8 Şubat 2014 Cumartesi

KOZADAKİ KELEBEK

Bir gün, bir kozada küçük bir delik açıldı ve bir adam bedenini bu küçücük delikten çıkarmaya çalışan kelebeği saatlerce seyretti. Sonra, kelebek sanki daha fazla ilerlemek istemiyormuş gibi durdu. Sanki, ilerleyebileceği kadar ilerlemişti ve artık daha fazla ilerleyemiyordu. Ve adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Eline bir makas aldı ve kozayı keserek deliği büyüttü. Kelebek kolayca dışarı çıktı. Fakat bedeni kocaman ve kanatları kuru ve buruşuktu.Adam, kelebeği izlemeye devam etti, çünkü zamanla kanatlarının büyüyüp bedenini taşıyabilecek kadar genişleyebileceğini umut ediyordu. Fakat bu olmadı! Gerçekte, kelebek ömrünün geri kalanını o kocaman bedeni ve kuru, buruşuk kanatları ile etrafta sürünerek geçirdi. Uçmayı hiç başaramadı. Adamın bu aceleci iyiliği içinde anlayamadığı, bu kısıtlayıcı kozanın ve kelebeğin o küçücük delikten dışarı çıkmak için verdiği mücadelenin, kelebek için gerekli olduğuydu, çünkü bu, Tanrı'nın, yaşam sıvısının kelebeğin bedeninden kanatlarına doğru akmasını sağlamak için bulduğu yoldu,böylece kelebek kozadan kurtulduğu anda uçmaya hazır olabilecekti.Bazen mücadeleler, hayatımızda tam olarak gerek duyduğumuz şeylerdir. Eğer Tanrı, hayatımıza hiçbir engelle karsılaşmadan devam etmemize izin verseydi sakat kalırdık. Şimdi ve daha sonra olabileceğimiz kadar güçlü olmazdık. Asla uçamazdık.

Güç istedim... Ve Tanrı, beni güçlü yapmak için karşıma zorluklar çıkardı.
Bilgelik istedim... Ve Tanrı bana çözmek için sorunlar verdi.
Zenginlik istedim... Ve Tanrı çalışmak için bana beyin ve güçlü kaslar verdi.
Cesaret istedim... Ve Tanrı üstesinden gelmem için bana tehlike verdi.
Sevgi istedim... Ve Tanrı yardım etmem için sorunlu insanlar verdi.
İyilik istedim... Ve Tanrı bana fırsatlar verdi.

İSTEDİĞİM HİÇBİR ŞEYİ ELDE ETMEDİM… AMA İHTİYACIM OLAN HER ŞEYİ ELDE ETTİM…

KUYRUK ACISI

Bir gün fakir adamın biri bir yılanla dost olmuş. Ne zaman başı sıkışsa yılana gider yardım istermiş. Yılan da ona her seferinde bir altın verirmiş.

Bir gün adam hastalanmış. Oğluna eğer ben ölürsem karşı kuyunun orda bir yılan var. Başın sıkıştığında ona gidersin demiş. Çocuk hemen yılanın yanına gitmiş. Babasının kurtulması için yardım istemiş.

O sırada yılan kuyudan çıkıp bir altın vermiş çocuğa.. Şeytan girmiş çocuğun aklına demek kuyu altınla dolu. Ben bu yılanı öldürürsem altınları alır, zengin olurum demiş ve taşı kaldırdığı gibi yılana fırlatmış.

Yılanın kuyruğu kopmuş. Yılan can havliyle fırlamış ve çocuğu ısırmış. Çocuk zehirlenerek ölmüş. Bir zaman sonra adam iyileşmiş. Bütün olanların farkındaymış. Yılana gidip özür dilemiş. Bizim oğlan bir aptallık etti ve cezasını da buldu zaten. Barışalım eskisi gibi olalım demiş.

Yılan pek sıcak bakmamış ve reddetmiş. Demiş ki; sende bu evlat acısı bende de bu kuyruk acısı varken hiçbir şey eskisi gibi olmaz.


YARDIMIN BÖYLESİ

Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam şansı beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı hastalıktan mucizevi şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve "Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı" dedi.  Kan nakli ilerlerken sordu: "Ne zaman öleceğim?"

KIYMET BİLMEK

Bir padişah acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini tatmamıştı. Ağlamaya, inlemeye başladı. Tir tir titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar, ama bir türlü sakinleşmedi. Padişahın keyfi kaçtı. Herkes aciz bir vaziyetteyken gemide bulunan yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıktı, 'Müsaade buyurursanız ben onu sustururum' dedi. Padişah da 'Lütfetmiş olursunuz' dedi. Yaşlı adam emretti, köleyi denize attılar. Köle birkaç kere suya battı çıktı. Sonra saçından yakaladılar, gemiden tarafa çektiler. Köle gemiye yaklaşınca iki eliyle dümene asıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu oturmaya başladı. Yaşlı adamın yaptığı iş padişahı hayrete düşürdü, 'Bu işteki hikmet nedir' diye sordu. Yaşlı adam cevap verdi: ''Köle evvelce suya batmayı tatmamıştı. Gemideki selâmetin kıymetini bilmiyordu. İşte huzur ve saadet de böyledir, bir felâkete duçar olmayan kimse, huzurun kıymetini bilemez."

DÜNYAYI DÜZELTMEK

Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü.

Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu.

Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu... sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti.

Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna "eğer bu haritayı düzeltebilirsen
seni sinemaya götüreceğim" dedi ve sonra şöyle düşündü. "Oh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez."

Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve baba haritayı düzelttim artık sinemaya gidebiliriz dedi.

Adam önce inanamadı ve görmek istedi. gördüğünde de halen hayretler içindeydi ve bunu nasıl yaptığını sordu.

Çocuk; bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı.

İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELMİŞTİ.


SADECE

Sadece bu sabah için, içimden ağlamak geldiği halde yüzünü gördüğümde gülümseyeceğim. Sadece bu sabah için, ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım ve gülümseyerek ne kadar yakıştığını söyleyeceğim. Sadece bu sabah, çamaşırları yıkamaktan vazgeçip seninle parkta oynamaya gideceğim. Bu sabah bulaşıkları lavaboda bırakıp bulmacanın nasıl çözüldüğünü bana öğretmeni izleyeceğim. Öğleden sonra telefonun fişini çekip bilgisayarı kapatacağım ve arka bahçede oturup seninle köpükten balonlar uçuracağım. Bu öğleden sonra dondurma arabası için çığlıklar attığında sana hiç kızmayacağım ve gelirse bir tane alacağım. Bu öğleden sonra büyüdüğünde ne olacağın hakkında hiç canımı sıkmayacağım. Ya da seni ilgilendiren konularda ikinci bir düşünce üretmeyeceğim. Bu öğleden sonra kurabiye pişirirken bana yardım etmene izin vereceğim ve tepende dikilip düzeltmeye çalışmayacağım. Bu öğleden sonra Mc Donalds’a gideceğiz ve iki tane çocuk menüsü isteyeceğiz ki, iki oyuncak alabilesin. Bu gece seni kollarımda tutacağım ve nasıl doğduğunu seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım. Bu gece küvette suları sıçratmana izin vereceğim ve sana hiç kızmayacağım. Bu gece geç saate kadar oturmana ve balkonda oturup yıldızları saymana izin vereceğim. Bu gece yanına uzanıp en sevdiğim TV programlarını bir kenara bırakacağım. Bu gece sen dua ederken parmaklarımı saçlarında dolaştırıp bana en büyük armağanı verdiği için Tanrı’ya şükredeceğim. Kayıp çocuklarını arayan anne ve babaları düşüneceğim. Yatak odaları yerine çocuklarının mezarlarını ziyaret edenleri ve hastane odalarında donuk bakışlarla, daha fazla içlerinde tutamadıkları çığlıklarıyla hasta çocuklarını seyreden anne babaları düşüneceğim ve bu gece yanağına iyi geceler öpücüğü kondurduğumda seni biraz daha sıkı ve biraz daha uzun tutacağım kollarımda Tanrı’ya senin için teşekkür edip bize yalnızca bir gün daha vermesi için yakaracağım.....

VEKİL ve ASLI

Üzerindeki kıyafet ve davranışlarından köyden geldiği belli olan bir adam, son dakikada yetiştiği trene binmiş. Bindiği vagon dolu olduğu için oturacak yer bulamamış. Diğer vagonları da tek tek dolaşmış, hepsi dolu... Tam umudunu kestiği anda vagonlardan birinin boş olduğunu görmüş ve ''milletvekillerine aittir'' yazısını da farketmeden, girip oturmuş. Biraz sonra, biri gelmiş ve adama çıkışmış;
- Ne işin var burada, çabuk kalk!.. Burası, benim yerim!..
- Nereden senin oluyormuş, para verip biletimi aldım. Burası da boştu, niye kalkayım? - Bak arkadaş, su levhaya dikkat etsene. Burada ''milletvekillerine aittir'' diye yazıyor. Ben milletvekiliyim, sen kimsin?
- Hadi oradan be... Sen milletin vekili isen ben de aslıyım. Milletin aslı varken, vekilin ne işi var!..

"Asıl olan değerini anladığında, vekil vekilliğini bilmek zorunda kalır."

YATMA ZAMANI

GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...