Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler.
Tek yaşam şansı beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı
hastalıktan mucizevi şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok
eden bağışıklık oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve
ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra
derin bir nefes aldı ve "Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı" dedi.
Kan nakli ilerlerken sordu: "Ne zaman öleceğim?"
8 Şubat 2014 Cumartesi
KIYMET BİLMEK
Bir padişah
acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini
tatmamıştı. Ağlamaya, inlemeye başladı. Tir tir titriyordu. Avutmak için çok
uğraştılar, ama bir türlü sakinleşmedi. Padişahın keyfi kaçtı. Herkes aciz bir
vaziyetteyken gemide bulunan yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıktı, 'Müsaade
buyurursanız ben onu sustururum' dedi. Padişah da 'Lütfetmiş olursunuz' dedi.
Yaşlı adam emretti, köleyi denize attılar. Köle birkaç kere suya battı çıktı.
Sonra saçından yakaladılar, gemiden tarafa çektiler. Köle gemiye yaklaşınca iki
eliyle dümene asıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu oturmaya
başladı. Yaşlı adamın yaptığı iş padişahı hayrete düşürdü, 'Bu işteki hikmet
nedir' diye sordu. Yaşlı adam cevap verdi: ''Köle evvelce suya batmayı
tatmamıştı. Gemideki selâmetin kıymetini bilmiyordu. İşte huzur ve saadet de
böyledir, bir felâkete duçar olmayan kimse, huzurun kıymetini bilemez."
DÜNYAYI DÜZELTMEK
Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında bütün
haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün
miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü.
Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu.
Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu... sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti.
Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna "eğer bu haritayı düzeltebilirsen
seni sinemaya götüreceğim" dedi ve sonra şöyle düşündü. "Oh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez."
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve baba haritayı düzelttim artık sinemaya gidebiliriz dedi.
Adam önce inanamadı ve görmek istedi. gördüğünde de halen hayretler içindeydi ve bunu nasıl yaptığını sordu.
Çocuk; bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı.
İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELMİŞTİ.
Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu.
Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu... sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti.
Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna "eğer bu haritayı düzeltebilirsen
seni sinemaya götüreceğim" dedi ve sonra şöyle düşündü. "Oh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez."
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve baba haritayı düzelttim artık sinemaya gidebiliriz dedi.
Adam önce inanamadı ve görmek istedi. gördüğünde de halen hayretler içindeydi ve bunu nasıl yaptığını sordu.
Çocuk; bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı.
İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELMİŞTİ.
SADECE
Sadece bu
sabah için, içimden ağlamak geldiği halde yüzünü gördüğümde gülümseyeceğim.
Sadece bu sabah için, ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım ve
gülümseyerek ne kadar yakıştığını söyleyeceğim. Sadece bu sabah, çamaşırları
yıkamaktan vazgeçip seninle parkta oynamaya gideceğim. Bu sabah bulaşıkları
lavaboda bırakıp bulmacanın nasıl çözüldüğünü bana öğretmeni izleyeceğim.
Öğleden sonra telefonun fişini çekip bilgisayarı kapatacağım ve arka bahçede
oturup seninle köpükten balonlar uçuracağım. Bu öğleden sonra dondurma arabası
için çığlıklar attığında sana hiç kızmayacağım ve gelirse bir tane alacağım. Bu
öğleden sonra büyüdüğünde ne olacağın hakkında hiç canımı sıkmayacağım. Ya da
seni ilgilendiren konularda ikinci bir düşünce üretmeyeceğim. Bu öğleden sonra
kurabiye pişirirken bana yardım etmene izin vereceğim ve tepende dikilip
düzeltmeye çalışmayacağım. Bu öğleden sonra Mc Donalds’a gideceğiz ve iki tane
çocuk menüsü isteyeceğiz ki, iki oyuncak alabilesin. Bu gece seni kollarımda
tutacağım ve nasıl doğduğunu seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım. Bu gece
küvette suları sıçratmana izin vereceğim ve sana hiç kızmayacağım. Bu gece geç
saate kadar oturmana ve balkonda oturup yıldızları saymana izin vereceğim. Bu
gece yanına uzanıp en sevdiğim TV programlarını bir kenara bırakacağım. Bu gece
sen dua ederken parmaklarımı saçlarında dolaştırıp bana en büyük armağanı
verdiği için Tanrı’ya şükredeceğim. Kayıp çocuklarını arayan anne ve babaları
düşüneceğim. Yatak odaları yerine çocuklarının mezarlarını ziyaret edenleri ve
hastane odalarında donuk bakışlarla, daha fazla içlerinde tutamadıkları
çığlıklarıyla hasta çocuklarını seyreden anne babaları düşüneceğim ve bu gece
yanağına iyi geceler öpücüğü kondurduğumda seni biraz daha sıkı ve biraz daha
uzun tutacağım kollarımda Tanrı’ya senin için teşekkür edip bize yalnızca bir
gün daha vermesi için yakaracağım.....
VEKİL ve ASLI
Üzerindeki
kıyafet ve davranışlarından köyden geldiği belli olan bir adam, son dakikada
yetiştiği trene binmiş. Bindiği vagon dolu olduğu için oturacak yer bulamamış.
Diğer vagonları da tek tek dolaşmış, hepsi dolu... Tam umudunu kestiği anda
vagonlardan birinin boş olduğunu görmüş ve ''milletvekillerine aittir''
yazısını da farketmeden, girip oturmuş. Biraz sonra, biri gelmiş ve adama
çıkışmış;
- Ne işin var
burada, çabuk kalk!.. Burası, benim yerim!..
- Nereden
senin oluyormuş, para verip biletimi aldım. Burası da boştu, niye kalkayım? -
Bak arkadaş, su levhaya dikkat etsene. Burada ''milletvekillerine aittir'' diye
yazıyor. Ben milletvekiliyim, sen kimsin?
- Hadi oradan
be... Sen milletin vekili isen ben de aslıyım. Milletin aslı varken, vekilin ne
işi var!..
"Asıl
olan değerini anladığında, vekil vekilliğini bilmek zorunda kalır."
YOLUMUZDAKİ ENGELLER
Eski
zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş,
kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı? Ülkenin en zengin
tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan
öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı
yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz
tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına
itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına
çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir
kesenin durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı
içinde. "Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "Her
engel, yaşam koşullarınızı iyileştirecek bir fırsattır."
DURUN ve DÜŞÜNÜN
Adam yeni aldığı kamyonuna bakmak için evinden çıktığında üç
yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle, kamyonunun
kaportasını mahvettiğini görmüş. Çok sinirlenmiş. Hemen oğlunun yanına koşmuş
ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen
hastaneye götürmüş. Doktor çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa
da, elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda
kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp, gözlerini açtığında bandajlı ellerini fark
etmiş ve gayet masum bir ifadeyle, "Babacığım, kamyonuna zarar verdiğim
için çok üzgünüm," demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş:
"Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?" Babası eve dönmüş ve intihar
etmiş. Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde
bu öyküyü anımsayın. Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi
anladığınızda, önce biraz düşünün. Kamyonlar onarılabilir, ama kırılan kemikler
ve incinen duygular hiçbir zaman onarılamaz; Genellikle kişiyle performansı
arasındaki farkı göremeyiz. İnsan hata yapar. Hepimiz hata yaparız. Fakat
öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler, insanı sonsuza kadar rahatsız eder. Durun
ve düşünün. Harekete geçmeden önce düşünün. Sabırlı olun. Anlayış gösterin ve
sevin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
YATMA ZAMANI
GEREKLİ OLANLAR: Oyuncak hayvan Oyuncağı içine alacak büyüklükte karton kutu Eski havlu, eski kumaş parçaları, pamuk Çocuğunuz uy...
-
Türk milletinin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devlet yönetiminin millet egemenliği esasına dayandırılma...
-
14. Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Avrupa’nın Genel Durumu 1243 yılında Kösedağ Savaşı’nı kaybeden Türkiye Selçuklularının merkezi otorites...
-
KARADENİZ BÖLGESİ A. BÖLGENİN GENEL COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ Türkiye’nin kuzeyinde yer alan bölge, ismini Karadeniz’den alır. Doğuda Gürc...