5 Nisan 2016 Salı

OYUN ZİHNİ AÇIYOR, BEYNİ GELİŞTİRİYOR

Çocukların sağlıklı gelişimi için sevgi ne kadar gerekliyse oyun ve oyuncakların da o kadar gerekli olduğu, oyunun çocuğun bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve dil gelişiminde önemli rol oynadığı ve hayal gücünü genişlettiği bildirildi.

Sosyal Hizmet Uzmanı Hicran Karadoğan Kınık, 0-6 yaş grubu çocukların gelişiminde oyun ve oyuncakların önemine dikkat çekerek, çocuk için yaşamı öğrenme aracı olan oyunun büyük öneme sahip olduğuna işaret etti. Oyun oynarken çocukların mutlu olduğunu, çocuğun büyümesi ve sağlıklı gelişmesi için beslenme, sevgi, bakım ne kadar gerekli ise oyun ve oyuncakların da o kadar gerekli olduğunu, oyunun çocuğun bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve dil gelişiminde önemli rol oynadığını belirten Hicran Karadoğan Kınık, oyun oynamanın çocuğun gelişimindeki etkileri hakkında da bilgi verdi.

Oyun yoluyla çocukların düşünmeyi ve kendi başına karar vermeyi, sorumluluk almayı, işbirliği yapmayı ve paylaşmayı öğrendiğini, hayal gücünü, becerilerini geliştirdiğini, dikkatini bir noktaya toplamayı ve becerilerini organize etmeyi öğrendiğini ifade eden Kınık, "Çocuk oyun oynayarak kendini tanır. En güçlü ve doğal dürtülerinden biri olan, saldırganlık dürtüsünü boşaltma olanağı bulur. Değişik sosyal rolleri deneme, duygularını dışa vurma imkanını elde eder ve başka nesneler ya da insanlarla ilişkilerini inceler. Oyun, kas gelişimini hızlandırır ve güçlendirir. Çevresini araştırma, objeleri tanıma ve problem çözme imkanı sağlar. Kendisini ifade etmeyi, sözlü olarak ifade edilenleri anlamayı öğrenir, yeni sözcükler kazanır. Çocuk toplu yaşam için gerekli olan kuralları öğrenir" dedi.

Anne-babanın çocukla birlikte oyun oynarken karşılıklı gülümseyerek ve mümkün olduğunca göz göze gelerek, neşeli bir atmosfer oluşturmaya çalışması gerektiğini de kaydeden Hicran Karadoğan Kınık, bebeğin el ve ayak parmaklarıyla oynayarak, vücudundaki organlara dokunarak ismini söylemesi gerektiğini vurguladı. Kınık, "Çocuğun, aynada kendini ve anne-babayı görmesi sağlanmalı. Anne-baba çocuğun farklı şekiller, renkler görmesini ve sesler duymasına yardımcı olmalı. Eşyalara dokunmasına fırsat verip, anlayabilmesi için zaman bırakıp ve daha sonra da tanıyabilmesi için ne olduğunu tekrarlamalı. Bebeğin elinde tutması için, mandal, plastik bardak, kaşık, çıngırak gibi değişik şekillerde eşya ve oyuncaklar vererek, ellerini bol bol kullanmasını sağlamalı. Yumuşak ses tonuyla konuşup, nazik hareketlerle yaklaşıp, şarkılar söylenmeli. Çocukla birlikte resimlere, kitaplara bakıp, kitap okuyup, müzik dinletip, el çırptırırsa çocuk için en iyi oyun ortamını oluşturmuş olur. Oyun oynarken geçen zamanın mutlu, neşeli ve öğretici olmasına yardımcı olur. Oyun düşünceler, duygular ve ilişkiler içinde, beceri ve kontrol kazanmanın önemli yoludur. Oyuncak ise çocuğun beş duyusu ve duygularını uyaran, değerlendirme ve uygulama yetilerini geliştiren, hayal gücünü zenginleştiren, bedensel ve sosyal gelişimini hızlandıran oyun aracıdır" diye konuştu.

Çocuğun yaş, ilgi ve gereksinmelerine göre oyun ve oyuncak tercihlerinin de değiştiğini ifade eden Kınık, yaş gruplarına göre seçilmesi gereken oyuncaklar hakkında şu bilgileri verdi:

0-6 aylık dönemde:
İlk 6 ayında çocuk ses, şekil ve renklere karşı duyarlıdır. Bu dönemde görsel ve işitsel duyulara yönelen hareketli oyuncaklar çocuğun dikkatini çeker ve neşelendirir. Çocuk yeni ve ilginç olan her şeye bakmak, dokunmak, seyretmek ister. Bu çocuğun öğrenme yoludur. Yatağının üzerine asılabilen, sallanınca ses çıkaran, canlı renkleri olan objeler ve rahatça tutulabilen çıngırak bu dönemin vazgeçilmez oyuncaklarıdır. Bu aylarda yine müzik kutuları, renkli halkalar, kumaştan ve plastikten kucaklanacak bebekler tercih edilebilir. 4. ayından sonra çeşitli boylarda toplar, tutmalı çıngıraklar, bez bebekler, lastik ve plastik sıkmalı oyuncaklar, diş kaşıyıcı halkalar, iç içe geçen kutular seçilebilir ve radyo-teyp dinletilebilir.

7-12 aylık dönemde:
Oturmaya başladığı 7. aylarından itibaren çocuk uzanabildiği her şeyi yakalamaya, yakaladığı her şeyi de ağzına götürmeye çalışır. En çok hoşlandıkları; bir elinden diğerine kolayca geçirebildiği renkli halkalar, avuçlayabildiği plastik küpler, kemirebildiği kauçuk nesneler, hırpalandığı zaman bozulmayan yumuşak bebek ve hayvancıklardır. Tutunarak da olsa ayağa kalkabildiğinde eline geçen her şeyi yere atmaktan zevk aldığından, zıplayan, yere düşünce ses çıkaran oyuncaklar ilgi odağıdır. Boy boy renkli toplar, iç içe geçebilen kutular, renkli makaralar, bebekler, kitaplar, renkli büyük resimler bu dönemin oyuncakları arasında yer alır. Ayrıca 7. ayından itibaren oynanmaya başlanan, annenin tekrar kendine geri döneceğini öğrenmesini sağlayan "cee e" oyunu çocuğun anneden ayrılma kaygısını kontrol etmesine yarar. Annenin her gözden kayboluşunda duyulan gerginlik, anne görüldükten sonra gerginlikten, memnuniyete dönüşür. 10-12. aylarında tef, davul, kapaklı kutular, düdük, kitaplar, resimler, kalın kalemler, bahçe ve kum oyuncakları, banyo oyuncakları, balonlar, toplar, itilen ya da çekilen tekerlekli oyuncaklar telefon çevirme gibi etkinlik setleri tercih edilebilir. Bu dönemde oynanılabilecek kum ve su, çocuğun dokunma hissinin gelişimini sağlar ve çocuğa büyük haz verir. Deneyim ve keşif olanakları sağlayan kum ve su sayesinde utangaç çocuk uyarılır, saldırgan çocuk sakinleşir.

13-18 aylık dönemde:
Bu aylarda itmeli, çekmeli ses çıkaran oyuncaklar, üstüne ve içine oturulabilecek büyüklükte tahta veya plastik büyük hayvan türü oyuncaklar, boş tahta ve mukavva kutuları, küçük sandık, sepet ve tabureler ayrıca oyuncak süpürge, faraş ve bezler, öykü kasetleri, çocuk şiir ve resim kitapları tercih edilebilir.

19-24 aylık dönemde:
Bu aylarında çocuk, bütünü parçalara ayırmaktan, kutuyu doldurup boşaltmaktan, kule ve köprü yapmaktan büyük zevk alır. Bu dönemde çocuğun ilgisini çeken oyuncaklar arasında mutfak eşyaları, farklı büyüklükteki plastik parçalar, saçları ve elbiseleri olan bebekler ve arabalar yer alır. Bu dönemin sonuna doğru çocuk, tahta parçasını arabaymış gibi hareket ettirebilir. Bazı hareketleriyle anne-babayı taklit edebilir. Bu dönemde minyatür marangoz oyuncakları (tahta çekiç ve çiviler), mutfak setleri gözde oyuncaklardır. Ayrıca bu dönemde yine tahta, bez veya plastik hayvanlar, evde ve sokakta kurulan salıncaklar, kova, kürek, çocuk şiir kasetleri ve kitapları tercih edilebilir.

25-30 aylık dönemde:
Bu dönemde çocuk, hayal gücüne dayanan oyunlardan hoşlanır. Oyuncaklarıyla konuşur, onlara kızıp bağırabilir. Bedensel olarak gelişmiş olduğundan rahatlıkla takla atar, topa tekme atar, çok aktif olduğundan yeni oyunlar yaratır ve bu oyunları uygular. Evcilik, bakkalcılık, postacılık ve doktorculuk oyunlarında çeşitli kıyafetlere girip, canlandırmayı sever. Bu dönemde çocuğun oyun malzemeleri; sorun çözmeyi, yaratıcılığı ve duygularının arıtılmasını, yansıtılmasını destekleyici oyun hamuru, kil ve inşa blokları gibi "yapılandırılmamış" oyun araçlarından oluşabilir.

Bu dönemde çocuğun oynaması için; parmak boyası, keskin olmayan makaslar ve kağıtlar, renkli çıkartmalar, öykü ve masal kitapları, teyp ve çocuk şarkı kasetleri, bebek, bebek arabaları gibi itmeli ve çekmeli tekerlekli araçlar, üç tekerlekli bisiklet, basit bilmeceler ve tahmin oyunları (hayvanları, ağaçları, çiçekleri bilmesi gibi), küçük süpürge, faraş, küçük tencere, tabak, fincan gibi ev işi araçları, tahtadan veya plastikten çekiç, kerpeten, tornavida gibi araçlar, hayvanat bahçesi gezileri veya yakın çevre gezileri, su, kum, kil gibi doğal oyun malzemeleri çocuğun dokunma duygusunun gelişimine, deneyim ve keşif olanaklarının sağlanmasına, utangaç çocuğun uyarılmasına, saldırgan çocuğun sakinleşmesine ve çocuğun dikkatini bir konu üzerinde toplamasına yardımcı olduğu için tercih edilebilir.

49-60 aylık dönemde:
Bu dönemde çocuk, grup oyunlarına ilgi duyar. Yavaş yavaş çevresini tanımaya başlar, yaşıtlarıyla arkadaşlık kurar. Oynadıkları oyunların kurallarına saygılı olmayı öğrenir. Bu dönemde çocuğun oynaması için; kesme-yapıştırma, çizim yapma, resim boyama ve öykü, masal kitapları, şekil verebileceği, el becerisini geliştirmenin yanında hayallerini gerçekleştirebileceği oyun hamuru, kum, kil, su gibi malzemeler, 3 tekerlekli bisiklet, tekerlekli patenler, ip atlama, seksek, bilye, körebe, saklambaç, çember çevirme gibi oyunlar, oyun parkları ve doğa gezintileri önerilebilir."

Kınık, oyuncak seçme konusunda ise şunları söyledi: "Çocuğun gelişimine uygun oyuncaklar seçilmelidir. Oyuncağın tüyleri çocuğun ağzına, burnuna kaçmamalıdır. Zehirsiz boyalarla boyanmış olmalı, zehirli maddeler içermemelidir. Yıkanabilir, dayanıklı, sağlam olmalıdır. Yutulacak ve kolayca kopup, çocuğun ağzına atacağı kadar küçük parçaları olmamalıdır. Sivri uçları, kesici kenarları, parmaklarının sıkışabileceği ek yerleri ve gözlerine zarar verebilecek çıkıntıları olmamalıdır. Çocuğun bedenine uygun büyüklükte ve ağırlıkta olmalıdır. Oyuncaklar düzenli olarak gözden geçirilmeli, hasarlı ve kırık olanlar tehlikeli olabilecekse atılmalıdır. Bozuk para, kibrit, çakmak, sigara gibi malzemeler çocuğa zarar verebileceğinden oynaması için verilmemelidir. Oyuncakların oyun değeri olmalı, bedensel, zihinsel, sosyal ve dil gelişim alanlarının tümünü birden destekleyebilecek zengin uyarıcıları içermeli, çok fonksiyonlu olmalıdır."

ÇOCUK AİLE İLETİŞİMİ

Kendiniz İçin
Kendi Hedeflerinizi Unutmayın
Çocuğunuzu yetiştirirken kendiniz için yapabileceğiniz ve yapmak istediğiniz şeyleri yapmanız hem sizi daha rahatlatacak, hem de ilişkinizi geliştirecektir.
Çocuğunuzun gelişim yolunda attığı her adımla sizden ayrı biri olarak var olmayı istemesi son derece doğaldır. O yapabildikleri ve başardıklarıyla sizden farktı biri olarak var olacaktır.
Sizin yapabildiklerinizden ve başara-bildiklerinizden tamamen koparak sadece onun için yaşayıp, kendinizi unutarak ve giderek sadece onun yaptıklarıyla varlığınızı sürdürmeniz, sizin için ve uzun vadede onun için kayıp olacaktır.
Bir anne babanın en çok gereksinim duyabileceği üç şeyi; Reinhold NlEBUHR'a ithaf edilen aşağıdaki şiir, çok güzel özetliyor:
"Değiştiremeyeceğim şeyleri
Kabul etmek için
Sükûnet,
Değiştirebileceğimi
Değiştirmek için
Cesaret,
İkisini birbirinden ayırt edebilmek için de
Akıl istiyorum."
Kendinizi Zoraki Seçimler Yapmaya Zorlamayın
Özellikle çalışan anne ve babalar için önemli bir seçim:
Evim mi?
İşim mi?
Çocuğum mu?
"Bütün bunlara ne kadar zaman ayırmak zorundayım?"
"İşim için kullandığım her dakika çocuğumdan uzak kalıyorum. Acaba bundan nasıl etkileniyor?"
"Ben bütün bunları yaparken çocuğumun başka biriyle birlikte olması doğru mu?"
Başka pek çok konuyla ilgilenmeden çocuğunuzla ilgilenmeniz bir seçimdir.
Ancak bu seçiminizin size ve çocuğunuza maliyeti ne olacaktır. Örneğin: ev hanımı olduğunuzda bu konunun sorumluluğunu çocuğunuza yüklemeden siz üstlenebilecek misiniz?
Yoksa sorumlu olarak çocuğu görüp belki de farkında bile olmadan ona kızgınlığınızı hatta öfkenizi yansıtacak mısınız?
Ayrıca çocuğunuzla her an birlikte olmanız onunla bu zamanları çok kaliteli geçirdiğiniz anlamına gelmez. Sürekli onunla birlikte olup, zamanı pek bir şey yapmadan geçiriyor olabilirsiniz.
Aynı zamanda daha az zamanı birlikte geçirip paylaşıma, yeni şeyler öğrenmeye ve üretmeye dayalı bir ilişki de oluşturabilirsiniz. Önemli olan sağlığınız, iş yaşamınız, eşiniz gibi yaşamınızdaki diğer boyutları da sağlıklı bir dengede birleştirebilmektir.
Kısaca: İster çalışın ve zaman sıkıntısı yaşayın, isterseniz zaman sorununuz olmasın, yapmanız gereken seçim; neyi yapıp neyi yapmayacağınız değil "nasıl yapacağınız"ile ilgili olmalıdır.
Kendinizi Gözlemlemek
Çocuğunuzla ilişkinizde kendinizi dışarıdan bakan gözlerle izleyebilirseniz, çocuk veya gençken annem babam gibi olmayacağım, dediğiniz neleri hayatınıza katmış olduğunuzu göreceksiniz. Mimikler, bazı tavırlar, yaşama bakış açısı, kişilik özellikleri, sorun çözme biçimi ve belki de çocuğunuza davranış biçiminiz. Aşağıya değiştirmek istediğiniz davranışlarınızı sıralayın. Değiştirmek istediğiniz davranışların neler olduğuna karar vermek davranışınızdaki değişimin yarısıdır.
…………………………………………….......................
-Şimdi bu özelliklerinizden öncelik verdiğiniz birini seçin.
…………………………………………….......................
-Küçük adımlarla ilerleyerek, başarabileceklerinizden başlayın.
Şimdi bu konuda değişiklik için yine küçük adımlarla çalışmalara başlayın. Nelere gereksiniminiz olduğunu saptayın.
…………………………………………….......................
Harekete geçin ve uygulayın.
Uygulamada eksiklik olursa geriye doğru nerede hata yapmış olabileceğinizi bulmaya çalışın ve yanlışlığı düzelttiğiniz aşamadan ilerlemeye devam edin.
"Var olmak Gelişmek Uzlaşmak" adlı kitabında Prof. Dr. Üstün Dökmen'in aktardığı bir öykü çocuklara bakış açısına yönelik anlamlı bir mesaj içeriyor .
Eski İstanbul'da aydınların, sanatçıların zaman zaman toplanıp sohbet ettikleri, münazara (fikir yarışması) yaptıkları kahveler varmış. Bir gün münazara konusu olarak şunu seçmişler: "Louvre Müzesi yanıyor; Leonardo'nun bir tablosu ve bir de küçük çocuk var; ikisini birden kucaklamanız mümkün değil, hangisini kapıp kaçmayı tercih edersiniz?" Bir grup aydın "Biz olsak tabloyu alırdık, çünkü onda tüm insanlığın ve gelecek nesillerin hakkı vardır" demiş, diğer grup ise "Biz olsaydık çocuğu alırdık, çünkü o çocuğun İlerde Leonardo'dan daha büyük bir sanatçı olmayacağı, bir aşı bulup insanlığı kurtarmayacağı ne malum" diye savunmuş. Bir sanatçı ise (yanlış hatırlamıyorsam Abasıyanık) tartışmaya katılmamış. Bir ara birisi O'na dönüp, "Sen olsan hangisini alırdın?" diye sorduğunda bu sanatçı şöyle cevap vermiş: "Ben olsaydım çocuğu kapar kaçardım; fakat yalnızca insan olduğu için."
Çocuğunuz İçin
Çocuğunuzu Nasıl Değerlendiriyorsunuz?
Çocuğunuzu düşündüğünüzde aklınıza ilk gelen, çocuğunuzun dört özelliği neler olur?
1………………
2……………….
3………………
4………………
Yazdıklarınızdan kaçı olumluydu?
Eğer yazdıklarınızdan biri bile olumsuz ise, hemen yeni bir liste düzenleyin ancak bu kez sadece olumlu özelliklerine yer verin:
1………….
2…………..
3…………..
4……………..
Çocuğunuzu hangi sıfatlarla bağdaştırırsınız?
• Akıllı mı? • Dikkatsiz mi?
• Düzenli mi? • Beceriksiz mi?
• Düşünceli mi? • Düşüncesiz mi?
• Yaratıcı mı? • Savurgan mı?
• İçten ve doğal mı? • Tembel mi?
Ona nasıl seslendiğinize, arkadaşa, eşe, dosta nasıl tanıştırdığınıza bakın. Unutmayın ne göreceğiniz ne aradığınıza bağlıdır. Çocuğunuzu görmek istediğiniz gibi niteleyin.
Ona yapamadıklarını ve sürekli olumsuz yanlarını gösterirken bir gün ondan, "ben zaten tembel ve uyumsuzum, bunu yapamam ki" dediğini duyar veya öyleymiş gibi davrandığını görürseniz bunları nereden öğrendiğine şaşırmayın.
Olumlu Düşünmek
Her şey ve durumda olumlu tarafı görebilmeniz, önemli ölçüde sizin olumlu gözle bakmayı isteyip, buna çaba göstermenize bağlıdır. Olumlu düşünmeyi alışkanlık haline getirebilirseniz aile ortamınızdaki iyimserlik hissedilecektir.
Örneğin: Çocuğunuz sık sık sizi bunaltacak ölçüde istemediğiniz davranışlarda bulunuyor. Şimdi onun çok yaramaz, kötü ve işe yaramaz bir çocuk olduğunu düşünün.
Böyle düşündüğünüzde çocuğunuza karşı ne hissediyorsunuz? Aşağıya belirtiniz.
……………………..
Ardından çocuğunuzun bütün bu davranışlarının "aslında onun sorunlarla baş etme biçimi" olduğunu ve sadece bu yolla ilginizi çekmeye çalıştığını düşünün.
Böyle düşündüğünüzde çocuğunuza karşı ne hissediyorsunuz? Aşağıya belirtiniz.
…………………….
• Bu iki değerlendirme biçimine göre çocuğunuzu değerlendirme biçiminiz büyük olasılıkla farklılık gösterecektir.
Kısaca;
• Olumsuz düşünme yaşamı bir an önce tüketmek isteyenler içindir.
• Olumlu düşünme yaşamını sürekli geliştirmek isteyenler içindir.
Olumlu Düşünmek İçin Ortam Yaratmak
Çocuğunuzla kurmakta olduğunuz ilişkinizin mutlu, gelişen bir ilişki olmasını istiyor iseniz, mutluluk sizi butsun diye beklemeyin. Var olan güzellikleri görün ve bunları büyütün, arttırın. Çünkü mutluluk; peşinden yıllarca koşulan bir şey değil, kendimizin yarattığı ve büyüttüğü bir varoluştur.
Her gün bir saatliğine sizin çocuğunuz için en iyi anne-baba olduğunuzu ve çocuğunuzun da sizin dünyaya getirebileceğiniz en iyi evlât olduğunu düşünün. Şimdiye kadar yaptığı iyi ve güzel şeyleri düşünün.
Aşağıdaki boşluğa; çocuğunuzun sizin hakkınızdaki olumlu düşüncelerini yazınız.
………………………..
Aşağıdaki boşluğa; sizin çocuğunuz hakkındaki olumlu düşüncelerinizi yazınız.
…………………….
Bu düşünme saatlerini arttırdıkça hemen olmasa da zamanla çocuğunuzu değerlendirme biçiminizin ve ilişkinizin değişmeye başlayacağını, olumlulukların arttığını göreceksiniz.
Ayrıca olumsuzlukların olabileceğini kabul edip olumlu düşünce ve olayları vurgulayarak da olumlulukları arttırabilirsiniz.
Çocuğunuz ve Eşinizle İlişkinizi Birbirine Karıştırmayın
Bir çiftin çocuklarına verebilecekleri en iyi eğitim, özellikle de okul öncesi dönemde eşlerin birbirleriyle olan ilişkileri yoluyla olacaktır.
Eşlerin birbirleriyle kurdukları ilişkinin dengeli bir ilişki olması, hoşgörü, saygı ve sevginin olduğu bir ortamın olma sı çocuğun gelişiminde son derece önemli olacaktır.
Çocuğunuzla ve eşinizle yaşadığınız ilişkileri birbirinden ayırın.
Biri eşiniz,
diğeri çocuğunuzdur.
• Eşinize kızdığınızda bunun acısını çocuğunuza çektiriyorsanız,
• Eşinizden göremediğiniz ilgiyi ve Özeni çocuğunuzdan istiyorsanız
yanlış yapıyorsunuz.
• Eşinizle ilgili yaşadığınız sorunların çözümü, çocuğunuz aracılığıyla olamaz. Henüz eşinizle konuşmayı ve tartışmayı bilmiyor ve birlikte problemleri çözemiyorsanız
İki yetişkinin sorunlarını bir çocuğun çözmesini beklemek haksızlık olacaktır.
• Çocuk için en uygun olan; anne ve babasının yaşadıkları sorunları çözebildiklerini görerek, hem aile içindeki bağlılığı yaşaması, hem de sorunların çözülebildiğini görebilmesidir.
• Böylece ona, yaşamında karşılaşacağı sorunlarla baş etme yolunu da göstermiş olursunuz.
Keşke Dememek İçin
Çocuk yetiştirip büyüttükten sonra bir anne-babayı en çok yaralayabilecek kelime KEŞKE 'dir.
Keşkelerin öncesinde bütün süreç boyunca ZATEN kelimeleri vardır.
Çocuğunuza zaman ayırın: Kaliteli zaman.
ZATEN çalışıyorum ve işimden çok yorgun geliyorum.
HEM ZATEN babasıyla da /annesiyle de anlaşamıyoruz. Genellikle sinirli oluyorum.
ZATEN evin bütün yükü bende.
ZATEN bizim anne babamızdan gördüğümüz neydi ki, biz de çocukla ilgilenelim.
Birde bakmışsınız ki, çocuklarınız büyüyor ve yaşamınızda bazen açıklanması güç olan KEŞKE'ler başlıyor.
Her gün belli bir zamanınızı en azından haftada bir kaç gün belli zaman dilimlerinizi sadece çocuğunuzla birlikte olmak için ayırın. Ama bu zaman dilimlerini daha çok ona ve oyununa gerçekten katılarak, onu dinleyerek geçirin. Bu zamanlar onu gözlemeniz ve ilişkinizi geliştirmeniz için eşsiz zamanlara dönüşecektir.
• Bir akşam için hazırladığınız bir öğün yemeği düşünün, ne kadar zamanınızı alıyor?
• Her gün işinize gidip gelmek için tükettiğiniz zaman ne kadar?
• Televizyon başında geçirdiğiniz zamanınız yaşamınızın ne kadarını kaplıyor?
• Her gün oyunda veya iletişimde çocuğunuza gerçek anlamda katıldığınız ve onunla paylaştığınız kaç dakikanız var?
Ona Değer Vermek
Dünyadaki en değerli varlığınız nedir? Sorusuna hemen tüm anne-babaiar "çocuklarımız" cevabını verir. O halde bunu onlar da bilsin.
Birinin size değer verip vermediğini nasıl anlarsınız? Bunu anlamaları için çocuklarınıza öyle davranın.
Çocuğunuzla:
• Göz iletişimi kurun,
• Konuşurken veya oynarken, onunla aynı boy seviyesinde olun,
• Sözünü kesmeyin,
• Anlamaya çalışın,
• Olumlu değerler kazandırmak konusunda kararlı olun,
• Sorun olarak yaşadığı şeyle alay etmeyin,
• Onu dinlemeyi öğrenin,
• Ona verdiğiniz değeri ve onunla duyduğunuz gururu ona söylemekten çekinmeyin.
• Hayır demesine izin verin. Böylece sınırlarını belirleyebilmesine yardım etmiş olursunuz.
• Bedeninin kendisine ait olduğu bilincini kazandırın ki, kendisini yeri geldiğinde koruyabilsin.
Onu Dinleyin
Arkadaşıyla yaşadığı bir sorununu size anlatan çocuğunuzu ele alalım ona :
Sorunundan ilk söz etmeye başladığında:
Sen zaten geçimsizin birisin, sen ……………… yapmalıydın, "boş ver geçer" veya "sen niçin……………. dedin" dediğinizde veya ona isim takıp alay eder bir tavra girdiğinizde, sorunu anlatmasına engel olarak başka konularda daha sonra anlatacakları konusunda da onu kendinizden uzaklaştırmış olursunuz.
Bazen sadece sessiz kalarak, bazen söylediklerinin ardında gerçek söylemek istediklerini kavrayarak ancak taraf tutmadan sadece dinleyin. Onun paylaşmak istediği şeyi anlayın. Onu sizinle konuşmaya çabalarken yargılamayın, eleştirmeyin, alay etmeyin, hemen akıl vermeyin, sadece dinleyin. Çocuğunuz kendini anlatıp, sizin söylediklerinizi duyup anlayabilecek kadar olayın dışına çıkabildiğinde birlikte çözümler üretebilirsiniz.
Elbette çocuğunuza akıl da vereceksiniz, öneride de bulunacaksınız, şakalaşacaksınız, eleştireceksiniz ancak, size sorununu anlatmaya çalışırken bunu yaparsanız, kendisini anlatmasına ve aranızdaki ilişkinin sağlamlaşmasına izin vermemiş olursunuz. Dinleyerek gerçek sorunun ne olduğunu birlikte bulmanız, onun başarma duygusunu, sizinle işbirliğini, saygıyı ve sevgiyi öğrenmesini sağlayacaktır. Bunu yapabilmek ancak gerçekten onu anlamaya çalışarak dinlemekle mümkündür.
Onu gerçekten dinleyebilmeniz için; zaman, sabır ve anlama çabanız dışında hiç bir şeye gereksiniminiz yok.
Birbirleriyle Kıyaslamamak
Çocuklarınızı birbirleriyle veya arkadaşlarıyla karşılaştırmayın. Her biri bir diğerinden farklı. Her biri biricik, tek, aynı onun gibi yeryüzünde biri daha yok.
• Karşılaştırma yapmak sadece kardeşleri veya arkadaşları birbirinden hoşlanmamaya hatta nefret etmeye yönlendirir.
• Eşinizin sizi kapı komşunuzla sürekli kıyasladığını düşünün, böyle bir yaşantıdan kimse memnun kalmayacaktır. Size söylesin veya söylemesin çocuğunuzun da hoşlanmadığından emin olabilirsiniz.
• Ayrıca, bu yolla çocuğunuza kendisinin dışındaki uyaranlarla harekete geçmesini öğretmiş olursunuz. İç denetimden uzaklaştırırsınız.
Gelişmelerinin Her Adımı Anlamlıdır. Bunları Fark etmek
İlk kelimesini,
İlk adımını hatırlayın.
Onlara gösterdiğiniz tepkileri düşünün.
• Şu anda da aynı hızla ve aynı konularda değil ama gelişimi devam ediyor.
• Üşüdüğünü, acıktığını hissedip bir şeyler istediğinde veya bir konudaki düşüncesini anlatabildiğinde, birini taklit ederken gelişimi devam ediyor. Sürekli öğreniyor.
• Onlar için neleri yapabiliyor olduklarını görmek, başarıyı tatmak ve özellikle de bunu başkalarının fark ettiğini hissetmek son derece önemlidir.

KAYNAK: ANNE BABA EĞİTİMİ EL KİTABI (Milli Eğitim Bakanlığı)

1 Nisan 2016 Cuma

ÇOCUĞUNUZUN FİKİRLERİNE DEĞER VERİN

Uzmanlar çocuklarla iletişimde velileri, “Çocuk deyip geçmeyin, adam yerine koyun, evinize bir kanepe, koltuk ya da otomobil alırken bile çocuğunuzun fikrini alın. “O çocuk bu işlerden anlamaz” yaklaşımı çocuğun kendine olan güveninde ağır yaralar bırakır” diyerek uyarıyor.


Sevgi özgüveni arttırıyor
Uzmanlar, dayak yerine sevgi ve şefkat gören çocuklarda özgüven duygusunun gelişeceğini, aksi takdirde ailesinden sürekli azar işiten, kötü yakıştırmalar gören, hiçbir konuda fikri sorulmayan, konuştuğu zaman da dinlenmeyen çocukların hırçın ve okul başarısında geri kalmasının kaçınılmaz olacağını anlattı.


Çocuklarınızı kötü sıfatlandırmayın
Bazı ailelerin çocukları yaramazlık yaptığı zaman çirkin yakıştırmalarda bulunduklarına işaret eden  uzmanlar, “Çocuklarınıza (deli), (geri zekalı), (aptal) gibi küçültücü sözler yerine, (büyük adam ol), (Allah seni büyütsün) gibi olumlu vasıflar yamayın. Halk arasında (birine 40 gün deli dersen deli olur) sözünde gerçek payı bulunduğunu unutmayın. Çocuğunuzla kuracağınız güçlü iletişim mutlu, başarılı, özgüvenli bir evlat olarak size geri dönecektir” diye belirtti.


Büyükler yalan söylememeli
Uzmanlar, anne ve babanın çocuğunu kucağına alıp, sevip okşamasının, günün nasıl geçtiğini sormasının, o konuşurken maç izlemek ya da başka işlerle uğraşmak yerine can kulağı ile dinlemesinin çocuk için büyük anlam ifade ettiğini kaydetti. Çocukların söyleneni değil gördüklerini öğrendiklerini vurgulayan uzmanlar, “Yalan söyleyen ve bu yalanı çocuğu tarafından bilinen anne ya da baba inandırıcı olamaz. Bu nedenle yaptığınız her hareketin çocuklarınız tarafından kopya edildiğini unutmayın” diye konuştu. Uzmanlar, toplumun temelinin aile olduğunu, aile bireylerinin birbirlerine bağlılıklarının güçlü olmasının ise daha sağlıklı, başarılı bireyler yetişmesine olanak sağladığını sözlerine ekledi.


Çocuğunuzun sorumluluk sahibi olmasını istiyorsanız ne yapmalısınız?
İlköğretime başlayan bir öğrencinin, okuldan eve döndükten sonra, okul giysilerini çıkartarak ev giysileri giymesi, kendi öz bakımını (el, yüz yıkama, dış fırçalama gibi) yapabilmesi, bir süre dinlendikten sonra kendi ödevlerini tek başına tamamlayabilmesi gerekir. Tabii ki bunları yaparken, zaman zaman anne ve babasından da küçük yardımlar alabilmelidir. Bu sorumlulukların yapılmaması, sürekli aksaklıkların gözlenmesi ya da anne babanın uyarılarıyla yapılması, ödevlerin de anne babayla birlikte yapılması durumunda, çocuğun bu sorumlulukları yerine getirirken zorlandığı ya da bu konuda yardım alması gerektiği düşünülebilir.


Çalışma programını çocuğunuzla hazırlayın
Çocuğunuzla yapacağınız programı birlikte belirleyin. Odasında mutlaka bir saat bulundurun, çalışma süresini birlikte paylaşarak belirleyin. Çalışma masasını ve kütüphanesini zaman zaman birlikte düzenleyin. Çalışma odasında bir pano bulundurun. Bu panoda ders programı, sınav tarihleri ya da kendisi için özel olan bilgilerin yer aldığı bölümlere yer verilebilir. Çocuğunuzun ders çalışma masasının, dikkatini dağıtacak bir ortamda bulunmamasına özen gösterin. Çocuğunuzun odasında televizyon bulundurmayın. Ödevlerini yapmak istemiyorsa zorlamayın, unutmayın ki anneler babalar öğretmen rolünde değildir. Yapması gereken sorumlulukları yerine getirdiğinde değer verin. Çocuğunuzun düzenli uyumasını ve yeterli dinlenmesini sağlamak için gerekli ortamı hazırlayın. Anne ve baba olarak, davranışlarınızla söylediklerinizin paralel olmasına özen gösterin. Çocuğunuzun sorumluluklarını yerine getirmesi için, anne ve baba olarak siz de örnek davranışlarda bulunun. Çocuğunuz bu becerileri kazanırken, zaman zaman sorumluluklarını unutabilir. Eğer sorumluluklarını yerine getirmekte sürekli aksaklıklar gösteriyorsa, bir uzman desteği gerekebilir.

ÇOCUKLARINIZA SİNİRLENMEDEN DOĞRU SINIR KOYMA

Dokuz yaşındaki bir çocuğun, arkadaşına vurduğu için okuldan evine gönderildiğini düşünelim. Babası ona uzun uzun nutuk çekiyor ve sonunda bir tokat atıyor. Çocuk babasının kuralını nasıl algılamıştır? Babası sözleriyle, “Okulda söz dinlemelisin.” diyor ama şiddet uygulayarak farklı bir mesaj veriyor: ”Vurmak sorunları çözer.”

Ebeveynlerin bir kural ve beklentiyi öğretebilmek için kullandıkları sürece sınır koyma denir. Sınır koyma aynı zamanda çocuğa bakım veren kişinin, çocukla aralarındaki güvenli ilişkiye zarar vermeden, çocuğun davranışlarını kısıtlamasıdır. Burada aradaki güvenli ilişkiyi koruma çabası oldukça önemlidir. Çünkü eğer bakım veren kişi ile çocuk arasında güvenli ve yakın bir ilişki yoksa sınır koyma davranışının etkili olması da beklenemez.

Bazı ebeveynler bu eğitimi ağır cezalarla verir. Bazıları da yumuşak yöntemler kullanarak hatırlatma yolunu seçer. Bu iki yöntem arasında gidip gelen ebeveynler de vardır. Bazıları da net ve açık mesajlar verirler. Yöntemler farklı olabilir ama mesajımızı vermek için aynı araçları kullanırız; sözlerimiz ve davranışlarımızı. Bu iki mesajdan biri net değilse iletişimde kopukluk olur. Örneğin; ”Oynamadan önce odanı temizle.” dediğimizde sözlerimiz davranışlarımızla uyuşmuyorsa ve çocuk odasını temizlemeden oyuna gidiyor, onun görevini anne yapıyorsa çocuk, koymak istediğimiz kural ve ondan beklediğimiz şey hakkında belirsiz, karmaşık bir mesaj almış olur. Sözlerimiz ”Odanı temizle.” derken davranışlarımız, ”Odanı temizlemesen de olur.” demektedir. Asıl kural hangisi? Asıl kural, ”Odanı temizleme zamanı” deyip hemen akabinde davranışımızla ”Ali veya Ayşe, şimdi odanı böyle temizlemen gerekir.” şeklinde ifade edip bunu göstermemiz gerekir. Emirli ve olumsuz cümle kullanmak yerine, bir yönerge açık, net, olumlu ve anlaşılır basit bir şekilde ifade edilmelidir ki çocuk kendini bir birey ve değerli olduğunu hissedebilsin.

Dokuz yaşındaki bir çocuğun, arkadaşına vurduğu için okuldan evine gönderildiğini düşünelim. Babası ona uzun uzun nutuk çekiyor ve sonunda bir tokat atıyor. Çocuk babasının kuralını nasıl algılamıştır? Babası sözleriyle, “Okulda söz dinlemelisin.” diyor ama şiddet uygulayarak farklı bir mesaj veriyor: ”Vurmak sorunları çözer.” Sınırlar Neden Önemlidir? Sınırlar, çocukların hem kendilerini hem de yaşadıkları ortamı kavramalarını sağlar; onlara keşif ve öğrenme fırsatı sunar. Koyduğunuz sınırlar yol gösteren levhalar gibidir. Sanıldığı gibi sınırlar, çocukların haklarını kısıtlamak, onlara baskı uygulamak değildir.
Çocuklar neden sınırlara ihtiyaç duyarlar?
Sınırlar, çocuklara korundukları, güvende oldukları ve değer verildikleri duygusu kazandırır. Aile içi kurallara uymalarını, işbirliği yapmalarını, otoriteye saygı duymalarını sağlar. Sorumluluk kazandırır. Sınırlar, onaylanan davranışları tanımlayan, çocuğa hatalı davranışlarını düzeltme fırsatı veren eğitici ve öğretici bir etkiye sahiptir.
Sınırlar, çocukların araştırma yapmasını sağlar. Sınırlar etkili ve uygun bir şekilde ise çocukların araştırma yapmalarına yardımcı olur. Çocuklar sınırlarımızı yaklaşık olarak bir yaşlarına doğru keşfetmeye başlarlar ve bu süreçte en önemli araştırmalarının cevabını ararlar.
“Doğru olan nedir?” 
“Hangisi yanlıştır?” 
“Yetkili kimdir?” 
“Ne kadar ileri gidebilirim?” 
“Çok ileri gittiğimde ne olur?”
Sınırlar onaylanan davranışları tanımlar. Bir kuralın sonucunda ne oluyor ise o bizim onayladığımız davranıştır. Çocukların ilerlemeleri beklenen yolun hangisi olduğunu anlamaları için net sınırlara ihtiyaçları vardır.
Sınırlar ilişkileri tanımlar. Çocuklar, yetişkinlerle ilişkilerinde ne kadar güç sahibi olduklarını ve bu ilişkiyi ne kadar kontrol edebildiklerini, gün içinde yetişkinlerle etkileşimde bulunurken araştırma yaparak keşfederler. Bu araştırmaların çoğu evde yapılır. Evde öğrettiğimiz kurallar, dış dünyada onaylanan davranışlar açısından standartları oluşturacaktır. Çocuklar güç, kontrol ve otorite konusunda evde gözlemlediklerini hiç kaçırmazlar ve davranışlarını buna göre ayarlamayı öğrenirler. Çocuklar sınırlar sayesinde toplum kurallarına uymayı ve anne-baba otoritesini öğrenirler. Örneğin, okula ilk başladığında karşısına çıkan toplum kurallarına uymayı, olumsuz duygularla başetme becerisini evde edindiği deneyimlerine göre şekillendirir. Çocuklar sınırlar sayesinde kendilerini güvende hissederler. Kendisine veya başkasına zarar verebileceği durumlarda anne-babasının kendisini durduracağını bilmenin rahatlığını yaşar.
Sınırlar güvenlik sağlar. Düşünün ki üç yaşındasınız, henüz tabureye basmadan musluğa ulaşamıyorsunuz. Tüm bakımınızı başkaları sağlıyor, ama ebeveyninize bir şey söyleyince yapıyorlar. Onlar size bir şey söyleyince küsüp somurtuyorsunuz, onlar da vazgeçiyorlar! Neler hissederdiniz? Gücün sizde olduğunu mu? Evet. Güvende olduğunuzu mu? Pek sayılmaz. Çocukların pek çoğu için ebeveynlerinden daha güçlü ve kontrol sahibi olduklarını hissetmek rahatsızlık verici bir durumdur. Saygılı sınırların belirlenmesi çocuklara güçlü mesajlar verir: Ben senin annenim, babanım. Bana güvenebilirsin, sana doğru yolu gösteririm.

Sınır belirleme dinamik bir süreçtir. Çocuklar büyür ve değişir. Değiştikçe de daha çok özgürlük, ayrıcalık ve sorumluluk yüklenmeye hazır hale gelirler. Çocuklar, çevrelerini keşfetmeye, becerilerini geliştirmeye, yeni yetenekler kazanmaya ve bağımsız olmaya fırsat bulmalıdır. Onların işi budur. Bizim işimiz de bu normal gelişim sürecini engellemeden, onlara destek olacak sınırlar koymaktır.
Çocuklar Kurallarınızı Nasıl Öğrenir?
Net mesajlar ve etkin davranışlar, sınırlarımızı öğretmenin en iyi yoludur. Çocuklar kuralları ve onaylanan davranışları bilerek doğmazlar. Bu da öğretme ve öğrenme süreciyle, zamanla kazanılır. Bizim işimiz öğretmektir. Görevimiz, kurallarımızı en açık ve net biçimde anlatmaktır. Çocuklar biz yetişkinlerden farklı olarak somut yollarla öğrenirler. Biz kurallarımızı iki temel yoldan öğretiriz, sözlerimiz ve davranışlarımızla. İkisi de bir ders verir ama somut olan davranışlarımızdır. Sözler değil, davranışlarımızı kuralları belirler. Sözlerimizle davranışlarımız uymadığında çocuklar, sözlerimizi duymazdan gelmeyi ve inançlarını deneyimlerine göre ayarlamayı öğrenirler.
Sınır koymayı güçleştiren durumlarda da bütün çocuklar kurallarımızı ve beklentilerimizi belirlemek için sınırları zorlarlar. Bu normaldir ama tüm çocuklar aynı denemeleri yapmazlar. Çocuğun mizaç özelliklerinden kaynaklanan güçlükler araştırma yöntemlerini ve ebeveynlerinin sınırlarını zorlama derecesini etkiler. Bunun yanı sıra çocukla ebeveyn arasındaki olumsuz ilişki sınır koymayı güçleştirmektedir. Sınırlarımız, günümüzde birçok ebeveyn, çocuklarının yanlış davranışlarını durdurmak için yanlış sinyaller göndermektedir. Dur işaretinin gerçekten durmayı zorunlu kılmadığını, “hayır”ların aslında “evet” ya da “olabilir” anlamına geldiğini göremezler. Çoğu durumda sorun, sınırlar konusunda net olmayan iletişimden kaynaklanır.
Aile içi etkisiz iletişimin dinamikleri:

1. Tekrarlama ve hatırlatma
2. Konuşmalar, nasihatler ve nutuk çekmeler
3. Yanlış davranışı görmezden gelme
4. Net olmayan mesajlar
5. Etkili bir model oluşturamama
6. Pazarlık
7. Tartışma ve çekişme
8. Rüşvetler ve özel ödüller
9. Ebeveynler arasındaki tutarsızlık
10. Arkadan takipte etkili olamama

“Etkisiz Sözel Mesaj” Örnekleri:
“Banyo zamanı geldi, tamam mı?” 
“Hiç olmazsa bir kez biraz nazik olmayı deneyemez misin?” 
“Bana bir iyilik yapıp, bir kez benimle işbirliği yapmaz mısın?” 
“Telefonda olduğumu görmüyor musun?” 
“Daha yumuşak bir sesle konuşsan, bebeği uyandıracaksın” 
“Tavırlarını beğenmiyorum.” 
“Artık bu kadar yeter!”

“Etkisiz Davranışsal Mesaj” Örnekleri:
Çocukların dağınıklıklarını onların yerine toplamak. Çocuklar kendileri giyinebilecekken onları giydirmek. Vuran bir çocuğa nasıl bir duygu olduğunu anlaması için ona vurmak. Sizin keyfiniz yerindeyken, kabul edilemeyecek bir davranışı görmezden gelmek.
İster ebeveyn, ister öğretmen olun yetişkin olarak çevresinde değişiklikler yaparak çocuğunuzun davranışını değiştirebilirsiniz. Çocuğunuzun olumlu davranışını desteklemek için ortamı hazırlayarak ya da çevre düzenleyerek ona ”uygun” olarak tanımladığınız davranışı sergileme fırsatı vermiş olursunuz. Çevre düzenlemesi, olumsuz davranışı olumlu bir şekilde değiştirmenin etkili ve basit bir yoludur. Burada, çocuğunuzun davranışını etkileyen çevreyi fark ederek çocuğunuzu destekleme söz konusudur.
Çocuğunuzun Uygun Davranışlar Gösterdiği Zamanlar Yakalayın
Çocuğunuzun sevdiğiniz ya da istediğiniz, uygun bir davranış yaptığında ve bunu tekrarlamasını istediğinizde çocuğunuzun bunu bilmesini sağlayın. Bunun için sözel övgüler kullanın. Sözel övgüler kullanmak, çocuğunuzun uygun bir şekilde davranmaya devam etmesini sağlayan en iyi yoldur. Bu aslında, uygun davranışın devam etmesi için çocuğunuzun çevresinde neyin olumlu olduğunun farkına varmasıdır.
”Bugün benimle çok güzel oynadın yada çalıştın.”
”Oyuncağını paylaşman çok hoşuma gitti.”
”Seninle oyun oynamak, seninle kitap okumak gerçekten çok eğlenceli.”
” Oyuncaklarını, odanı temizlediğin için teşekkürler.”
” Etrafı toplamamda, masayı hazırlamamda bana yardım ettin.”
” Sessizce okuman, oyuncaklarınla oynaman çok hoş.”

Çevre Düzenlemeye Önem Verin
Çocuğunuz ilgi gösterdiği, sevdiği nesne oyuncak ve etkinliklerle çevresini (odasını, oyun alanı) düzenlemeniz, uygun olmayan davranışı önlemenin ve durdurmanın en etkili yollarından biridir. Çocuğun yakın çevresinde, çocuğa farklı etkinlikler, oyuncaklar ya da araç gereçler sağlayarak çevreyi zenginleştirebilirsiniz.
Çevredeki Uyaranları Azaltın
Bazen çocuk, çok kalabalık olmayan bir çevreye ihtiyaç duyar. Evde bunun en iyi örneği yatma zamanıdır. Bazen çocuğunuz uyumak üzereyken, çocuğun çevresinde aşırı uyaranlar ya da çocuğun rahatsız edici şeyler olabilir. Bu strese neden olabilir ve stres kendini olumsuz davranış olarak gösterebilir. Örneğin, gürültü gibi rahatsız edici etkenleri azaltarak çocuğunuzun daha uygun davranmasına yardımıcı olabilirsiniz. Ayrıca, çocuğunuza evde oyun alanları düzenlemek çocuğunuzun olumlu bir şekilde davranmasına yardımcı olur.
Çevreyi Sadeleştirin
Çocuklar hareket alanlarını sınırlandıran bir çevrede uygun olmayan davranışlarda bulunabilir. Uygun olmayan davranışlar (fırlatmak, kaçmak, ağlamak, veya bir dizi rahatsız edici davranış) çocukların bazen yardım bazen de sakinleşmek istedikleri anlamına gelebilir. Bu nedenle çocuğunuzun sizin yardımınız olmadan rahat hareket edebileceği ve etkinliklerde bulunabileceği şekilde çevreyi sadeleştirerek düzenlemeniz uygun olmayan davranışları önlemenize yardımcı olabilir.
Oyun Alanlarını Belirleyin ve Sınırlandırın
Bazen evinizde çocuğunuzun özgürce oynayabileceği bir bölge ya da alan düzenlemek size yardımcı olur. Bu yer, çocuğunuzun gürültü yapabileceği, oyuncakları ile rahat oynayabileceği bir yer olabilir. Böyle özel bir oyun alanı sağlayarak, çocuğunuza özgürce davranabileceği bir yer oluşturmuş ve bazı etkinlik ya da hareketleri evin başka bölümlerinde yapmaması gerektiğini de göstermiş olursunuz.
Güvenli Bir Çevre Oluşturun
İlaçları, kesici aletleri, temizlik malzemeleri gibi çocuğun güvenliğini tehdit edebilecek zararlı maddeler ya da tehlikeli, yetişkin gözetimi gerektiren araç gereçler çocuğun ulaşamayacağı yerlere kaldırma, çocuk için güzenli ve sağlıklı bir ortam düzenlemek demektir.
Bir Etkinliği Diğer Bir Etkinlikle Değiştirin
Eğer çocuğunuz evde istemediğiniz bir davranışı yapmak üzereyken görürseniz, ona oynayabileceği, sevdiği, ilgi gösterdiği başka şeyler verin ya da etkinlikler sunun. Eğer çocuğunuza eğlenceli bir alternatif sunmadan, yapmak üzere olduğu olumsuz davranışı engellerseniz, ağlama ve kızgınlık tepkileri (öfke nöbeti) ile karşılaşabilirsiniz. Sakin bir şekilde seveceği ya da ilgileneceğini bildiğiniz bir alternatif sunarsanız, çocuk genellikle bunu kabul edecektir. Bir diğer yardımcı strateji ise, çocuğunuza iki farklı seçenek sunmaktır. Bu durumda çocuğun dikkati dağılır ve siz ona istediği, hoşuna gideceği seçenekler sunarak, istediğine sahip olmasını sağlayabilirsiniz.
Çevresindeki Değişikler İçin Çocuğunuzu Hazırlayın
Olası değişikliklere önceden çocuğunuzu hazırlayarak pek çok uygun olmayan davranışa engel olabilirsiniz. Örneğin, evde çocuğunuzu uykuya hazırlarken 5 dakika sonra ”uyku zamanı”; okula gitme zamanından birkaç dakika önce ”birazdan okula gitme zamanı” yemek yedirmeden önce ” yemek zamanı” diyebilirsiniz. Eğer olaylar gerçekleşmeden önce çocuğunuzun olacakları bilmesini sağlarsanız, çocuğunuz değişikliklere daha kolay uyum sağlayacaktır.
Böylelikle, çocuğunuza hoşlandığı ve yoğunlaştığı bir etkinlikten ayrılma zamanının geldiğini önceden söylediğinizde, onun önündeki zaman içerisinde gerçekleşecek değişikliklerin farkına varmasına ve iş birliği yapmasına yardımcı olursunuz.
Kaynak:
1.     Robert J. Mackenzie, Çocuğunuza Sınır Koyma, Yakamoz Yayınları
2.     Ali Çankırılı, Çocuklara Söz Geçirme Sanatı, Zafer Yayınları
3.     Yrd. Doç. Dr. İbrahim H. Diken, Erken Çocukluk Döneminde Davranış Problemleri İle Başetme, Maya Akademi


Alıntı: https://indigodergisi.com

YATMA ZAMANI

GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...