6 Nisan 2016 Çarşamba

ÇOCUKLAR SORULARINA YANIT BEKLER

Çocuk dış dünyayı kendi bilişsel olanaklarıyla tanımaya, keşfetmeye çalışır. Bu çabası sırasında ebeveynin yardımını bekler. Yollar neden düzdür? Kaldırımlar neden yapılmıştır? Biz yürürken neden Ay da bizimle birlikte yürümektedir? Allah kimdir? Çocuk nasıl dünyaya gelir?

Burada önemli olan onu dışlamadan, ayıplamadan, sabırla, yaşına uygun olan kısa, özlü ve doğru yanıtı vermektir.

Örneğin 3 yaş çocuğu için, çocuklar nereden dünyaya gelir? sorusuna, “Annenin karnında sıcacık bir yer var. Çocuk orada büyür. Annenin bacaklarının arasında bir delik var oradan dünyaya gelir”; “Peki oraya nasıl girer?” sorusuna da “Annenin tavuk yumurtasına benzemeyen yumurtasıyla, babanın tohumunun sevgiyle birleşmesi sonucu oluşur” şeklinde verilecek cevap yeterli olur.

Cevap verirken çocuğun “bilişsel gelişim düzeyi” dikkate alınmalıdır. Bu gelişim düzeyinin önde gelen özellikleri arasında çocuğun ancak “somut kavramları” öğrenebilmesi ile “benmerkezci olması” yani dünyayı kendi gözüyle görerek değerlendirmesi sayılabilir.

Soruları yanıtlama konusunda aceleci davranmadan zaman zaman çocukların kendi sorularına cevap üretmelerine fırsat vermek de uygulanabilecek bir başka yöntemdir.

KAYNAK: Haluk Yavuzer
Çocuk Eğitimi El Kitabı

BOŞANMA ÇOCUKLARI NASIL ETKİLİYOR?

Boşanma özellikle ergenler açısından son derece sarsıcı olabiliyor.
Çok olgun ve güvenli olduğunu düşündüğünüz bir ergen bile anne-babasının boşanması ve ailesinin dağılması karşısında sarsıntı yaşayabilir.
Boşanma anne ve baba açısından son derece travmatik bir durum olduğundan, kendi sorunları ile uğraşırken çocuğun duygularını ve yaşadığı acıyı fark etmeyebilirler.
Oysa boşanma anne-baba için zorsa, çocuk için de zor olacaktır. Önemsenen konular ve bunları ifade etme biçimi farklı olsa da, anne-babalar gibi, çocuklar da zorluklar yaşayacaktır.

Çocuğun kendini suçlaması

Boşanan çiftlerin çocuklarının boşanmadan dolayı kendilerini suçlayabildikleri bir gerçektir.
Çocukların boşanma nedeniyle kendilerini suçlamaları çok sık görülen bir durumdur ve bundan dolayı boşanma konusunun çocuk ve özellikle de ergen çocuk ile ilgili tüm konulardan ayrı tutulması son derece önemlidir.
Çocuğa boşanmanın, tıpkı evlenme kararı gibi yetişkinler tarafından verilen ve yetişkinlere ait bir karar olduğu mutlaka anlatılmalıdır.

Anne ya da babayı koruma isteği

Boşanmanın ergenler üzerindeki önemli bir etkisi de anne-babalarına karşı besledikleri sadakat duygusunun zarar görmesidir.
Örneğin, erkekler, özellikle başka bir kadının söz konusu olması halinde, kendilerini annelerini korumak zorunda hissedebilirler.

Kızların korkuları babaları ile ilgili

Kızlar da örneğin babalarının her akşam konserve yiyeceği, ütüsüz gömlekler giyeceği gibi konuları düşünerek üzüntü yaşayabilirler.
Bu nedenle, anne-babaların, anne-baba gibi davranmaya devam etmeleri ve çocukların anne-baba olmasına izin vermemeleri gerekir.


ANNE - BABALARA TAVSİYELER

Sevgili anne- babalar çocuğunuzun derslerdeki başarısı için aşağıdaki hususlara lütfen önem veriniz:

1. Çocuğunuzun kılık- kıyafetine özen gösteriniz. Kıyafetlerinin okul kurallarına uygun olmasına ve temizliğine dikkat ediniz.

2. Çocuğunuzun derslerinin ve davranışlarının daha iyiye yönelmesi için, öğretmenlerle sıkı bir işbirliği kurunuz. Veli toplantılarına mutlaka katılınız.

3. Çocuğunuzun yaşamındaki en etkili çevre aile çevresidir. Çocuk yaşamında en çok etkili örnekleri ailesinden alır. Anne-baba olarak tüm davranışlarınızla çocuklarınıza örnek olunuz.

4. Çocuğunuzu iyi tanıyınız. Çocuklardan yapamayacağı şeyleri istemeyiniz. Onları yeteneklerinin ötesinde başarı göstermeye zorlamayınız.

5. Çocuğun tüm arzularının yerine getirilmesi ona her istediği şeyi yapabileceği, elde edilebileceği kanısının verilmesi veya tam tersi isteklerinin çok sınırlandırılması, hiç yerine getirilmemesi çeşitli uyumsuz davranışlar geliştirmelerine neden olacaktır. Bu konuda titiz olunuz.

6. Çocuğunuza yeteri kadar harçlık veriniz. Harçlığını mümkünse aylık veya haftalık olarak toptan veriniz. Böylelikle kendisini yönetmesini öğrenecek ve sorumluluk kazanacaktır.

7. Çocuklarınızı başka çocuklarla veya kardeşleri ile mukayese etmeyiniz. Her insanın sahip olduğu nitelikler farklıdır. Onları olduğu gibi kabul ediniz.

8. Çocuklarınızla iyi notların yanında zayıf not almasının da normal olduğunu ve çalışmakla durumunu düzeltebileceğini telkin ediniz.

9. Çocuğunuzun okul yaşantısı ile ilgileniniz. Anlattıklarını dinleyiniz.

10. Çocuğunuzun okul dışındaki arkadaşlarının kontrol ediniz.

11. Çocuğunuzun okul ve öğretmenler hakkında şikayetleri olursa onu dinledikten sonra okul yönetimi ve öğretmenler ile görüşünüz.

12. Öğretmenler öğrencisinden makul olan ders araç ve gereçlerini almasını istemişlerse, bunları zamanında ve yeterince temin ediniz.

13. Ders çalışırken, çocuğunuzu ev işi, çarşı, Pazar işi için kaldırmayınız.

14. Çocuğunuzun mümkün olduğu kadar sosyal yaşantılar içinde, sosyal olmasını sağlayınız. Okul ve çevresindeki sosyal faaliyetlere katılmasına izin veriniz.

15. Çocuğunuzu sık sık eleştirmeyiniz. Hele bunu başkalarının yanında asla yapmayınız. Onun aşağılık duygusuna kapılmasını önleyiniz.
16. Beğendiğiniz takdir ettiğiniz taraflarını söyleyiniz. Onun kendine güven duymasını sağlayınız. Çocuklarınız arasında ayrım yapmayınız. Çocukları kıskandırmayınız. Hepsine sevgi ve ilgi gösteriniz.

17. İçinde bulundukları yaşlarda arkadaş çocuğunuz için çok önemlidir. Arkadaşı olmasına, iyi arkadaş seçmesine yardımcı olunuz.

18. Tv izlemede çocuğunuza iyi alışkanlıklar kazandırınız. Sürekli TV izlemek çocuğunuzun başarısını olumsuz yönde etkiler. Ancak bunu zor kullanarak değil ikna ederek gerçekleştiriniz.
 
19. Çocuğunuzun okuluna ve eve zamanında gelişini sağlayınız, varsa geç kalma alışkanlığını önleyiniz.

20. Evde çocuğunuza rahat bir çalışma ortamı hazırlayınız. Çocuklarınızın zararlı alışkanlıklar edinmesine engel olunuz. Onları zararlı alışkanlıklara karşı duyarlı hale getiriniz.

21. Çocuklar önünde yapılan tartışmalar, kavgalar onları mutsuz, güvensiz ve endişeli olmalarına neden olur. Sorunlarınızın yanında konuşmayınız, münakaşa etmeyiniz.

22. Çocuğunuzun evde ders çalışmasını kontrol ediniz. Ancak sürekli şekilde “dersine çalış” ikazı olumsuz etki yapmaktadır. Ona güvendiğinizi belli ederek uyarınız.

23. Çocuğunuzun okula devam durumunu yakından izleyiniz.

24. Çocuğunuzun yanında ona uygulanan eğitimin tartışmasını yapmayınız. Okul ve öğretmenler ile ilgili görüşlerinizi çocuğun yanında açığa vurmayınız. Çocuğunuzun çalışma programı yapmasına, uygulamasına yardımcı olunuz. Planlı çalışma üzerinde durunuz.

25. Çocuklarınıza karşı sabırlı, soğuk kanlı ve anlayışlı olunuz. Doğal olarak onlar hata yapacaklardır. Kusurları ve kötü hareketleri olacaktır. Çocuklar düşündüğünüz, istediğiniz gibi tavır ve davranışlar göstermiş olsalardı ailede ve okulda eğitim denilen şeye gerek kalmazdı.


ÇOCUK VE OYUN İHTİYACI

     Oyun çocuk için gerçek bir ihtiyaçtır ve onun bedensel, psikolojik, sosyal ve zihinsel gelişimi açısından çok önemlidir. Genellikle kendiliğinden doğan, içten, hür iradeye dayalı olarak ortaya çıkan bir süreçtir.

    Erişkinler oyunu çocuğun eğlenmesine, oyalanmasına yarayan amaçsız bir uğraş olarak görürler. Oysaki oyun çocuk için ciddiye alınması gereken, önemli bir iştir. Çocuk 3-6 yaşta oyuna doymaz. Oyun sırasında açlığını, hatta tuvaletinin geldiğini bile unutur. Oyun bitirilmesi gereken bir görevdir.

    Oyun, çocuğun fiziksel, zihinsel, dil ve sosyal kapasitesinin gelişmesine fırsat vererek toplum içindeki sosyal rolünün ve kendini diğer bireylerden ayıran özelliklerin farkına varmasını sağlar. Çocuk oyun sırasında kendisini ve çevresiyle ilgili bilgileri ifade etme olanağı bulur.

    Oyun, çocuğa kurallara uymayı, sorumluluk almayı, işbirliğini ve diğer insanlara saygılı olmayı öğretir. Ayrıca girişimci olma, tehlikeyi göze alma, karar verme ve problem çözme yeteneğinin gelişmesine yardımcı olan önemli bir unsurdur. Bunların yanı sıra, oyun sırasında çocuğun kendisine olan güvenini geliştirme, duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamada, kendi kendine yeterli olabilme gibi nitelikler kazandırır.

    Çocuklar oyun yoluyla öğrenirler, farklı beceriler geliştirirler. Farklı yaşlarda farklı oyunlar çocuğun ilgi alanına girer. Her oyun, çocuğun gelişim aşamalarında farklı ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ortaya çıkar. Çocuk, oyun yoluyla kendini ifade eder, kendi deneyimleriyle öğrenir, kendi yeteneklerini anlama ve değerlendirme fırsatı bulur.

   Oyunu sadece çocuğu oyalayan, vakit geçirmesini sağlayan bir araç olarak görmek, oyunun çocuğun iç dünyasındaki yeri ve önemini çok aza indirmek anlamına gelir. Oyun, çocuğu tanımakta ve onun sorunlarına yardımcı olmakta iyi bir araçtır. Erişkinlerin, oyunun çocuğun öğrenme ve rahatlama yolu olduğunu bilmeleri gerekir.

   Çocuk mutsuz olduğunda, korktuğunda, çevresinde olanları anlayamadığında, rahatlamak, korkularını atmak için oyun oynama yolunu seçer. Aynı dili konuşmayan çocuklar oynarken hiç zorlanmazlar. Yine oyun çocuğun saldırganlık dürtüsünü boşaltmasına yardımcı olur.

   Yaşıtlarıyla oynama olanağı bulamayan çocuklar insan ilişkilerinde zorluk çekerler. Çocuk oyunda kendi hakkını korumayı, başkalarının hakkını gözetmeyi, işbirliği ve paylaşmayı öğrenir, toplumsallaşır. Anne babalar okul başlayınca oyun bıçakla kesilmiş gibi bitsin, çocuk sadece ders çalışsın isterler. Oyun çocuk için bir gereksinimdir. Yaşı büyüdükçe biçim değiştirerek devam edecektir. Oyuna doymamış bir çocuk okula hazır değildir. Okul çocuğun ruhsal gelişimi ve kişilik kazanması için sevgiden sonra gelen en önemli gereksinimdir. İlk yıllarda çocuk için sevgi sonra uyku gelir. Üçüncü dönemde bu yerini önce sevgi sonra oyuna bırakır.

    Oyun oynamanın çocuğun gelişiminde ve eğitiminde yarattığı etkiler birkaç açıdan değerlendirilebilir. Bu etkilerden biri oyunun çocuğa sağladığı bedensel faydalardır. Çocuk oyun oynarken bedeninde biriken enerjiyi boşaltma fırsatı bulur. Ve bunu toplum tarafından kabul edilen bir yolla yapmış olur. Koşma, atlama, zıplama ve alet kullanımını gerektiren oyunlarda enerji boşaltmanın yanı sıra çocuğun kas sistemi de gelişir.

    Çocuklar oynadıkları nesneler yoluyla zihinsel gelişimlerini ilerletirler. Her yaşta oynamak için seçilen nesneler, o yaşın ihtiyaçlarına göre şekillenir. Çocuklar farklı şekillerde, boyutlarda, renklerde oyun malzemeleriyle oynayarak objelerin anlamını, renklerini, boyutlarını değerlendirmeyi öğrenir. Oyun yoluyla, çocuk çevresini ve hayatı keşfeder.

    Yaş ilerledikçe oyunların içerikleri değişir. Arkadaşlarla oynanan oyunlar sayesinde, çocuk toplumsal ve ahlaki kurallara uyum sağlamayı öğrenir. Arkadaşlarıyla oynamak, ona işbirliği yapmayı, kurallara uymayı, vermeyi ve almayı, gerektiğinde paylaşmayı öğretir.   

    Çocuk oyunlarının birçoğu dilin kullanımını gerektirir ve çocukların dil gelişimlerini destekleyici niteliktedir. Oyun sırasında çocuk hem kendisini ifade etmek, hem de karşısındakini anlamak zorundadır. Çocuk oyunda dili, sözlü olarak ifade edilenleri anlama, kullanma, soru sorma, cevap verme, komut verme, sıralama, tahminde bulunma, bilgileri birbirine aktarma, nesnelerin, araç ve gereçlerin adlarını işlevlerini ve kullanımlarını öğrenme gibi amaçlar için kullanırlar.

    Çocuk oyun oynamak zorundadır. Çocuk gelişim basamaklarını oyun oynayarak denemek zorundadır. Çocuk nesnelerin kendisi tarafından verilen yeni biçimlerini görmek zorundadır. Çocuk duygularını çevresiyle, çevresindeki nesnelerle ilişkiye geçirmek zorundadır. Duyularının gelişimi onu zorlamakta, enerjiyi yaşama biçimlerine dönüştürmek zorundadır.

    Oyun çocuğun kendisini ifade etmesidir ve yaratıcı düşünce de beraberinde gelişir.

5 Nisan 2016 Salı

OYUN ZİHNİ AÇIYOR, BEYNİ GELİŞTİRİYOR

Çocukların sağlıklı gelişimi için sevgi ne kadar gerekliyse oyun ve oyuncakların da o kadar gerekli olduğu, oyunun çocuğun bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve dil gelişiminde önemli rol oynadığı ve hayal gücünü genişlettiği bildirildi.

Sosyal Hizmet Uzmanı Hicran Karadoğan Kınık, 0-6 yaş grubu çocukların gelişiminde oyun ve oyuncakların önemine dikkat çekerek, çocuk için yaşamı öğrenme aracı olan oyunun büyük öneme sahip olduğuna işaret etti. Oyun oynarken çocukların mutlu olduğunu, çocuğun büyümesi ve sağlıklı gelişmesi için beslenme, sevgi, bakım ne kadar gerekli ise oyun ve oyuncakların da o kadar gerekli olduğunu, oyunun çocuğun bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve dil gelişiminde önemli rol oynadığını belirten Hicran Karadoğan Kınık, oyun oynamanın çocuğun gelişimindeki etkileri hakkında da bilgi verdi.

Oyun yoluyla çocukların düşünmeyi ve kendi başına karar vermeyi, sorumluluk almayı, işbirliği yapmayı ve paylaşmayı öğrendiğini, hayal gücünü, becerilerini geliştirdiğini, dikkatini bir noktaya toplamayı ve becerilerini organize etmeyi öğrendiğini ifade eden Kınık, "Çocuk oyun oynayarak kendini tanır. En güçlü ve doğal dürtülerinden biri olan, saldırganlık dürtüsünü boşaltma olanağı bulur. Değişik sosyal rolleri deneme, duygularını dışa vurma imkanını elde eder ve başka nesneler ya da insanlarla ilişkilerini inceler. Oyun, kas gelişimini hızlandırır ve güçlendirir. Çevresini araştırma, objeleri tanıma ve problem çözme imkanı sağlar. Kendisini ifade etmeyi, sözlü olarak ifade edilenleri anlamayı öğrenir, yeni sözcükler kazanır. Çocuk toplu yaşam için gerekli olan kuralları öğrenir" dedi.

Anne-babanın çocukla birlikte oyun oynarken karşılıklı gülümseyerek ve mümkün olduğunca göz göze gelerek, neşeli bir atmosfer oluşturmaya çalışması gerektiğini de kaydeden Hicran Karadoğan Kınık, bebeğin el ve ayak parmaklarıyla oynayarak, vücudundaki organlara dokunarak ismini söylemesi gerektiğini vurguladı. Kınık, "Çocuğun, aynada kendini ve anne-babayı görmesi sağlanmalı. Anne-baba çocuğun farklı şekiller, renkler görmesini ve sesler duymasına yardımcı olmalı. Eşyalara dokunmasına fırsat verip, anlayabilmesi için zaman bırakıp ve daha sonra da tanıyabilmesi için ne olduğunu tekrarlamalı. Bebeğin elinde tutması için, mandal, plastik bardak, kaşık, çıngırak gibi değişik şekillerde eşya ve oyuncaklar vererek, ellerini bol bol kullanmasını sağlamalı. Yumuşak ses tonuyla konuşup, nazik hareketlerle yaklaşıp, şarkılar söylenmeli. Çocukla birlikte resimlere, kitaplara bakıp, kitap okuyup, müzik dinletip, el çırptırırsa çocuk için en iyi oyun ortamını oluşturmuş olur. Oyun oynarken geçen zamanın mutlu, neşeli ve öğretici olmasına yardımcı olur. Oyun düşünceler, duygular ve ilişkiler içinde, beceri ve kontrol kazanmanın önemli yoludur. Oyuncak ise çocuğun beş duyusu ve duygularını uyaran, değerlendirme ve uygulama yetilerini geliştiren, hayal gücünü zenginleştiren, bedensel ve sosyal gelişimini hızlandıran oyun aracıdır" diye konuştu.

Çocuğun yaş, ilgi ve gereksinmelerine göre oyun ve oyuncak tercihlerinin de değiştiğini ifade eden Kınık, yaş gruplarına göre seçilmesi gereken oyuncaklar hakkında şu bilgileri verdi:

0-6 aylık dönemde:
İlk 6 ayında çocuk ses, şekil ve renklere karşı duyarlıdır. Bu dönemde görsel ve işitsel duyulara yönelen hareketli oyuncaklar çocuğun dikkatini çeker ve neşelendirir. Çocuk yeni ve ilginç olan her şeye bakmak, dokunmak, seyretmek ister. Bu çocuğun öğrenme yoludur. Yatağının üzerine asılabilen, sallanınca ses çıkaran, canlı renkleri olan objeler ve rahatça tutulabilen çıngırak bu dönemin vazgeçilmez oyuncaklarıdır. Bu aylarda yine müzik kutuları, renkli halkalar, kumaştan ve plastikten kucaklanacak bebekler tercih edilebilir. 4. ayından sonra çeşitli boylarda toplar, tutmalı çıngıraklar, bez bebekler, lastik ve plastik sıkmalı oyuncaklar, diş kaşıyıcı halkalar, iç içe geçen kutular seçilebilir ve radyo-teyp dinletilebilir.

7-12 aylık dönemde:
Oturmaya başladığı 7. aylarından itibaren çocuk uzanabildiği her şeyi yakalamaya, yakaladığı her şeyi de ağzına götürmeye çalışır. En çok hoşlandıkları; bir elinden diğerine kolayca geçirebildiği renkli halkalar, avuçlayabildiği plastik küpler, kemirebildiği kauçuk nesneler, hırpalandığı zaman bozulmayan yumuşak bebek ve hayvancıklardır. Tutunarak da olsa ayağa kalkabildiğinde eline geçen her şeyi yere atmaktan zevk aldığından, zıplayan, yere düşünce ses çıkaran oyuncaklar ilgi odağıdır. Boy boy renkli toplar, iç içe geçebilen kutular, renkli makaralar, bebekler, kitaplar, renkli büyük resimler bu dönemin oyuncakları arasında yer alır. Ayrıca 7. ayından itibaren oynanmaya başlanan, annenin tekrar kendine geri döneceğini öğrenmesini sağlayan "cee e" oyunu çocuğun anneden ayrılma kaygısını kontrol etmesine yarar. Annenin her gözden kayboluşunda duyulan gerginlik, anne görüldükten sonra gerginlikten, memnuniyete dönüşür. 10-12. aylarında tef, davul, kapaklı kutular, düdük, kitaplar, resimler, kalın kalemler, bahçe ve kum oyuncakları, banyo oyuncakları, balonlar, toplar, itilen ya da çekilen tekerlekli oyuncaklar telefon çevirme gibi etkinlik setleri tercih edilebilir. Bu dönemde oynanılabilecek kum ve su, çocuğun dokunma hissinin gelişimini sağlar ve çocuğa büyük haz verir. Deneyim ve keşif olanakları sağlayan kum ve su sayesinde utangaç çocuk uyarılır, saldırgan çocuk sakinleşir.

13-18 aylık dönemde:
Bu aylarda itmeli, çekmeli ses çıkaran oyuncaklar, üstüne ve içine oturulabilecek büyüklükte tahta veya plastik büyük hayvan türü oyuncaklar, boş tahta ve mukavva kutuları, küçük sandık, sepet ve tabureler ayrıca oyuncak süpürge, faraş ve bezler, öykü kasetleri, çocuk şiir ve resim kitapları tercih edilebilir.

19-24 aylık dönemde:
Bu aylarında çocuk, bütünü parçalara ayırmaktan, kutuyu doldurup boşaltmaktan, kule ve köprü yapmaktan büyük zevk alır. Bu dönemde çocuğun ilgisini çeken oyuncaklar arasında mutfak eşyaları, farklı büyüklükteki plastik parçalar, saçları ve elbiseleri olan bebekler ve arabalar yer alır. Bu dönemin sonuna doğru çocuk, tahta parçasını arabaymış gibi hareket ettirebilir. Bazı hareketleriyle anne-babayı taklit edebilir. Bu dönemde minyatür marangoz oyuncakları (tahta çekiç ve çiviler), mutfak setleri gözde oyuncaklardır. Ayrıca bu dönemde yine tahta, bez veya plastik hayvanlar, evde ve sokakta kurulan salıncaklar, kova, kürek, çocuk şiir kasetleri ve kitapları tercih edilebilir.

25-30 aylık dönemde:
Bu dönemde çocuk, hayal gücüne dayanan oyunlardan hoşlanır. Oyuncaklarıyla konuşur, onlara kızıp bağırabilir. Bedensel olarak gelişmiş olduğundan rahatlıkla takla atar, topa tekme atar, çok aktif olduğundan yeni oyunlar yaratır ve bu oyunları uygular. Evcilik, bakkalcılık, postacılık ve doktorculuk oyunlarında çeşitli kıyafetlere girip, canlandırmayı sever. Bu dönemde çocuğun oyun malzemeleri; sorun çözmeyi, yaratıcılığı ve duygularının arıtılmasını, yansıtılmasını destekleyici oyun hamuru, kil ve inşa blokları gibi "yapılandırılmamış" oyun araçlarından oluşabilir.

Bu dönemde çocuğun oynaması için; parmak boyası, keskin olmayan makaslar ve kağıtlar, renkli çıkartmalar, öykü ve masal kitapları, teyp ve çocuk şarkı kasetleri, bebek, bebek arabaları gibi itmeli ve çekmeli tekerlekli araçlar, üç tekerlekli bisiklet, basit bilmeceler ve tahmin oyunları (hayvanları, ağaçları, çiçekleri bilmesi gibi), küçük süpürge, faraş, küçük tencere, tabak, fincan gibi ev işi araçları, tahtadan veya plastikten çekiç, kerpeten, tornavida gibi araçlar, hayvanat bahçesi gezileri veya yakın çevre gezileri, su, kum, kil gibi doğal oyun malzemeleri çocuğun dokunma duygusunun gelişimine, deneyim ve keşif olanaklarının sağlanmasına, utangaç çocuğun uyarılmasına, saldırgan çocuğun sakinleşmesine ve çocuğun dikkatini bir konu üzerinde toplamasına yardımcı olduğu için tercih edilebilir.

49-60 aylık dönemde:
Bu dönemde çocuk, grup oyunlarına ilgi duyar. Yavaş yavaş çevresini tanımaya başlar, yaşıtlarıyla arkadaşlık kurar. Oynadıkları oyunların kurallarına saygılı olmayı öğrenir. Bu dönemde çocuğun oynaması için; kesme-yapıştırma, çizim yapma, resim boyama ve öykü, masal kitapları, şekil verebileceği, el becerisini geliştirmenin yanında hayallerini gerçekleştirebileceği oyun hamuru, kum, kil, su gibi malzemeler, 3 tekerlekli bisiklet, tekerlekli patenler, ip atlama, seksek, bilye, körebe, saklambaç, çember çevirme gibi oyunlar, oyun parkları ve doğa gezintileri önerilebilir."

Kınık, oyuncak seçme konusunda ise şunları söyledi: "Çocuğun gelişimine uygun oyuncaklar seçilmelidir. Oyuncağın tüyleri çocuğun ağzına, burnuna kaçmamalıdır. Zehirsiz boyalarla boyanmış olmalı, zehirli maddeler içermemelidir. Yıkanabilir, dayanıklı, sağlam olmalıdır. Yutulacak ve kolayca kopup, çocuğun ağzına atacağı kadar küçük parçaları olmamalıdır. Sivri uçları, kesici kenarları, parmaklarının sıkışabileceği ek yerleri ve gözlerine zarar verebilecek çıkıntıları olmamalıdır. Çocuğun bedenine uygun büyüklükte ve ağırlıkta olmalıdır. Oyuncaklar düzenli olarak gözden geçirilmeli, hasarlı ve kırık olanlar tehlikeli olabilecekse atılmalıdır. Bozuk para, kibrit, çakmak, sigara gibi malzemeler çocuğa zarar verebileceğinden oynaması için verilmemelidir. Oyuncakların oyun değeri olmalı, bedensel, zihinsel, sosyal ve dil gelişim alanlarının tümünü birden destekleyebilecek zengin uyarıcıları içermeli, çok fonksiyonlu olmalıdır."

ÇOCUK AİLE İLETİŞİMİ

Kendiniz İçin
Kendi Hedeflerinizi Unutmayın
Çocuğunuzu yetiştirirken kendiniz için yapabileceğiniz ve yapmak istediğiniz şeyleri yapmanız hem sizi daha rahatlatacak, hem de ilişkinizi geliştirecektir.
Çocuğunuzun gelişim yolunda attığı her adımla sizden ayrı biri olarak var olmayı istemesi son derece doğaldır. O yapabildikleri ve başardıklarıyla sizden farktı biri olarak var olacaktır.
Sizin yapabildiklerinizden ve başara-bildiklerinizden tamamen koparak sadece onun için yaşayıp, kendinizi unutarak ve giderek sadece onun yaptıklarıyla varlığınızı sürdürmeniz, sizin için ve uzun vadede onun için kayıp olacaktır.
Bir anne babanın en çok gereksinim duyabileceği üç şeyi; Reinhold NlEBUHR'a ithaf edilen aşağıdaki şiir, çok güzel özetliyor:
"Değiştiremeyeceğim şeyleri
Kabul etmek için
Sükûnet,
Değiştirebileceğimi
Değiştirmek için
Cesaret,
İkisini birbirinden ayırt edebilmek için de
Akıl istiyorum."
Kendinizi Zoraki Seçimler Yapmaya Zorlamayın
Özellikle çalışan anne ve babalar için önemli bir seçim:
Evim mi?
İşim mi?
Çocuğum mu?
"Bütün bunlara ne kadar zaman ayırmak zorundayım?"
"İşim için kullandığım her dakika çocuğumdan uzak kalıyorum. Acaba bundan nasıl etkileniyor?"
"Ben bütün bunları yaparken çocuğumun başka biriyle birlikte olması doğru mu?"
Başka pek çok konuyla ilgilenmeden çocuğunuzla ilgilenmeniz bir seçimdir.
Ancak bu seçiminizin size ve çocuğunuza maliyeti ne olacaktır. Örneğin: ev hanımı olduğunuzda bu konunun sorumluluğunu çocuğunuza yüklemeden siz üstlenebilecek misiniz?
Yoksa sorumlu olarak çocuğu görüp belki de farkında bile olmadan ona kızgınlığınızı hatta öfkenizi yansıtacak mısınız?
Ayrıca çocuğunuzla her an birlikte olmanız onunla bu zamanları çok kaliteli geçirdiğiniz anlamına gelmez. Sürekli onunla birlikte olup, zamanı pek bir şey yapmadan geçiriyor olabilirsiniz.
Aynı zamanda daha az zamanı birlikte geçirip paylaşıma, yeni şeyler öğrenmeye ve üretmeye dayalı bir ilişki de oluşturabilirsiniz. Önemli olan sağlığınız, iş yaşamınız, eşiniz gibi yaşamınızdaki diğer boyutları da sağlıklı bir dengede birleştirebilmektir.
Kısaca: İster çalışın ve zaman sıkıntısı yaşayın, isterseniz zaman sorununuz olmasın, yapmanız gereken seçim; neyi yapıp neyi yapmayacağınız değil "nasıl yapacağınız"ile ilgili olmalıdır.
Kendinizi Gözlemlemek
Çocuğunuzla ilişkinizde kendinizi dışarıdan bakan gözlerle izleyebilirseniz, çocuk veya gençken annem babam gibi olmayacağım, dediğiniz neleri hayatınıza katmış olduğunuzu göreceksiniz. Mimikler, bazı tavırlar, yaşama bakış açısı, kişilik özellikleri, sorun çözme biçimi ve belki de çocuğunuza davranış biçiminiz. Aşağıya değiştirmek istediğiniz davranışlarınızı sıralayın. Değiştirmek istediğiniz davranışların neler olduğuna karar vermek davranışınızdaki değişimin yarısıdır.
…………………………………………….......................
-Şimdi bu özelliklerinizden öncelik verdiğiniz birini seçin.
…………………………………………….......................
-Küçük adımlarla ilerleyerek, başarabileceklerinizden başlayın.
Şimdi bu konuda değişiklik için yine küçük adımlarla çalışmalara başlayın. Nelere gereksiniminiz olduğunu saptayın.
…………………………………………….......................
Harekete geçin ve uygulayın.
Uygulamada eksiklik olursa geriye doğru nerede hata yapmış olabileceğinizi bulmaya çalışın ve yanlışlığı düzelttiğiniz aşamadan ilerlemeye devam edin.
"Var olmak Gelişmek Uzlaşmak" adlı kitabında Prof. Dr. Üstün Dökmen'in aktardığı bir öykü çocuklara bakış açısına yönelik anlamlı bir mesaj içeriyor .
Eski İstanbul'da aydınların, sanatçıların zaman zaman toplanıp sohbet ettikleri, münazara (fikir yarışması) yaptıkları kahveler varmış. Bir gün münazara konusu olarak şunu seçmişler: "Louvre Müzesi yanıyor; Leonardo'nun bir tablosu ve bir de küçük çocuk var; ikisini birden kucaklamanız mümkün değil, hangisini kapıp kaçmayı tercih edersiniz?" Bir grup aydın "Biz olsak tabloyu alırdık, çünkü onda tüm insanlığın ve gelecek nesillerin hakkı vardır" demiş, diğer grup ise "Biz olsaydık çocuğu alırdık, çünkü o çocuğun İlerde Leonardo'dan daha büyük bir sanatçı olmayacağı, bir aşı bulup insanlığı kurtarmayacağı ne malum" diye savunmuş. Bir sanatçı ise (yanlış hatırlamıyorsam Abasıyanık) tartışmaya katılmamış. Bir ara birisi O'na dönüp, "Sen olsan hangisini alırdın?" diye sorduğunda bu sanatçı şöyle cevap vermiş: "Ben olsaydım çocuğu kapar kaçardım; fakat yalnızca insan olduğu için."
Çocuğunuz İçin
Çocuğunuzu Nasıl Değerlendiriyorsunuz?
Çocuğunuzu düşündüğünüzde aklınıza ilk gelen, çocuğunuzun dört özelliği neler olur?
1………………
2……………….
3………………
4………………
Yazdıklarınızdan kaçı olumluydu?
Eğer yazdıklarınızdan biri bile olumsuz ise, hemen yeni bir liste düzenleyin ancak bu kez sadece olumlu özelliklerine yer verin:
1………….
2…………..
3…………..
4……………..
Çocuğunuzu hangi sıfatlarla bağdaştırırsınız?
• Akıllı mı? • Dikkatsiz mi?
• Düzenli mi? • Beceriksiz mi?
• Düşünceli mi? • Düşüncesiz mi?
• Yaratıcı mı? • Savurgan mı?
• İçten ve doğal mı? • Tembel mi?
Ona nasıl seslendiğinize, arkadaşa, eşe, dosta nasıl tanıştırdığınıza bakın. Unutmayın ne göreceğiniz ne aradığınıza bağlıdır. Çocuğunuzu görmek istediğiniz gibi niteleyin.
Ona yapamadıklarını ve sürekli olumsuz yanlarını gösterirken bir gün ondan, "ben zaten tembel ve uyumsuzum, bunu yapamam ki" dediğini duyar veya öyleymiş gibi davrandığını görürseniz bunları nereden öğrendiğine şaşırmayın.
Olumlu Düşünmek
Her şey ve durumda olumlu tarafı görebilmeniz, önemli ölçüde sizin olumlu gözle bakmayı isteyip, buna çaba göstermenize bağlıdır. Olumlu düşünmeyi alışkanlık haline getirebilirseniz aile ortamınızdaki iyimserlik hissedilecektir.
Örneğin: Çocuğunuz sık sık sizi bunaltacak ölçüde istemediğiniz davranışlarda bulunuyor. Şimdi onun çok yaramaz, kötü ve işe yaramaz bir çocuk olduğunu düşünün.
Böyle düşündüğünüzde çocuğunuza karşı ne hissediyorsunuz? Aşağıya belirtiniz.
……………………..
Ardından çocuğunuzun bütün bu davranışlarının "aslında onun sorunlarla baş etme biçimi" olduğunu ve sadece bu yolla ilginizi çekmeye çalıştığını düşünün.
Böyle düşündüğünüzde çocuğunuza karşı ne hissediyorsunuz? Aşağıya belirtiniz.
…………………….
• Bu iki değerlendirme biçimine göre çocuğunuzu değerlendirme biçiminiz büyük olasılıkla farklılık gösterecektir.
Kısaca;
• Olumsuz düşünme yaşamı bir an önce tüketmek isteyenler içindir.
• Olumlu düşünme yaşamını sürekli geliştirmek isteyenler içindir.
Olumlu Düşünmek İçin Ortam Yaratmak
Çocuğunuzla kurmakta olduğunuz ilişkinizin mutlu, gelişen bir ilişki olmasını istiyor iseniz, mutluluk sizi butsun diye beklemeyin. Var olan güzellikleri görün ve bunları büyütün, arttırın. Çünkü mutluluk; peşinden yıllarca koşulan bir şey değil, kendimizin yarattığı ve büyüttüğü bir varoluştur.
Her gün bir saatliğine sizin çocuğunuz için en iyi anne-baba olduğunuzu ve çocuğunuzun da sizin dünyaya getirebileceğiniz en iyi evlât olduğunu düşünün. Şimdiye kadar yaptığı iyi ve güzel şeyleri düşünün.
Aşağıdaki boşluğa; çocuğunuzun sizin hakkınızdaki olumlu düşüncelerini yazınız.
………………………..
Aşağıdaki boşluğa; sizin çocuğunuz hakkındaki olumlu düşüncelerinizi yazınız.
…………………….
Bu düşünme saatlerini arttırdıkça hemen olmasa da zamanla çocuğunuzu değerlendirme biçiminizin ve ilişkinizin değişmeye başlayacağını, olumlulukların arttığını göreceksiniz.
Ayrıca olumsuzlukların olabileceğini kabul edip olumlu düşünce ve olayları vurgulayarak da olumlulukları arttırabilirsiniz.
Çocuğunuz ve Eşinizle İlişkinizi Birbirine Karıştırmayın
Bir çiftin çocuklarına verebilecekleri en iyi eğitim, özellikle de okul öncesi dönemde eşlerin birbirleriyle olan ilişkileri yoluyla olacaktır.
Eşlerin birbirleriyle kurdukları ilişkinin dengeli bir ilişki olması, hoşgörü, saygı ve sevginin olduğu bir ortamın olma sı çocuğun gelişiminde son derece önemli olacaktır.
Çocuğunuzla ve eşinizle yaşadığınız ilişkileri birbirinden ayırın.
Biri eşiniz,
diğeri çocuğunuzdur.
• Eşinize kızdığınızda bunun acısını çocuğunuza çektiriyorsanız,
• Eşinizden göremediğiniz ilgiyi ve Özeni çocuğunuzdan istiyorsanız
yanlış yapıyorsunuz.
• Eşinizle ilgili yaşadığınız sorunların çözümü, çocuğunuz aracılığıyla olamaz. Henüz eşinizle konuşmayı ve tartışmayı bilmiyor ve birlikte problemleri çözemiyorsanız
İki yetişkinin sorunlarını bir çocuğun çözmesini beklemek haksızlık olacaktır.
• Çocuk için en uygun olan; anne ve babasının yaşadıkları sorunları çözebildiklerini görerek, hem aile içindeki bağlılığı yaşaması, hem de sorunların çözülebildiğini görebilmesidir.
• Böylece ona, yaşamında karşılaşacağı sorunlarla baş etme yolunu da göstermiş olursunuz.
Keşke Dememek İçin
Çocuk yetiştirip büyüttükten sonra bir anne-babayı en çok yaralayabilecek kelime KEŞKE 'dir.
Keşkelerin öncesinde bütün süreç boyunca ZATEN kelimeleri vardır.
Çocuğunuza zaman ayırın: Kaliteli zaman.
ZATEN çalışıyorum ve işimden çok yorgun geliyorum.
HEM ZATEN babasıyla da /annesiyle de anlaşamıyoruz. Genellikle sinirli oluyorum.
ZATEN evin bütün yükü bende.
ZATEN bizim anne babamızdan gördüğümüz neydi ki, biz de çocukla ilgilenelim.
Birde bakmışsınız ki, çocuklarınız büyüyor ve yaşamınızda bazen açıklanması güç olan KEŞKE'ler başlıyor.
Her gün belli bir zamanınızı en azından haftada bir kaç gün belli zaman dilimlerinizi sadece çocuğunuzla birlikte olmak için ayırın. Ama bu zaman dilimlerini daha çok ona ve oyununa gerçekten katılarak, onu dinleyerek geçirin. Bu zamanlar onu gözlemeniz ve ilişkinizi geliştirmeniz için eşsiz zamanlara dönüşecektir.
• Bir akşam için hazırladığınız bir öğün yemeği düşünün, ne kadar zamanınızı alıyor?
• Her gün işinize gidip gelmek için tükettiğiniz zaman ne kadar?
• Televizyon başında geçirdiğiniz zamanınız yaşamınızın ne kadarını kaplıyor?
• Her gün oyunda veya iletişimde çocuğunuza gerçek anlamda katıldığınız ve onunla paylaştığınız kaç dakikanız var?
Ona Değer Vermek
Dünyadaki en değerli varlığınız nedir? Sorusuna hemen tüm anne-babaiar "çocuklarımız" cevabını verir. O halde bunu onlar da bilsin.
Birinin size değer verip vermediğini nasıl anlarsınız? Bunu anlamaları için çocuklarınıza öyle davranın.
Çocuğunuzla:
• Göz iletişimi kurun,
• Konuşurken veya oynarken, onunla aynı boy seviyesinde olun,
• Sözünü kesmeyin,
• Anlamaya çalışın,
• Olumlu değerler kazandırmak konusunda kararlı olun,
• Sorun olarak yaşadığı şeyle alay etmeyin,
• Onu dinlemeyi öğrenin,
• Ona verdiğiniz değeri ve onunla duyduğunuz gururu ona söylemekten çekinmeyin.
• Hayır demesine izin verin. Böylece sınırlarını belirleyebilmesine yardım etmiş olursunuz.
• Bedeninin kendisine ait olduğu bilincini kazandırın ki, kendisini yeri geldiğinde koruyabilsin.
Onu Dinleyin
Arkadaşıyla yaşadığı bir sorununu size anlatan çocuğunuzu ele alalım ona :
Sorunundan ilk söz etmeye başladığında:
Sen zaten geçimsizin birisin, sen ……………… yapmalıydın, "boş ver geçer" veya "sen niçin……………. dedin" dediğinizde veya ona isim takıp alay eder bir tavra girdiğinizde, sorunu anlatmasına engel olarak başka konularda daha sonra anlatacakları konusunda da onu kendinizden uzaklaştırmış olursunuz.
Bazen sadece sessiz kalarak, bazen söylediklerinin ardında gerçek söylemek istediklerini kavrayarak ancak taraf tutmadan sadece dinleyin. Onun paylaşmak istediği şeyi anlayın. Onu sizinle konuşmaya çabalarken yargılamayın, eleştirmeyin, alay etmeyin, hemen akıl vermeyin, sadece dinleyin. Çocuğunuz kendini anlatıp, sizin söylediklerinizi duyup anlayabilecek kadar olayın dışına çıkabildiğinde birlikte çözümler üretebilirsiniz.
Elbette çocuğunuza akıl da vereceksiniz, öneride de bulunacaksınız, şakalaşacaksınız, eleştireceksiniz ancak, size sorununu anlatmaya çalışırken bunu yaparsanız, kendisini anlatmasına ve aranızdaki ilişkinin sağlamlaşmasına izin vermemiş olursunuz. Dinleyerek gerçek sorunun ne olduğunu birlikte bulmanız, onun başarma duygusunu, sizinle işbirliğini, saygıyı ve sevgiyi öğrenmesini sağlayacaktır. Bunu yapabilmek ancak gerçekten onu anlamaya çalışarak dinlemekle mümkündür.
Onu gerçekten dinleyebilmeniz için; zaman, sabır ve anlama çabanız dışında hiç bir şeye gereksiniminiz yok.
Birbirleriyle Kıyaslamamak
Çocuklarınızı birbirleriyle veya arkadaşlarıyla karşılaştırmayın. Her biri bir diğerinden farklı. Her biri biricik, tek, aynı onun gibi yeryüzünde biri daha yok.
• Karşılaştırma yapmak sadece kardeşleri veya arkadaşları birbirinden hoşlanmamaya hatta nefret etmeye yönlendirir.
• Eşinizin sizi kapı komşunuzla sürekli kıyasladığını düşünün, böyle bir yaşantıdan kimse memnun kalmayacaktır. Size söylesin veya söylemesin çocuğunuzun da hoşlanmadığından emin olabilirsiniz.
• Ayrıca, bu yolla çocuğunuza kendisinin dışındaki uyaranlarla harekete geçmesini öğretmiş olursunuz. İç denetimden uzaklaştırırsınız.
Gelişmelerinin Her Adımı Anlamlıdır. Bunları Fark etmek
İlk kelimesini,
İlk adımını hatırlayın.
Onlara gösterdiğiniz tepkileri düşünün.
• Şu anda da aynı hızla ve aynı konularda değil ama gelişimi devam ediyor.
• Üşüdüğünü, acıktığını hissedip bir şeyler istediğinde veya bir konudaki düşüncesini anlatabildiğinde, birini taklit ederken gelişimi devam ediyor. Sürekli öğreniyor.
• Onlar için neleri yapabiliyor olduklarını görmek, başarıyı tatmak ve özellikle de bunu başkalarının fark ettiğini hissetmek son derece önemlidir.

KAYNAK: ANNE BABA EĞİTİMİ EL KİTABI (Milli Eğitim Bakanlığı)

1 Nisan 2016 Cuma

ÇOCUĞUNUZUN FİKİRLERİNE DEĞER VERİN

Uzmanlar çocuklarla iletişimde velileri, “Çocuk deyip geçmeyin, adam yerine koyun, evinize bir kanepe, koltuk ya da otomobil alırken bile çocuğunuzun fikrini alın. “O çocuk bu işlerden anlamaz” yaklaşımı çocuğun kendine olan güveninde ağır yaralar bırakır” diyerek uyarıyor.


Sevgi özgüveni arttırıyor
Uzmanlar, dayak yerine sevgi ve şefkat gören çocuklarda özgüven duygusunun gelişeceğini, aksi takdirde ailesinden sürekli azar işiten, kötü yakıştırmalar gören, hiçbir konuda fikri sorulmayan, konuştuğu zaman da dinlenmeyen çocukların hırçın ve okul başarısında geri kalmasının kaçınılmaz olacağını anlattı.


Çocuklarınızı kötü sıfatlandırmayın
Bazı ailelerin çocukları yaramazlık yaptığı zaman çirkin yakıştırmalarda bulunduklarına işaret eden  uzmanlar, “Çocuklarınıza (deli), (geri zekalı), (aptal) gibi küçültücü sözler yerine, (büyük adam ol), (Allah seni büyütsün) gibi olumlu vasıflar yamayın. Halk arasında (birine 40 gün deli dersen deli olur) sözünde gerçek payı bulunduğunu unutmayın. Çocuğunuzla kuracağınız güçlü iletişim mutlu, başarılı, özgüvenli bir evlat olarak size geri dönecektir” diye belirtti.


Büyükler yalan söylememeli
Uzmanlar, anne ve babanın çocuğunu kucağına alıp, sevip okşamasının, günün nasıl geçtiğini sormasının, o konuşurken maç izlemek ya da başka işlerle uğraşmak yerine can kulağı ile dinlemesinin çocuk için büyük anlam ifade ettiğini kaydetti. Çocukların söyleneni değil gördüklerini öğrendiklerini vurgulayan uzmanlar, “Yalan söyleyen ve bu yalanı çocuğu tarafından bilinen anne ya da baba inandırıcı olamaz. Bu nedenle yaptığınız her hareketin çocuklarınız tarafından kopya edildiğini unutmayın” diye konuştu. Uzmanlar, toplumun temelinin aile olduğunu, aile bireylerinin birbirlerine bağlılıklarının güçlü olmasının ise daha sağlıklı, başarılı bireyler yetişmesine olanak sağladığını sözlerine ekledi.


Çocuğunuzun sorumluluk sahibi olmasını istiyorsanız ne yapmalısınız?
İlköğretime başlayan bir öğrencinin, okuldan eve döndükten sonra, okul giysilerini çıkartarak ev giysileri giymesi, kendi öz bakımını (el, yüz yıkama, dış fırçalama gibi) yapabilmesi, bir süre dinlendikten sonra kendi ödevlerini tek başına tamamlayabilmesi gerekir. Tabii ki bunları yaparken, zaman zaman anne ve babasından da küçük yardımlar alabilmelidir. Bu sorumlulukların yapılmaması, sürekli aksaklıkların gözlenmesi ya da anne babanın uyarılarıyla yapılması, ödevlerin de anne babayla birlikte yapılması durumunda, çocuğun bu sorumlulukları yerine getirirken zorlandığı ya da bu konuda yardım alması gerektiği düşünülebilir.


Çalışma programını çocuğunuzla hazırlayın
Çocuğunuzla yapacağınız programı birlikte belirleyin. Odasında mutlaka bir saat bulundurun, çalışma süresini birlikte paylaşarak belirleyin. Çalışma masasını ve kütüphanesini zaman zaman birlikte düzenleyin. Çalışma odasında bir pano bulundurun. Bu panoda ders programı, sınav tarihleri ya da kendisi için özel olan bilgilerin yer aldığı bölümlere yer verilebilir. Çocuğunuzun ders çalışma masasının, dikkatini dağıtacak bir ortamda bulunmamasına özen gösterin. Çocuğunuzun odasında televizyon bulundurmayın. Ödevlerini yapmak istemiyorsa zorlamayın, unutmayın ki anneler babalar öğretmen rolünde değildir. Yapması gereken sorumlulukları yerine getirdiğinde değer verin. Çocuğunuzun düzenli uyumasını ve yeterli dinlenmesini sağlamak için gerekli ortamı hazırlayın. Anne ve baba olarak, davranışlarınızla söylediklerinizin paralel olmasına özen gösterin. Çocuğunuzun sorumluluklarını yerine getirmesi için, anne ve baba olarak siz de örnek davranışlarda bulunun. Çocuğunuz bu becerileri kazanırken, zaman zaman sorumluluklarını unutabilir. Eğer sorumluluklarını yerine getirmekte sürekli aksaklıklar gösteriyorsa, bir uzman desteği gerekebilir.

YATMA ZAMANI

GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...