Kaba saba, soluk, yıpranmış
giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip utangaç bir tavırla rektör'ün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından
fırlayarak önlerini kesti... Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz
taşralıların Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilirdi?
Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi. İşte bu imkansızdı.
Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu..
Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; "Bekleriz" diye
mırıldandı... Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi.. Sekreter sesini
çıkarmadan masasına döndü.. Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi.. Sonunda
sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı. "Sadece birkaç dakika görüşseniz,
yoksa gidecekleri yok" diyerek rektörü iknaya çalıştı. Anlaşılan çare
yoktu..
Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı. Sekreterin anlattığı tablo
içini bulandırmıştı. Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi.
Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek, olacak şey miydi bu? Suratı
asılmış, sinirleri gerilmişti.
Yaşlı kadın hemen söze başladı. Harvard'da okuyan oğullarını bir yıl önce
bir kazada kaybetmişlerdi. Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki, onun anısına
okul sınırları içinde bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı.
Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerine öfkelendi.
"Madam" dedi, sert bir sesle, "Biz Harvard'da okuyan ve sonra
ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner..."
"Hayır, hayır" diyerek haykırdı yaşlı kadın.. "Anıt
değil... Belki, Harvard'a bir bina yaptırabiliriz". Rektör, yıpranmış
giysilere nefret dolu bir nazar fırlatarak, "Bina mı?" diyerek
tekrarladı, "Siz bir binanın kaça mal olduğunu biliyor musunuz? Sadece son
yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazlasına çıktı..."
Tartışmayı noktaladığını düşünüyordu. Artık bu ihtiyar bunaklardan
kurtulabilirdi.. Yaşlı kadın, sessizce kocasına döndü: "Üniversite
inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki, biz niçin kendi
üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?"
Rektör'ün yüzü karmakarışıktı.. Yaşlı adam başıyla onayladı. Bay ve bayan
Leland Stanford dışarı çıktılar. Doğu California'ya, Palo Alto'ya geldiler. Ve
Harvard'ın artık umursamadığı oğulları için onun adını ebediyyen yaşatacak üniversiteyi kurdular.
Amerika'nın en önemli üniversitelerinden birini STANFORD'u.
27 Ocak 2014 Pazartesi
GEÇ KALMAYIN !
Henüz 18 yaşındaydı ama hayatının
sonundaydı. Tedavisi mümkün olmayan ölümcül bir kansere yakalanmıştı. Kahır
içinde eve kapatmıştı kendini... Sokağa çıkmıyordu. Annesi, bir de kendisi. O
kadardı bütün hayatı...
Bir gün fena halde sıkıldı, dayanamadı, attı kendini sokağa. Bir yığın vitrin önünden geçti, tam bir CD satan dükkânı da geride bırakmıştı ki, bir an durdu, geri döndü, kapıdan içeri, gözüne hayal meyal takılan genç kıza bir daha baktı. Kendi yaşlarında harika bir genç kızdı tezgahtar... Hani, ilk bakışta aşk derler ya, öyle takılıp kalmıştı işte... İçeri girdi. Kız, gülümseyerek koştu ona; "Size nasıl yardım edebilirim?" diye. Nasıl bir gülümsemeydi o... Hemen oracıkta sarılıp öpmek istedi kızı... Kekeledi, geveledi, sonra "Evet!" diyebildi. Rastgele birini işaret ederek; "Evet, şu CD'yi bana sarar mısınız?" dedi. Kız CD'yi aldı, içeri gitti, az sonra paketle geri geldi. Genç kızdan aldı paketi, çıktı dükkandan, evine döndü. Paketi açmadan dolabına attı. Ertesi sabah gene gitti aynı dükkâna... Gene bir CD gösterdi kıza, sardırdı, aldı eve getirdi, attı paketi dolaba gene açmadan... Günler hep alınıp, sardırılan CD'lerle geçti. Kıza açılmaya bir türlü cesaret edemiyordu.
Annesine açıldı sonunda... Annesi; "Git konuş oğlum, ne var bunda?" dedi. Ertesi sabah, bütün cesaretini topladı, erkenden dükkâna gitti. Bir CD seçti. Kız gülerek aldı CD'yi, arkaya gitti paketlemeye. Kız içerdeyken bir kâğıda "Sizinle bir gece çıkabilir miyiz?" diye yazdı, altına telefon numarasını ekledi, notu kasanın yanına koydu gizlice. Sonra, paketini alıp kaçtı gene dükkândan... İki gün sonra evin telefonu çaldı... Anne açtı telefonu. Dükkândaki tezgahtar kızdı arayan. Delikanlıyı istedi, notunu yeni bulmuştu da... Anne ağlıyordu... "Duymadınız mı?" dedi. "Dün kaybettik oğlumu." Cenazeden birkaç gün sonra anne, oğlunun odasına girebildi sonunda. Ortalığa çeki düzen ermeliydi. Dolabı açtı, oraya atılmış bir yığın açılmamış paket gördü. Paketleri aldı, oğlunun yatağına oturdu ve bir tanesini açtı. İçinde bir CD vardı, bir de minik not…
Bir gün fena halde sıkıldı, dayanamadı, attı kendini sokağa. Bir yığın vitrin önünden geçti, tam bir CD satan dükkânı da geride bırakmıştı ki, bir an durdu, geri döndü, kapıdan içeri, gözüne hayal meyal takılan genç kıza bir daha baktı. Kendi yaşlarında harika bir genç kızdı tezgahtar... Hani, ilk bakışta aşk derler ya, öyle takılıp kalmıştı işte... İçeri girdi. Kız, gülümseyerek koştu ona; "Size nasıl yardım edebilirim?" diye. Nasıl bir gülümsemeydi o... Hemen oracıkta sarılıp öpmek istedi kızı... Kekeledi, geveledi, sonra "Evet!" diyebildi. Rastgele birini işaret ederek; "Evet, şu CD'yi bana sarar mısınız?" dedi. Kız CD'yi aldı, içeri gitti, az sonra paketle geri geldi. Genç kızdan aldı paketi, çıktı dükkandan, evine döndü. Paketi açmadan dolabına attı. Ertesi sabah gene gitti aynı dükkâna... Gene bir CD gösterdi kıza, sardırdı, aldı eve getirdi, attı paketi dolaba gene açmadan... Günler hep alınıp, sardırılan CD'lerle geçti. Kıza açılmaya bir türlü cesaret edemiyordu.
Annesine açıldı sonunda... Annesi; "Git konuş oğlum, ne var bunda?" dedi. Ertesi sabah, bütün cesaretini topladı, erkenden dükkâna gitti. Bir CD seçti. Kız gülerek aldı CD'yi, arkaya gitti paketlemeye. Kız içerdeyken bir kâğıda "Sizinle bir gece çıkabilir miyiz?" diye yazdı, altına telefon numarasını ekledi, notu kasanın yanına koydu gizlice. Sonra, paketini alıp kaçtı gene dükkândan... İki gün sonra evin telefonu çaldı... Anne açtı telefonu. Dükkândaki tezgahtar kızdı arayan. Delikanlıyı istedi, notunu yeni bulmuştu da... Anne ağlıyordu... "Duymadınız mı?" dedi. "Dün kaybettik oğlumu." Cenazeden birkaç gün sonra anne, oğlunun odasına girebildi sonunda. Ortalığa çeki düzen ermeliydi. Dolabı açtı, oraya atılmış bir yığın açılmamış paket gördü. Paketleri aldı, oğlunun yatağına oturdu ve bir tanesini açtı. İçinde bir CD vardı, bir de minik not…
"Merhaba, sizi öyle tatlı buldum ki, daha yakından tanımak
istiyorum. Bir akşam birlikte çıkalım mı? Sevgiler... Jacelyn " Anne, bir
paketi daha açtı, onda da bir CD ve bir not vardı: "Siz gerçekten çok
tatlı birisiniz, hadi beni bu gece davet edin, artık.
Sevgiler...Jacelyn "ANA YÜREĞİ
Delikanlı küçük bir kasabada annesiyle mutlu bir hayat
yaşamaktadır. Üstelik birbirlerinin tek varlıklarıdır. Günlerden bir gün
kasabaya çok güzel bir genç kız gelir. Fakat genç kızın yüreği kendisi kadar
güzel değildir. Gayet kibirli, kendini beğenmiş ve gözü yükseklerde olan bir
kızdır bu.
Bizim delikanlı da genç kızın güzelliğine kapılmış ve kıza sırılsıklam aşık olmuştur. Günlerce peşinden koşmuş ama kız delikanlıya hiç yüz vermemiştir. Bu arada delikanlının annesi olayın farkına varmış varmasına da hangi güç engel olabilirmiş ki, delikanlı aşık olmuştur bir kere. Ana yüreği dayanamaz ve en sonunda delikanlıyı kıza karşı uyarır.
Ne çare, delikanlının gözü kızdan başkasını görmez. Genç ve güzel kız ise delikanlıyı iyice kendisine bağlamış, avucunun içine almıştır. Ana yüreği artık delikanlının böylesine sömürülmesine daya-namaz, son defa oğlunu karşısına alıp konuşmaya çalışır, ama boşa kürek çektiğini anlar. Delikanlı eski delikanlı değildir artık...
Ertesi gün delikanlı, yine genç kızın peşinden koşarken onu ölesiye sevdiğini ve evlenmek istediğini söyler. Kalbi kendisi kadar güzel olmayan kız bu işe bir şart koşar:
– Annenin yüreğini bana getirirsen seninle evlenirim.
Delikanlının gözü aşktan başka hiçbir şey görmediği için, bu isteği düşünmeden kabul eder. Koşarak annesinin yanına gelir ve:
" Senin yüreğin genç kızla birlikte olabilmem için tek yol!" der. Annesi hiç tereddütsüz yüreğini söker ve delikanlıya verir. Delikanlı büyük bir sevinçle genç kıza geri döner fakat yolda ayağı taşa takılıp düşer. İşte o anda ana yüreğinden bir ses gelir:
" CANIN ACIDI MI YAVRUM?!..."
Bizim delikanlı da genç kızın güzelliğine kapılmış ve kıza sırılsıklam aşık olmuştur. Günlerce peşinden koşmuş ama kız delikanlıya hiç yüz vermemiştir. Bu arada delikanlının annesi olayın farkına varmış varmasına da hangi güç engel olabilirmiş ki, delikanlı aşık olmuştur bir kere. Ana yüreği dayanamaz ve en sonunda delikanlıyı kıza karşı uyarır.
Ne çare, delikanlının gözü kızdan başkasını görmez. Genç ve güzel kız ise delikanlıyı iyice kendisine bağlamış, avucunun içine almıştır. Ana yüreği artık delikanlının böylesine sömürülmesine daya-namaz, son defa oğlunu karşısına alıp konuşmaya çalışır, ama boşa kürek çektiğini anlar. Delikanlı eski delikanlı değildir artık...
Ertesi gün delikanlı, yine genç kızın peşinden koşarken onu ölesiye sevdiğini ve evlenmek istediğini söyler. Kalbi kendisi kadar güzel olmayan kız bu işe bir şart koşar:
– Annenin yüreğini bana getirirsen seninle evlenirim.
Delikanlının gözü aşktan başka hiçbir şey görmediği için, bu isteği düşünmeden kabul eder. Koşarak annesinin yanına gelir ve:
" Senin yüreğin genç kızla birlikte olabilmem için tek yol!" der. Annesi hiç tereddütsüz yüreğini söker ve delikanlıya verir. Delikanlı büyük bir sevinçle genç kıza geri döner fakat yolda ayağı taşa takılıp düşer. İşte o anda ana yüreğinden bir ses gelir:
" CANIN ACIDI MI YAVRUM?!..."
İÇİMİZDEKİ SIR
Bir Kızılderili masalında denir ki; kainatın yaratılışı tamamlanmış, sıra
insana gelmişti. Yaratıcı, insanı yaratmadan önce bütün varlıkları yanına
çağırdı ve dedi ki:
“İnsanlar hazır oluncaya kadar onlardan bir sırrı saklamak istiyorum. Bu
sır onların mutluluğudur. Sizce bu sırrı nereye saklayayım?”
Kartal söz aldı:
“Bana ver Allah’ım onu aya götüreyim.”
Yaratıcı, “Hayır!” dedi. “Bir gün gelir, oraya da giderler ve onu kolayca
bulabilirler.”
Yunus balığı, “Onu okyanusların derinliklerine gömeyim” diye teklif etti.
Yaratıcı, “Orada da rahatlıkla bulabilirler” dedi.
Aslan ormanın derinliklerini, koyunlar ıssız meraları önerdi; ama Allah,
hiçbirisinin önerisini kabul etmedi.
En sonunda köstebeğin önerisi geldi:
“Allah’ım bu sırrı insanların içine koy” dedi.Bu yüzdendir ki; her kim mutluluğu başka yerlerde ararsa, her zaman mutsuz olmaktadır.
ANNE - BABA OKULU / DERS 1: ANNE-BABALIK EĞİTİMİ EVLİLİK ÖNCESİNE DAYANIR
GİRİŞ
Merhaba değerli okuyucular ve ebeveynlik
hassasiyetini her daim muhafaza eden sevgili ebeveynler. Şu ana kadar çeşitli
yazılarıyla ebeveynliğin püf noktalarını, çocuklara yaklaşım yöntemlerini vs…
sizlere aktarmaya çalışan Psikolog Yasemin Yalçın Aktosun, artık yeni bir
çalışmayla sizlere merhaba diyor. Evet, bu yeni eğitim-öğretim döneminde sadece
çocuklarımızın okul süreci başlamadı. Geleceğin umudu çocukların yanında
sizlerin de ebeveynlik okulunu Ailem dergisiyle başlatmış bulunuyoruz. Aile
okulu başlıyor! …
Niçin böyle bir eğitim?
Bazı ebeveynler aile okulları vb. eğitimlere
direnç gösterirler.
Benim çocuğumu en iyi ben tanırım,
Kimse bana; çocuğuma ve eşime nasıl
davranacağımı öğretemez.
Biz böyle mi büyüdük?
Bizim ailemizde sorun yok...
gibi bahanelerle eğitime direnç
gösteren bireylere şöyle denilmeli:
Evet, belki bizim kuşağımız veya bizden
önceki kuşakların bu nevi eğitsel imkânları olamamış olabilir. Fakat günümüzde
bu tarz imkânlar madem var; niçin kullanmayalım?.. Ayrıca günümüz şartları ile
geçmiş zaman şartları birbirinden çok farklı. Artık gerek teknolojinin ve
gerekse çevre şartlarının etkisiyle çocukların ve gençlerin kafası çok fazla
karışmakta. Ebeveynin hatalı tepkileri neticesinde eve karşı soğukluk hisseden
çocukları ve gençleri bekleyen öylesine tehlikeli ortamlar var ki… Sadece bu
nokta bile ebeveyn eğitiminin önemini vurgulamaktadır.
Bunların dışında bizler eğitim alan
ebeveynlerin çocukları değiliz, ama psikolojik olarak sorunsuz olduğumuzu
kaçımız söyleyebiliyoruz? Veya kaçımızın özgüveni tam olarak yerinde veya
kaçımız mesleki olarak istediğimiz yerdeyiz? Ya da birçoğumuzun hayatında keşke
dediği noktalar mutlaka vardır vs… Öyleyse daha kendini bilen, özgüvenli,
pozitif ve başarılı bir nesil için lütfen üzerinize düşen görevi ihmal etmeyin.
Ve aile okuluna gelmeyi sakın ihmal etmeyin… Ve unutmayın ki; eğitime katılmak
için sorun yaşıyor olmanız gerekmez. Daha mutlu bir aile için eğitime
katılmanızı öneririm. Sorun yaşanmadan sorunlara karşı önlem almak, sorun
yaşandıktan sonra çözüm üretmekten çok daha sağlıklıdır.
Aile okuluna kayıt ve başarılı olmak
için gerekenler:
Her iki ebeveynin eğitime katılması
eğitimin uygulanabilirliliğini artıracağından her iki ebeveynin okula katılması
bekleniyor.
Derse önyargısız gelme,
uyguladıklarınızdan sonuç almanızı kolaylaştırır.
Önceki negatif deneyimlerinizi bir
kenara bırakın, gerekirse eğitime sıfırdan başladığınızı düşünün.
“Ben zaten bunu denemiştim diyerek”
önerileri dikkate almamak yapılacak en büyük yanlışlardandır.
İstikrarlı olmalısınız. Sunulan
yöntemler; ancak istikrarlı olunursa çocuğa ve ailenin genel yapısına pozitif
yansır.
Samimi ve doğal olmalısınız.
Küçük bir not defteri alıp bazı
mevzuları not etmeniz bilgilerin aklınızda kalmasını ve hedeflerinizin
oluşmasını sağlar.
Öyleyse buyurun aile okuluna…
DERS 1: ANNE-BABALIK EĞİTİMİ EVLİLİK ÖNCESİNE DAYANIR
Birçok birey, anne-babalığın eğitim
gerektirebileceğini, evleninceye, hatta çocukları oluncaya ve hatta çocuklar
büyüyüp sorunlar baş gösterinceye kadar düşünmezler. Hele de evlilik olayı
gerçekleşinceye kadar taraflar birbirlerini ağırlıklı olarak sadece “salt
bireysel özellikleri ile” değerlendirirler. Yeni bir yuvanın kurulacağı
düşüncesi genelde ikinci planda değerlendirilir. Taraflar muhataplarını aynı
zamanda ileride kendilerine emanet olarak verilecek çocuklarının annesi veya babası
olarak değerlendirmezler. Oysaki evliliğin en önemli amaçlarından biri bir
neslin yetişmesine katkı sağlamaktır. Bu amacın göz ardı edilip sadece
duygusallığın tesiri altında kalınarak verilen kararların çok sağlıklı olmadığı
görülmektedir. Mantığın devreye girmediği evlilik kararlarında sadece doğacak
çocuklar değil, aynı zamanda eşler de etkilenmektedir. Ki zaten eşler arasında
tartışmaların olması evin genel havasına tesir eder ve çocukların psikolojisi
kendilerine ebeveynleri tarafından pozitif yaklaşılsa da etkilenir. Bu sebeple
daha evliliğe karar vermeden önce aile kavramının irdelenerek düşünülmesi
gerekmektedir.
Evlilik kararı verilirken nelere dikkat
edilmelidir?
Mantık kesinlikle devre dışı
bırakılmamalıdır.
Evlenilmesi düşünülen birey sadece
içinde bulunulan zamandaki rolü ile düşünülerek değil değişik rolleri de (anne
olma, baba olma, ev hanımı olma vs… gibi) düşünülerek değerlendirilmelidir.
Birey, eş olarak düşündüğü bireyi
değişik rolleri ile değerlendirirken önyargılı davranmamalı, kafasındaki soru
işaretlerini muhatabı ile paylaşmalıdır.
Herhangi bir bireyin eşini
değerlendirmesi kadar kendini de onu bekleyen roller ve sorumlulukları
bağlamında değerlendirmesi gerekmektedir. Yani bir yuva kurmanın sorumluluğu,
eş olmanın veya ebeveyn olmanın sorumluğu düşünülerek evliliğe adım
atılmalıdır.
Yukarıda ifade edilen noktalar
bağlamında bireyin ümitsizliğe kapılma ihtimali vardır. Çünkü çevrede görülen
negatif örnekler evlenecek olan bireylerde ben bu işi yapamam düşüncesi
oluşturabilir. Bu sebeple konuya objektif bir biçimde bakmak ve daha pozitif ve
başarılı bir yuva kurmak için bireyler evlilikten kaçmak yerine kendilerini
geliştirmeli, birtakım eğitimler almalıdırlar.
Evlilik öncesi ebeveynlik eğitimi nasıl
alınabilir?
Her şeyden önce böyle bir eğitim için
erken diye düşünülmemelidir. Öncelikle evlilik ve akabinde ebeveyn olmaya dair
eğitim alma hedeflenmelidir. Çünkü ideal ebeveyn olabilmenin ilk sırrı ideal eş
olmaktır. Pozitif ortamlarda dünyaya gelen çocuklar hem ruhsal ve hem de zihinsel
olarak oldukça pozitif olurlar. Bu nedenle evvela evlilik ile ilgili eğitimler
alınmalıdır diyebilirim. Eğitim için belli merkezlerdeki düzenli eğitim
programlarına veya seminerlere katılınılabileceği gibi konu ile ilgili kitaplar
ve makaleler okumak veya evlilik öncesi danışmanlık desteği almak önerilebilir.
Bunun dışında itimat ettiğiniz ve model olabildiğine inandığınız ailelerle de
bağlantı halinde olmak kuracağınız yuva için oldukça önem arz edecektir.
Böyle bir eğitsel sürece hem kadının ve
hem de erkeğin katılması gerekmektedir.
Eğitimle ne kazanacağız?
1- Yeni kurulacak yuva ile birlikte
taraflar kendilerini neyin beklediğini bilmiş olacaklarından hazırlıklı oluş
sağlanacak ve sorunlar karşısında çözüm gücü oluşacaktır.
2- Evlenmeyi düşünen bireyler
birbirlerini sadece duygusal olarak değil, çok yönlü olarak tanıyabilecek ve
değerlendirme yapabileceklerdir.
3- Henüz çocukları doğmadan eşler arası
diyalogun güçlenmesi sağlanacaktır.
4- Gebelik öncesinde ve gebelik
sürecinde nasıl yaklaşımlar sergileneceği öğrenilmiş olacağından ebeveyn adayı
çift bilinçli davranabilecektir.
5- İlk ebeveynlik ve evlilik dönemlerinde
karşılaşılacak muhtemel bir sorun karşısında çiftler nasıl davranmaları
gerektiğini bilecek ve yapılabilecek yanlışlıklar asgariye inmiş olacaktır.
Ailem
26 Ocak 2014 Pazar
ANNE - BABA OKULU / DERS 2: İDEAL EVLİLİKTE KARI KOCA DİYALOĞUNUN ÖNEMİ
DERS
2: İDEAL EVLİLİKTE KARI KOCA DİYALOĞUNUN ÖNEMİ
Karı-koca diyaloğu ile ebeveynlik arasında ne gibi
bir bağ var diye düşünen birçok birey vardır. Hatta kendilerini ebeveynlik
rolüne fazlaca adapte eden nice ebeveynler vardır ki; eşleri ile diyaloglarını
hep ikinci plana atmışlardır. Oysaki iyi ebeveyn olabilmenin sırrı iyi eş
olabilmekten geçer. Annelik veya babalık vasıfları çok güzel olan ve çocuğuna
doğru yaklaşım tekniklerini kullanarak yaklaşan fakat eşi ile ciddi sorunlar
yaşayan birçok insan vardır. Bu bireylerin çocukları ebeveynleri ile güzel
zamanlar geçiriyor olsalar bile anne-babaları arasındaki gergin havadan
nasiplerini alırlar.
Neden ideal ebeveynlik için eşler
arası diyalog önemlidir?
1- Öncelikle
ebeveynlerin kişisel mutlulukları için önemlidir. Kendini mutlu hisseden ve
sorunlardan dolayı gergin olmayan bir birey annelik-babalık rolüne de bu
duyguyu yansıtır. Bu nedenle bireyin kafasının sorunlarla meşgul olmaması
mutluluğuna ve mutluluğu da, pozitif ebeveyn olmasına katkı sağlayacaktır.
2- Çocuğa öğretilmeye
çalışılan ne olursa olsun karı-koca işbirliği sağlandıktan sonra verilecek
öğreti çok kısa zaman içinde çocuğa yerleştirilebilirken, tek ebeveynin
çabasıyla bu öğretilerin çocuğa yerleştirilmesi uzun zaman alacaktır.
3- Çocuklar hatalı
davranışları modeller: Özellikle küçük yaş dönemlerinde çocuklar modelleyerek
öğrenirler. Kendisine doğru yaklaşımlarda bulunulsa bile annenin babaya veya
babanın anneye hatalı tepkilerle yaklaştığını gören çocuk doğru olmayan
davranışları bilinçaltına bu şekilde yerleştirmiş olur. Bir diğer ifade ile
kendine tebessüm edilip de annesine bağırıldığını gören çocuk sadece tebessümü
değil öfkeyi ve agresyonu da öğrenir.
4- Ev içinde tutarsız
davranışlar gören çocuk bir süre sonra ebeveyninin samimiyetine inanmayacaktır.
Bu da zamanla aile içinde güvensizliklerin oluşmasına ve çocuğun özgüveninin
zedelenmesine neden olur.
5- Eşler arası
geçimsizlik nedeniyle oluşan evdeki gergin hava çocuğun psikolojisinin negatif
etkilenmesine neden olur.
6- Çocuk zamanla taraf
tutmak zorunda kalır. Bu süreçte de çoğu zaman çıkarına uygun tercihler yapar.
7- Ergenlik dönemindeyse
çocuk gergin olmayan huzurlu ortam arayışına girer. Bu nedenle evden
uzaklaşabilir.
8- Bu tarz negatif bir
ortamda büyüyen çocuklar ileride kuracakları ailelerine bu negatif etkileri
yansıtır ve problemli bir yuva kurabilirler.
Ne yapmalıyız?
Öncelikle eşler bir araya gelmeli ve mevcut
sorunlarını irdelemelidir.
Taraflardan biri sorun olduğunu kabul etmiyor veya
çözüme yanaşmıyorsa bile sorunu fark eden taraf sorunları belirlemeli ve çözüm
yollarını araştırmalıdır.
Çözüm yollarına, pozitif yaklaşımlarda bulunarak
ve önyargılardan sıyrılarak ulaşılabiliyorsa eşler birtakım fedakârlıklar
göstermelidirler.
Kimi zaman sorunların çözümlenmesi uzman desteği
gerektirebilir. Bu durumda evlilik uzmanlarına başvurulup psikolojik destek
alınması en sağlıklı olandır.
Sorunlar tespit edilip çözümleninceye kadar ev içinde
hassas davranılmalı ve çocuğun bu süreçten etkilenmemesi hedeflenmelidir.
Taraflar alacakları her kararda çocuklarını da
sisteme dâhil edip düşünmeyi ihmal etmemelidir.
Ailem
25 Ocak 2014 Cumartesi
ANNE - BABA OKULU / DERS 3: KENDİNİZİ TANIYOR MUSUNUZ?
DERS 3: KENDİNİZİ TANIYOR MUSUNUZ?
Kendinizi tanıyor musunuz? Ya da şöyle
soralım; nasıl bir insan olduğunuz sorusunu daha önce hiç kendinize sordunuz
mu? Her insanın mutlaka kendini tanımlayabileceği birkaç cümlesi vardır?
Fakat çoğu zaman bu birkaç cümlecik tam
anlamıyla bizi ifade etmez. Yetersiz kalır. Kendimizi tam anlamıyla ayrıntılara
inerek düşünmeye kalktığımızda aslında birçok özelliğimizi beğenmediğimizi veya
olmaması gereken özellikler olduğunu görürüz. Kendini tam olarak tanımlayamayan
bir insanın çocuğu karşısında tutarsız davranma ihtimali yüksektir. Çünkü
kendinde bulunan negatif özellikleri belirleyip halletmeden çocuğunu bu
özellikler konusunda eleştiren bir ebeveyn çocuğu nezdinde tutarsız
görüneceğinden söyledikleri makes bulmayacaktır.
Neden bir ebeveyn evvela kendini
tanımalı?
Kendinde bulunan negatif özellikleri
görebilmesi ve pozitif özelliklerini daha da genişletmesi için evvela kendisini
tanımalıdır.
Unutmayın ki çocuk yaşadığı ortamın
izlerini taşır. Ebeveyn çocuğunda görmek istemediği özellikleri aslında kendisi
taşıyor olabilir. Bu sebeple önce kendindeki negatif özellikleri düzenlemelidir
ki; çocuk bu hatalı örnekleri model almasın.
Kendini tanıyabilen ebeveyn kişisel
anlamda kendisini geliştirebilecek ve böylece mutlu ve başarılı olabilecektir.
Kendini tanıyan birey ebeveynlik rolüne
yansıyan kişisel zaaflarını daha çabuk çözümler. Örneğin; sese çok duyarlıyım,
bu sebeple çabuk sinirleniyorum diyen bir ebeveyn bundan dolayı çocuğu ile
çatışma yaşıyorsa, ilk etapta sadece çocuğunu susturmayı değil, sese duyarlılık
ve asabiyet derecesini dengelemek adına gerekirse yardım alabilmelidir.
Ailem
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
YATMA ZAMANI
GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...
-
Türk milletinin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devlet yönetiminin millet egemenliği esasına dayandırılma...
-
14. Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Avrupa’nın Genel Durumu 1243 yılında Kösedağ Savaşı’nı kaybeden Türkiye Selçuklularının merkezi otorites...
-
KARADENİZ BÖLGESİ A. BÖLGENİN GENEL COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ Türkiye’nin kuzeyinde yer alan bölge, ismini Karadeniz’den alır. Doğuda Gürc...