
Fındık: Ilıman ve serin iklim bölgelerinin bitkisidir. Don olayı ve yaz kuraklığı verimi düşürür. Türkiye’deki fındık üretiminin yaklaşık % 76’sını Karadeniz Bölgesi sağlar. Ordu, Giresun, Trabzon, Samsun, Bolu, Düzce (Akçakoca çevresi) ve Zonguldak üretimin yoğun olduğu illerdir. Fındık üretiminin geri kalan bölümü Marmara Bölgesi’nden sağlanır. Adapazarı ve İzmit bölgedeki başlıca üretici illerdir.
Türkiye, hem üretim bakımından, hem de üretilen fındığın kalitesi bakımından Dünya’da ilk sırada gelmektedir. ABD, İsviçre, Almanya ve Belçika başlıca fındık ihraç edilen ülkelerdir.
Turunçgiller: Narenciye adı da verilen bu ürünler, portakal, limon, mandalina, greyfurt ve turunçtan oluşur. Anavatanı Güneydoğu Asya’dır. Humusça zengin alüvyal topraklarda iyi yetişen turunçgiller, yüksek sıcaklık ve bol yağış ister. Yağışın yeterli olmadığı yaz aylarında sulanması gerekir. Don olayları meyveye ve ağaca zarar verir. 0 ºC’nin hemen altında meyveleri, -2 ºC’de dalları ve -7 ºC’de ağacın kendisi donmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı, turunçgil tarımı deniz kenarlarında yaygınlaşmıştır. Akdeniz Bölgesi’nin kıyı kesimi üretimin % 91’ini sağlar. Geri kalanı ise, Ege kıyılarındaki Muğla, İzmir, Aydın illerinden karşılanır. Kışları ılık geçtiğinden, bir miktar da Rize kıyılarında yetiştirilir.
İncir: Yetişebilmesi ve meyve verebilmesi için yüksek sıcaklık ister. Soğuğa ve don olaylarına karşı duyarlıdır. Meyve döneminin yağışsız geçmesi gerekir. Alüvyal topraklarda daha iyi yetişir. İncir, aradığı iklim ve toprak koşullarını, en iyi olarak Ege Bölgesi’nin kıyı kesiminde bulmuştur. Bunun sonucu olarak Ege Bölgesi üretimde ilk sırayı alır. Aydın ve İzmir yoğun olarak incir tarımının yapıldığı illerdir. Akdeniz ve Karadeniz kıyı kesimi ile Güney Marmara ve Güneydoğu Anadolu’da da bir miktar incir yetiştirilir. Türkiye incir üretiminde Dünya’da ilk sıradadır.
Elma: Türkiye’de üzüm ile birlikte en çok yetiştirilen ve üretim alanı en geniş olan meyve elmadır. Her türlü iklime uyum sağlamıştır. Az kireçli ve derin topraklarda yüksek verim sağlar. Elma üretiminde İç Anadolu Bölgesi ilk sırayı, Akdeniz Bölgesi ikinci sırayı alır. Niğde, Konya, Karaman, Amasya ve Isparta elma üretiminin yoğun olarak yapıldığı illerdir.
Antep Fıstığı: Dünya’nın oldukça sınırlı bölgelerinde yetişen ve meyvesi kuru yemiş olarak kullanılan bir bitkidir. Volkanik topraklarda daha iyi yetişmektedir. Fazla nem ve yağış istemez. Yaz kuraklığına ve sıcaklığına dayanıklıdır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi üretimin çoğunu karşılar. Gazi Antep, Şanlı Urfa, Adıyaman ve Siirt başlıca üretici illerdir. Bu illerin dışında Bitlis, Hatay, Mersin (Gülnar) ve İzmir illerinde de az miktarda üretilir. Antep fıstığı bir yıl çok, diğer yıl az ürün veren bir bitkidir.
Türkiye dışında, İran ve ABD ile Lübnan dağlarının belirli kesimlerinde sınırlı da olsa antep fıstığı üretimi yapılmaktadır.
Diğer Meyveler: Yukarıda anlatılan meyve çeşitlerinden başka, Türkiye’de daha birçok meyve yetiştirilmektedir. Bunların çoğunluğu iç tüketime yöneliktir. Muz, şeftali, kayısı, ceviz, badem, erik, vişne ve kiraz bunların başlıcalarıdır. Bunlardan muz, yalnızca Akdeniz Bölgesi’nde üretilmekte ve üretim yetmediğinden ithalatı yapılmaktadır. Buna karşın en çok Doğu Anadolu Bölgesi’nde üretilen kayısının ihracatı yapılmaktadır. Son yıllarda kivi ve avokado da Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinin kıyı kesiminde yetiştirilmeye başlanmıştır.
h.   Zeytincilik
Yeryüzündeki yetişme alanı en dar olan bitki zeytindir. Kışın yüksek sıcaklık ister ve yaz kuraklığına dayanıklıdır. Zeytin, antep fıstığı ve badem gibi bir yıl çok, izleyen yıl az ürün veren bir bitkidir.
Türkiye’deki en uygun yetişme koşullarını Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinin kıyı kesimlerinde bulmuştur. Ülkemizdeki en geniş zeytinlikler, Ege Bölgesi’nde ve Edremit Körfezi çevresinde toplanmıştır. Ege Bölgesi üretimde ilk sırayı alır. Daha sonra Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri gelir.
Zeytin, yeryüzünün sınırlı bölgelerinde üretilir. İnsan sağlığı açısından son derece faydalı bir tarım ürünüdür. Sofralık olarak tüketildiği gibi yağı çıkarılarak da kullanılır.
ı.    Bağcılık
Bağlarda üzüm üretimi yapılır. Üzüm asmasının ve üzüm çubuğunun dikili olduğu arazilere bağ adı verilir. Üzüm bitkisi kışın -40 ºC sıcaklığa kadar dayanıklıdır. Olgunlaşma ve hasat döneminde kurak bir devre gereklidir. Humusça zengin kuvvetli topraklarda iyi yetişir. Yazların yağışlı geçmesinden dolayı, Doğu Karadeniz kıyı kesiminde ve Doğu Anadolu’nun sıcaklığı yetersiz yüksek yerlerinde bağcılık yapılmaz.
Ege Bölgesi, bağcılığın en yaygın olduğu ve en çok üzüm üretilen bölgedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi ikinci sırayı alır. Türkiye bağcılık alanlarının genişliği ve üzüm üretimi ile Dünya’da ilk sıralarda yer alır. Kuru üzüm üretiminde Türkiye birinci sıradadır.
j.    Çay
Tropikal iklim bölgelerinin tarım ürünüdür. Nemli sıcak veya nemli ılıman iklim koşullarında tarımı yapılabilir. Kireçsiz ve kalınlığı çok olan topraklarda iyi yetişir. Türkiye’de yalnızca Doğu Karadeniz Bölümü kıyı kesiminin iklim ve toprak koşullarına uyum sağlamıştır. Türkiye’deki çay üretiminin dörtte üçü Rize ilinden sağlanır. Trabzon, Artvin, Giresun ve Ordu diğer üretici illerdir.
Bahçelerden toplanan yaş çay yapraklarının, aynı gün içinde atölye ve fabrikalarda işlenmeye başlanması gerekir. Günlük çay yaprakları, birtakım işlemlerden geçerek kuru çay elde edilir. Türkiye’de kuru çay üretimi devlet ve özel sektör tarafından gerçekleştirilir. Üretim, tüketimden fazladır. Bu nedenle üretilen çayın bir kısmı ihraç edilir.
k.   Seracılık
Seracılık, kış sıcaklıklarının belirli bir sıcaklığın altına inmediği yerlerde yapılır. Kış sıcaklıklarının düşük olduğu yerlerde seracılık ekonomik olmaktan çıkar. Türkiye’deki seraların ısıtılmasında daha çok Güneş’ten yararlanılmaktadır. Ancak son yıllarda kaplıca suları ile ısıtılan seralar yaygınlaşmaktadır.
Ülkemizde Hatay’dan İzmir’e kadar uzanan kıyı şeridinde seracılık önemli bir tarım faaliyeti haline gelmiştir. En yoğun olarak yapıldığı bölge Akdeniz Bölgesi’dir. Türkiye’deki seraların hemen hemen yarısı Antalya’dadır. İkinci sırayı Mersin ili almaktadır. Son yıllarda seralarda çiçek üretimi de birçok yerde önem kazanmıştır. İzmir, Yalova ve Antalya çiçek seracılığında önem kazanan illerdir.
Turfanda sebzecilik ise, bir mevsim başı üretim faaliyetidir. Bazı sebze ve meyvelerin, açık hava koşullarında erkenden yetiştirilip pazarlanması esasına dayanır. İlkbaharın erken başladığı yörelerimizde, sebze ve meyveler erken olgunlaşırlar ve 30 – 40 gün önceden pazarlara sunulurlar. Bu üretim faaliyetine turfanda sebzecilik, bu sebzelere de turfanda sebze denir. Turfanda sebze ve meyvecilikte Adana, Antalya ve Mersin illeri ilk üç sırayı paylaşırlar.

TÜRKİYE’DE YERLEŞME

Beşeri coğrafya bakımından yerleşme, insanın herhangi bir alanı yurt edinmesi ve orada sürekli yaşaması olayıdır. Geniş anlamı ile yerleşme, insanların sürekli oturduğu ve yararlandığı sahadır.
A.  YERLEŞME ALANINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
1.   İklim
Yerleşmeyi etkileyen en önemli faktördür. Dünyada orta kuşak karalarında iklim koşulları uygun olduğundan nüfus fazla iken; çöllerde, kutup bölgelerinde, bataklıklarda ve yüksek dağlık alanlarda, iklim koşulları uygun olmadığından nüfus çok azdır. Yine, ekvatoral bölgede 0 – 1000 metre yükseltileri arasında, aşırı nemli, ve bunaltıcı bir iklim etkili olduğundan Amazon ile Kongo havzalarında da nüfus azdır.
2.   Yeryüzü Şekilleri
Dağlık, çok engebeli ve yüksek sahalar, yerleşmelerin kurulmasını ve gelişmesini önemli ölçüde engellemektedir. Buna karşılık düz ovalık alanlarda tarım, ulaşım, sanayi faaliyetleri daha çok geliştiğinden nüfus fazladır. Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde nüfus yoğunluğunun az, Marmara ve Ege bölgelerinde fazla olması buna örnektir.
3.   Toprak
Verimsiz toprakların bulunduğu yerler nüfusça tenha iken (Tuz gölü çevresi), verimli toprakların bulunduğu yerlerin nüfusu fazladır (Çukurova ve Ege ovaları gibi).
4.   Ekonomik Kaynaklar
Ekonomik kaynakların fazla olduğu, sanayi, ticaret faaliyetlerinin yoğun olduğu, maden ve enerji kaynaklarının çok bulunduğu yerlerde nüfus yoğunluğu artmaktadır. Ülkemizde Marmara Bölgesi ile Zonguldak, Karabük, Ereğli, Batman gibi merkezlerin nüfusça yoğun olmaları ekonomik kaynakların çok olmasındandır. Ekonomik kaynakların yetersiz olduğu bölgelerde, halk geçimini temin etmek için göç etmekte ve nüfusları azalmaktadır.
Bir yerleşim merkezinin gelişmesinde; iklim, yeryüzü şekilleri, toprak ve ekonomik kaynakların yanı sıra endüstri, yer altı kaynakları, idari yapı, turizm, eğitim, dini konum, tarım, ulaşım, ticaret ve mimari gibi faaliyetler de etkili olur.
B.  TÜRKİYE’DE YERLEŞME ŞEKİLLERİ
İnsanların yaşayış biçimi bakımından yerleşmeler kır ve kent olmak üzere ikiye ayrılır.
1.   Kır Yerleşmeleri
Geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan insanların oluşturduğu yerleşmelerdir. 2000 yılına göre, Türkiye nüfusunun % 34,99’u kır yerleşmesi şeklindedir. Kır yerleşmeleri; köy altı yerleşmeleri, köyler ve beldeler olmak üzere üç grupta toplanabilir.
a.   Köy Altı Yerleşmeleri
Bu tür yerleşmeler köy ile tek ev arasında bir geçiş tipidir. Köy altı yerleşmelerinin çoğu geçicidir. Buralarda yılın belirli bölümlerinde kalınır. Bazen de geçici yerleşmeler sürekli yerleşmelere dönüşebilmektedir. Başlıca köy altı yerleşmeleri şunlardır:
Yayla: Yaz aylarında hayvanları otlatmak ve onlardan elde edilen ürünleri değerlendirmek ya da dinlenmek ve serinlemek amacıyla oluşturulan yerleşmelerdir. Yaylacılık Karadeniz, Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yaygındır.
Mezraa: Kültür bitkileri yetiştirilebilecek ya da hayvan beslenebilecek bir alanda, birkaç ev ile bu evlerin eklentilerinden oluşan yerleşmelerdir. Ülkemizdeki mezraların çoğunluğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindedir.
Kom: Köylerden uzakta, büyük çayırlıklar içinde kurulmuş evler ve eklentilerinden oluşan yerleşmelerdir. Komlara daha çok yaz aylarında yerleşilir ve kış başlarında terk edilir. Komlar daha çok hayvan yetiştirmek ve beslemek amacıyla kurulmuştur. Doğu Anadolu kom yerleşmelerinin en çok olduğu bölgedir.
Ağıl: Köylerin yakınında, özellikle küçükbaş hayvanları geceletmek için hazırlanmış etrafı çevrili yerlerdir. Genelde üstü açık olan ağılların bir köşesinde de çoban kulübesi vardır.
Oba: Hayvancılık yapan ailelerin kurdukları, birkaç evden ya da birkaç çadırdan oluşan geçici yerleşmelerdir. Ege Bölgesi, Güney Marmara, Doğu Karadeniz, Orta Karadeniz, Batı Toroslar ve Güneydoğu Toroslar’da yaygındır.
Divan: Hepsi birlikte bir köyü oluşturan, ancak birbirlerinden uzakta kurulmuş olan mahallelerdir. Divanlar geçici yerleşmelerden değildir.
Çiftlik: Çiftlikler, ekonomik anlamda bir tarım ve hayvancılık işletmesidir. Bazı çiftliklerde yalnızca tarım veya hayvancılık yapılırken, bazılarında her ikisi de birlikte yapılmaktadır. Çiftliklerde, çiftlik evi ile çiftlik arazisi yer alır. Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgeleri ile Trakya’da çiftlikler yaygındır.
Dam: Bağcılıkla birlikte, hayvancılık faaliyetlerinin yapıldığı 15 – 20 evden oluşan geçici yerleşmelerdir. Ege Bölgesi’nde rastlanmakla birlikte ülkemizde pek yaygın değildir.
Dalyanlar: Deniz kıyılarında kurulmuş balık üretme ve avlanma yerleridir. Akdeniz ve Ege kıyılarında yaygındır.
Bağ Evleri: Yalnızca bağcılık yapmak ve üzüm hasat döneminde konaklamak amacıyla bağların içinde veya çevresinde yapılmış olan evlerdir. Ege Bölgesi’nde yaygındır.
Yazlık Sahil Yerleşmeleri: Deniz kıyılarında yaz aylarında yerleşilen ve iç turizme hizmet eden yerleşmelerdir. Ege, Akdeniz ve Marmara kıyılarında yaygındır.
Bütün bunların yanında; taş, kireç ve kum ocakları, değirmenler, kara yolları boyunca yer alan otel ve lokantalar ile akaryakıt istasyonları köy altı yerleşmeleri arasında sayılmaktadır.
b.   Köyler
Köyler, Türkiye’nin en küçük idari birimleridir. Köylerin ekonomisi tarıma dayanır. Köy halkının geçim kaynağı tarla ürünleri, bağcılık, meyvecilik, ormancılık ve hayvancılıktır. Muhtar tarafından yönetilen köyler, devamlı yerleşmelerdir. Türkiye’nin her tarafında köy yerleşmeleri yaygındır. Türkiye’de 1996 yılına göre 36 433 köy yerleşmesi vardır.
c.   Beldeler
Köy yerleşmeleri ile kent yerleşmeleri arasında bulunan ve her iki yerleşme biçimine ait bazı özellikleri taşıyan yerleşmelerdir. Beldelerde yaşayan halk genelde tarımla geçinmekle birlikte, ticaret ve zanaatla uğraşanlar da vardır. Beldeler zamanla gelişerek ilçelere dönüşebilmektedir. Nitekim ülkemizde; Bodrum, Marmaris, Çeşme, Seydişehir, Aliağa, Dalaman, Çamlıyayla gibi birçok belde gelişerek ilçe olmuşlardır.
Köylerin daha gelişmiş bir biçimi olan beldelerde, belediyeler kurulmuştur. Kırsal kesimdeki yerleşmeler toplu ve dağınık olmak üzere ikiye ayrılır.
Toplu Yerleşme: Evlerin birbirine yakın olduğu yerleşme biçimidir. Suyun az olduğu yerlerde ve arazinin düz olduğu ovalık alanlarda insanlar toplu olarak yerleşmişlerdir. Türkiye’de İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde toplu yerleşmeler fazladır.
Dağınık Yerleşme: Suyun (yağışların) bol olduğu yerlerde, arızalı ve eğimli bölgelerde, evlerin birbirinden uzak olduğu bahçeler içerisinde insanlar dağınık olarak yerleşmişlerdir. Türkiye’de Karadeniz Bölgesi, dağınık yerleşmenin en yaygın olarak görüldüğü yerdir.
2.   Şehirler (Kentler)
Nüfuslarının çokluğu ve kapladıkları alanın genişliği bakımından köy ve beldelerden ayrılan en büyük yerleşmelerdir. Şehirlerde sanayi ve hizmet sektörü gelişmiştir. 2000 yılına göre, Türkiye nüfusunun % 65,01’i kent yerleşmesi şeklindedir. Ülkemizde özellikle sanayinin gelişmesine paralel olarak göç olayı artmış ve yeni kentler ortaya çıkmıştır. Mevcut kentlerde de aşırı büyümeler meydana gelmiştir. Türkiye’de kentleşme hızı, sanayileşme hızından daha yüksektir. Bu durum kentlerde bir çok problemi de beraberinde getirmiştir. Yurdumuzda kentleşme oranının en yüksek olduğu bölge Marmara Bölgesi’dir. Bu durum, bölgenin çok göç aldığını ve sanayileşmede ileri gittiğini gösterir. Marmara Bölgesi’ni Ege, İç Anadolu, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgeleri takip eder. Kentleşme oranı en az Karadeniz Bölgesi’nde görülür.
Türkiye’de şehirler nüfuslarına ve fonksiyonlarına göre olmak üzere iki gruba ayrılır.
a.   Nüfuslarına Göre Şehirler
Küçük Şehirler: Nüfusları 10 bin ile 25 bin arasındaki şehirlerdir.
Orta Büyüklükteki Şehirler: Nüfusları 25 bin ile 100 bin arasındaki şehirlerdir.
Büyük Şehirler: Nüfusları 100 bin ile 500 bin arasındaki şehirlerdir.
Metropolitan Şehirler: Nüfusları 500 binden fazla olan şehirlerdir. Çok büyük şehirler de denir.
b.   Fonksiyonlarına Göre Şehirler
Tarım Şehirleri: Şehrin kurulması, gelişmesi ve halen devam etmesinde tarım faaliyetleri etkilidir.
Karadeniz Bölgesi’nde; Giresun, Rize, Düzce, Bafra, Erbaa, Niksar.
Marmara Bölgesi’nde; Kırklareli, İnegöl, Lüleburgaz.
Ege Bölgesi’nde; Akhisar, Turgutlu, Salihli, Alaşehir, Ödemiş, Söke, Tire.
Akdeniz Bölgesi’nde; Kadirli, Ceyhan, Kilis, Kırıkhan, Burdur.
İç Anadolu Bölgesi’nde; Karaman, Aksaray, Kırşehir, Nevşehir ve Niğde tarım şehirlerine en iyi örneklerdir.
Ticaret Şehirleri: Genellikle ulaşım yolları üzerinde bulunan bu şehirlerde iç ve dış ticaret canlıdır. İstanbul ve İzmir en önemli ticaret şehirleridir. Denizli, Manisa, Aydın, Konya, Eskişehir, Erzurum, Malatya, Elazığ, Van, Şanlı Urfa, Gazi Antep ve Diyarbakır önemli ticaret şehirlerindendir. İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya, İskenderun ve Trabzon gibi merkezlerde, serbest ticaret bölgeleri kurulmuştur. Bu bölgelerin işlerlik kazanması ile ticarete dayalı faaliyetler gelişecek ve şehirlerin ticari fonksiyonları artacaktır.
Liman Şehirleri: İthal ve ihraç ürünlerimizin deniz yoluyla geldiği limanlara sahip şehirlerdir. İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya, Trabzon, Samsun, Zonguldak, Ereğli ve İskenderun örnek olarak verilebilir. İstanbul aynı zamanda en büyük liman şehrimizdir.
Sanayi Şehirleri: Kentlerin hızlı büyümesinde en etkili olan faktördür. Fabrikaların ve atölyelerin yoğun olduğu şehirlerdir. İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, İzmir, Adana, Batman, Karabük, Ereğli, İskenderun, Seydişehir gibi merkezler örnektir.
İdari, Askeri ve Kültürel Şehirler: Ankara ve Diyarbakır gibi iller idari şehirler hüviyetindedir. Sarıkamış, Erzurum, Erzincan, Konya, Malatya gibi şehirlerde de askeri fonksiyonlar ağır basmaktadır. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirler aynı zamanda kültür şehirleridir.
Turizm Şehirleri: Gelirlerinin önemli bir bölümünü turizmden karşılayan şehirlerdir. İstanbul, İzmir, Antalya, Alanya, Kuşadası, Marmaris, Bodrum, Nevşehir, Göreme, Fethiye, Bursa turizm şehirlerine en iyi örnektir. Turizm şehirlerinde, nüfus yıl boyunca sabit olmayıp, mevsimler arasında büyük değişmeler görülebilir.
Maden ve Enerji Kaynaklarının Bulunduğu Şehirler: Zonguldak, Soma, Tavşanlı, Elbistan, Batman, Seydişehir gibi merkezler örnek verilebilir. Bu şehirlerin nüfusları maden zenginliğinin bitmesine göre azalabilir.
C.  ŞEHİRLERİN GELİŞMELERİ VE SORUNLARI
Türkiye, özellikle 1950 yılından itibaren hızlı bir gelişme süreci içine girmiştir. Şehirleşmenin artmasında; nüfusun hızla artması, ulaşım ağının ve teknolojinin gelişmesi, köyden şehre olan yoğun göçler gibi faktörler etkili olmuştur. Bu durum, beraberinde bir çok sorun getirmiştir. Şehirlerin başlıca sorunları şunlardır:
1.      Gecekondulaşma: Şehirlerin en büyük sorunlarındandır. Şehirleşme sonunda, gecekondular hızla artmış ve şehir içinde ayrı bir semt meydana gelmiştir. Gecekondulardan oluşan semtlerde yol, kanalizasyon gibi alt yapı hizmetleri yetersiz kalmıştır.
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Gazi Antep gibi şehirler, gecekondu semtlerinin en yaygın olduğu semtlerdir şehirlerdir.
2.      Düzensiz Yapılaşma: Hızlı şehirleşme, düzensiz yapılaşmayı da beraberinde getirmiştir. Sanayi tesisleri, yerleşme alanlarına ve tarım arazileri üzerine kurulmuştur. Bunun sonucunda çevre kirlenmiştir. Şehirleşme hızı fazla olduğundan, önceden bulunan ana caddeler trafik yükünü kaldıramaz hale gelmiş, trafik düzensizliği başlamıştır.
3.      Yeşil ve Açık Alanların Yetersizliği: Bugün, şehirlerimizin hepsinde insanların dinlenebileceği, çocukların oynayabileceği yeşil ve açık alanlar yetersizdir. Bu durum hızlı kentleşmenin bir sonucudur.
4.      Hava Kirliliği: Özellikle kış aylarında, hava kirliliği bütün şehirlerimizde artmaktadır. İstanbul, Bursa ve Ankara gibi illerde görülen hava kirliliği doğal gaz ve ithal kömür sayesinde önemli oranda giderilmiştir.
5.      Çöplerin Toplanması ve Depolanmasındaki Zorluklar: Yoğun nüfuslu şehirlerde, sanayi tesislerinde ve meskenlerden çıkan katı atıkların toplanması ve depolanmasında önemli zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bu durum çevre kirliliğine yol açmaktadır. Özellikle sanayi tesislerinden çıkan kirli ve zehirli maddeler çevre kirliliğini en üst düzeye çıkarmaktadır. İzmit ve İzmir körfezleri ile İstanbul’da Haliç kirlilik konusunda ün yapmışlardır.
6.      Sosyal ve Kültürel Gelişimin Sağlanamaması: Normal koşullar altında, şehirler ülkeye sosyal ve kültürel alanda öncülük etmelidirler. Ancak, şehirlerdeki hızlı nüfus artışı sosyo – kültürel yapılaşmayı alt üst etmiştir. Bu nedenle, özellikle gecekondu semtlerinin yaygın olduğu kentlerde kırsal kültür devam etmektedir.
7.      Şehirlerde Rahat ve Modern bir Şekilde Yaşama Durumunun Ortadan Kalkması: Şehirlerdeki sanayi tesisleri ve diğer sektörler, hızla artan nüfusun hepsini istihdam edememektedir. Bunun sonucunda da işsiz sayısı artmaktadır. Ekonomik zorluklar arttığı için, insanlar geçimini temin etmekte güçlükler çekmektedir.
D.  TÜRKİYE’DE MESKEN TİPLERİ
Meskenler, insanların oturduğu, barındığı ve yaşadığı yerlerdir. Özellikle kır yerleşmelerinin yapımında kullanılan malzemeler doğal çevre ile yakından ilgilidir. İklim özellikleri, jeolojik yapı ve bitki örtüsü meskenlerin malzemesini etkileyen doğal faktörlerdir. Bunun yanında ekonomik ve kültürel seviye de meskenlerin malzemesini etkiler. Meskenler dört gruba ayrılır:
1.   Ahşap Meskenler: Bu tür meskenlerin dağılışı, ormanların dağılışı ile yakından ilgilidir. Ormanlık yörelerdeki meskenlerde daha çok ahşap malzemeler kullanılır. Karadeniz Bölgesi ahşap meskenlerin en yaygın olduğu bölgedir. Akdeniz, Marmara ve Ege’de de orman köylerinde ahşap evlere yaygın olarak rastlanır. Bu mesken tipi ülkemizde giderek azalmaktadır.
2.   Toprak Meskenler: Taş ve ahşap malzemelerin bulunmadığı, yarı kurak bölgelerin meskenlerinde toprak malzeme kullanılır. Killi topraklar samanla karıştırılarak çamur haline getirilir ve kerpiç elde edilir. Bu kerpiçler yapı malzemesi olarak meskenleri oluşturur. Toprak meskenler İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygındır.
3.   Taş Meskenler: Bir yerin çevresinde taş malzemeler yaygınsa konut yapımında taşlar kullanılır. Taşların bulunması o  yerin jeolojik özelliklerine bağlıdır. Dayanıklı ve çabuk işlenebilir olan taşlar daha çok tercih edilir. Andezit, bazalt ve kireç taşı en çok kullanılan taşlardır. Taş meskenler Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde yaygındır. Güneydoğu Anadolu’da da Karacadağ çevresinde görülür.
4.   Betonarme Meskenler: Yapı tekniğinin gelişmesi ile birlikte, belde ve kentlerdeki meskenlerin hemen hemen tamamı betonarme evlere dönüşmüştür. Yeni yapılan modern evler beton ve demir kullanılarak yapılmaktadır. Betonarme evler genellikle çok katlıdır.

YATMA ZAMANI

GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...